Co-operatives UK eski başkanı Ed Mayo, aşağıda okuyacağınız yazısında, karşılıklı yardımın geçmişini antik derneklerin Roma döneminde nasıl çalıştıkları üzerinden inceliyor. Yazılı kanıtlar genellikle Avrupa’dan gelse de, Mayo’nun hayranlık duyduğunu belirttiği Ahilik teşkilatı gibi her bölgenin kendi karşılıklılık deneyimleri var.
Bugün ulusal basından bir mektup aldım, Co-operatives UK adına aldıklarımın sonuncusu. Mektup, İngiltere’deki topluluklarda şu sıralar karşılıklı yardımın yaygınlaşmasını dile getiriyordu.
Bundan önceki kendi kendine yardım ve karşılıklı yardım dalgaları, birçoğu günümüze kalan kurumların kurulmasına öncülük etti ve gerçekten de kriz zamanlarında ihtiyaçları karşılamada olumlu bir rolleri oldu. Benim altını çizmek istediğim soru şu:
Bugünün teknoloji destekli ve aşırı yerel karşılıklı yardımından ne tür yeni kurumlar çıkacak?
Karşılıklı Yardımı Resmiyete Dökmek
Karşılıklı yardımın kökenlerine değindiğim ücretsiz indirilebilen A Short History of Co-operation and Mutuality (İşbirliği ve Karşılıklılığın Kısa bir Tarihi) kitabımdan yararlanarak biraz bunun ayrıntılarına gireceğim.
Verisinin ve görüşlerinin güncelliğini yitirmiş olması bir kenara konulursa, Peter Kropotkin’den Karşılıklı Yardımlaşma’yı tekrar okumak her zaman iyi bir fikirdir. Fakat bu kökler yirminci yüzyılın şafağında basılan bu büyük eserden çok daha geriye gider.
Resmi bir örgütlenme modeli olarak, karşılıklı yardım muhtemelen modern özel ve vakıf sektörlerinden binlerce yıl öncesine tarihlenir.
Karşılıklılığın en erken kayıtlarından biri Roma İmparatorluğu’na aittir. Oradaki uygulamalardan biri, çeşitli zanaatkâr gruplarının ‘collegia’larda yani resmi üyelik derneklerinde örgütlenmeleriydi. İmparatorluğun son yıllarında Cezayirli ve Romalı bir filozof olan Hippolu Aziz Augustinus, bu konudaki otoritelerden biriydi. Karşılıklı mübadele ve ticaretin nasıl işlemesi gerektiğine ilişkin temel kuralları, ‘adil fiyat’ kavramıyla üzerinden belirlemeye çalıştı.
Latince ‘collegia’ terimi (tabii ki modern ‘kolej’ sözcüğünün kökü) ‘bir araya gelmiş’ olarak çevrilebilir. Roma İmparatorluğu genelinde, collegia, sanat kumpanyaları veya gümüş işçileri, kumaş satıcıları veya oduncu gruplarından oluşabilirdi. Bazıları, dini ve kültürel öneme sahip olmanın yanı sıra finansal maliyeti olan bir zamanda üyeleri destekleyen cenaze dernekleriydi. Bu örgütlerin varlığını yazıtlardan, parşömenlerden ve MÖ beşinci yüzyıldan başlayarak Helenistik dönem çağdaşlarının yazdıklarından biliyoruz. Ancak kullanılan terimler, üye olanlar ve belirlenen amaçlar olağanüstü bir çeşitlilik gösteriyordu. Bu dönemde varlığını sürdüren farklı örgütlerin sayısı bazı hesaplamalarda 2.500’ü buluyor ve bunlar sadece bugün bildiklerimiz.[i]
Antik Dernekler Nasıl Çalışıyordu
Bir vaka çalışmasıyla ‘collegia’ları anımsatan bir örnek resmedebiliriz. Roma’nın duvarlarından bir taş atımı mesafede, yazıtlarda muhafaza edilmiş heykeller mevcut. Asklepios ve Hygieia Collegium’u milattan sonra 153 civarında Salvia Marcellina adında zengin bir Romalı kadın tarafından kuruldu.[ii] Salvia, merhum kocasının anısına Appian Yolu üzerinde bir bina bağışladı ve burası üyeleri için bir yemek kulübü ve defin hizmetleri sandığı görevi gördü. Sandık, üyelik aidatları ve bağışlarla topladığı paradan üyelerine borç veriyor ve faizleri masraflarını karşılamak için kullanıyordu. Sandık altmış üyeyle sınırlıydı. Sadece ölen üyelerin yerine geçmeleri için yeni üyeler alınıyordu. Bir üye olarak, cenazeniz garantiliydi, öbür dünyaya sorunsuz bir geçişi sağlayan tüm masrafları kapsayacak şekilde: Evde yapılan cenaze ayinleri, şehir dışında gömülme ve ikisi arasında bir tören alayı.
Sandığın bir başkanı vardı, memurlar ise idareciler veya ‘bekçilerdi’ ve sıradan üyeler kitlesi ‘populus’ yani ‘halk’ olarak çağrılırdı.[iii] Nasıl sonradan kooperatifler ve ortakları birçok ülkede ‘topluluk’ olarak bilinecekse, bunun gibi collegia’ların daha geniş ölçekte dünyanın nasıl yapılandırılması gerektiği görüşünü yansıtmayı amaçlayan biçimde kurulduklarını sezebiliyoruz.
Asklepios ve Hygieia Collegium’u ve onun türünden olan dernekler kendini örgütleyen derneklerdi. Üyeler arasında adaleti umursuyorlardı ama ister bir grup aristokrat tarafından ziyafetler için ister gerçekten cenazeler için köleler tarafından kurulmuş olsunlar, zorunlu ya da genel olarak eşitlikçi değillerdi.[iv] Genç Plinius’un mektuplarındaki şüpheci görüşleri birçok kişi tarafından paylaşılmış olabilir. Onun sözleriyle, hiçbir şey herkes için sarsılmaz bir eşitlikten daha “üzücü şekilde adaletsiz” olamaz.[v] Tıpkı Roma’da tiyatrolardaki koltukların rütbeye göre düzenlenmesi gibi (Augustus döneminde), collegia’lar da öyleydi. İster ticaret ya da tarikat üstüne kurulmuş olsun, ister üyeleri gaziler ya da yiyip içmek isteyenler olsun, collegia’lar statü ve kıdem seviyelerinde işlemeye eğilimlilerdi. Bazıları, kural ihlallerini cezalandırmak için detaylı bir dizi cezaya sahipti.[vi]
İşbirliğinin Geçmişinden Geleceğine
Bunun ötesinde collegia’ların doğasını genellemek zor. On dokuzuncu yüzyıl Alman bilgini Theodor Mommsen, collegia’lara defin hizmetleri sandıkları olarak odaklanıyor ve İmparatorların altındaki Roma şehirlerinde iş görmeye izni olan az sayıda sivil toplum örgütünden biri olduklarını öne sürüyor. Gerçekte, öncelikle, cenazeler hiçbir zaman collegia’lar arasında evrensel değildi. İkincisi, devletle ilişkileri bu kadar basit değildi. Evet, sivil örgütlere dönem dönem kısıtlamalar getiriliyordu. Jül Sezar, gönüllü derneklere getirilen bir yasağı da içeriyor gibi görünen Lex Iulia yasasını çıkarmıştı. Yine de, aynı yasanın içinde, resmi olarak onaylananlar, köklü olanlar veya kamu hizmeti için kurulanlara ilişkin yasal bir boşluk vardı. Jonathan Scott Perry, yazılı dokümanlardan edinilen kanıta göre Roma derneklerinin yaygın ve uygulamada kısıtsız olduğuna dikkat çekiyor.[vii]
Karşılıklılığa dayalı örgütler geride, bizi çağlar öncesinin diyet alışkanlıklarının ve günlük hayatının resmini çizmeye veya evrim ağacını çıkarmaya götürecek fosil kemikleri veya DNA bırakmadı. Referanslar, kurallar ve daha modern zamanlarda bir sürü tutanak defteri bıraktılar. Bu kanıtların izi, son bin yıl için Avrupa’da daha belirgin olabilir ama bu, bizi resmi işbirliğinin orada en güçlü olduğuna veya sadece orada güçlü olduğuna dair bir sonuç çıkarmaya yöneltmemelidir.
Diğer bölgelerin de kendi resmi ya da gayri resmi karşılıklılık deneyimleri var. Hayranlık duyduğum bir tanesi, 13’üncü yüzyılda Pir Ahi Evran tarafından başlatılan modern Türkiye’nin bulunduğu Anadolu’daki Ahi (‘kardeşlik’ veya ‘eli açık, cömert’) hareketidir.
Ahi Evran, 1169’da İran’da doğan ve genç yaşta Moğolların istilasından kaçarak batıya seyahat eden usta bir deri zanaatkârı ve âlimdi. Bölgeye yayılan ve asırlarca süren karşılıklı yardım görüşü, tek bir topluluk, hatta kasabayla sınırlı değildi. Ahi Evran, işçilerin birbirine bağlı oldukları ve ekonomi ve toplum çapında barışçıl bir işbirliğini mümkün kılacak bir ahlak ve güven bağlamında çalıştıkları bir loncalar dünyası hayal etmişti.
Bazen ileri gidebilmek için geriye bakmamız gerekir.
Kaynakça
[i] Kobel, E, Dining with John, Brill, 2011
[ii] Donahue, J, The Roman Community at Table During the Principate, University of Michigan Press, 2004
[iii] Ibid
[iv] Schumacher, L, Slaves in Roman Society, in Peachin, M (ed), Social Relations in the Roman World, Oxford University Press, 2011
[v] Pliny, Ep, 9. 5. 3 cited in Peachin, M, Introduction, in Peachin, M (ed), Social Relations in the Roman World, Oxford University Press, 2011
[vi] Peachin, M, Introduction, in Peachin, M (ed), Social Relations in the Roman World, Oxford University Press, 2011
[vii] Perry, J, The Roman Collegia, Brill, 2006
Not 1: Ed Mayo’nun 15 Mayıs 2020 tarihinde yayımlanan yazısından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim
Not 2: Öne çıkan görsel, David Köhler – Unsplash