Kooperatif İşletmeler bugün daha özgür ve insanlığın ve gezegenin geleceğini tartışan öncü kuruluşlar arasında…
Sosyal Ekonomi Blogunun kurucusu değerli bilim insanı sevgili kardeşim Prof. Dr. Aylin Çiğdem Köne’nin Sosyal Ekonomi Blogunda 12 Ocak 2022 tarihinde yayınlanan “İki Yıldönümü ve 21. Yüzyıl Kooperatifçiliği” başlıklı yazısı, bana ILO’nun 193 Sayılı Kooperatiflerin Teşvikine İlişkin Tavsiye Kararı’nın hazırlanması, kabul edilmesi ve tanıtımı konusunda 10 yıldan fazla süren çalışmalarda yer aldığımı anımsattı. Sayın Prof. Köne’nin bu konudaki deneyimlerimi Sosyal Ekonomi okurları ile paylaşmamı istemesi beni bu yazıyı hazırlamaya yöneltti. Kooperatifçilik tarihi içinde önemli bir yer tutan 1920-2002 dönemindeki gelişmeler, 193’den önceki Tavsiye Kararı olan 127’nin neden değiştirildiği, özellikle de 1966-2002 döneminde yapılan çalışmalar ve bizim 1163 Sayılı yasamızın bu çalışmalardan nasıl etkilendiğini anlatmanın kooperatifçiler ve araştırmacı bilim insanları için yararlı olacağını düşündüm.
1919 yılında işçi, işveren ve hükümet üçlüsünün iştiraki ile kurulan ve Birleşmiş Milletler bünyesindeki örgütler arasında böyle üçlü bir yapıya sahip olan tek örgüt konumundaki Uluslararası Çalışma Örgütü, kısaltılmış adıyla ILO, kuruluşundan hemen sonra, 1920 yılında, kooperatiflere de bünyesinde yer vererek, çalışmalarında üreticileri de dikkate aldığını göstermiş ve üçlü yapısını güçlendirmiştir. Böylelikle, anayasasında yer alan çalışma yaşamında barışın refah açısından vazgeçilmez olduğu şeklindeki kurucu misyonuna ulaşmak için daha çoğulcu bir ortam yaratmıştır.
Bu yazıda, kabul edilmesinin üzerinden 20 yıl geçmiş olan ILO’nun 2002 tarihli 193 Sayılı Kooperatiflerin Teşvikine İlişkin Tavsiye Kararının öncesi (127 Sayılı Tavsiye Kararı), niçin ve nasıl hazırlandığı ve kooperatifler ve hükümetler üzerinde nasıl bir etkisi olduğu anlatılacaktır.
ILO’nun kooperatiflerle ilgili ilk yasal düzenlemesi: 127 Sayılı Tavsiye Kararı (1966)
Çalışma yaşamını iyileştirmeyi amaçlayan konularda çalışma standardı (labour standard) ve tavsiye kararı (recommendation) çıkaran Uluslararası Çalışma Konferansı’nın, 1965 ve 1966 yıllarındaki oturumlarında, tarihinde ilk kez, kooperatiflerle ilgili bir yasal düzenleme tartışıldı. Sonuç olarak, 127 Sayılı Kooperatifler (Gelişmekte Olan Ülkeler) Tavsiye Kararı (1966) kabul edildi. Bu tavsiye kararının kabulü, kooperatif politikası ve mevzuatı konusunda önemli bir adım olarak tarihe geçti, zira o dönem gelişmekte olan ülkelere yapılan kalkınma yardımlarında yoksullukla savaşım için kooperatiflerin etkin birer araç olarak kullanılmasını işaret ediyordu.
Aynı yıl toplanan Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA genel kurulu 127 Sayılı Tavsiye Kararından esinlenerek kooperatif ilkelerinde ikinci kez değişiklik yaptı ve iki yeni ilkeyi listeye ekledi: Kooperatifler arası işbirliği ve kooperatif eğitim ve öğretimi. Aralık 1968 tarihinde toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 127 Sayılı ILO Tavsiye Kararına atıfta bulunarak kooperatiflerin ekonomik ve sosyal gelişmedeki rolünü kabul eden bir karar aldı. Bu kararda (resolution) başta ILO olmak üzere tüm BM örgütlerinden kooperatif harekete desteklerini artırmalarını istedi, zira gelişmekte olan ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmelerinde kooperatiflerin pratik ve çoğulcu bir yolla katkıda bulunmaları kabul ediliyor ve öngörülüyordu.
Colombain: 127’nin “kuramcısı”
Maurice Colombain için, “127 Sayılı Tavsiye Kararının teorisyeni” ifadesini kullanmak yanlış olmaz. Zira Colombain, emekliliğinden sonra da devam ettiği danışmanlık hizmetleri çerçevesinde başka ülkelerde de kooperatif yasa tasarıları hazırlamış, Paris’te Kooperatif Araştırmaları Enstitüsü direktörü olarak görev yapmıştır (ILO, 2020).
Colombain, 1956’da devlet-kooperatif ilişkilerini incelemiş, o tarihlerde Myanmar, Kanada, Hindistan, Avustralya ve Sri Lanka gibi ülkelerde kooperatifler bakanlığı bulunduğunu tespit etmiştir. Colombain kooperatifçilik eğitimi ile de yakından ilgilenmiş; Kanada’da, ABD’nin 40’tan fazla eyaletinde, Latin Amerika ülkelerinde, Hindistan ve Filipinler’de bazı üniversitelerde daha 1950’lerde kooperatifçilik okutulduğunu kaydetmiştir. Kooperatifçilik ders kitapları hazırlayan Colombain’in “Temel Eğitim ve Kooperatifler” başlıklı eğitim kitabı UNESCO tarafından yayımlanmıştır. 1955 tarihinde Belçika’da Ulusal Kooperatif Konseyi kurulmasını sağlayan yasayı da hazırlamıştır (Lambert, 1963).
Bu bilgiler ışığında, Colombain’in ICA Genel Kurulu’nun kooperatif ilkelerini revize ettiği 1937 yılında ILO Kooperatif Bürosu’nun şefi olduğu da dikkate alındığında, kooperatif tanımı ve ilkelerini gittiği ülkelerde hazırladığı yasa tasarılarında dikkate almasını doğal karşılamak gerekir. Kendisinden önce Kooperatif Bölümünün Şefi olan ve ünlü Kooperatif Sektör kitabını (1935) yazan Georges Fauquet de kooperatif literatürüne ve politikasına önemli katkılarda bulunmuş biri idi ve ilkelerin revize edildiği 1937 genel kurulu sırasında Fransız kooperatiflerini temsilen ICA’nın yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyordu (ILO, 2020). Colombain, uzun yıllar ILO’da Fauquet ile birlikte çalışmıştı ve ilk kez 1939 yılında teknik işbirliği projelerini başlatmıştı.
127 Sayılı Tavsiye Kararının Etkileri
1960’lı yıllardan 1990’ın ortalarına kadar 127 Sayılı Tavsiye Kararı pek çok teknik işbirliği projesinde yalnız kooperatif yöneticilerinin değil, kooperatiflerin gelişmesini destekleyen kamu görevlilerinin, denetçilerin ve danışmanların da eğitiminde etkin biçimde kullanıldı. Tavsiye Kararında yer alan kooperatifçiliğin tanımı, kamu görevlilerinin devletin kooperatiflerin gelişmesindeki rolüne bakış açılarını değiştirdi.
Bu tanım ayrıca pek çok ülkenin kooperatif yasasında yer aldı. Örneğin, 1982 tarihli Tanzanya kooperatifler yasası Tavsiye Kararı’ndan çok geniş ölçüde etkilendi. Bir diğer örnek de Filipinler’den: ILO’nun COOPREFORM ve INDISCO projeleri, 1993’te düzenledikleri ortak çalıştayda ülkenin en büyük yedi kabile grubunu (yerli halklarını) bir araya getirerek ve 127 Sayılı Tavsiye Kararından yararlanarak kültürel değerlerine uygun bir kooperatif anasözleşmesi hazırlamalarına yardımcı oldu (Polat & Henry, 2015). Afrika’da ILO’nun Kooperatif ve Taban Hareketlerinin Desteklenmesi (ACOPAM) başlıklı kapsamlı ve 20 yıldan fazla süren projesinde 127 Sayılı Tavsiye Kararı proje kapsamındaki ülkelerin kooperatif politikası ve yasalarının hazırlanmasında esas alınan bir kaynak oldu.
127 Sayılı Tavsiye Kararının bir önemli etkisi de ILO taşra örgütünün güçlendirilmesine vesile olmasıydı. ILO’nun Asya, Latin Amerika, Karayip adaları, Doğu ve Batı Afrika ve Arap (Orta Doğu) bölge ofislerinde yerleşik kooperatif danışmanları istihdam edilerek kooperatifçiliği geliştirme projelerine düzenli destek sağlandı. Bu bölgelerde bulunan 50’den fazla ülkede 1960-1990 yılları arasında, aralarında bu makalenin yazarının da bulunduğu 100’den fazla ILO kooperatif uzmanı görev yaptı. Bu dönemde BM örgütleri arasında ILO, teknik yardım ve kalkınma projelerinin uygulanmasında en önde yer alan örgüttü ve özellikle kırsal kalkınmada kooperatifler teşvik ediliyor ve hem devlet-kooperatif ilişkilerinin düzenlenmesinde hem de kooperatif yöneticilerinin eğitiminde 127 Sayılı Tavsiye Kararı geniş ölçüde kullanılıyordu.
127 Sayılı Karar Türk Kooperatif mevzuatını nasıl etkiledi?
Türkiye’de ise 1969 yılında, yani bu Tavsiye Kararının kabulünden üç yıl sonra yürürlüğe giren 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun hazırlanmasında 127 Sayılı Tavsiye Kararından ne ölçüde yararlanıldığına ilişkin TBMM komisyon tutaklarında herhangi bir kayda rastlanmıyor. Ancak, ILO’nun Cooperative Information dergisinin 1/71. sayısında 1163 Sayılı Kanun özetleniyor ve bu yazının sonunda “1163’ün metninde 127 Sayılı Kararının tamamen yansıtıldığını söylemek güç” deniliyor (ILO, 1971). Bu ifadeden, 127 Sayılı Tavsiye Kararından bir ölçüde yararlanıldığı sonucu çıkıyor. Nitekim aynı makalede, Türk Hükümetinin 1949 yılında yeni bir kooperatifler yasasına ihtiyaç duyduğu ve bu amaçla teknik yardım almak için ILO’ya başvurduğu belirtiliyor.[i]
163 Sayılı yasanın, 1950 yılında, ILO Kooperatif Bölümü eski Şefi Maurice Colombain’in Türkiye’deki üç ay süreli çalışması sonucu hazırladığı yasa tasarısına dayandırıldığına dönük değerlendirmeler çeşitli kaynaklarda yer almaktadır (Kocabaş, 2010; Hirschfeld, 1970). [ii] Ayrıca, yasa tasarısındaki kooperatifin tanımının da içinde olduğu bazı maddeler 1163 sayılı Kanunda aynen ya da ufak bazı değişikliklerle yer almıştır. Dolayısıyla bütünü ile yer almasa da 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun hazırlanmasında 127 Sayılı Tavsiye Kararından önemli ölçüde yararlanıldığı ortaya çıkmaktadır. İşin bir diğer ilginç tarafı da Colombain’in kullandığı kooperatif tanımı ve diğer bazı terimlerin, bu raporun hazırlandığı tarihten 15 yıl sonra hazırlanan 127 Sayılı Tavsiye Kararında da kullanılmış olmasıdır.
127 Sayılı Tavsiye Kararının değiştirilmesine neden ihtiyaç duyuldu?
Bu ihtiyaç, 2001 yılında yapılan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 89’uncu oturumuna sunulmak üzere hazırlanan V (1) No.lu raporda şöyle açıklanmaktadır (ILO, 2001):
“127 Sayılı Tavsiye Kararının kabul edilmesinden itibaren 1990’lı yıllara gelindiğinde, siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlerin dünya genelinde kooperatiflerin durumunu etkilediği görüldü. Kooperatiflerin hem sanayileşmiş ülkelerde hem de eski komünist ülkelerde oynayacak yeni bir rolü olsa da, 127 No’lu Tavsiye Kararının odak noktası gelişmekte olan ülkelerle sınırlı tutulmuştu. Bu nedenle ILO Yönetim Kurulu (Governing Body), bu alanda düzenlenecek yeni evrensel standartların, kooperatiflerin kendi kendine yardım potansiyellerini daha tam olarak geliştirmelerine yardımcı olabileceğini ve onları işsizlik ve sosyal dışlanma gibi bir dizi mevcut sosyo-ekonomik sorunu karşılamak için daha iyi bir konuma yerleştirebileceğini hissetti.”
Gelişmekte olan ülkeler söz konusu olduğunda, 127 Sayılı Tavsiye Kararı, 1960’ların kalkınma endişelerini yansıtıyordu. 1990’lara gelindiğinde kalkınma artık, sanayileşmiş ülkeleri taklit etme süreci olarak algılanmıyor ve kooperatifler de hükümetlerin elinde bir araç olarak görülmüyordu. Kooperatifler, evrensel kooperatif ilkelerine uygun olarak, ortaklarının müşterek ekonomik ve sosyal hedeflerine ulaşması için bir araç olarak algılanmaktaydı.
Sovyetler Birliği ve Doğu Blokunun çöküşünün ardından bu ülkelerde yapılan özelleştirmeler, 127 No’lu Tavsiye Kararında atıfta bulunulan toprak reformunun ötesine geçiyor; üretim tesislerinin ve hizmet altyapılarının özelleştirilmesini içeriyordu. Bazı komünist tipte kooperatifler gerçek kooperatiflere dönüştürülüyor, bazıları ise bireyler veya eski ortaklar tarafından müştereken satın alınıyordu. Ticaret ve hizmetlerin serbestleştirilmesi ve özelleştirilmesi sonucunda kooperatifler giderek daha önemli bir rol üstlendiğinden, ILO hem gelişmekte olan ülkelerden hem de bu geçiş ülkelerinden kooperatif organizasyonu, eğitim ve politika ve yasal reform konularında teknik yardım için artan sayıda talep almaktaydı.
Gelişmiş ülkelerde ise, diğer ticari organizasyon biçimlerinden gelen rekabet baskısı ile daha etkin bir şekilde başa çıkmak için değişen ve gelişen kooperatif işletme yapısı, yeni standartların uygulanması ihtiyacını ortaya çıkarıyordu. Öte yandan, ulaşım, hizmet ve imalat sektörlerinde kooperatif modeli, çalışanların kendi işletmelerini satın almaları yoluyla istihdamın korunması ve yaratılmasının bir aracı olarak kullanılmaktaydı.
Yine bu yıllarda uygulanmaya başlanan yapısal uyum programları, ekonomide kamunun ağırlığının azaltılmasını ve özel sektöre daha fazla alan açılmasını öngörüyordu. Müteakip parasal ve mali istikrar programları, kurumsal yapılanma, özelleştirme ve serbestleştirme; sivil toplumun ekonomik, sosyal ve siyasi meselelerde daha aktif bir rol üstlenmesini gerektirmekteydi. Devletin rolü, kooperatifler de dâhil olmak üzere özel örgütlerin gelişimi için siyasi, yasal ve idari çerçeve sağlamakla giderek daha sınırlı hale geliyordu. Mevcut ILO standardı ise bu gelişmeleri dikkate almamakta idi.
1995’te, uluslararası kooperatif hareketinin en tepedeki kurumu olan Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) Yüzüncü Yıl Kongresi, gözden geçirilmiş kooperatifçilik ilkelerini içeren Kooperatif Kimliği hakkında bir Bildiri kabul etti. Yeni ilkeler, daha önce kabul edilen ilkeleri geliştirip genişletirken, kooperatifleri, kendi kendine yardım, öz sorumluluk, demokrasi, eşitlik, adalet ve dayanışma değerlerine dayanan, ortaklaşa sahip olunan, demokratik olarak kontrol edilen işletmeler olarak güçlü bir şekilde konumlandırdı. Mevcut ILO standardı, aynı temel felsefi ilkeleri paylaşırken, kooperatif gelişiminde hükümetin rolünü aşırı ölçüde vurgulamakta ve kooperatif kimliğinin ve girişimciliğin özerk karakterini zayıflatmaktaydı. Ayrıca, 127 No’lu Tavsiye Kararı, kooperatif işletmelerinin işletme boyutunu yeterince vurgulamamaktaydı.
Yeni bir Tavsiye Kararına doğru: Uzman toplantıları
127 Sayılı Tavsiye Kararının kabul edildiği 1966 yılından, 1990’lı yılların başlarına kadar ILO bu tavsiye kararı ile ilgili herhangi bir ayrıntılı tartışma yapmamıştı. Çeyrek yüzyıllık bu süreçte ortaya çıkan gelişmeler karşısında ILO, 1993 ve 1995 yıllarında, küresel kooperatif uzmanlarını davet ettiği iki önemli toplantı düzenledi. Bu toplantıların amacı, ILO’nun çalışmalarında önemli ölçüde yer alan ve hem gelir dağılımını düzenleyen hem de istihdam yarattığı için çalışan kesimleri yakından ilgilendiren kooperatifler konusundaki gelişmeleri gözden geçirmek, 127 Sayılı Tavsiye Kararını revize etmek ya da bu kararı yeni bir kararla değiştirmek için gerekçe hazırlamaktı.
1993 yılındaki toplantıda, kooperatiflerde insan kaynaklarını geliştirmenin ekonomik verimliliğe ve yönetimi etkinleştirmeye katkısı, kooperatiflerin demokratik yönetimi (kontrolü) ile kooperatiflerin istihdam ve gelir artırımındaki rolü üzerinde duruldu. 1995 yılındaki toplantının konusu ise, kooperatif mevzuatı idi. Bu kapsamda iş yasalarının, endüstriyel ilişkilerin ve uluslararası çalışma standartlarının kooperatifler ve kooperatif yasaları üzerindeki etkileri ve devletin yasal düzenlemedeki rolü üzerinde duruldu (Polat & Henry, 2015). İş Kanunu ve Kooperatifler başlıklı bu çalıştaya, Arjantin, Kosta Rika, Fransa, İsrail, İtalya, Peru İspanya ve Türkiye’deki uygulamalar örnek olay olarak sunuldu ve tartışıldı.[iii]
Bu iki uzmanlar toplantısının önerileri doğrultusunda yeni bir düzenleyici belge (instrument) hazırlanması ve bu düzenleyici belgede şu hususların dikkate alınması istenildi (Polat & Henry, 2015):
Evrensellik – Yeni standart hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri içermelidir, çünkü kooperatifler ekonomik kalkınmada, sosyal yaşamda ve sivil toplumda önemli oyunculardır.
Kendi kendine yeterlilik – Kooperatifler, kamu denetimi ve finansmanına en az bağımlı olduklarında en iyi şekilde çalışırlar.
Kimlik – Kooperatifler, ekonomik ve sosyal amaçlar için çalışan insanlar tarafından kurulan ve yönetilen kuruluşlardır. Her ne kadar kamu makamları herhangi bir ticari işletme veya kuruluşla ilgili kayıt ve düzenleme yapma hak ve yükümlülüğüne sahip olsalar da, kooperatifler devlet güdümünde varlıklar olarak düzenlenmemelidir.
İnsan kaynakları – Kooperatifler, uygun şekilde eğitilmiş ortaklar ve en iyi standartlara sahip olduklarından emin olunan seçilmiş yöneticilerin elinde açık ekonomilerde rekabet edebilecek iş kapasitesine sahiptirler.
Yasal çerçeve – Kooperatiflerin kuruluş ve halkın örgütleri olarak işleyişleri için uygun bir yasal çerçeve olmalıdır. Aynı zamanda, yasa, kooperatifleri kamunun kullanımı ve yönetimine konu olacak bir araç olarak tasarlamamalıdır.
Temel değerler ve ilkeler – Kooperatifler, belirli değerler ve ilkeler tarafından yönlendirilen benzersiz bir ticari ve sosyal organizasyon biçimidir. ICA’nın Kooperatif Kimliği Bildirisinde açık bir biçimde tarif edilen değerler ve ilkeler ILO üyesi Devletler tarafından tam olarak tanınmalıdır.
Bu iki toplantıdan sonra, 1996 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bir karar alarak Genel Sekreterin COPAC (Kooperatiflerin Teşviki ve Geliştirilmesi Komitesi) ile birlikte çalışarak bir kılavuz hazırlamasını istedi (UN, 1997). Kooperatiflerin desteklenmesi için hükümetlerin uygun bir ortam yaratmalarını amaçlayan bu Kılavuz, 2001 yılında BM Genel Kurulunda kabul edildi (UN, 2001). ILO ayrıca, 1998 yılında Hagen Henry’e Kooperatif Mevzuatı Kılavuzu hazırlattı (Henry, 2012).[iv]
Yukarda sözü edilen iki uzmanlar toplantısının ardından, ILO’nun Kooperatif Bölümü, ILO’nun üçlü yapısının dinamikleri olan hükümetler ve işçi ve işveren kuruluşlarının temsilcileri ile, bunların ILO bünyesindeki ACTRAV ve ACT/EMP gibi teknik ofisleri ve işçi ve işverenlerin uluslararası örgütleri, ICFTU ve IOE ile görüşmeler yaparak konunun ILO’nun Yönetim Kurulu’nun (Governing Body) 1999 yılındaki 274’üncü toplantısı gündemine alınmasını sağladı ve Yönetim Kurulu da konunun Uluslararası Çalışma Konferansının 2001 ve 2002 yıllarında toplanacak 89 ve 90. oturumlarına getirilmesini kararlaştırdı.
ILO Yönetim Kuruluna sunulan Report V (1) Promotion of Cooperatives’de kooperatiflerin başarısında aşağıdaki unsurların önkoşul olarak altı çizildi ve yeni düzenleyici belge hazırlanırken bunların dikkate alınması istenildi:
- Kooperatif işletme ve yönetim becerileri;
- Hükümet politikası ve kooperatifler;
- Kooperatif mevzuatı;
- Kooperatifler için destek hizmetleri;
- ILO’nun sosyal partnerlerinin (işçi ve işveren kuruluşları) rolü;
- Kooperatiflerde yapısal değişim; ve
- Uluslararası işbirliği.
Üye devletlere anket soruları gönderildi
ILO Anayasasının 12. Maddesi gereğince üye devletlere, işçi ve işveren kuruluşları ile ulusal kooperatif örgütlerine 1 Haziran 2000 tarihine kadar doldurulup geri gönderilmek üzere bir anket gönderildi. Bu ankette şu sorular yer aldı:
Uluslararası düzenleyici belgenin biçimi: Kooperatifler hakkında yeni bir uluslararası düzenleyici belgeye ihtiyaç olup olmadığı ve ihtiyaç duyuluyorsa, biçiminin bir Tavsiye Kararı olmasının gerekip gerekmediği
Önsöz: Düzenleyici belgenin belirli çalışma standartlarına atıfta bulunan bir önsöz içermesinin gerekip gerekmediği
Amaç, kapsam ve tanım: Düzenleyici belgenin tüm türler için geçerli olup olmadığı ve tüm sektörlerdeki kooperatif biçimlerini kapsayıp kapsamayacağı; kooperatiflerin bir tanımını içermesi mi yoksa bunun ulusal yasalara mı bırakılması gerektiği; düzenleyici belgenin kooperatif kimliğinin güçlendirilmesini işbirliği ilkeleri temelinde teşvik etmesi gerekip gerekmediği ve düzenleyici belgenin kooperatiflerin dezavantajlı grupların ihtiyaçlarına cevap vermesini sağlayan önlemleri teşvik edip etmeyeceği.
Hükümetlerin, işverenlerin ve işçi örgütlerinin rolleri ve kooperatif organizasyonları ile ilişkileri: Kooperatif örgütlerin, işveren ve işçi örgütleri ve kalkınma ajansları ile kooperatiflerin, kalkınma için uygun bir iklim yaratmak amacıyla, aktif bir ortaklık kurmaya davet edilip edilmeyeceği.
Kooperatifler için politika çerçevesi: Düzenleyici belgenin gönüllü ve bağımsız kooperatiflerin ulusal ekonomik ve sosyal kalkınmanın hedeflerinden biri olarak teşvik edilmesini tavsiye edip etmeyeceği; kooperatiflerin diğer işletme türleri ve sosyal organizasyonlar ile eşit şartlarda değerlendirip değerlendirmeyeceği (equal treatment); ve alınacak tedbirlerin üye ülkelerin politikalarında yer alıp almayacağı, a) mevzuat ve b) kooperatifler için destek hizmetleri oluşturulmasına gidilip gidilmeyeceği.
Uluslararası işbirliği: Düzenleyici belgenin ortakların uluslararası işbirliğini kolaylaştırmak için uygun önlemleri almalarını tavsiye edip etmeyeceği.
Anketlere gelen yanıtlar – İkinci Rapor (V/2)
Gönderilen anketlere, 99 üye ülkeden yanıt geldi, bunlardan zamanında ulaşan 95’i dikkate alındı. Yanıtların çoğunluğu yeni düzenleyici belgenin Tavsiye Kararı biçiminde olmasını öneriyordu.[v] Yanıtların tamamına yakını da kooperatiflere ilişkin böyle bir güncel yasal dokümana gereksinme duyulduğunun altını çiziyordu. Yalnız hükümetler değil, ILO’nun sosyal partnerleri, işçi ve işveren örgütleri de böyle bir düzenleme yapılmasını destekliyorlardı. ILO bu yanıtları bir raporda topladı (ILO, 2002) ve bu rapor, birincisi ile ve taslak bir Tavsiye Kararı ile birlikte Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 2001 yılındaki birinci oturumuna sunuldu.
Birinci oturum, Haziran 2001
Konferans, işçi, işveren ve hükümet delegelerinden oluşan 173 kişilik bir Komisyon kurarak çalışmalarına başladı. Komisyon toplantısına katılan işveren kuruluşları, çıkarılacak Tavsiye Kararında kooperatiflerin diğer tür işletmeler karşısında ayrıcalıklı olmamalarını ve “eşit muameleye” tabi tutulmalarını istiyorlardı. İşçi kuruluşları da Tavsiye Kararının evrensel olmasını, yani tüm ülkeleri kapsamasını, 127 Sayılı Kararın “doğrularına dokunmamasını” (not try to fix what was not broken), yani hâlâ geçerli olan hükümlerini yeni Tavsiye Kararına aktarmasını istiyorlar ve düzenleyici belgenin temel çalışma standartlarının kooperatiflerde de uygulanmasını öneriyorlardı.
Hükümetler de devletin rolünün en aza indirilmesini, kooperatiflerin diğer işletme türleri ile eşit muameleye tabi tutulmasını ve kooperatiflerin istihdam yaratmadaki ve gelir getirici faaliyetlerdeki rolünün dikkate alınmasını istiyorlardı.
ILO Anayasası gereğince toplantıya söz hakkı bulunan gözlemci statüsü (observer status) ile katılan Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) de dört önemli konuya dikkat çekti: Öncelikle, kooperatif tanımının ICA’nın Kooperatif Kimlik Bildirgesindeki şekli ile yer almasının altını çizdi. Kararda, kooperatif ilkeleri ve değerlerine yer verilmesinin önemine atıfta bulundu. Kooperatiflerin özerk yapısının altının çizilmesini, hükümetlerin kooperatifleri “desteklemek” yerine, “gelişmeleri için teşvik edici” yasal ortam yaratmalarını, bu yolla devlet müdahalesinin düşünülmesinin önlenmesini önerdi. Nihayet, kooperatiflerin bazı özel gruplara münhasır olmaması ve herkese açık olması gerektiğinin açıkça ifade edilmesini istedi.
Toplantı süresince yapılan tartışmalara işçi, işveren ve hükümet delegelerinin verdiği yanıtlarda yeni bir Tavsiye Kararına ihtiyaç duyulduğunun altı çizildi, kooperatiflerin özerk ve bağımsız kuruluşlar olması vurgulandı, kooperatiflerin kalkınmadaki rolleri not edildi, çalışma standartlarının kooperatiflerde de uygulanması güçlü biçimde vurgulandı ve metinde ICA ilkelerine yer verilmesi istenildi.
İkinci oturum, Haziran 2002
2001 yılındaki Uluslararası Çalışma Konferansındaki tartışmadan sonra, hazırlanan taslak hükümetlere gönderilerek; ülkelerindeki en yetkili işveren ve işçi örgütlerine ve ulusal kooperatif kuruluşlarına danıştıktan sonra metin üzerinde herhangi bir değişiklik veya yorum yapılıp yapılmaması ve önerilen metnin 2002 Konferansı tarafından yapılacak tartışma için tatmin edici bir temel olarak kabul edilip edilmeyeceği konularında görüşlerini bildirmeye davet edildiler. 56 üye Devletten gelen yanıtlar ışığında ikinci taslak rapor hazırlandı ve V(2B) No.lu rapor olarak Konferansın 90. oturumuna sunuldu.
İşveren grubu, görüşmelere “yol gösterici beş ışık” başlığını verdikleri noktaları açıklayarak başladı. İlk olarak, düzenleyici belge, mümkün olan en geniş kabulünü sağlamak için evrensel olmalıdır. İkincisi, sade bir dil içermeli ve niyeti açık olmalıdır. Üçüncü olarak, düzenleyici beşge işçi hakları ve uluslararası çalışma sözleşmesi haline gelmemeli, zira mevcut ILO sözleşmeleri ve tavsiye kararları kooperatiflerdeki işçilere de uygulanmakta. Dördüncüsü, kooperatiflere hiçbir özel ayrıcalık sağlanmamalı, bunun yerine kooperatiflerin ve diğer işletme biçimlerinin üzerinde eşit koşullarda rekabet edebilecekleri bir ortam (level playing field) teşvik edilmelidir. Beşincisi, istihdam yaratmada ve sürdürülebilir kalkınmada kooperatiflerin rolü teşvik edilmelidir.
İşçi grubu tarafından, taslak belgenin sorunu ele almak için kooperatiflerin üç bileşenini (işletme, işletmenin ortakları ve çalışanları) kapsaması gerektiği belirtildi. Kurumsal açıdan, düzenleyici belgenin vergi politikaları ile muhasebe ve denetim düzenlemeleri gibi yasal konularla ilgilenmesi gerektiğini kaydedildi. Ortaklar özelinde, özerklik dâhil olmak üzere temel değerler gibi konularda rehberlik içermesi ve bağımsızlık, ortağın demokratik kontrolü, ortağın ekonomik katılımı, gönüllü ve açık ortaklık vb. konuları ele alması vurgulandı. Çalışanlar açısından insana yakışır iş, uluslararası çalışma standartları ve ILO’nun İşyerinde Temel İlkeler ve Haklar Bildirgesi gibi düzenleyici belgelerine yer verilmesi gerektiğinden söz edildi. Bu üç bileşenden söz edilmediği takdirde düzenleyici belgenin denge sağlayamayacağı ifade edildi.
Yirmi dört hükümet temsilcisi, yeni düzenleyici belgenin devlet ile kooperatifler arasındaki işbirliğini güçlendireceğini belirttiler.
ICA Başkanı, önerilen Tavsiye Kararının çok önemli olduğunu söyledi. ICA, yeni düzenleyici belgenin uzun vadeli bir politika referansı ve ILO üye Devletleri için bir çerçeve sağlayacağını; doğası ve kapsamı itibariyle de küresel olacağını; her türlü ihtiyacı karşılamak için gerekli esnekliğe sahip olacağını umduklarını ifade etti. Kooperatiflerin uluslararası kabul görmüş tanımı ve Kooperatif Kimliğine ilişkin açıklama metninin de Karar metnine dâhil edilmesini istedi. Sonuçta, ICA’nın ve ILO sosyal partnerlerinin isteği doğrultusunda Tavsiye Kararına tanım, değerler ve ilkeleri kapsayan ICA’nın Kooperatif Kimlik Bildirgesi aynen eklendi. ILO tarihinde ilk kez, kendi dışında bir sivil toplum kuruluşu (ICA) tarafından hazırlanmış bir belgeyi, kendi resmî belgesine eklemeyi kabul etmiş oldu.
Genel tartışmayı sonlandıran Başkan, yeni bir Tavsiye Kararının gerekli olduğu konusunda hiçbir tereddüde yer kalmadığını ve tüm üyelerin sonuç odaklı bir tartışmayı tamamladıklarını bildirdi. Metin, paragraf paragraf okunarak Konferansın onayına sunuldu.
Böylelikle, 20 Haziran 2002’de, Uluslararası Çalışma Konferansı 90. oturumunda, ezici bir çoğunlukla (436 lehte oyla) yeni Tavsiye Kararını kabul etti; sadece üç delege çekimser kaldı. Sonuçta, ILO’nun ilkesel sloganı İnsana Yakışır İşi (Decent Work) ve sosyal kalkınmanın daha geniş çerçevesi olarak kooperatifleri güçlendiren bir Tavsiye Kararı ortaya çıktı.
193 Sayılı Tavsiye Kararı: İşçiler ve işverenlerin tarihi mutabakatı
193 Sayılı Kooperatiflerin Teşvikine İlişkin Tavsiye Kararı, 10 yıl süren ve işveren, işçi ve hükümet üçlüsüne ek olarak kooperatiflerin ve konunun uzmanlarının da aktif biçimde katıldıkları bir dizi toplantı ve konferans sonunda kabul edilen kooperatiflerle ilgili uluslararası bir yasal belge olarak tarihteki yerini aldı.
Bu Tavsiye Kararı ILO tarihinde, denilebilir ki, işveren ve işçi kuruluşlarının üzerinde “memnuniyetle” ve büyük bir çoğunlukla mutabık kaldıkları bir belge oldu. Her iki konferansta da “raportör” ve sekretarya grubunun bir mensubu olarak yer almış bir kişi olarak bunun çok önemli iki nedeni olduğunu söyleyebilirim:
- İşverenler de işçiler de kooperatiflerin birer “işletme” olduğunu, yani, dernek, vakıf, sendika gibi sadece “sosyal amaçları” olmadığını, ama aynı zamanda da “adi” bir işletme türü olmadıklarını, bunları da içine alan farklı bir işletme türü olduklarını ve çok daha geniş bir perspektife sahip olduklarını kabul etmişlerdi.
- Kooperatiflerin aynı zamanda birer “işveren” olduklarını, milyonlarca işçi istihdam ettiklerini, ama bu işverenliğin bir “sosyal sorumluluk” gerektirdiğini, yalnız ortaklarını, yani sahiplerini ve çalışanlarını değil, içinde bulundukları toplumun çıkarlarını ve yerküreyi de dikkate aldıklarını ve işletmede “kâr”ın değil, emeğin yol göstericiliğini benimsediklerini göstermişlerdi.
Bu iki nedenden dolayı, işçiler ve işverenler, Tavsiye Kararının 14. Maddesinin şu şekilde formüle edilmesi konusunda anlaşmaya varmışlardır:
“İşçi ve işveren örgütleri, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada kooperatiflerin önemini kabul ederek, kooperatif kuruluşlarıyla birlikte, kooperatiflerin teşvikinin yollarını ve araçlarını araştırmalıdırlar.”
Tavsiye Kararının 15 ve 16. maddelerinde de bunu nasıl yapacaklarını anlatmışlardır. Bu maddelere göre, işveren kuruluşları, ülke ölçeğinde, eğer kendileri isterlerse kooperatifleri üyeliğe kabul edeceklerdir (Md. 15).
İşçi örgütlerinin kooperatifleri geliştirmeye ve desteklemeye katkıları ise Kararda daha geniş anlamda yer aldı (Md. 16):
İşçi kuruluşları;
- Kooperatif çalışanlarının sendikalara üye olmalarını tavsiye edeceklerdir.
- (Sendika) üyelerinin kooperatif kurmalarına yardımcı olacaklardır.
- Kooperatifler üzerinde etkisi olan ekonomik ve sosyal konuları ele alan çalışma gruplarına katılabileceklerdir.
- İşletmelerin kapatılmasının öngörüldüğü zamanlar dâhil olmak üzere, istihdamın sürdürülmesi ve iş yaratılması amacıyla yeni kooperatifler kurulmasına katılmaya ve yardım etmeye,
- Üretimi artırmayı hedefleyen kooperatiflere yönelik programlara katılmaya ve yardım etmeye,
- Kooperatiflerde fırsat eşitliğini geliştirmeye,
- Kooperatiflerin işçi ortaklarının haklarının kullanımının geliştirilmesine, ve
- Kooperatiflerin teşviki için eğitim ve öğretim dâhil her türlü faaliyette bulunmaya
teşvik edilmelidir.
ILO’nun sosyal partnerleri olarak Uluslararası İşverenler Örgütü (IOE) ve Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) bu hükümler çerçevesinde Tavsiye Kararının bağlı örgütleri tarafından anlaşılması amacıyla bölgelerde ve pek çok ülkede seminer ve konferanslar düzenlemişlerdir.
Uygulamada 193 Sayılı Tavsiye Kararının etkileri
Denilebilir ki, 193 Sayılı Tavsiye Kararı, beklenilenden daha fazla ülkede ve ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde umulanın çok üzerinde bir etki yaptı. Bir kere, yalnız ILO ve diğer BM örgütleri değil, başta ICA olmak üzere pek çok sivil toplum kuruluşu ve ulusal düzeyde hükümetler, kooperatifler, işçi ve işveren kuruluşları da Tavsiye Kararını ilgili eğitim ve mevzuat geliştirme çalışmalarında kullanmaya başladılar.
193’ün kabulünden iki yıl sonra, ILO Genel Direktörü Juan Somavia ile ICA Başkanı Ivano Barberini arasında bir Mutabakat Zaptı (MOU – Memorandum of Understanding) imzalandı. Belgenin amacı şöyle tarif edilmişti:
“Bu Mutabakat Zaptının amacı, ILO ve ICA’nın amaçları ve ilkeleri, özellikle Kooperatiflerin Teşvik Edilmesine İlişkin ILO Tavsiye Kararının (No.193, 2002) desteklenmesi ve uygulanması gereğince; yoksullukla savaşım ve insana yakışır işlerin yaratılmasında düzenli istişare, bilgi alışverişi ve ortak çıkar alanlarındaki çabaların koordinasyonu yoluyla kooperatiflerin teşviki ve güçlendirilmesi alanında ILO ve ICA arasındaki mevcut işbirliğini ilerletmektir (ILO ve ICA, 2004).”
2014 yılına kadar 193 Sayılı Tavsiye Kararı hakkında bilgilendirmeye dönük düzenlenen 108 bölgesel ve uluslararası toplantının %50’si ILO, ICA ve COPAC ile ortaklaşa düzenlendi. Bu çalışmaların %60’ı Avrupa ve Orta Asya’da, %18’i Amerika kıtalarında ve % 12’si de Asya-Pasifik bölgelerinde yapıldı. Bu dönemde, kooperatif politikası ve yasasının hazırlanmasında 193 Sayılı Tavsiye Kararı ILO’ya üye 185 ülkenin 97’sinde kullanıldı (Polat & Henry, 2015).
2012 yılında İngiltere’nin Manchester kentinde toplanan ICA Genel Kurulu, Kooperatif Onyılı için Plan (Blueprint for a Cooperative Decade) başlıklı bir taslak planı kabul etti. Bu planın uygulanmasında 193 Sayılı Tavsiye Kararının etkin ve yaygın biçimde kullanılacağının altı çizildi. Planda yer alan başlıklar arasındaki yasal çerçevenin uygulanmasında 193’ün esas alınması istenildi (ICA, 2013).
Örnek Olay: Türkiye’de 193 Sayılı Kararın İşçi Tüketim Kooperatiflerine Etkisi
1475 Sayılı İş Kanunun 22. maddesi, işyerlerinde işçilerin zorunlu tüketim ihtiyaçlarının işverenler tarafından karşılanması amacıyla kantin açılmasını hükme bağlamıştı. İşverenler ise kantin açılması konusunu “angarya” olarak görüyorlar ve yasanın bu maddesinin uygulanmasında isteksiz davranıyorlardı. Sendikalar, işverenlerin bu isteksizliği karşısında bir alternatif geliştirmişler ve “kantin açılması” hükmünü, işçilerin işyerlerinde tüketim kooperatifleri kurmaları halinde işverenlerin “yer” temin etmelerini toplu iş sözleşmesi hükmü haline getirmişlerdi. Böylelikle işverenler “kantin işletilmesi” yükümlülüğünden kurtulmuşlardı. Pek çok işyerinde artık işçi tüketim kooperatifleri faaliyet göstermeye başlamıştı. Bu kooperatiflerin büyük çoğunluğu sendika-kooperatif işbirliği çerçevesinde kurulduklarından sendikalardan ve üst örgütleri Türk-İş’ten destek, özellikle de eğitim desteği, alıyorlardı. Kooperatifler önce bölge birliklerini ardından da Tüketim Kooperatifleri Merkez Birliği’ni (TÜKOBİRLİK) kurmuşlardı. 2003 yılının başlarında TÜKOBİRLİK Başkanı olan Enver Kılıç, ILO Kooperatif Bölümünü arayarak, İş Kanununun yenileneceğini ve yeni tasarıda 22. maddenin yer almadığını öğrendiklerini, işçi tüketim kooperatiflerinin varlığı ve gelişmeleri için bu maddenin yeni yasada da korunmasının çok önemli olduğunu belirterek bu konuda ILO’dan yardım istediklerini bildirdi. İsteklerini Türk-İş ve bağlı sendikalar ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’ne de ulaştırdıklarını ancak etkili olunamadığını belirtti. Kendisine 193 Saylı Tavsiye Kararının Türkçesi gönderilerek bu Tavsiye Kararı’nın bir yazı ekinde Komisyon Başkanlığı ve Çalışma Bakanlığı’na göndermesi önerildi. Yazıda Tavsiye Kararının 14, 15 ve 16. maddelerine atıfta bulunularak, işçi ve işveren kuruluşlarının kooperatifçiliğin geliştirilmesine dönük ortak fikirlere sahip oldukları belirtilerek, çıkarılması istenilen bu maddenin yeni yasada yer almasını istemeleri önerildi. 22.05.2003 tarihli 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 115. maddesi aşağıdaki şekilde yasalaştı: “İşyerlerinde, yüz elli ve daha fazla işçi çalıştırılması halinde işçiler tarafından kurulacak tüketim kooperatiflerine işverenlerce yer tahsisi yapılabilir.” (Bu örnek olaya, ILO’nun The Story of the ILO’s Promotion of Cooperatives Recommendation kitabının 70. sayfasında özetlenerek yer verilmiştir.) |
193 Sayılı Tavsiye Kararı, tüm bölgelerde kooperatif politikası ve yasasına dönük hazırlıkları etkileyerek evrensel bir yasal doküman olmanın gerekliliğini teyit etmiş oldu. Ayrıca, ILO üye devletlerinde genel eğilimin, yeni yasal düzenlemeye gitmek yerine mevcut yasalarını 193 Sayılı Tavsiye Kararını kullanarak revize etmek yönünde olduğu gözlenmiştir. Buna ek olarak, 193 Sayılı Tavsiye Kararı, kooperatiflerin işletme boyutunu güçlendirdiği için kooperatif işletmeciliği ve yönetici eğitimlerini de etkilediği görülmüştür. Bunun sonucu olarak da kooperatiflerin sosyal ekonomi içerisindeki konumları daha da güçlenmiştir. 193’ün uygulamasının sosyal ekonomiye etkisi ILO’yu da harekete geçirmiş olup 2022 Uluslararası Çalışma Konferansı, insan onuruna yaraşır işin yaygınlaştırılması için Sosyal ve Dayanışma Ekonomisinin güçlendirilmesi konusunu gündemine almıştır.
Sonuç olarak, ILO’nun 193 Sayılı Kooperatiflerin Teşvikine İlişkin Tavsiye Kararı, kooperatif işletmelerin hem mensuplarının gelir ve refah seviyelerinin artırılmasına, hem kooperatif işçilerinin istihdam güvenliğine kavuşmalarına ve hem de yalnız ortaklarının çıkarlarına hizmet etme sınırlamasını aşarak, toplumlarının ve gezegenimizin geleceğine ilişkin konuların tartışıldığı ulusal ve uluslararası oturumların vazgeçilmez dinamikleri arasında yer almalarına katkıda bulunmuştur. Ulusal ve uluslararası kooperatif örgütlerin işletmelerini geliştirirken, iklim değişikliği ile savaşım başta olmak üzere, yenilenebilir enerji üretimi ve dağıtımında da görev alarak insanlığın geleceğine dönük planlamalarda daha aktif biçimde yer almaları beklenmektedir.
[i] Türkiye, 1932 yılında Atatürk’ün talimatıyla ILO’ya üye olmuştu.
[ii] Maurice Colombain’in Kanun Tasarısı dışında, Türkiye Kooperatifleri hakkında hazırladığı raporundaki eleştiriler Hirshfeld’e göre, “çok serttir”. Eleştirilerinin kaynağını; 2834 ve 2836 sayılı Tarım Satış ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri yasalarının (devletin “müdahaleci” olması) ile Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlere dair hükümlerinin (kooperatiflerin yasal çerçeve bakımından “şirketlere yaklaştırılması”) oluşturduğu anlaşılmaktadır.
[iii] Türkiye’deki durum, Türk-İş ve Yol-Koop deneyimi olan H. Polat tarafından sunuldu.
[iv] Bu kılavuz, 193 Sayılı Tavsiye Kararı kabul edildikten sonra revize edilerek üç baskı daha yaptı.
[v] Uluslararası Çalışma Konferansı, genellikle iki tür düzenleyici belge geliştirir. Bunlardan ilki Çalışma Standardı (Labour Standard) olup kabul eden üye devletler için bağlayıcı bir özelliği vardır. Yani, parlamentosu kabul ettiği halde üye ülke iki yıl içinde ilgili ulusal mevzuatını bu standarda uygun hale getirmeyen ya da standarda uymayan eylemlerde bulunması halinde, ülkedeki sosyal partnerlerin şikâyeti üzerine yerinde inceleme sonucu üye ülkeye kınama cezası verilir; ILO jargonunda ülke kara listeye alınır. İkinci düzenleyici belge ise Tavsiye Kararı (Recommendation) olup, üye devletlerden bu kararı kabul etmeleri beklenmez ve karar, üye devletlerin parlamentolarına bilgi olarak sunulur ve konuya ilişkin yasal düzenlemelerinde kılavuz olarak kullanılır. Türkiye bugüne kadar 59 ILO standardı – sözleşmesi – kabul etmiştir ve bunlardan 55’i yürürlüktedir. 193 Sayılı Tavsiye Kararı hakkında ise TBMM’ne bilgi verilmiş ve Karar başta Strateji Belgesi olmak üzere diğer bazı resmî belgelerde de kullanılmıştır.
Yararlanılan Kaynaklar
CIRIEC International. History, https://www.ciriec.uliege.be/en/who-we-are/historique/
Henry (2012). Guidelines for Cooperative Legislation, third revised edition, Geneva, ILO, 2012
Hirschfeld, A. (1970). Yabancı Gözüyle Türk Kooperatifçilik Mevzuatı, Kooperatifçilik Dergisi, Sayı 11, s. 57-75.
ICA (2013). Blueprint for a cooperative decade. pp. 24-27
ILO (1971). Turkey – New Cooperative Law, ILO Cooperative Information, Sayı 1/71, s. 67-71
ILO (2001). Promotion of Cooperatives, Report V (1), International Labour Conference, 89th Session, Geneva.
ILO (2002). Promotion of Cooperatives, Report V (2), International Labour Conference 90th Session, Geneva.
ILO & ICA (2004). Memorandum of Understanding. https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—dgreports/—jur/documents/genericdocument/wcms_440120.pdf
ILO (2020). ILO COOP Chiefs across time. https://www.ilo.org/global/topics/cooperatives/news/WCMS_749360/lang–en/index.htm
Kocabaş, Ö.Y. (2010). Türkiye’de Tarımsal Kooperatifçilik Düşüncesinin Gelişimi, Libra Kitap.
Köne, A.Ç. (2022, Ocak 12): İki Yıldönümü ve 21. Yüzyıl Kooperatifçiliği, Sosyal Ekonomi, Erişim Tarihi: 23 Ocak 2022.
Lambert, P. (1963). Studies in the Social Philosohy of Co-operation, pages 28, 253, 265 and 280.
Polat, H. & Henry, H. (2015). The Story of the ILO’s Promotion of Cooperatives Recommendation, 2002 (No. 193). ILO.
UN Resolution (1997). United Nations Resolution A/RES/51/58. http://hrlibrary.umn.edu/resolutions/51/58GA1996.html
UN Document (2001). A/RES/56/114 (A/56/73-E/2001/68;/Res/56). https://digitallibrary.un.org/record/454944
Not: Öne çıkan görsel, ILO COOP 100 Slideshow — Cooperatives in Americas