Sosyal Ekonomi blogunda başarılı kooperatiflerin hikâyelerini okumaya alıştığınızı biliyoruz. Ancak başarılı olanlar kadar başarısız kooperatiflerden de öğrenenebileceklerimiz var. Bu yazının konusunu oluşturan Atlantik Kooperatifi, 1927 yılında Kanada’da küçük bir tarım tedarik kooperatifi olarak kurulmuş, zaman içinde Atlantik Kanadası ve Québec’e yayılan çok sayıda kooperatif mağazasının federasyonu haline gelmiş bir tüketim kooperatifi. Bu büyük kooperatifin başarısızlığına yol açan asıl sebebin yönetişim hataları olduğu düşünülüyor. İster büyük ister küçük olsun tüm kooperatiflerin ve onların yönetim kurulu üyelerinin bu hatalardan çıkarabileceği dersler var.
5 Yönetişim Dersi
Yönetişim konusunda pek çok yerden ders çıkarılabilir: Spor. Aile. Kano. Benzerlik kurulabilecek şeyler saymakla bitmez ama en iyi kaynak gerçek hayattaki iş başarısızlıklarıdır.
Başarısızlık, özellikle de kooperatiflerde genellikle doğrudan yönetişim sorunları ile ilişkilidir. Yönetişimde başarısızlık, işletmeye göz kulak olmak ile görevlendirilenlerin bir dizi kötü karar alması anlamına gelir. Ve bir kooperatif olduklarından herkes, kötü kararların alındığını genellikle anında görebilir.
Elbette, iş başarısızlıkları her gün yaşanır. Bu normaldir. Ancak, büyük kooperatifler özellikle de uzun süredir var olan ya da çok sayıda ortağa sahip olanlar battığında, bu başarısızlık medyanın ilgisini çeker. Bu da çok sayıda analizin ve kavrayışın mevcut olduğu anlamına gelir.
Neyse ki bu başarısızlıklardan ders alabiliriz. Böylece büyük küçük fark etmeden diğer kooperatifler aynı kaderi paylaşmaktan kurtulabilir.
Alışılmadık Bir Kaynaktan Yönetişim Dersleri
Atlantik Kooperatifi ölümcül hatalar yapan büyük bir kooperatif örneğidir ve Kanada Kooperatif Çalışmaları Merkezi’ndeki dostlarımız bu vakayı inceledi.
Brett Fairbairn, Murray Fulton ve Dionne Pohler, Governance as a Determinant of Success or Failure (Başarı ya da Başarısızlığın Belirleyicisi Olarak Yönetişim) başlıklı makalelerinde, kooperatiflerde iyi yönetişimin önemini Atlantik Kooperatifi vakası üzerinden açıklıyorlar.
Yönetişim, kurumsal şirketlerin yöneticileri olsun politikacılar ya da kooperatif yönetim kurulu üyeleri olsun, grupların nasıl karar aldıklarını anlatan süslü bir kelimedir. Kuşkusuz, bu liderlik gruplarının karar alma biçimi işletmenin, kuruluşun veya hükümetin gidişatını etkiler.
“Fairbairn, Fulton ve Pohler’e göre, “yönetişim, uzun vadede, bir kooperatifin başarısının ya da başarısızlığının en önemli belirleyicisidir.”
Peki, Atlantik Kooperatifi neydi ve nerede yanlış yaptı? Ve daha da önemlisi, hatalarından ne gibi dersler çıkarabiliriz? Gelin birlikte bakalım.
Atlantik Kooperatifi Neydi?
Atlantik Kooperatifi, 1920’lerde Kanada’nın doğu eyaletlerindeki tüketicilere uygun fiyatlı ürünler sağlamak amacıyla kuruldu. Kooperatif zamanla büyüyerek yerel düzeyde sahip olduğu 28 perakende kuruluşu ile bir federasyon haline geldi ve faaliyetlerini yaklaşık 100 yıl boyunca sürdürdü. 2014 yılında 600 milyon doların üzerinde satış gerçekleştirdi. Federasyon ana tedarikçi olarak kooperatif ağına, toptan gıda, yakıt ve çiftlik girdileri sağlıyordu.

2015 yılına gelindiğinde federasyon, Sobeys ve Loblaws’ın saldırgan rekabeti, artan borçlar ve kötü iş kararlarının olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya kalmıştı. Bu zorluklar ve yönetimin bu zorluklarla mücadeledeki tutumu nihayetinde kooperatifin sonunu getirdi.
İşte Atlantik Kooperatifinden alacağımız beş temel ders.
1. Ortak katılımını sağlamak
Kooperatiflerin yönetimlerinde yer alan kişilerin birlikte çalışması gerekir. Ortaklar, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve personel birbirlerine güvenmek zorundadır. Başarılı kooperatifler, bu aktörlerin birlikte etkili bir şekilde çalışmasının yollarını yaratır.
Ne yazık ki Atlantik Kooperatifi bunu başaramadı.
Atlantik Kooperatifi, finansal bakımdan zor durumdaki mağazaları birleştirerek durumu düzeltmeye çalıştı. Tüketici Topluluğu Kooperatifi (TTK) olarak adlandırılan ve merkezi olarak yönetilen bu yeni örgütün kooperatiflere ait borçların idaresine yardımcı olması öngörülmüştü. Ancak TTK mağazaları, daha geniş bir piyasaya hitap etmek için kapsamlı hizmete ve risturn dağıtımı pahasına düşük fiyatlara odaklandı.
Bu strateji başarılı olmadı. Atlantik Kooperatifinin yerel mağazalar üzerindeki kontrolünün iyileşmesi anlamında verimlilik artmış olsa da yerel mağazaları ve onların ortaklarını yabancılaştırdı. (Çekirdek pazarınızı yabancılaştırmak bir işletme için kötü bir fikirdir!) Ayrıca, bu kooperatifler yerel ayak izi anlamında güçlü olmalarına karşın küresel perakendecilerin satın alma gücünden yoksun olduklarından indirimli perakendenin düşük marjlarını karşılayabilecek durumda değildiler.
Bundan ne öğrenebiliriz?
Atlantik Kooperatifi, perakendeci ortaklar ve bireysel tüketiciler arasında güven ve işbirliğine dayalı bir kültürü ağ çapında geliştirmiş olsaydı, ortaklarından finansal destek ve çözüm önerileri alabilirdi. Özellikle kriz dönemlerinde kooperatiflerin ayakta kalmasında bu tür bir ortak bağlılığı kritik öneme sahiptir. Oysa, Atlantik Kooperatifi karar alma mekanizmasını merkezileştirdi, sadakati azalttı ve hizmetleri konsolide ederek ortakları rakiplerine yönlendirdi, bu da elbette finansal sıkıntılarının katlanarak artmasına yol açtı.
2. Amaca ve vizyona odaklanmak
Kooperatifler genellikle zorlukların üstesinden birlikte gelen insanlar tarafından kurulur. Bu insanlar kooperatifi kurarken ortak bir hedefi paylaşırlar ve o hedefin nasıl gerçekleştirileceğini bilirler. Atlantik Kooperatifi bu konuda fena halde başarısız oldu.
Atlantik Kooperatifinin ortağı olan mağazalar düşük fiyatlara dayalı pazarları kendilerine çekmeye çalıştılar. Bu strateji, aynı fiyatları daha iyi konumlarda sunan Sobeys ve Loblaws gibi güçlü rakiplerin yoğun baskısı ile karşılaştı. Yerel kooperatifler rekabette yetersiz kalırken üyelerinin sadakatini kaybettiler.
Durum daha da vahimleştiğinde Atlantik Kooperatifi başka alanlara açılmayı denediyse de bunların hiçbiri işlerin istikrara kavuşmasına yardımcı olmadı. Yönetim, et işleme, yaşlılar için konut inşası gibi başka işlere girdi. Ancak tek bir stratejiye odaklanmakta ve bu girişimlerin yerel düzeyde kabul görüp desteklenmesinde yetersiz kalmaları ağı ortak bir vizyondan yoksun bıraktı.
Bundan ne öğrenebiliriz?
Doğru bir gelecek vizyonu oluşturmak için kristal küreye bakmak gerekmez. Gereken şey, tek bir amaca odaklanan çeşitli bakış açılarıdır. Yönetim kurulunun farklı geçmişlere ve deneyimlere sahip üyelerden oluşması, işletmenin gidişatıyla ilgili doğru kararların alınması olasılığını arttırır. Yönetim ve kurul üyeleri arasındaki hassas dengenin sağlanması, bilgiye dayalı ve ortakların çıkarlarını gözeten stratejik kararlar alınmasına yardımcı olur.
3. Yetkilendirilmiş kararlar
Dürüst olmak gerekirse, ortaklar kooperatifi ve kooperatifin liderliğini meşru görmezlerse, kooperatifin sonu gelir. Meşru kararlar olmadan, yönetim kurulu ne yaparsa yapsın ortak desteği azalır, insanlar politikaları görmezden gelir ve işletme çökmeye başlar. Atlantik Kooperatifi amacından saptığında ve yereldeki tüketici ortaklarını ihmal ettiğinde, sahip olabileceği her türlü meşruiyeti kaybetmişti.
Meşruiyet kaybı tek bir kararla birdenbire olmaz. Atlantik Kooperatifi yerel kooperatifleri birleştirirken ve ortak katılımı pahasına maliyetleri düşürürken zaman içinde meşruiyetini kaybetti. Kooperatif, yerel ortaklarla ilişkilerden sorumlu personelini tasfiye etti, ortaklara yönelik eğitim programlarını azalttı ve yerel mağazalardaki öneri kutularını bile kaldırdı. Ortakların görüşlerine değer vermedikleri hatta bunu istemedikleri oldukça açıktı.
Atlantik Kooperatifinin kendisini bir kooperatif yapan şeylerden vazgeçmesi ortaklarının rakiplere gitmesini kolaylaştırdı. Sonunda, kooperatifin kendisi de benzer bir yola girdi, bu yolda varlıklar yok pahasına satıldı.
Bundan ne öğrenebiliriz?
Ortaklarınızı dinleyin. Ortaklarının sadık ve katılımcı olmasını ve birlikte çalışmasını sürdürmek için kooperatiflerin ortaklarda yankı uyandıran bir vizyona ihtiyacı vardır. Ortaklarınızdan bu vizyonun oluşturulmasına yardımcı olmalarını isteyin ve ardından vaatlerinizi yerine getirin. Atlantik Kooperatifi ve üye kooperatifleri, fikir ve destek için tüketici ortaklarına başvurmuş olsalardı işe yarayan bir strateji bulabilirlerdi.
Atlantik Kooperatifi bunu yapmak yerine, olmadığı bir şey olmaya çalışırken meşruiyetini kaybetti. Karar alma mekanizmasını merkezileştirdi, ortak katılımını azalttı ve kooperatif üyelerinin aşina olmadığı uygulamaları benimsedi. Tom Webb’in sözleriyle, “eğer bir kooperatif Walmart’ı kopyalarsa, ikinci sınıf bir Walmart olur ve ortak sadakatini kökünden zedeler.”
Webb haklı. Yetkilendirmeye dayalı kararlar sözkonusu olduğunda ortaklar zor zamanlarda genellikle kooperatifi destekler ve zorlukların üstesinden gelinmesine yardımcı olmaya istekli olurlar. Ancak ortakların yardımcı olması için işlere nasıl anlamlı bir şekilde katılabileceklerini ve katılımlarının ciddiye alınacağını bilmeleri gerekir. Atlantik Kooperatifi bunların hiçbirini yapmadı, aslında Maple Creek Kooperatifinin izinden gitmeliydi.
Maple Creek kooperatifi, 1980’lerdeki durgunluktan kısa bir süre önce genişleyen faaliyetleri nedeniyle rezervleri tükenince kendini mali sıkıntı içinde bulmuştu. Kooperatif, üyelerine giderek kısa vadeli nakit akışı için kritik sermayeyi topladı ve işletmeyi kurtardı. Güçlü üye katılımı ve şeffaflık sayesinde meşruiyet korundu. Sonuç, katılım ve işletmenin hayatta kalmasıydı. Atlantik Kooperatifi onlardan bir şeyler öğrenebilirdi.
4. En zayıf yönünüz en büyük gücünüzdür
Atlantik Kooperatifinin karşılaştığı zorluklardan biri de yöneticilerin kooperatif yapısını küçümsemesiydi. Yöneticiler kooperatif modeline güvenmiyordu ve Atlantik Kooperatifi de yöneticileri kooperatiflerin nasıl çalıştığı ya da modelin avantajları konusunda eğitmiyordu. Bu anlayış eksikliği bölünmeye ve çatışmaya neden oldu. Yerel kooperatiflerin ortakları endişelerinin yöneticiler tarafından görmezden gelindiğini düşünüyordu ve yöneticiler genellikle yönetim kurullarıyla aynı fikirde değildi.
Ayrıca yerel yöneticiler genellikle yönetim kurullarını kontrol edilecek bir şey, ortakları ise neredeyse sıradan müşteriler olarak görüyordu. Tom Webb’e göre, yöneticiler ortaklık payı kavramını bile anlamıyorlardı. Yeni ortaklar mağazadan alışveriş yapmak için neden belirli bir ödeme yapmaları gerektiğini sorduklarında, yöneticilerin cevabı genellikle “bana da pek mantıklı gelmiyor, Moncton’daki büyükbaşlara sormalısınız” şeklindeydi.
Kooperatiflerde hissedilen atalet aslında modelin yapısından kaynaklanmaz, genellikle liderlerin modeli anlamamasının bir yan etkisi olarak ortaya çıkar. Liderleri modelin avantajları ve ortakların çıkarlarına hizmet etmenin değeri konusunda eğitmek kooperatiflerin sağlığı açısından hayati önemdedir.
Bundan ne öğrenebiliriz?
Kooperatif modelini anlamaya ve avantajlarını benimsemeye istekli yöneticilerin işe alınmaması ve eğitilmemesi kooperatifler için kaçırılmış bir fırsattır ve kooperatifleri içeriden çürütebilir. Kooperatifler, yöneticileri işe alırken kooperatifçilik oryantasyonu vermelidir. İşletmenin neden bu şekilde yapılandırıldığını anlayan karar vericilere sahip olmak, işletmenin amacına odaklanmasına yardımcı olabilir.
5. Liderler iyi yönetişimi anlamalıdır
İnsanların ortak çalışmasını yönetmek, herkesi bir amaç ve vizyon etrafında buluşturmak ve bunu yetkilendirilerek yapmak karmaşık bir iştir. Atlantik Kooperatifinin yönetim kurulunun iş hakkında sadece üstünkörü bir fikri vardı hiçbir zaman eğitim talep etmediler. Sonuç olarak, yönetim kurulu, yönetim zorluklarıyla başa çıkacak ve ortakların çıkarlarını koruyacak donanıma sahip değildi.
Bir kooperatifin yönetim kurulu ve yönetimi kooperatifleri ve iyi yönetişimi anladığında, kooperatif yapısını bir avantaj olarak kullanan bilinçli kararlar alabilecek konumda olurlar.
Bundan ne öğrenebiliriz?
Yönetim kurulunuzu iyi yönetişim ilkeleri konusunda eğitin. Başlangıç olarak onlara ücretsiz çevrimiçi ders olan Good Governance Matters’ı sunun. Bu ders, Saskatchewan Üniversitesi Kanada Kooperatif Araştırma Merkezi’ndeki akademisyenler tarafından geliştirilen bir modeli kullanarak gerçek hayattan kooperatif yönetişimi vakalarını incelemektedir.
Not 1: Kyle White’ın 24 Eylül 2020 tarihinde Cooperatives First blogunda yayımlanan “5 Governance Lessons We Can Learn From A Failed Co-op” başlıklı yazısından Aylin Çiğdem Köne tarafından çevrilmiştir. Erişim
Not 2: Öne çıkan görsel, Uljana Borodina — Unsplash