Dolar milyonerlerinin harcamaları, karbon emisyonları ve küresel iklim değişikliği üzerinde çok ciddi bir etkiye sahiptir (Büke, 2022a; Büke, 2022b). Bir taraftan bu süper zenginlerin sayısı da artıyor. Bu artışın sürmesinin karbon emisyonları üzerinde ne gibi bir etkisi olabilir? Gössling ve Humpe’nin (2023) bu sorudan hareket ederek yaptıkları araştırma dikkate değer. Çalışma, dolar milyonerlerinin sayısındaki artışın 2050 yılına kadar devam etmesinin CO2 emisyonları ve küresel ısınmayı 1,5 °C (yaklaşık 400 Gt CO2) ile sınırlamak için kalan karbon bütçesi üzerindeki etkisini ele alıyor.
Emisyonların Sorumluları
Bireysel CO2 emisyonlarının başlıca sebepleri; enerji yoğun ulaşım, özellikle özel uçaklar ve yatlar ve genellikle farklı kıtalarda birden fazla gayrimenkul sahipliğidir. Dolar milyonerleri de dahil olmak üzere ünlüleri inceleyen çalışmalar, bireylerin sadece özel uçak kullanımı yoluyla yılda 1600 t CO2‘ye kadar emisyona neden olabileceğini ortaya koymuştur. Bireysel CO2 emisyonlarının en büyük kaynağı ise yatlardır. Yat sahibi dolar milyonerlerinin toplam karbon ayak izinin yaklaşık üçte ikisinin yatlardan kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Bu kişilerin iklim değişikliğine katkısı, 4,5 t CO2/kişi-yıl olan küresel ortalamadan 6.500 kata kadar veya 0,1 t CO2/kişi-yıl olan en yoksulların katkısından 300.000 kata kadar daha fazladır.
Yöntem
Araştırmacılar, varlıklı bireylerin harcamalarından kaynaklanan geçmiş ve gelecekteki CO2 emisyonlarını öngörmek üzere dinamik bir model geliştirilmiştir. Model, zengin bireylerin sayısı ile bireysel ve kümülatif emisyonlarındaki birbiriyle ilişkili değişiklikleri araştırırken, paranın göreli değerindeki (enflasyon) değişiklikleri, servet ve harcamalardaki karmaşıklıkları da dikkate alınmaktadır. Ekonomik büyüme, kalan karbon bütçesi ve CO2 dışı sera gazlarının ve havacılıktan kaynaklanan dolaylı etkilerin ihmal edilmesine ilişkin varsayımlardan kaynaklanan belirsizlikler olsa da bunlar çalışmanın ana sonucunu değiştirmemektedir.
CO2 emisyonlarındaki küresel eşitsizlik artık iyi bilinmekle birlikte, önümüzdeki 30 yıl içinde servet dağılımı ve büyümenin iklim değişikliği üzerindeki etkileri yeterince anlaşılmamıştır. Bu nedenle gelecek penceresinden bakarak, dolar milyoneri sayısında gözlemlenen büyümeyi (1990-2020) ve CO2 emisyonlardaki ilgili değişiklikleri 2050 yılına kadar öngörmeyi amaçlayan çalışmanın ulaştığı sonuçlar önemlidir.
Sonuçlar
BM, dünya nüfusunun 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyara çıkacağını öngörmektedir. Bu artışın çoğu düşük gelirli ülkelerde gerçekleşecektir. Buna karşın, ekonomik büyümenin düşük ve alt orta gelirli ülkelerde yavaş, üst orta gelirli ülkelerde ise daha hızlı olması beklenmektedir. CO2 emisyonları için elbette en önemlisi, en zenginlerin sayısındaki artıştır.
Hesap sonuçları, dolar milyoneri sayısının 2020 ile 2050 yılları arasında artarak, 51,9 milyondan 511,5 milyona ulaşacağını öngörmektedir. Buna göre, dolar milyonerlerinin dünya nüfusu içindeki payı %0,7’den, %3,3’e çıkacaktır. Sistemdeki verimlilik kazanımlarının bir sonucu olarak dolar milyoneri başına emisyonların önemli ölçüde azalarak 2050 yılında yılda 45 t CO2‘ye düşse de bu gruptan kaynaklanan kümülatif emisyonlar 2050 yılında 14,3 Gt CO2‘ye yükselmektedir.
Dolar milyonerlerinin önümüzdeki 30 yıl içinde atmosfere salacakları toplam 286 Gt CO2 emisyonu, 1,5 °C karbon bütçesinin %72’sini (400 Gt CO2, sıcaklık aralığında kalma olasılığı %67) veya 2 °C bütçesinin %25’ini (1150 Gt CO2, %67) tüketecektir. Bu grubun CO2 emisyonları, 1,5 °C maksimum ısınma senaryosu altında 2037 yılı civarında toplam kabul edilebilir yıllık emisyonları aşacağından, önemli bir büyüme dinamiği de vardır ve bu tarihten sonra emisyonlar artmaya devam edecektir. Kısacası, süper zenginlerin emisyonları yüzünden iklim değişikliğini 1,5 °C’de sabitleme şansı önemli ölçüde azalmaktadır.
Araştırma bulgularının, doğrudan enerji tüketiminin değerlendirilmesine dayandığını, dolayısıyla örneğin süper yatların inşası gibi gömülü emisyonların hesaplamaya dahil olmadığını not düşmemiz gerekiyor. Ayrıca, dolar milyonerlerinin enerji kullanımında sürekli ve sınırsız büyüme lehindeki argümanlar, dağıtım sorunları ve teknik ölçeklenebilirlik ışığında değerlendirilmelidir. Örneğin, dünya nüfusunun %1’i ticari hava taşımacılığından kaynaklanan emisyonların tahminen %50’sinden sorumludur ve bu emisyonların büyük bir kısmı varlıklı ve sık uçan yolcuların birinci sınıf hava seyahatleriyle ilişkilidir.
Engeller
CO2 emisyonları üzerindeki artan oranlı vergiler gibi yüksek emisyonları sınırlayan politikalar kaçınılmaz olsa da bu politikaların hayata geçirilmesinin önünde önemli engeller vardır.
1) Politika yapıcılar, zenginlerin enerji kullanımlarının sınırlandırılması ve yatırım kararlarının yönlendirilmesi gerektiğini kabul etmelidir. Ancak çoğu ülkede servet birikimi, genel ekonomik büyüme için arzu edilir ve faydalı olarak görülmeye devam etmektedir.
2) Giderek kutuplaşan siyasi ortamlarda azaltım politikalarının uygulanmak bir yana, önerilemeyeceği açıktır. Daha önce kendilerini iklim değişikliği şampiyonu olarak sunan birçok ülkede, geçmiş politikaların tersine çevrilmesi devam etmektedir. İklim yönetişiminin ilerleme kaydettiği yerlerde bile bu mevzuatın kalıcı olup olmayacağı açık değildir.
3) En tepede CO2 emisyonlarını güvenilir bir şekilde azaltacak politika tasarımlarına ihtiyaç vardır. En zenginlerin yüksek CO2 emisyonlara katkıda bulunduğu tartışmaları küresel medyada öne çıkmıştır. Fakat politikacıların konuyu sistematik bir şekilde ele aldıklarına ve karbon vergilerinde nispeten küçük artışlar gibi piyasa temelli önlemlerin ötesine geçtiklerine dair kanıt azdır.
Değerlendirme
Bu çalışmanın sonuçları; zenginlik ve CO2 emisyonları arasında ilişkiyi doğrulamış, çok yüksek kişi başı emisyonların üretilmesinde yat sahipliği ve hava yolculuğunun önemini belirtmiş, en üstteki tüketimin toplam emisyonların büyük bir kısmından sorumlu olduğunu göstermiş ve toplam emisyonlardaki büyümenin en zenginlerden kaynaklandığını belirlemiştir.
Bazı varlıklı kişilerin karbon ayak izlerini azaltmak için teknolojiye ya da emisyonları azaltacak yöntemlere yatırım yaptıkları bildirilmektedir. Örneğin medya, özel havacılığın sürdürülebilir havacılık yakıtları kullanmaya zorlanması halinde inovasyonu teşvik edeceğine dikkat çekmiştir. Bununla birlikte, zenginler tarafından yönlendirilen ve sürekli artan enerji talebinin sürdürülebilir olup olmadığı belirsizliğini korumaktadır. Net sıfır emisyona geçişin beraberinde getirdiği bu zorluklar yeterince anlaşılmamış gibi görünmektedir.
Not: Öne çıkan görsel, LakeyC – Pixabay