İşyerinde demokrasinin sağlıklı bir çalışma ortamı yaratmak ve işçilerin haklarını korumak için gerekli olduğu yıllardır bilinen bir gerçek. Isabelle Schömann, bu hafta çevirisini sunduğumuz yazısında, bu demokratik koşulların Avrupa Birliği hukukundaki geleceğini tartışıyor.
Çalışanların işyerinde demokrasiden faydalanmasını güvenceye almak için Avrupa seviyesinde bir harekete ihtiyaç var, özellikle dijitalleşme bağlamında.
Avrupa Birliğinin asli bir değeri olan demokrasi, sendikacılık hareketinin temelini oluşturur ve dayanışma ile birlikte hareketin var olma sebebidir.
İşyerinde demokrasi sosyal piyasa ekonomisinin kilit taşlarından biridir. İşçilerin fikirleri, özel ve kamuya ait şirketlerde, ortak hakların kullanımında ifade bulur. Her geçen gün işçi sendikaları bu hakları etkili şekilde hayata geçiriyor ve işçilerin haklarını savunuyorlar.
Yasal boşlukları sömürmek
Bununla birlikte, işyerinde demokrasi hafife alınmamalı. Ancak sisteme dâhil olanların çoğunluğu demokratik ilkelere ve demokratik hakların uygulanmasına saygı duyup onları desteklediği sürece işyeri demokrasisi sağlamlaşmış kabul edilebilir.
Demokrasi aynı zamanda kanunları benimseyip gözden geçirmek için güçlü demokratik kurumlara güvenir. Böylece işçilerin bilgi edinme, danışılma ve katılım haklarının etkin kullanımını güvenceye alınır. İşletmeler Avrupa Şirket yönergesindeki yasal boşlukları sömürürken veya sahte şirketler kurarken, AB ve ulusal yasa koyucular, Avrupa hukukunun katılım haklarının fiili ihlaline yol açmayacağına dair güvence vermeliler.
Bilgilenme, danışılma ve katılım haklarının tanınmaması demokrasinin görmezden gelindiğini işaret ediyor, özellikle kamu sektöründe. Merkezi hükümetteki Avrupalı sosyal ortaklar bu konuda, AB hukukuna girmesi gereken bir anlaşmayı müzakere ettiler.
Yeni şirket biçimleri
Aynı şekilde yeni şirket biçimleri, – özellikle dijital ekonomideki – mali ve sosyal kurallardan kaçan ve özellikle de çalışanların katılımını engelleyen iş modellerini durdurmak için düzenlenmelidir. Bu durum işyerinde yoksulluğa ve prekaryalığa yol açıp genç insanları ve kadınları ciddi şekilde etkileyebilir.
Dijitalleşme sadece insanların çalışma şekline değil, çalışma yüklerine, sağlıklarına ve iş güvenliklerine de kökten etki eder. Ayrıca yeni yönetim ve denetim araçları ve çalışanların davranışlarını ve performansını gözetlemenin yeni yollarını da beraberinde getirir. Sendikaların işçilerin verilerin korunması ve gizliliği haklarını koruyabilmesi için bu konuya dikkat edilmesi gereklidir.
İşçilerin haklarını azaltmaya, bir kenara itmeye veya geçiştirmeye yönelik tüm bu teşebbüsler, demokrasisinin hiçbir şekilde olması gerektiği kadar yaygın olmadığını gösteriyor. İşçi sendikası yapılarını zayıflatıp işçilere ve temsilcilerine işgücünün çıkarlarını etkili şekilde savunup destekleme olanaklarını kısıtlıyorlar. Bu yüzden AB içinde standartların koyulması son derece önemli.
Hayati parça
İş yaşamında demokrasi sadece “olursa hoş olur” değil, bir zorunluluktur. İşçi sendikacılığı hareketi için hayati öneme sahiptir. Güçlü işçi sendikaları, Avrupa’daki çalışanların çıkarlarını savunuyor ve işçilerin taleplerini topluca ifade etme ehliyeti iş yaşamında demokrasinin işlemesinin hayati bir parçası.
Çoğu kişi için, iş konseyleri ve sendika delegasyonları ve iş sağlığı ve güvenliği komiteleri sayesinde, sendikaların desteğini en dolaysız, en görünür şekilde deneyimledikleri yer işyerleri olmaktadır. Avrupa çalışma konseyleri ve kurullardaki temsilciler, sendikaların şirket düzeyinde etkisinin olduğu birkaç yerdir. İşletmelerin kısa dönemli ekonomik ve mali çıkarlarına karşı koydukları için daha da önemliler.
Niçin? İş yaşamında demokrasi çalışanlar, iş dünyası ve toplum için bir dizi olumlu sonucun ön koşulu olduğu için değil sadece. Aynı zamanda hem iyi hem de kötü dönemlerde etkilidir ve sosyal ve ekonomik uyumun temelini oluşturur.
Ortaklaşa karar verme
Kanıtlar açıkça gösteriyor ki işçilerin temsil ve katılım haklarının saygı gördüğü ve etkili şekilde hayata geçirildiği şirketler, 2008-09 finansal ve ekonomik krizini, ortaklaşa karar verme ilkesinin olmadığı şirketlere göre çok daha iyi atlattılar. İşyerinde demokrasi ayrıca daha kaliteli işlere ve işyerinde refaha, sağlık ve güvenliğe, saygıya, daha iyi maaşlara, daha iyi çalışma koşullarına, daha üretken işçilere, işgücüne daha yüksek katılıma ve daha yenilikçi şirketlere katkıda bulunur.
Her koşulda işyerinde demokrasi temel bir haktır. Daha etkin ve kendinden emin vatandaşların işe daha çok dâhil olmaları yoluyla daha eşitlikçi toplumları geliştirir. İşçilerin katılımı, eşitsizliğe karşı en kuvvetli demokratik panzehirdir.
Ve ortaklaşa karar verme sadece kurumsal yönetimde işçilerin varlığını güçlendirmeye yardımcı olacak gelecek için umut vaat eden bir fikirden ibaret değildir. Küreselleşmenin yıkıcı ve zarar verici etkilerini kolektif olarak dizginlemenin bir aracıdır ki hâlihazırda AB’nin 27 üye devletinden 18’inde yasalara bağlanmıştır.
Acil hareket
Bu meselelerin kararlı şekilde üzerine gitmek AB’nin ve üye devletlerin siyasi ve toplumsal yükümlülüğüdür. Bu konu eşi benzeri görülmemiş bir salgın sırasında, çalışan insanların ve ailelerinin siyasi eylemin merkezinde olması gerekirken, daha da önemlidir. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu, Avrupa Sendika Federasyonlarıyla birlikte AB’yi ve ulusal kurumları acilen harekete geçmeleri gerektiği konusunda tekrar tekrar uyardı.
Ekim ayındaki son AB Konseyi toplantısında çalışma bakanlarının açıklaması doğru yönde atılmış ilk adım oldu. Fakat yeterli değil – sözlerin eylemlere dönüşmesi lazım.
İşyerinde demokrasi somut olarak aşağıdakileri içermeli:
- İşçilerin ve temsilcilerinin daha etkili şekilde bilgilendirilip danışılabilmesi için Avrupa İş Konseyi yönergesinin gözden geçirilmesi;
- Şirketlerin AB hukukunu işçilerin seslerini bastırmak için kullanmamalarını sağlayacak yeni bir AB bilgilendirme, danışma ve işçi katılımı çerçevesinin dikkatle hazırlanması;
- Kurul düzeyinde işçi temsilini AB şirket hukukuna sabitlemek. Böylece işyerinde demokrasi, sürdürülebilir kurumsal yönetimin ayrılmaz bir parçası ve şirketlerin AB’de iş yapma ve şirket kurma özgürlüklerini kullanmaları için bir ön koşul haline gelir ve
- Kamu fonları ve kamunun yaptığı satın almalara erişim için işyerinde demokrasiyi koşul kılmak.
İşyerinde demokrasinin, Avrupa Sosyal Haklar Sütununda – herhangi bir yeni, ilerlemeci eylem planı belirlemekten aciz biçimde – AB müktesebatına şöyle bir değinilmesinden daha fazlasına ihtiyacı var. AB’nin ayrıca sütunun uygulanmasına işçilerin fikirlerini katmak için elle tutulur çaba sarf etmesi şart.
Özerklik ve güç
İşyerinde demokrasi ihtiyacını zayıflatmak bir yana, pandemi, işçilerin katılımının hayati durumlarda istihdamı koruma amacıyla işçiler ve aileleri için imkânları ve kaynakları harekete geçirmekte son derece önemli olduğunu ortaya koydu. Öte yandan, iyi günlerde işçilerin katılımı gözle görülür şekilde işçilerin seslerini güçlendirir ve işlerindeki özerkliklerini, iş süreçleri ve çalışma ortamları üstündeki güçlerini pekiştirir.
Bu ister kamusal ister özel mülkiyette olsun çalıştıkları şirketi ve ekonominin tamamını şekillendirmenin bir yoludur. Temel haklar şirket girişinde veya ofis kapısında durdurulamaz. İkincil haklar da olamazlar.
İşyerinde daha çok demokrasi sosyal ve ekonomik uyum için elzem. Bunu şimdi gerçekleştirmeye ve Avrupa halkı için sorumlu ve sürdürülebilir bir geleceği şekillendirmeye çok daha fazla yatırım yapmalıyız.
Bu metin, Friedrich Ebert Stiftung tarafından desteklenen İşyerinde Dönüşüm serisinin bir parçasıdır.
Not 1: Isabelle Schömann’ın 25 Kasım 2020 tarihinde Social Europe sitesinde yayımlanan yazısından Barış Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim
Not 2: Öne çıkan görsel, Arnaud Jaegers – Unsplash