İmbatkoop, üretim ve tüketimi tek bir kooperatif çatısı altında birleştiren yeni bir modelin uygulayıcısı olmak amacıyla üç yıl önce İzmir’de kurulmuş. Kooperatifin kurucu başkanı Erdem Ak ile Skype üzerinden bir araya geldik ve İmbatkoop’un öyküsünü anlatmasını istedik. Konu gıda ve tarım olunca, tahmin edeceğiniz gibi, sohbet genişledi. Konuşmamız sırasında Erdem Bey, Türkiye’de kooperatifçiliğin mevcut durumunu değerlendirdi ve kooperatifler arası dayanışmanın nasıl sağlanabileceğine ilişkin önerilerini paylaştı.
Bana göre kooperatifin kötüsü yoktur. Kooperatifçilik, insanlığın bulduğu büyülü yöntemlerden birisidir.
Başlangıçta sizi tanıyabilir miyiz?
Adım Erdem Ak. İmbatkoop’un kurucu başkanıyım. İmbatkoop’un kuruluşu öncesinde ve hatta İmbatkoop’a paralel biçimde tarım ekonomisi, kırsal kalkınma çalışan birisi olarak kırsal kalkınmanın, tarımın, üretimin, tüketimin bir hayli içinde olan birisiyim. Kooperatifçilik, girişimcilik konularında çalışan ve STK üyelikleri ve yöneticilikleri olan birisiyim. Yine işlerimizin bir çıktısı olarak veya onlara paralel olarak Türkiye’nin tek tarım ve gıda gazetesi Hasat Türk’ü 7 yıldır yayınlıyorum. Gerek Hasat Türk gazetesinin yayıncısı olarak ve gerekse diğer işlerim nedeniyle tarım ve gıda sektörlerini yakından takip ediyorum.
Üreticinin para kazanamamak ve ürettiğini pazarlayamamak gibi iki temel sorunu var.
Üretim ve tüketim kooperatifi kurmak hangi ihtiyaçlardan doğdu? Neden kooperatif kurdunuz?
Tam olarak yaptığımız işlerden dolayı diyebilirim. Biraz önce özetlediğim alanlarda çalışırken tarım ve gıdada çok ciddi üretim ve tüketim sorunları olduğunu gözlemledim. Üreticinin para kazanamamak ve ürettiğini pazarlayamamak gibi iki temel sorunu var. Özellikle para kazanamamak meselesi üreticinin örgütlü olmamasından kaynaklanıyor. Buradan hareketle üretim kooperatifi ve ürettiklerini satabileceği tüketim kooperatifi olarak düşünerek İmbatkoop’u kurduk. Ayrıca tüketicilerin güvenli gıdaya uygun fiyat ile erişimini de sağlamayı amaçladık.
Bundan çıkışın örgütlenme ile olacağını düşündük ve 21 Aralık 2018 tarihinde (Dünya Kooperatifçilik Günü’nde) kooperatifimizin kuruluş başvurusunu yaptık ve 10 Ocak 2019 tarihinde de resmi olarak kuruluşumuz tamamlandı.
S.S. İmbat Üretim ve Tüketim Kooperatifi (İmbatkoop), üretim ve tüketim konularını aynı çatı altında ele alacak şekilde kurgulanmış ve kurulmuştur. Bu haliyle, üreticilere ürünlerini değerlendirebilecekleri bir pazarlama mecrası olmaya çalışırken tüketicilere de “kaynağı belli”, “güvenilir” ve “ekonomik” ürünler ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu nedenle İmbatkoop’un sloganı, “üreticiden tüketiciye en kısa mesafe”dir.
Kooperatif fikrinden kuruluşa kadar geçen sürede neler yaşandı?
Kooperatifçilik konusunda teorik ve pratik olarak geçmişimiz olduğu için kuruluş sürecinde ciddi manada sorun ile karşılaşmadık. Biraz değişik diyebileceğimiz bir yöntem ile İmbatkoop’u kurduk. Üretim ve tüketim kooperatifleri bizim kurulduğumuz yıllarda pek var olan bir kooperatif türü değildi. Bu nedenle İmbatkoop, Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’ne müracaat edilerek kuruldu. İmbatkoop, bu haliyle bir model çalışmasıdır. O günlerde ilginç bir olay daha yaşandı. Ne yazık ki bizim kuruluşumuzu takip eden günlerde Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü, Esnaf Genel Müdürlüğü ile birleştirilerek kooperatifçilik ile doğrudan ilgili en yüksek kurum tarihe karışmış oldu.
İmbat kelimesini seçmemizde coğrafyanın ve iklimin önemli bir yeri var.
Kooperatifinizin adını İmbatkoop koyarken nelerden esinlendiniz?
Ad seçimi sırasında Ege ve İzmir’i çağrıştıran bir sürü kelime ve kavram üzerinde durduk. İmbat kelimesini seçmemizde coğrafyanın ve iklimin önemli bir yeri var. İzmir yazın gereğinden fazla sıcak olur. Ancak belirli bir saatte hafif bir rüzgâr olur. Tatlı esintisiyle bunaltıcı sıcaklara dayanma umudu veren bu rüzgârın adı “imbat”tır. Biz de kurgusal olarak şöyle düşündük; “Zaten üreticilerin ve tüketicilerin ciddi sıkıntıları var, bunaltıcı koşullarda hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. O sıkıntıların üzerine doğru hafif bir imbat rüzgârı essin, dedik. Bu esinti sayesinde üretici ve tüketiciler bir ferahlasın” fikrinden hareketle kooperatifimizin adını İmbatkoop koyduk. Logomuzda da bu durum simgelenmektedir.
Kooperatif fikrini geliştirirken ve sonrasında diğer benzeri kooperatiflerin deneyimlerinden yararlandınız mı?
Elbette. Kuruluş öncesinde, kuruluş sırasında ve günümüzde kooperatiflerin faaliyetlerinden, üretim ve pazarlama planlarından, stratejik planlarından ciddi manada yararlandık ve de yararlanmaya devam ediyoruz. Yeri gelmiş iken söylemekte yarar var. Ben 200 kadar kişinin dahil olduğu bir kooperatifler platformunun üyesi ve yöneticisiyim. Dolayısıyla sadece bu platform sayesinde kooperatiflerin yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını sürekli takip edebiliyoruz. Ayrıca geçmişte ve günümüzde pek çok kooperatif ile yakın iletişim ve işbirliği içindeyiz.
Kooperatifler ekonomik temelli sosyal yapılar olarak görülmeli.
İmbatkoop bugüne dek ne gibi zorluklarla karşılaştı?
Kuruluşumuzdan bu yana pek çok sorun ile karşılaşıyoruz. Bu belki de bizim seçtiğimiz yol ile ilgili olabilir. İmbatkoop çatısı altında bulunanlar olarak biz kooperatifçiliği şöyle algılıyoruz; kooperatifçilik bir taban örgütlenmesidir. Ancak son yıllarda Türkiye’de temel kooperatifçilik hareketine olumsuz etki edebilecek şekilde kooperatifler kurulmasına öncülük ediliyor. Kooperatifler; bağımsız, demokratik, şeffaf yapılar olarak birer taban örgütlenmesidir. Kooperatifçilik; tek başlarına aşamayacakları sorunlara yönelik insanların/ailelerin/ grupların üretim ve tüketim ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bir araya gelmelerini gerektirir. Bu yapılara dışarıdan mentörlük, satış yeri, ofis sağlamak türü destekler yapılabilir. Ancak dış destek hamilik türüne dönüşür ise bu, kooperatifçiliğe aykırı bir durumdur.
Yeri gelmişken kooperatifler ekonomik temelli sosyal yapılar olarak görülmelidir. Her işletmede olduğu gibi bir gelir gider tablosuna ihtiyaç vardır. Kooperatiflerin belirli giderleri olacağı açıktır. Bu giderleri kendi ürettikleri mal ve hizmetlerden sağladıkları gelirler ile karşılamak ideal olandır. Böylelikle kooperatifler bağımsız olarak faaliyetlerde bulunabilir.
Biz ortaklarımız ve işbirliği içinde bulunduğumuz kooperatifler dışında hiçbir kişi ve kurumdan destek almadık.
İmbatkoop’un kaç ortağı var? Ortak profiliniz nedir? Özel ortaklık şartlarınız nelerdir?
İmbatkoop’un şu anda 50 civarında ortağı var. Ortaklık konusunda biraz seçiciyiz. Ortak profilimizi şu kıstasları göz önünde bulundurarak oluşturmaya çalışıyoruz:
- Üretici ile tüketici arasındaki mesafeyi kısaltma konusunda bilgi ve farkındalık sahibi olmak,
- Üretim ve tüketim alanına katkı verecek özellikleri olmak ve
- Ortak toplumsal hedeflere yönelik uyum içinde çalışmak.
Bu niteliklere uyan ve inananları, ortak profilimize uygun kişiler olarak görüyoruz. Ortakların yaklaşık %35’i kadınlardan oluşuyor. Kadın-erkek ayrımı yapmaksızın ortaklık profilimize uyan kişileri kooperatifimize dahil ediyoruz.
Ortaklarınızın ne kadarı tüketici, ne kadarı üretici?
Doğal olarak ortaklarımızın tamamı tüketici ve aynı zamanda az sayıda üretici ortağımız var. Üretim tarafı ile ilgili hareket planımızda geleceğe yönelik planlarımız var. Üretimi ve üretici ortak sayımızı arttırmayı planlıyoruz.
Tüketicilere… kooperatif ürünlerinin güvenilir olduğunu, taklit ve tağşişli olmayacağını anlatmaya çalışıyoruz.
Bu söylediğinizden yola çıkarak, sizi daha çok bir tüketim kooperatifi olarak niteleyebilir miyiz?
Şu andaki yapımız ile bir tüketim kooperatifi olarak hareket ediyoruz.
İmbatkoop ne tür faaliyetler yürütüyor? Bu faaliyetleri ne tür ilkeler ve hedefler doğrultusunda gerçekleştiriyor?
Şimdilik, temel faaliyetimiz tüketim konularında yürüyor. Üretici ve tüketiciyi örgütlemeye çalışıyoruz. İzmir-Karşıyaka’da bir satış yerimiz var. Burada, Türkiye’nin değişik illerinde faaliyet gösteren 40 kadar kooperatifin 400-450 civarında gıda ürününü satıyoruz. Daha çok işbirliği içinde olduğumuz üretici kooperatiflerinin ürünlerini satışa sunmaya çalışıyoruz.
Tüketicilere kooperatif ürünlerinin satışının önemini de anlatmaya çalışıyoruz. Kooperatif ürünlerinin güvenilir olduğunu, taklit ve tağşişli olmayacağını anlatmaya çalışıyoruz. Kooperatiflerde her şey kayıt altındadır. Dolayısıyla kayıtlılık başlı başına bir maliyet demektir. Buradan hareketle kooperatif ürünlerinin bir değeri olduğunu tüketicilere anlatmaya çalışıyoruz. Ancak bu konuda zorlandığımız oluyor. Piyasa ile karşılaştırdığınızda, kooperatif ürünleri pahalıdır algısı var. Bu bizim hareket alanımızı biraz zorlaştırıyor. Ama bu zorluğun da üzerinden geleceğimizi düşünüyoruz.
Şu anda tüketim ağırlıklı bir kooperatifisiniz. İleride üretmeyi düşündüğünüz ürünler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yakın zamanda devreye alacağımız bir planımız var. Üretici ortaklarımızın ürünlerini satmaya başlayacağız. Bu anlamda ortaklarımız aracılığı ile üretimde yer almış olacağız. Zaten bizim ilke kararımız doğrultusunda satışını yaptığımız iki tür ürün var: Birincisi üretici örgütünün/kooperatifin ürettiği ürün ve ikincisi İmbatkoop ortağının ürettiği ürün. Önümüzdeki dönemlerde sözleşmeli tarım ile üretimin biraz daha içinde olmayı planlıyoruz. İlerleyen zamanlarda İmbatkoop olarak doğrudan üretici olmayı hedeflediğimiz alanlar var.
İmbatkoop raflarında, 40 kadar kooperatifin 400-450 çeşit gıda ürünü bulunuyor.
Tüketiciler sizde hangi ürünleri bulabiliyorlar? Ürün fiyatlarını nasıl belirliyorsunuz?
İmbatkoop raflarında, 40 kadar kooperatifin 400-450 çeşit gıda ürünü bulunuyor. Arı ürünleri, reçeller, tahin, pekmez, zeytin, zeytinyağı, bitkisel yağ, çay, şeker, salça, kurutulmuş meyve ve sebze, bakliyatın hemen hemen her çeşidi, tarhana, erişte, yumurta ve süt ürünleri gibi 18-20 alt sınıflara ayrılmış ürünler kooperatifimizde mevcut. Ayrıca az sayıda sabun ve kolonya gibi gıda dışı ürünümüz var.
Ürün fiyatlandırmasını ürünlerin bize geliş fiyatına çok düşük bir kâr (genel piyasanın uyguladığı kârın çok altında) ilave ederek belirliyoruz. Temel hedefimiz ekonomik kazanç elde etmekten çok kooperatif olarak hayatımızı sürdürmek olduğu için düşük kâr marjları ile çalışıyoruz.
Yeri gelmiş iken şunu da belirteyim. Ortaklarımıza yaptıkları her alışverişten anında ve belirli bir indirim sağlıyoruz. Bu uygulama bile kâr marjımızı düşürüyor. Ancak büyük kazanç odaklı olmak yerine yaşamımızı sürdürebilecek seviyede kalmayı tercih ediyoruz.
Temel hedefimiz dayanışmayı ve işbirliğini büyütmek, ticaret yapıp büyük paralar kazanmak değil!
Ortaklarınıza kasada sağladığınız indirim her alışverişte tutar sınırı olmaksızın uygulanıyor mu?
Ortağımız 1 lira veya 1.000 lira tutarında alışveriş yapsa aynı indirimi anında uyguluyoruz. Biz sadece ortaklarımıza avantaj sağlamıyoruz. İletişimde bulunduğumuz dernek, STK, vakıf gibi kuruluşlarla yaptığımız protokoller ile onların üyelerine de ürün satışlarımızda belirli avantajlar sağlıyoruz. 20 kadar STK ile protokoller yapmış durumdayız. Temel hedefimiz dayanışmayı ve işbirliğini büyütmek, ticaret yapıp büyük paralar kazanmak değil! Bu tür işbirliği çalışmalarını çeşitlendirmeyi ve arttırmayı hedefliyoruz.
STK’lar ile yaptığınız bu anlaşmalar tabanda örgütlenme açısından da çok güzel bir yöntem.
Tüm dünyada kooperatifçilik her gün gerekliliğini ortaya koyuyor. Şöyle ki son dönemlerde tüm dünyada belirgin bir gelir dağılımı adaletsizliği var ve giderek yaygınlaşıyor. Hem dünyada hem de ülkemizde nerdeyse “orta sınıf” denilen kesim ortadan kalktı. Az sayıda insan yukarı doğru aşırı zenginleşerek gidiyor, ezici çoğunluk ise yoksullaşıp birçok şeyden yoksunlaşmaya başlıyor. Bana göre dünyada kooperatif algısının artmasının temelinde bu olumsuz durum yatıyor. O halde bu olumsuz durumla mücadelenin en iyi yöntemi kooperatif çatısı altında örgütlenmektir. Tek başına kişilerin/ailelerin/ grupların sorunlarını çözmesi ve ihtiyaçlarını karşılaması her geçen gün zorlaşmaktadır. Tam da buralarda insanlığın bulduğu büyülü yöntem “kooperatifçilik” çözümler sunmaktadır.
Hem ortaklarımıza hem de tüketicilerimize kaynağı belli, güvenilir ve ekonomik ürünleri ulaştırıyoruz.
Kooperatifinizden kimler alışveriş yapıyor?
İzmir’de olmamız nedeni ile İzmir’de yaşayan insanlar satış yerimize uğrayıp alışveriş yapıyor. Ayrıca, şimdilik amatörce yürüttüğümüz, ürünlerimizi adrese teslim uygulamamız var. Web sitemizde ürün listemiz var (https://imbatkoop.org/). Listede yer alan ürünlere talep olması halinde kargo ile adreslere teslimat yapıyoruz. Adrese teslim sipariş yöntemi ile Ankara’dan Antalya’ya ve hatta İzmir’in ilçelerine kadar değişik noktalara ürünlerimizi gönderiyoruz. İlerleyen süreçte e-ticaret faaliyetlerini daha profesyonelce yapmayı planlıyoruz. Böylelikle pek çok kişiye ulaşmayı hedefliyoruz.
Ortaklarınıza daha önce söylediklerinize ilave sağladığınız başka avantajlar var mı?
Hem ortaklarımıza hem de tüketicilerimize kaynağı belli, güvenilir ve ekonomik ürünleri ulaştırıyoruz. Bunlar belirli bir oranda indirim yapmaktan çok daha önemli. Bunlar tüketicilerde, tükettikleri ürünler nedeni ile yaşayacakları sorunların (sağlık sorunları gibi) önüne geçen önemli etkenler. Bugüne kadar risturn ve kâr payı dağıtmadık. Bundan sonra yapılmayacak anlamına gelmiyor.
Ürün alırken en temel ölçütümüz, ürünlerin kooperatif veya kendi ortağımızın üretimleri olmasıdır.
Ürün alırken gözettiğiniz belirli ölçütleriniz var mı?
En temel ölçütümüz, ürünlerin kooperatif veya kendi ortağımızın üretimleri olmasıdır. Raflarımızda sadece bu iki kaynaktan ürün bulunduruyoruz. Türkiye’de çok sayıda kooperatif var. Daha önce de söyledim. 40 kadar kooperatiften ürün alıyoruz. Bu kooperatiflerin ürünlerini nasıl ürettikleri hakkında da fikrimiz var. Şöyle de bir yöntemimiz var; ürün gruplarında bulunan ürünleri aldığımız kooperatif sayısını sınırlı tutmaya çalışıyoruz. Örneğin zeytin ve zeytinyağı aldığımız kooperatif sayısı 5-6 gibi. Bunu 10’a çıkartmamaya çalışıyoruz. Bu uygulamayı diğer ürünler için de yapıyoruz. Genelde kooperatifleri ve ürünlerini daha önceden tanıdığımız için ticari işbirliği içinde olduğumuz kooperatiflerden –özellikle– belge, sertifika istemiyoruz. Ama “organik” olarak sunulan ürünlerin yanlarına ilgili sertifikalarını da talep ediyor ve bunları tüketiciye gösteriyoruz.
Üreticileri yerlerinde ziyaret ediyor musunuz?
Pandemi koşullarında olabildiğince ziyaretler yapıyoruz. Şahsi olarak da kırsal ekonomi ve tarım ekonomisi çalıştığımdan asıl olarak kooperatiflerle ilgileniyorum. Ürün aldığımız kooperatiflerin bir bölümü ile sonradan tanışmış olsak bile bir bölümü ile geçmişten gelen 20-25 yıla dayanan tanışıklığımız var. Dolayısıyla kooperatif ve ürünleri hakkında belirli bir fikrimiz var. Kooperatiflerin bugüne kadar taklit, tağşiş yapmadıklarını mutlulukla takip ediyoruz. Bu durum bize büyük kolaylık ve güven sağlıyor.
İmbatkoop olarak bazı kooperatifler ile parayı ortadan kaldırdık. “Takas ekonomisi” diyebileceğimiz yöntem ile çalışıyoruz.
Üretim ve tüketim kooperatiflerinin kendi aralarında işbirliklerini geliştirmeleri konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Bu soruyu kooperatifler olarak alıp yanıtlamak istiyorum. İmbatkoop olarak bazı kooperatifler ile parayı ortadan kaldırdık. “Takas ekonomisi” diyebileceğimiz yöntem ile çalışıyoruz. Örneğin bir kooperatife hammadde sağlıyoruz. O ürün işlenip bize gönderiliyor. Böylece o kooperatifin hem müşterisi hem de hammadde tedarikçisi durumunda oluyoruz. Bu çalışmaları daha da genişletmeyi düşünüyoruz. Bunun tüm kooperatifler tarafından gündeme alınması ve çalışılması gereken konular olduğunu düşünüyorum. Nedeni çok basit. Sadece salça üretimi üzerinden bunu ele alalım. Salça üretimi için hammadde lazım. Bunu kendisi üretmiyor ise bu hammaddeyi üreten kooperatiften alarak kooperatifçilik ekosistemine katkı sağlamış olur. Üretilen ürünler tüketim ve pazarlama kooperatiflerine verilebilir. Bunlar arasındaki lojistik de bir taşıma kooperatifi tarafından sağlanır ise kooperatifler arası dayanışma güçlenir. Böyle bir dayanışma, Türkiye’de kooperatifçiliğin gelişmesine de büyük katkı sağlar.
Ben, kooperatifçilikte birlik konusunu biraz sıkıntılı buluyorum. Pratikte bu birlikler birbirleri ile karşı karşıya gelebiliyorlar. Keşke tüm kooperatifler ve varsa onların üst birlikleri birlikte hareket edebilse ve güç birliği yapabilse! Aslında böylesi bir dayanışmaya ve işbirliğine çok ihtiyaç var.
İmbatkoop’un gelecek planları arasında neler var?
Üretimi ve tüketimi gücümüz oranında örgütlemek istiyoruz. Türkiye’de, özellikle tüketim yönünde örgütlülük çok zayıf. Gıda güvencesi, gıda güvenliği ve gıda egemenliği gibi temel kavramlar nedeniyle örgütlülüğün ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. İlerleyen süreçte bazı ürünleri kendi bünyemizde üretmeyi ve e-ticaret sistemini daha etkin kullanmayı düşünüyoruz. Ayrıca satış yerlerimizin sayısını artırmayı planlıyoruz.
“Türkiye Tarımsız, Tarım Kooperatifsiz Kalkınamaz” – Prof. Dr. Ayhan Çıkın
Türkiye’deki kooperatifçilik hareketini değerlendirdiğinizde neler söylemek istersiniz?
Benim kişisel olarak bu işlerin içinde olmamda, kooperatifçilik konusundaki gelişimimde, belirli birkaç insanın çok önemli katkısı var. Bunlardan birisi bundan 5 sene önce bugünlerde kaybetmiş olduğumuz Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN’dır. Hocamızı 28 Şubat 2017’de kaybettik. Masamda Ayhan Hocamın bir kitabı var; “Bir Başkadır Kooperatifçilik”. Kitabın kapağında, “Türkiye Tarımsız, Tarım Kooperatifsiz Kalkınamaz” deniliyor.
Türkiye’de tarımda çok fazla yapısal sorunlar var ve bu sorunlar artarak devam ediyor. Tarımdaki sorunların artması tarımdan kopuşu hızlandırıyor. Son 7-8 yıl içersinde, 1 milyon civarında üretici, Çitçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’den ayrıldı. Tarım ciddi manada itibarsızlaştırılmış durumda. Pandemi başladıktan sonra tarıma yönelme olacakmış gibi düşünerek umutlanmaya başlamıştım. Ancak öyle olmadı. Her sektörde olduğu gibi tarımda insanların tek başına hareket etmeleri durumunda çıkış bulma şansları yoktur.
Buradan hareketle, kooperatifçiliğin bir adımlar bütünü olduğunu söyleyebilirim. Kooperatifler, taban örgütlenmeleri olarak kendi ayakları üzerinde durarak yollarına devam etmelidirler. Kooperatifçilik himaye altında yapılmamalıdır. Bu tür kooperatifler, destekleyiciler çekildiğinde sıkıntı yaşayabilirler. Türkiye’de bağımsız olarak çalışabilen kendi yağı ile kavrulabilen kooperatif sayısı çok azınlıkta. Bağımsız kooperatiflere de destek olmak gerekmektedir. Diğer yandan sadece desteklere bağlı olmak, gelecekte, Türkiye’de kooperatifçiliğin gelişmesindeki engellerin en önemlileri arasında yer almaktadır.
O nedenle her zaman söylediğimiz gibi kooperatifler ekonomik temelli sosyal yapılardır. Ekonomik ve sosyal gerekçeler ve dengeler her zaman gözetilmelidir. Kooperatifler kurulmadan önce ürün/hizmet üretim planları, pazarlama planları, gelir-gider tahminleri üzerinde çok ciddi çalışmalıdırlar. Bu çalışmaların gerçekliği ve uygulamadaki başarılar o kooperatiflerin geleceğini belirleyecektir.
Türkiye’de kooperatifçilik hareketinin geleceğini belirleyecek temel ölçütlerden bir tanesi de ortakların “iyi kooperatifçi” olmalarıdır!
Türkiye’de kooperatifçilik faaliyetlerinde bulunmak birçok zorluğu bünyesinde barındırıyor. Üzülerek söyleyeceğim ama her ne kadar imece kültüründen bahsediyor olsak da ülkemizde birlikte hareket etme alışkanlığı oldukça zayıf. Ortaklarca kooperatif faaliyetlerinin benimsenmesi ve onların kooperatifle olan bağlarının canlı tutulması sorunların başında geliyor.
Zaman zaman, “iyi kooperatif- kötü kooperatif” ayrımı yapılıyor. Bana göre kooperatifin kötüsü yoktur. Kooperatifçilik, insanlığın bulduğu büyülü yöntemlerden birisidir. Kötü yönetimler/yöneticiler olabilir. Kötü yöneticilerin yanında bir o kadar daha temel bir konu var; kötü kooperatif ortaklarının olması! Eğer bir ortak; kooperatifçilik faaliyetlerine katılmıyorsa, sadece genel kurula gidiyorsa bu bile kötü kooperatifçiliğe örnektir.
Türkiye’de kooperatifçilik hareketinin geleceğini belirleyecek temel ölçütlerden bir tanesi de ortakların “iyi kooperatifçi” olmalarıdır! Kooperatif ortağı; kooperatifi benimsemeli, faaliyetlerine gücü oranında katılmalı ve daha önemlisi usullere uygun biçimde denetlemelidir. Diğer yandan ortakların faaliyetlere katılımı, kooperatifleri benimsemesi vb. gibi konular yönetimlerin “iyi” veya “kötü” olmasıyla da yakından ilişkilidir.
Başta Sosyal Ekonomi Blogu okuyucuları olmak üzere herkesin örgüt ve bilinç kavramlarını biraz daha göz önünde bulundurması gerektiğini düşünüyorum.
Sosyal Ekonomi okuyucularına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Günümüzde çok ciddi anlamda gelir kaybından ve gelir adaletsizliğinden bahsedebiliyoruz. Gelir adaletsizliğinin olduğu yerde sosyal adalet, kalkınma, refah vb. konularını konuşmak biraz zor oluyor. Dolayısıyla sosyal adaletin olabilmesi için ekonominin göz ardı edilmemesi gerekiyor. “Sosyal” ve “ekonomi” kavramlarını bir arada kullanacaksak insanların belirli yapılar içinde örgütlenerek güçlü ve bilinçli biçimde bir arada olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu yönüyle başta Sosyal Ekonomi Blogu okuyucuları olmak üzere herkesin örgüt ve bilinç kavramlarını biraz daha göz önünde bulundurması gerektiğini düşünüyorum. Kişi/kişiler hangi konulara odaklanıyor iseler orada bir örgütün/örgütlüğünün içinde olunması gerekiyor. Örgüt yoksa birlikte hareket edebilecekleri bir örgütlü yapıyı oluşturmaları gerekiyor. Neden böyle bir şeye ihtiyaç var? Bana göre örgüt bilinci, bilinç de örgütü geliştirecek ve büyütecektir. Bu iki kavrama da sosyal ve ekonomik hayatımızın iyi gidebilmesi için çok ihtiyacımız var.
Güzel ve ayrıntılı bir söyleşi olmuş. Tebrik ederim Tayfun Hocam… Bana göre İmbatkoop’un iki önemli sorunu var. Birincisi, ortak sayısı çok az, dolayısıyla ölçek ekonomisinden söz edemiyoruz. İkincisi, katılmaları yarar sağlayacak İzmir’de bulunan ve başarılı olan bir kooperatif birliği yok mudur? Yoksa kuruluşu için çaba göstermelerini beklerdim, “birlik” kavramına benim katılamayacağım farklı bir açıdan bakıyorlar. Ve nihayet, üretici kooperatifleri ile ilişkilerini üretim bazında daha açık anlatmalarını beklerdim. Hatta bu kooperatiflerle tüzel kişiler olarak İmbatkoop’a ortak olmaları için çaba gösterilebilirdi. Gelecekte bu iki konuda yoğunlaşmalarını öneririm. Zira 50 ortak çok az. Bu durumda ortak olmayanlara satışları ortaklara satışlarından daha fazla sanırım. O nedenle, öncelikleri “ölçek ekonomisi” olmalı diye düşünüyorum. Erdem Ak kardeşime de başarılar diliyorum.