İnsan; “memelilerden, iki eli, iki ayağı bulunan, iki ayak üzerinde dik bir biçimde dolaşan, aklı ve düşünme yeteneği olan, dille, sözle anlaşan, en gelişmiş canlı sayılan yaratık” olarak tanımlanmakta Google’da. Aynı kaynak, insan için “taksonomik adıyla Homo sapiens, primatlar takımının büyük insansı maymunlar familyasının Homo cinsinde bulunan tek canlı türü” demekte. “Anatomik olarak 200.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış ve modern davranışlarına 50.000 yıl önce kavuşmuştur. Bilimsel adı: Homo sapiens, ortalama yaşam süresi 79 yıl, ortalama boy dişilerde 160 cm erkeklerde 170 cm’dir” diye de tanımlamaktadır. Tanımın devamında Homo sapienslerin, yani atalarımızın, etobur dünyasının kendisini koruma konusunda en savunmasızı olduğu da eklenmekte.

Antropologlar Afrika’da ortaya çıkan atalarımızın bilinen ilk dönemlerinde; yaşamlarını dünyamızda parazit gibi çöpçülükle sağladıklarını yazmaktadır. Çöpçülükleri, diğer et oburların avlarından arta kalanı temizleyerek beslenmelerinden gelmektedir. Modern davranışlara geçiş ise yerleşik hayatı oluşturmaya başlamaları ile ortaya çıkmaktadır. Önce mağaralar, sonra kendilerini güvende hissettikleri yerler inşa etmeleriyle, kademe kademe örgütlü yaşama geçişleri ve geliştirmeleri ile bugüne kadar uzanan oldukça uzun bir süreç.

Tohumdan Buğdaya Neolitik Devrim

Tarım ve hayvancılığın başlaması ile toplumlar mülkiyetle tanışmışlar. Bu dönem savaş ve zorbalıkları ortaya çıkarmış, aynı zamanda da örgütlü yaşamı geliştirmeye yöneltmiştir. Metal üretiminin ve mal değiş tokuşunun artmasıyla, ilk toplumların evrimlerinin en ileri hatta çok yerlerde, son aşamasına gelinmiştir. Bu tarihsel dönemlerde kabileler, aşiretler ve sonrası devletler şeklinde örgütlenmişlerdir. Kümelenmeler büyüdükçe işbölüşümü de kaçınılmaz olmuştur. Süreç “yaşamak için tüketmek ve tüketmek için üretmek” gibi iki ayrı esasta ayrışmaya indirgenmiştir.

Adına ekonomi dediğimiz üretim ve tüketim ilişkileri, takası para ile şekillendirmiş ve yüzyıllardır bu araç kullanılmaya devam etmiştir. Ürettiren toplumsal kesim üretimi yaptırırken az para verecek, ürettirdiğini tüketime sunarken de bedel fazlası para karşılığı pazara sürecektir. Üreten ürettiği karşılığında az para alacak, aldığı para ile de tüketim için ürettiğini çok para vererek alıp tüketecektir. Özetle ürettiren her aşamada daha çok kazanma peşinde iken; ürettiğini tüketen her aşamada daha çok zarar edecektir.

Üç Grupta Üretenler

1) Tarımsal alanda üretim yapanlar; ziraatçılar, balıkçılar (sanayileşmemiş olanlar), kırsal yaşamda yaşamakta olan tüm kesimler üretir iken, ürettiklerini pazara sunarken ve gereksinimlerini temin ederlerken hep zarar ederler.  Üretme aşamasında dışarıdan temin etmek zorunda bulundukları ilaç, sulama, arazi çalışmaları, yakıt, gübre ile her türlü zirai araç gereçleri üzerine kâr eklenmiş şekilde değerinin üzerinde temin ederler. Ürettiklerini pazara sunduklarında tacirin en düşük fiyat güdüsü ile zararına satmak mecburiyetinde kalırlar. Yaşamsal gerekenleri için de pazara başvurduklarında, tacirlerin kâr eklenmiş emtialarını satın almak yolu ile yine zarar ederler. Her aşamada zarar edilen çember içerisinde dönmek zorundadırlar.

2) Hizmet üretimi yapanlar; eğitim çalışanları, sağlık çalışanları, büro çalışanları, ulaşım çalışanları, iletişim çalışanları, kamu kurumlarında çalışanlar vb. çalıştıkları yerlerde verdikleri emeklerine karşılık değerinin altında ücret alırlar. Zarar ederler. Aldıkları para ile geçimliklerini sağlamak için gerekenleri tedarik etmeye kalktıklarında; üzerine kâr eklenmiş malları tacirden satın almak durumundadırlar. Ve zarar ederler. Her aşamada zarar çemberindedirler.

3) Endüstriyel üretim alanlarında çalışanlar; fabrikalarda, atölyelerde, işliklerde, emtia üretilen tüm birimlerde üretime katılanlar verdikleri emek karşısında değerinin altında ücret alırlar. Zarar ederler. Aldıkları ücret ile ihtiyaçlarını satın almak zorundadırlar. Satın alır iken kâr eklenmiş, giydirilmiş ederle satın alacaklarından yine zarar ederler.

Sihirli Sözcük: Kooperatifler

Tüketim ekonomisindeki tüm bu zarar sarmalından en az etkilenmenin yolu dediğimizde sihirli sözcük kooperatifler akla gelmektedir. Üretenden kâr eklemeden, giderleri karşılayacak kadar fark ile tüketene ulaşan köprü olarak akla gelmektedir. Kooperatifler bu nedenle toplumumuz ve toplumların vazgeçilemezleridir.

Ülkemizde Türk Ticaret Kanunu ile ticari teşekkül olarak tanımlanmış ve uygulama şekilleri esasa bağlanmıştır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu da mevcut olmasına rağmen onlarca özel kooperatif kanunu mevcuttur. Kooperatiflere üst kooperatif yapılanması da yasalarla esasa bağlanmıştır. Farklı alanlarda kooperatif birlikleri mevcuttur. Kooperatifler enerji, tarım, sulama, tüketim, orman, yapı vb. alanlarda kuruludurlar.

Üst birlik olarak tanımlanan onlarca kooperatif birliklerinden bazıları şunlardır: Or-Koop (Orman Köylüleri Kalkındırma Kooperatifleri Birliği), PankoBirlik (Pancar Üreticileri Kooperatifleri Birliği), Trakya Birlik (Trakya Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği), Çukobirlik (Adana Ceyhan Tarsus Tarım Satış Kooperatifleri Birliği), Antbirlik (Antalya Pamuk ve Narenciye Tarım Satış Kooperatifleri Birliği), Tariş (Ege Bölgesi Tarım Satış Kooperatifleri Birliği – üzüm, incir, pamuk, zeytin, zeytinyağı), Köy-Koop (Köy Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birliği), Fiskobirlik (Fındık Üreticileri Kooperatifler Birliği), Taskobirlik (Üzüm ve Mamülleri Tarım Satış Kooperatifleri Birliği) .

Başarılarına banka sahibi olabilmeyi ve iki ayrı banka Tarişbank ve Tütünbank’ı kurarak, Sigortacılık alanında da Güven Sigortayı oluşturarak imzalarını atmışlardır. Migros’un kooperatif olarak kurulup el ve şekil değiştirmesi gibi Tarişbank ve Tütünbank birleştirilerek el değiştirmiş ve özel bir başka bankaya çevrilmiştir. Güven Sigorta’nın akıbeti de aynı yoldan geçirilmiş, özel bir firmaya satılmıştır.

Son yıllarda Türk Ticaret Kanununda önemli gelişmeler ve değişiklikler yaşanmıştır. Bir kişinin ticaret şirketi kurmasından, şirketlerin ve kooperatiflerin birbirlerine ortak olmasına kadar. Bu değişiklikler kooperatiflerin şirket sahibi olmalarının yolunu açmıştır. Bir kooperatifin kendi kendisine bir şirket kurması ise Panko Birliğin “Torku A.Ş.”yi oluşturması ile Fisko Birliğin “Fiskobirlik Efit A.Ş.”yi oluşturması gibi sonuçları ortaya çıkarmıştır. Her değişiklikte olduğu gibi tartışılması gereken hususların olduğu söylenebilir ancak olumluya bir adım söz konusu.

Yasalarla destek ve kösteği birlikte yaşayan ülkemiz kooperatifleri yaşatılmak zorundadır. Temsil ve iç denetimde en demokratik ve insan esaslı temsil çok önemli ve korunmalıdır. Üretimden tüketime bu ticari köprü vazgeçilmezdir.

Kategori(ler): Konuk Yazarlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.