Son dönemde teknolojik gelişmeler konusunda en çok sözü geçen uygulamalardan biri blokzinciri. Geçen günlerde blogda, ulusal bir kooperatif olan Dairy Farmers of America (Amerika Süt Üreticileri)’nın tedarik zincirini iyileştirmek için blokzincirinin kullanımına yönelik bir proje başlattığı haberi yer aldı. Kooperatiflerden başka dev şirketler de pilot projeler başlatmış durumdalar. Yine aynı haberde, Hollanda’nın en büyük süpermarket zinciri olan Albert Heijn’ın, tedarikçisi Refresco ortaklığıyla, portakal suyunun üretim zincirini şeffaf hale getirmek için blokzinciri kullandığını; ABD perakende devi Walmart ve iştiraki Sam’s Club’ın, ürünlerin çiftlikten mağazaya kadar izlenmesine olanak veren blokzincirine dayalı sistemleri uygulayacak üreticiler aradıkları belirtilmekte. İlgilenenler Walmart’ın gıda güvenliğinden sorumlu Başkan Yardımcısı Frank Yiannas’ın, tedarik zincirindeki bulaşmaları (kontaminasyonu) takip etmede blokzincir teknolojisinin faydalarını açıkladığı videoyu izleyebilirler.
Kuşkusuz blokzincirinin uygulama alanı gıda arzı ile sınırlı değil. Çok farklı alanlarda yeni yeni gelişen uygulamalar bu teknolojiden beklentileri bir hayli arttırmakta. Bu söyleşiyi hazırlarken, Birleşmiş Milletler Sosyal Kalkınma Araştırmaları Enstitüsü (United Nations Research Institute for Social Development – UNRISD)’nün 24 Ekim 2018 tarihinde “Blockchain for Inclusive and Sustainable Development: Fact or Fantasy?” başlıklı bir seminer düzenleyeceğini öğrendik. Seminer duyurusunda, blokzincirine ilişkin önemli sorulara dikkat çekilmekte ve bu yeni teknolojiden beklentilerimizin gerçekçiliğini tartışmaya açacak sorular gündeme taşınmakta. Gerçekten, blokzinciri teknolojisi verimliliği arttıracak, işlem maliyetlerini düşürecek, şeffaflığı ve güveni attıracak umut verici bir yenilik midir? Yoksa dijital teknolojinin kendisi eşitsiz dağıldığı için blokzincirinin eşitsizlikleri otomatik olarak azaltmasını beklemek bir yanılgı mıdır?
Sosyal Ekonomi ekibi olarak aklımızdaki bu sorulara yanıt ararken daha fazlasını öğrenmek için Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Enis Karaarslan’a sorular yönelttik.
“Bu teknolojiyi inceledikçe, merkezi olmayan uygulamaların potansiyelini hissettim.”
Okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesiyim. Asıl çalışma alanım bilgisayar ağları ve güvenlik. Yaklaşık bir buçuk senedir blokzincir (Blockchain) ve blokzincirinin ulusal güvenlik ve siber güvenlik konularında nasıl kullanılabileceği üzerine çalışıyorum. Blokzinciri teknolojisinin farklı konulardaki uygulamaları da ilgimi çekiyor.
Bu alana yöneldikten sonra bir araştırma grubu oluşturdum: MSKÜ Blokzinciri Araştırma Grubu. 2017 Haziran ayından itibaren grubumuz, blokzinciri teknolojisinin potansiyelini araştırmak ve uygulamalar geliştirmek üzere MSKU network ve güvenlik laboratuvarı (NetSecLab) altında çalışmakta.
Neden bir araştırma grubu kurma ihtiyacı duydunuz?
Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi takım çalışmasının olmaması. Bireysel gözükmek akademik olarak zaten çok verimli olmayacaktı. Öğrencileri bu araştırmaların içine çekmek istedim. Resmi olarak olmasa bile bir blokzinciri laboratuvarı olsun. Ondan sonra bir araştırma grubu olsun. Biraz daha ciddiyet kazanması için oldu diyebilirim.
Muğla’dan sesimizi duyurmak zor. Çalışmalarımız kapsamında öncelikle Türkçe içerik sağlıyoruz, proje geliştiriyoruz; bunu herkese anlatalım istedik. Biz bu işin öncelikli olarak akademik tarafındayız ama ticari sektöre de uzak değiliz. Öğrenciler de çok ilgi gösterdi.
Şu anda kaç kişi çalışıyor sizinle birlikte?
Dinamik bir yapı var. Lisans tezi yapan son sınıf öğrencileri, ikinci ve üçüncü sınıflardan öğrenciler, yüksek lisans ve doktora öğrenimine devam edenler. Şu anda dokuz kişiyiz.
Grupta üretim yapmaya önem veriyoruz. Öncelikle Türkçe içerik sağlamak zorundayız. Öğrencilere bir baskı uygulamıyoruz ama grubun üyesi olabilmesi ve kalabilmesi için bir miktar zaman harcaması gerekiyor.
“…blokzinciri yapısı; en basit tanımıyla değiştirilemez ya da değiştirilmesi neredeyse imkansız bir kayıt defteridir.”
O zaman grubunuzun bu konuda Türkçe kaliteli içerik sağlamayı birinci öncelik olarak benimsediğini söyleyebilir miyiz?
Evet, diyebiliriz. İlk başlarda öyle başladık ama şunun da farkındayız ki sadece belge üretmek yeterli değil, çalışan sistem ortaya çıkarmadan hayatta kalamayız. Mesela, geçtiğimiz yaz, iki öğrenci stajyerim ile Türkçe “hyperledger (bir blokzinciri geliştirme ortamı) nasıl kurulur” belgesini hazırladık. İnternette gördüğünüz birçok şey çoğunlukla direkt tercüme, yani denemeden yazıldığı ve güncel tutulmadığı için yetersiz. Bunların çoğu da eksikleri olduğundan çalışmıyor. O yüzden şu anki aşamada Türkçe içerik sağlama kısmını biraz geride bıraktık. Örneğin şu an “git-hub (bir yazılım paylaşma ortamı)” uygulamaya yönelik böyle bir belge yaptık. Bunu yaşayan bir belge gibi düşünebilirsiniz, sürekli geliştiriliyor ve güncelliği sağlanıyor.
Peki, hocam bu blokzinciri konusunda sizi en çok çeken neydi? Neden blokzinciri?
Kripto para madenciliği makinesini ve süreçlerini gördüğümde, arkasındaki teknolojiyi merak ettim. Bu teknolojiyi inceledikçe, merkezi olmayan uygulamaların potansiyelini hissettim.
Yayın potansiyelini de gördüm tabii ki:) Yeni gelişen bir teknoloji. Herhangi bir teknoloji gelişirken bizim müdahil olma şansımız var; yani yayınlarımızla ve ürettiklerimizle. Hani suyun yönünü az da olsa bir miktar değiştirebilme şansımız var. Bu da heyecanlandırıyor insanı. Yeni gelişen bir alan ve her gün yeni bir şeyler çıkıyor.
Geçen sene ciddi sayıda çalışmamız yayınlandı. Konu çok bilinmediği için çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz. Birçok kişi bazı uygulamaları yaptığını iddia ediyor, aslında çoğu uygulama daha henüz simülasyon aşamasında ve çok kısıtlı olarak çalışıyorlar.
“Blokzinciri bu güven ortamını, merkezi bir otorite olmadan sağlıyor.”
Hepimizin merak ettiği, anlamaya çalıştığı şey, blokzincirinin ne olduğu? Blokzinciri nedir, nasıl çalışır? Herkesin anlayacağı şekilde anlatabilir misiniz?
Bir benzetme ile açıklamaya çalışayım. Her zaman bir aracıya ihtiyaç duyuyoruz, noter ya da banka gibi. Çünkü taraflar birbirine güvenmiyor. Parayı elden teslim etmek yerine niçin banka üzerinden transfer ediyorsunuz? Çünkü bir kanıtının olmasını istiyorsunuz.
Blokzinciri bu güven ortamını, merkezi bir otorite olmadan sağlıyor. Para transferini bir tiyatro sahnesinde gerçekleştirdiğinizi düşünün O parayı verirken salondaki herkes bu süreci kaydediyor ve herhangi bir aracı yok. Sadece kaydeden kişiler var. Blokzinciri bir kayıt defteri; mesela tapu kaydı gibi bir yapı. Değişmez bir kayıt defterinden bahsediyoruz aslında, çok basit yani. İşlem herhangi bir şey olabilir. Bir para transferi olabilir, herhangi bir değer transferi olabilir, herhangi bir şey olabilir.
Blokzincirde siz veriyi tutmak zorunda değilsiniz ama onun kaydını tutmak zorundasınız. Veri başka bir yerde durabilir. Mesela şöyle söyleyeyim size; benim bir MR verim varsa, bunu bir blokzincirinde tutmak zorunda değilim, hatta orada tutmamalıyım. Çünkü o zaman bu veriler yönetilebilirlikten uzaklaşıyor. Hatta farklı uygulamalarda tek bir zincir değil birden çok zincir yapıları kullanılabilir. Bunun da çok değişik uygulamaları var.
“Çok sayıdaki tarafın tanıklığı, süreçteki güvenliği ve güveni sağlıyor.”
Blokzincir önce kripto para ile başlıyor. Yeni bir para sistemi. BBC News’in hazırladığı videoda kripto paraların nasıl çalıştığı çok güzel bir şekilde özetleniyor. Bitcoin örneğinde bir kripto para olarak değer transferi sağlanıyor. Bir diğer popüler kripto para olan Ethereum ise buna ek olarak akıllı sözleşme yapısı (program dosyası) sağlayarak blokzinciri üzerinde işlem yani program çalıştırılmasını sağlayarak yeni bir çığır açmıştır. Bu işlemde protokollerin, sözleşmelerin, belli işlemlerin yapılması için bir bilgisayar programı çalıştırılması mümkün oluyor. O noktada iş biraz daha karmaşıklaşıyor.
Özetlemek gerekirse, blokzinciri yapısı; en basit tanımıyla değiştirilemez ya da değiştirilmesi neredeyse imkansız bir kayıt defteridir. En baştan en sona kadar bütün işlemlerin kaydedildiği, kaydedenin bile değiştirmeyeceği bir kayıt defteri. Değiştirilememesinin nedeni kayıtların değişmesi için sistemdeki cihazlarının hepsinin ortak kararıyla ancak değişebilecek olmasıdır. Bu da bir güvenlik sağlıyor. Güven sağlıyor. Gerçek hayatta insanlar birbirine güvenemezken, internet üzerinde güveni oluşturmaya çalışıyorsunuz. Çok sayıdaki tarafın tanıklığı, süreçteki güvenliği ve güveni sağlıyor.
Burada çok sayıda tarafın tanıklığı nasıl sağlanacak? İnsanlar niye tanık olsunlar?
İşte burada bireysel kazanç devreye giriyor. Ben makinemi bu işe adıyorsam (madenci makinesi), dünyanın bir sürü yerinden faklı insanlar bu işe makinelerini adıyorsa bunun bir karşılığı olmalı. İlk denemelerin kripto para olmasının nedeni bu. Çünkü kripto para sisteminde bir değer var. İşte kripto para madenciliği denilen şey bu. Sistem düzenli olarak piyasaya para tedavül etmek zorunda. Tedavül ettiği kripto paranın bir kısmını madenci makineleri arasında bölüştürüyor.
Bu süreçte görev almak istiyorum deyip makine kurup üzerinde bazı ayarları yaptığınız zaman siz de dâhil olabiliyorsunuz. Burada güvenliği sağlamak çok daha zor çünkü sizin kim olduğunuzu ben de bilmiyorum çünkü siz sisteme onaysız dâhil oluyorsunuz. Tek yok bu değil, kurumlar kendilerine ait özel ağlarında daha kontrollü sistemlerle daha özel uygulamalar da geliştirebiliyor. Kurum cihazları ortak amaç için çalışabiliyor.
“İnternet, bilgisayarlar, cep telefonu ya da diğer teknolojiler çıkarken hep bu teknolojilerin dünya barışını sağlayacağı iddia ediliyordu. Ne yazık ki böyle bir şey olmadı.”
Blokzincirinin başlangıç dönemindeki amacı sizce neydi?
Konuyla ilgili ilk yayın, Bitcoin’in nasıl çalıştığı üzerine, Satoshi takma adıyla 2008’de yayınlanıyor. Satoshi’nin gerçekte kim olduğunu bilmiyoruz. Satoshi diye birisi var ama bu kişi yayını yapan kişinin kendisi olduğunu kabul etmiyor. NSA (Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi)’nın Cyberpunk’ı yani sistemi değiştirmek isteyen kişileri bir şekilde oyuna getirdiğini; ama sonuçta yaşananların NSA’nın hayalinin çok daha ötesinde bir şeyler olduğunu ileri süren bir bakış açısı da var. Yani evet, NSA başlatmış olabilir. Ama emin değiliz tabii ki. Yine de Satoshi olduğunu iddia edilenlerin bazılarının şu an ölmüş olmaları ilginç. Hatta Satoshi’nin ilk zamanlarda ürettiğin Bitcoin paralarına hiçbir şekilde dokunulmuyor, çünkü dokunulsa zaten bir şekilde takip edilebilir.
“Blokzinciri ile finansal sistemdeki bankaların hâkimiyetini değiştirmek başlangıçta düşünülmüş olabilir.”
İnternet, bilgisayarlar, cep telefonu ya da diğer teknolojiler çıkarken hep bu teknolojilerin dünya barışını sağlayacağı iddia ediliyordu. Ne yazık ki böyle bir şey olmadı. Blokzinciri ile finansal sistemdeki bankaların hâkimiyetini değiştirmek başlangıçta düşünülmüş olabilir. Burada birçok insanın yanlış anladığı şey; Bitcoin gibi kripto paralar ile takip edilmenin mümkün olmadığının düşünülmesi. Birçok kripto parada, bütün işlem kayıtları herkese açık olduğu için, takip edilebiliyor. Bu işlem kayıtlarında kimlik bilgisi yok fakat cüzdan bilgisi var. Bu cüzdanın takibini yapmak, yani bugüne kadar kimlere ne gönderildiği ve kimlerden ne alındığının analizini yapmak mümkün. Benim kişisel fikrim; takip edilebilir para oluşturmak isteyen devletlerin bu süreçte rolü olduğu yönünde. Mahremiyet sağladığını iddia eden Monero gibi kripto para türleri de var. Ama bunların da ne derece mahremiyet getirebileceği de tartışma konusu.
Belki de daha güvenilir bir para birimi oluşturulması düşünüldü. Dünya çapında ortak kullanılabilecek bir para beklentisi hep konuşuluyor. Economist dergisinde 1998 yılında “One world, one money” (Tek dünya, tek para) başlıklı bir yazı yayınlanmıştı. Bu para Bitcoin olabilir ama illa da Bitcoin olacak diye bir şart yok. Bir çok kripto para türevleri var şu anda. Aşılması gereken bir sürü problem ile birlikte.
Bu bizi heyecanlandırıyor ama benim asıl hoşuma giden şey buradaki teknolojinin farklı alanlarda kullanılma olasılıkları. Blokzincirine miras yazmaktan tutun da özgür gazetecilik örneklerine kadar birçok uygulama fikri bulunmakta. Söyleşinin başında söylediğim gibi, bu girişimlerin çoğu fikirde kalıyor ve sadece bir gelecek uygulamayı vaat ediyor. Bu tür girişimler, çalışmalarını hayata geçirmek için sisteme yatırım yapanlardan kaynak topluyor. Ne yazık ki geçtiğimiz zaman içerisinde çalışmayı vaat edip parayı toparlayıp kaçanlar da çok oldu. Bunlar ne yazık ki bu sürece inancı yaralıyor.
Çalışan blokzinciri uygulaması örnekleri neler?
En başka kripto paralar; Bitcoin ve Ethereum. Ethereum aynı zamanda kendi altyapısı üzerinde bir yazılım geliştirme platformu sunuyor. Komisyon karşılığında altyapısını kullandırıyor. Yani Ethereum hem kripto para hem de yazılım geliştirme ortamı sağlıyor. Birçok insan Ethereum üzerinden direkt proje geliştirebiliyor.
Evet, Bitcoin örneği çok önemli bir örnek ama bunun dışında çok farklı uygulamalar olabilir. Bitcoin çalışıyor ama çok iyi de çalışmıyor. Yapısından dolayı işlem sürelerinde ciddi yavaşlamalar yaşandı.
“Dubai, 2020’ye kadar birçok hizmetini blokzincir üzerinde yaparak daha şeffaf bir devlet yönetimi vaat ediyor.”
Parayla ilgili olmayan uygulamalar var mı?
Ethereumun bugüne kadarki en popüler uygulaması CryptoKitties (Kripto Kedicikler) gibi ilginç bir uygulamaydı. İnsanların tasarımını kendilerinin yapabildiği ve o tasarımın sadece tasarlayanda olacağı sanal kediler. Farklı kripto kedicikler birbirleriyle çiftleşebiliyor, farklı kediler çıkıyor. Hatta bu sanal kedilerden birinin 10.000 Dolarlara satıldığı söyleniyor.
Her şey bu kadar eğlenceye yönelik değil tabii ki, özellikle kurumsal veya e-devlet uygulamalarından da söz edebiliriz. Dubai, 2020’ye kadar birçok hizmetini blokzincir üzerinde yaparak daha şeffaf bir devlet yönetimi vaat ediyor (Forbes, 2017). Tapu kayıtlarından, emlağa bağlı su ve enerji harcamalarına kadar birçok sistemi bu sisteme entegre etmek mümkün.
Malta da bu konuda eğitimden birçok alana blokzincirine yatırım yapan ülkelerden birisi. Malta başbakanının bu konuda Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşma dikkate değer. Dünyadaki problemleri anlatıp teknolojinin ve blokzincirinin bunun için bir çözüm olabileceğini söylüyor.
Kurumsal düzeyde birçok çözüm olabilir. IBM sitesinde Maersk kargo firmasının kullandığı bir uygulamadan söz ediliyor. Bundan başka IBM’in özellikle güvenli gıda için de önerdiği bir sistem var. Finans sisteminde akıllı sözleşmeler, kimlik yönetimi ve hisse senedi ticareti gibi kimi uygulama örnekleri bulunmakta (Deloitte). Borsa İstanbul’un Türkiye’deki finans kurumları arasında iş akışında kullanmaya başladığı bir uygulama bulunmakta.
Biz MSKU’da küçük bir uygulamayı başlattık, önümüzdeki aylarda biraz daha hayata geçecek. Bcertified olarak adlandırdığımız sistem, Uzaktan Eğitim Merkezi’nin sertifikasyon onaylama sisteminde kullanılacak. Sertifikanın gerçekliği bu yolla teyit edilecek. Bu sistemle birden fazla kurumun bu sistemi kullanması da sağlanabilir. Kurum bunu ilk yaparken kendi dijital imzasıyla belgeleri istediği bir yerde tutabilir.
Sağlık konusunda çok girişimler var, ilk prototipler geliyor şu anda. Dijital kimlik (digital identity) bu aralar konuşulan konulardan bir tanesi. Dijital kimlik derken kişinin kimliği üzerinden izin verdiği her şeye; bütün sosyal medyalarına, kripto para cüzdanına kadar her şeye erişilebilecek. Benim dijital kimliğimi biliyorsanız mesela doğrudan benim Ethereum cüzdanıma para gönderebileceksiniz.
“Sistemi kullanıp çökertmek isteyecek ve bu işten para kazanmak isteyecek insanlar olacak.”
Teknoloji alanında geç kalmamak için kurumlar günümüzde farklı blokzinciri uygulamalarına girebilirler. Ama Deloitte raporu da uyarıyor; bu alanda çok büyük yatırım yapmayın, küçük küçük başlayın.
Blog olarak blokzinciri teknolojisinin toplumsal yarar kısmıyla daha fazla ilgileniyoruz. Bu alandaki potansiyeli ile. Örnek verecek olursak; Afrika’nın bir köyünde herhangi bir finansal merkez ile ilişkisi olmayan sadece internet erişimi ve cep telefonu olan bir çiftçi Amerika’daki ailesinden para almak istiyor. Bu çiftçinin blok zincir teknolojisini kullanan kripto paralar vasıtasıyla bunu yapması mümkün mü?
Mümkün şu an bazı uygulamalar var. Helsinki’deki bir girişim olan MONI, Suriyeli göçmenler için bir dijital kimlik çözümü sunuyor. Finlandiya’daki Suriyeli göçmenin; o ülkede bir kimlik numarası yok, bir kaydı yok. Bu kişiye orada bir dijital cüzdan açıp bir kredi kartı veriyorlar. Belli bir miktar para yatırılıyor, o kişi de gidip parasını çekebiliyor.
Ürdün’de bir mülteci kampındaki, retina tarama sistemi ile kimlik kontrolü yapan ve işlemleri blokzincirine kaydeden bir çözüm de bulunmakta. Retina bilgisi kişisel bir veri olduğu için, bu uygulamadaki olası mahremiyet sorunları da bir tartışma konusu. Bunun gibi prototip uygulamalarda çok büyük transferler yok ama dediğiniz her şey teknik olarak mümkün.
Ancak yeterli güvenliğin sağlanacağı bir sistemin altyapısını kurmak da bir sorun. Sistemi kullanıp çökertmek isteyecek ve bu işten para kazanmak isteyecek insanlar olacak. Güvenlik katmak için de bilgisayarlar koymanız ve güvenlik hesaplamaları için fazladan enerji harcamanız gerekiyor. Buradaki en büyük sorunlardan bir tanesi yasal düzenlemeler tabi ki. Bu işin henüz bir yasası yok. Sistemde bu yasal düzenlemelerin oturması zaman alır. Teknolojik açıdan da tabi ki yapılacak şeyler var.
Sizin sorunuzda belirttiğiniz işlemlerin yapılması mümkün. Belki sivil toplum örgütlerinin birlikte çalışabilecekleri bir model geliştirilebilir. Bu konuda aklımızda bir çalışma da var.
“Merkezi olmadığı için bu tür sistemlerde bir yönetici yok, bir topluluk (community) var.”
Böyle bir sistemi kim yönetecek, ne kadar maliyet ortaya çıkacak?
Merkezi olmadığı için bu tür sistemlerde bir yönetici yok, bir topluluk (community) var. Yazılım; gönüllüler tarafından “özgür yazılım” olarak geliştirilebilir. Böyle bir sistemin üzerinde çalışacağı ve süreçleri onaylayacak bir bilgisayar altyapısına ihtiyaç var. Geliştirecek sistem, Ethereum gibi bir altyapı üzerinde çalıştırılırsa, her işlem için komisyon ödenmesi gerekecektir. Sistem kendi kripto parasını oluşturmak ve sisteme bilgisayar adayacak kişilere bu para üzerinden ödeme yapmayı da vaat edebilir.
Adına Toplumsalkoin diyelim, bir kripto paraya ihtiyaç duyacaksınız. İnsanları da bu sistemin geleceğine ikna etmeniz gerekecek. Mesela diyeceksiniz ki “Toplumsalkoin değer kazanacak.” Şimdi Toplumsalkoine insanların güvenmesi lazım. Kişisel kazanç söz konusu olmayacaksa ve insanlardan karşılıksız sistemlerini adamaları istenecekse eğer, insanların cömertliğine güvenmek gerekecek. Böyle bir durumda insanlar ne kadar süre cömert olurlar bilemiyorum.
Toplumsal olarak da bu süreçler için ilk yatırıma dair bir harcama yapılması gerekiyor. Yine de bu gelişme sürecinde her şey bizi çok şaşırtabilir, bu konuda araştırma yapanlar var.
“Blokzincirin en önemli kullanım alanı; birden fazla kurum, birden fazla tarafın birbirlerine güvenebilecekleri bir yapı kurmaları.”
Kripto paraları kullanmadan bir blok zincir uygulaması geliştirmek olası mıdır?
Evet mümkün. Blokzincirin en önemli kullanım alanı; birden fazla kurum, birden fazla tarafın birbirlerine güvenebilecekleri bir yapı kurmaları. Normalde birbirlerine güvenmiyorlar ama kurulan yapıya güvenecekler. Bunu madencilik süreçleri dışında farklı şekillerde geliştirmek de mümkün.
Örneğin Hyperledger buna bir örnek olarak verilebilir. Hyperledger gibi yeni ortamlarda geliştirilen blokzinciri sistemleri, madenciliğe dayanan sistemler kadar fazla enerji harcanmıyor. O zaman da aynı seviyedeki güvenliği yakalayabilmek için daha fazla akademik araştırma yapılması gerekiyor. Olgunlaşması gerekiyor biraz daha.
Kripto para yerine sistem, bu kurumlara kullanabilecekleri belirli sayıda jetonları (token) dağıtabilir. Buradaki amaç, birisinin başkalarını sömürmesini önlemek.
Yani kota gibi bir şeyden mi söz ediyorsunuz?
Evet. Sistem kendisinin bu şekilde sömürülmesini engelleyebilir. Deloitte raporunda da belirtildiği gibi bu sistemlere yapay zeka gibi çok farklı teknolojileri ekleyebilirsiniz. Ama gerçek potansiyel için daha çok çalışılması gerekiyor. Her yapılan proje ve her adımla bu olasılıklar biraz daha mümkün hale geliyor.
“Tüketiciler tüm süreçler hakkında bilgi sahibi olacaklar.”
Blogda blokzinciri ile ilgili bir haberi aktarmıştık. Haberde Amerika’daki ulusal süt üreticileri kooperatifinin tedarik zincirini blokzinciriyle takip ederek şeffaflığı arttırmayı amaçladığı belirtiliyordu. Oradaki bir tüketici gerçekte ürünün ne kadar güvenilir olduğunu nasıl bilecek?
İşte blokzincir teknolojisi bunu sağlıyor zaten. Maersk’in uygulamasından örnek verebilirim. Diyelim ki Hollanda’dan Afrika’ya gönderilen lale soğanlarının yaklaşık 20 farklı yerde iş süreçlerinin kaydedilmesi gerekiyor. Maersk’in blokzinciri uygulamasında bu sürecin her an’ını izlemek mümkün. Böyle bir uygulama yapıldığı zaman; mesela süt ve benzeri bir ürünün bütün süreçlerini takip etmek mümkün olacaktır.
Doğru mu anladık? Firmaların kalite ya da iyi uygulamalarını kanıtlamak için sertifikalara ihtiyaçları olmayacak mı? Her şey şeffaf olacağı için bu sertifikalar ortadan kalkacak mı?
Evet, hedef bu. Tüketiciler tüm süreçler hakkında bilgi sahibi olacaklar. Herhangi bir ürüne uygulanan bütün işlemleri, bütün aşamaları şeffaf bir biçimde bütün tüketiciler görebilecek. Bu sistem düzgün uygulandığında maliyetleri de düşürebileceği iddia ediliyor. Çünkü bu sayede gözetim ve denetim gibi pek çok aşamayı ortadan kaldırıyorsunuz; sistem bunu kendi kendine yapar hale geliyor. Yani otonom çalışıyor. Yazılım da genellikle açık kaynaklı oluyor. Yazılımlarda bir değişiklik gerektiğinde, o değişiklik için topluluğun hep birlikte karar vermesi lazım. İnsanlar istediklerinde bu sistemleri inceleyebilirler. Yine de bu yazılımların arkasındaki bazı güvenlik açıkları görülmeyebilir çünkü çok sayıda satırdan oluşan yazılımlardan bahsediyoruz. Ama sonuçta uğraşmak isteyen birisi olursa; sistemde bir açık, bir art niyet var mı yok mu diye kontrol edebilir.
“Bu teknolojinin iyi amaçlarla kullanıldığında, bir şeyleri değiştirebileceğini düşünüyorum. Ben bir özgür yazılım sevdalısı olarak, özgür yazılımın ve internetin dünyayı nasıl değiştirdiğini görüyorum.”
İnsanlar aslında kendi şahsi çıkarları olmamasına rağmen birlikte çalışıp dokümanlar, yazılımlar hazırlıyorlar. Arkada bir kurum ve çıkar olmadan da bunlar yapılabiliyor. İnsanlar böyle bir aşamada birlikte çalışabilirler. Hatta Amerika’da “Amerika için kodla” diye bir oluşum var. Birileri şöyle diyebiliyor: Belediyede sistem düzgün çalışmıyor. Ben belli bir zamanımı bu işe adayacağım ve bu sistemi düzelteceğim. Bunu vatanım, toplum için yapacağım diyebiliyor mesela.
Bu konu tam dayanışma ekonomisinin alanına giriyor.
Bunlar yapılabilir. Her şey para değil. Tabi bu işten para kazanmak isteyenler de var. Bakalım blokzinciri bu süreçleri nasıl etkileyecek? Ben bu teknolojinin bu tür bir potansiyelin olduğunu düşünüyorum, eğer iyi uygulanabilirse.
Ama kripto para kısmı spekülasyona çok açık gibi, değil mi?
Dolardaki fiyat dalgalanmalarına göre kripto paradaki dalgalanmalar çok daha fazla. Kripto paraların fiyatlarında çok büyük dalgalanma olması kripto paraya bağlı blokzinciri sistemlerinde bir sorun oluşturuyor. Kripto para cüzdandaki paranın çalınmasına karşı bir sigorta sistemi de yok. Çoğu insan bu riski göze alamıyor.
Peki mesela bazı kripto para birimleri belli bir fiyata sabitlenmeye çalışıyor diyelim ki 1 dolara eş değer Teter gibi. Öyle bir şey yaratılması mümkün değil mi? Yani büyük spekülasyondan etkilenmeyecek bir para birimi…
Sistem de bu tür şeyler deniyor. Bildiğim kadarıyla Teter’de arkada bunu sağlayan bir şirket bulunmakta ve bu merkezi olmayan sistem felsefesine uymuyor. Çok ilginç bir dünya aslında, sonuçta dijital para değil bu kripto para. Kripto paranın bir kapladığı alan yok, bir dosyası yok, sadece cüzdanda bir değer. Tabi bu evrimleşecek yani bir şekilde oturacak. Kripto para dünyası eğer kendisinin evrimini gerçekleştirebilirse hayatımızda daha çok yer alacak. Ben bir şekilde geleceği olduğunu düşünüyorum. Blokzincir teknolojisinin birçok şeyi değiştireceğini de düşünüyorum.
“Şunu da söyleyeyim; blokzincir içinde kullanılan bilişim tekniklerinin birçoğu yeni değil.”
Blokzincir birçok tekniğin bir araya getirilip paketlenmiş şekli aslında. Bu teknolojileri daha anlaşılabilir ve daha rahat kullanılabilir hale getirmek de biz mühendislerin ve akademisyenlerin işi olacak. Son kullanıcının sistemi ayrıntılı bilmesine gerek kalmayacak, sistemin güvenilir olduğuna inanıp kullanması yeterli olacak.
Blokzinciri bize güven dışında neler vaat ediyor?
Sistemin her zaman çalışır olması (availability), sistemdeki kayıtlarındaki verilerin olması gerektiği değerde olması yani bütünlüğü (integrity), şeffaf (transparent) sistemler ve hataya karşı toleransı vaat ediyor. Aslında bunlar da güveni oluşturuyor. Riskin daha az olduğunu söyleyebiliriz. Mahremiyet ve gizliliğe dair de sistemler geliştirilebilir bu yapıda.
Ortak karar almaya katkısı oluyor mu? Ya da böyle bir potansiyeli var mı?
“Sistemin dayandığı temel husus, ortak karar alma (konsensüs).”
Bu süreç 1982 tarihli bir yayında anlatılan Bizanslı generallerinin ortak karar alma sorununa dayanıyor. Bu konuda çeşitli konsensüs protokolleri ile bu süreç daha etkinleştirilmeye çalışılıyor. Kripto madencilik altyapılarında, bu işe dâhil olup parasal getirisine odaklanıp fabrikalar büyüklüğünde maden makinaları koyup sistemi manipüle etme aşamasına kadar güçlenenler de var. Onları engellemek için yeni protokoller geliştiriliyor.
Yani birbirine zıt iki güçten bahsediyoruz. Bir tarafta ortaklaşa karar alma, bir tarafta gücün yoğunlaşması…
Evet. Başlangıçtaki tiyatro salonu örneğine geri dönelim. İzleyici topluluğunun yüzde 51’ini ele geçiren sistemi manipüle edebilir. Mesela Çin’de veya Uzak Doğu’da fabrikalar haline gelmiş, belli bir güce gelmiş kişiler ya da şirketlerin sistemi manipülasyonu söz konusu olabilir. Çok sayıda tarafın varlığını gerektiren bu sistemlerde, bir kişi ya da şirketin çoğunluğu yakalayarak tek başına karar verme gücüne ulaşması bu sistemin tarafsızlığını ortadan kaldırabilir. Öyle bir risk her zaman var. O riski engellemek için de protokoller geliştiriliyor. Ben blokzincirinin bir devrim olduğuna inanmıyorum. Ama sonuçta iyi kullanılabilirse işimize yarar olabileceğini düşünüyorum. Bir araç. Ama nasıl kullandığımız önemli.
İnsanlar genel olarak içinde bulunduğumuz sistemden memnun değil. Aracıları kaldırmak istiyorlar işin özeti bu. Çünkü aracılara güvenmiyoruz. Kurumlar da birbirlerine güvenmiyorlar. Enerji sektöründe mesela yan komşum elektrik üretiyorsa; ben aracılara gerek kalmadan yan komşumdan elektrik alabilmeliyim. Ya da manipüle edilemeyecek seçim sistemleri oluşturulması hedeflenebilir ama bunun için mükemmel bir sistem henüz yok.
Blokzinciri teknolojisinin ekonomiyi köklü bir biçimde dönüştüreceğini savunanlar var. Bu görüşlerin bir özeti için Bettina Warburg’un TED konuşmasını önerebilirim. Ancak bu işler, daha önce de belirttiğim üzere zaman alacak. Gartner’a göre bu beklenenden daha uzun da sürebilir.
Blokzincirinin toplumsal ve ekonomik sorunlarımızı çözecek bir devrim olmadığını ancak yararlı bir araç olma potansiyeli taşıdığını anladık. Bu gerçekçi değerlendirme için teşekkür ederiz. Son olarak size ulaşmak isteyenler, sizinle iletişim kurmak isteyenler size nasıl ulaşabilirler? Çalışmalarınızı nereden izleyebilirler?
Grubumuzun bir wiki sayfası var: http://wiki.netseclab.mu.edu.tr/. Benimle doğrudan iletişim kurmak isteyenler Linkedin sayfamdan bana ulaşabilirler ya da enis.karaarslan@mu.edu.tr adresine e-posta gönderebilirler.
Not: Söyleşinin ses kaydı çözümlemesini yapan Güneş Kurtuluş’a teşekkür ederiz.