FAO ve ICA’nın dayanışma içinde yürüttükleri çalışmaları paylaşmak ve kooperatifçiliğin önemine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, Uluslararası Tarım Kooperatifleri Birliği ve Türkiye’de önde gelen birçok kooperatif birliklerinin bir araya geldiği İkiler Günü Etkinliği kapsamında, ICA başkanı Ariel Guarco geçen ay Türkiye’ye geldi ve bir konuşma yaptı. Bu vesileyle kooperatiflerin tarım ve gıda alanındaki rolü ve genel olarak kooperatifçilik hakkında değerlendirmelerini almak için kendisine sorularımızı ilettik. Aramızdaki iletişimi sağlayarak bu röportajı mümkün kılan sayın Ünal Örnek’e içtenlikle teşekkür ederiz.
“Küresel ölçekli bir işbirliği paradigmasını benimsemezsek, insanlık olarak bizlerin ve hepimizin yaşadığı Ortak Ev olarak Dünya gezegenimizin umut verici bir geleceği olmadığına kesinlikle inanıyorum”
ICA ve FAO İşbirliği
Genel hatlarıyla, Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) ile FAO arasındaki işbirliğinin amacı ve kapsamı nedir?
Dört yıl önce, gıda güvensizliğinin ortadan kaldırılması, kırsal yoksulluğun azaltılması ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi konularında kooperatiflerin katkılarını desteklemek, geliştirmek ve teşvik etmek için FAO ile bir Mutabakat Zaptı imzaladık.
Bu şekilde, her iki kuruluşun 2013 yılında başlatmış olduğu karşılıklı işbirliği bağını derinleştirdik ve FAO’nun Türkiye’deki kooperatiflerle yürüttüğü gibi çalışmalarda olduğu gibi, küresel ölçekteki işbirliğinin yerel düzeyde çözüm bulmayı mümkün kıldığı anlayışını ilerlettik.
Girişimlerimizin üretim ve tüketimi topluluklara hizmet edecek şekilde düzenleme konusunda uzun bir geçmişi var. Dolayısıyla Açlığa Son, Ekosistemlerin Gözetilmesi ve Sorumlu Üretim ve Tüketim gibi birden fazla Sürdürülebilir Kalkınma Amacı için kilit araçlar oluyoruz.
Ulusal pazarlara öncülük eden ve uluslararası düzeyde etki gücü olan tarımsal üretim veya tüketim kooperatifleri ile kaydedilen önemli gelişmelerin yanı sıra, FAO’nun Aile Çiftçiliğinin On Yılı (2019-2028) boyunca birlikte çalışmaları çağrısında bulunurken kabul ettiği gibi, kooperatifçilik çok daha küçük ölçeklerde örgütlenme için vazgeçilmez bir aktördür.
Gıda güvenliği ve gıda egemenliği için kooperatifler
Küresel düzeyde gıda sistemlerinin günümüzdeki durumu ve kooperatiflerin bu sistemdeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kuşkusuz, bugün insanlık olarak, gezegende yaşayan tüm insanlara güvenli bir beslenme için gerekli olan gıdayı üretme kapasitesine sahibiz. Fakat aynı zamanda 800 milyondan fazla yetersiz beslenen insan var, ki bu rakam pandemiyle beraber arttı ve silahlı çatışmalar, doğal afetler ve hepsinden öte, yoğunlaşmış iktisadi aktörlerin sermaye birikimi tarafından yönetilen üretim ve tüketim modelleri ile insanların temel ihtiyaçlarının gerçekten karşılanması arasındaki uyuşmazlık nedeniyle artmaya devam edebilir. Bu uyuşmazlık farklı alanlarda gözlemlenebilir ama herkesin onurlu bir yaşam sürmesi için vazgeçilmez olan gıda konusunda özellikle aşikar oluyor.
Kooperatiflerin katkıda bulunabilecekleri engin deneyimleri var zira, daha önce belirttiğim gibi, dünyanın farklı yerlerinde üreticilerin ve tüketicilerin tarım-gıda sistemlerinin bir parçası oldukları ve bu sistemlerin işletilmesine öncülük ettikleri farklı kalkınma modelleri var. Bu sayede, kooperatifler üreticileri ve tüketicileri, toplulukların gıda güvenliğine ve egemenliğine doğru yönlendirebilirler.
Kooperatifler, gıda zincirinin tüm aşamalarının bir parçası
Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen son Gıda Sistemleri Zirvesinde, ICA olarak kooperatiflerin zincirin tüm aşamalarının bir parçası olduğunu ve diğer faaliyetleriyle birlikte küçük çiftçiler gibi küçük ve marjinal grupların başka türlü ulaşamayacakları pazara, bilgiye, teknolojiye ve finansa erişimlerine destek olarak ölçek sağladıklarını açıkça ifade ettik. Kooperatifler, güvenli ve besleyici gıdayı uygun fiyatlarla pazara sunarak sürdürülebilir ve etik gıda tüketimini teşvik ederler; gıda israfı yönetimine ve çevre ve su korunmasına katkıda bulunurlar; tüm paydaşların katılımına ve kapsanmasına izin veren bir yönetim modeli sağlarlar ve gelir fazlasını dağıtırlar ve bu dağıtım gıda sistemlerine üretici, kullanıcı ve çalışan olarak katılan kooperatif ortaklarını da kapsar.
Ortak Kimlik ve yol gösterici değer ve ilkeler
Türkiye’deki kooperatiflerin ziyaret ettiğiniz diğer ülkelerdeki kooperatifler ile ortak yanları var mı?
Türk kooperatifçiliği, hareketimizi küresel ölçekte birleştiren değer ve ilkeleri örgütlerine hayli aşılamış durumda. Bunun sonucunda, özellikle üretim alanında oldukça sağlam kooperatifler var. Bu kooperatifler ortaklarının her birine hizmet etmelerini ve büyümeyi sürdürmelerini sağlayacak ulusal ve bölgesel düzeylerde katılım, finans ve savunuculuk mekanizmalarını bulmuşlar.
Bugün dünyada muazzam zorluklarla karşı karşıyayız ve Ortak Evimiz olan ve 110 ülkeden 300’den fazla kuruluşu bir araya getiren Uluslararası Kooperatifler Birliği olarak bu zorluklara göğüs germeliyiz. Üyelerimizin yarısından fazlasını ziyaret edebildim ve ülkenize son gelişimde de tanık olduğum gibi kooperatiflerin her zaman ortak bir dil konuştuklarını görüyorum ve faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda insanların refahını iyileştirmek için kendi bölgelerimizde nasıl hareket edeceğimiz konusunda kesin fikirlerimiz var. Bunun tam olarak ortak bir Kimliğe, arkamızdaki neredeyse iki yüzyıllık zengin bir tarihe ve bizi her kıtada kök salmış en büyük küresel şirketler ağı olarak konumlandıran benzersiz bir küresel sese sahip olmamız nedeniyle ve her yerde ve küresel düzeyde bize yol gösteren değerler ve ilkelerle mümkün olduğuna inanıyorum.
Umut verici bir gelecek için küresel ölçekli işbirliği paradigması
İki yıl önce Kooperatif Değerleri ve İlkeleri ile Ortak Bir Kadere Doğru başlıklı bir mesaj yayınlamıştınız. Mesajınız, ekonomilerimizi ve toplumlarımızı örgütlemek için alternatif bir paradigma önerisini gündeme getiriyordu. O zamandan bugüne yaşadıklarımızın ışığında bu mesajın hâlâ geçerli olduğunu düşünüyor musunuz?
İçinde yaşadığımız ekonomik, sosyal ve çevresel krizlerin üstesinden gelmemizi sağlayacak küresel ölçekli bir işbirliği paradigmasını benimsemezsek, insanlık olarak bizlerin ve hepimizin yaşadığı Ortak Ev olarak Dünya gezegenimizin umut verici bir geleceği olmadığına kesinlikle inanıyorum. Maalesef son yıllarda bizi sarsan pandemi ve jeopolitik gerilimler durumu daha da ağırlaştırdı.
Bununla birlikte, işbirliğinin sadece kritik durumlardan çıkış yolu olmadığını söylüyoruz. Bizim için bu; yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde kanıtlanmış bir geçmişe sahip, çeşitli bireyler, gruplar ve uluslar arasında ekonomik ve sosyal ilişkilerin nasıl sürdürülebileceğini gösteren, kimseyi yüzüstü bırakmayan ve bazılarının tatmininin diğerlerinin ıstırabı pahasına olmadığı, insanların ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılamamızı sağlayan bir öğretidir. Ancak bu şekilde barışçıl, adil, dengeli ve her anlamda daha sürdürülebilir bir dünya inşa edebiliriz.
Müthiş bir sıcaklık ve misafirperverlikle karşılandım
Türkiye ziyaretinizde İkiler Günü Etkinliği dışında başka görüşmeleriniz oldu mu?
Bu, ülkenizi ilk ziyaretim değildi; başka vesilelerle daha önce de Türkiye’ye geldim ve her zaman çok rahat hissettim. Bu fırsatla, FAO ile birlikte bir konferansa katılmanın yanı sıra, müthiş bir sıcaklık ve misafirperverlikle karşılandım ve aylarca süren kapanmadan ve ekranlar aracılığıyla yapılan toplantılardan sonra Türk meslektaşlarımla yüz yüze konuşma zevkini yaşadım.
Türkiye’deki ICA üyeleriyle oldukça verimli görüşmeler yapmanın yanı sıra, Türk kooperatif hareketinin büyük gelişimini, sunulan ürünlerin kalitesini ve ülkede kooperatif sistemi içinde yer alan kişilerin mükemmel ilgisini ilk elden görebildiğim bazı üretim ve tüketim kooperatiflerini ziyaret ettim. Kooperatif sistemi ve genel olarak Türkiye ekonomisi için temel bir rol oynayan tasarruf ve kredi kooperatifleri ile de tanıştım.