Küresel salgın, iklim değişikliği, ekonomik kriz, sosyal ve siyasi istikrarsızlıklar… Bir kıyamet senaryosundan fazla bir eksiğimiz yok gibi. Her düzeyde işbirliğine bu denli ihtiyaç varken, Jayati Ghosh’un yazısı için seçtiği başlığın bir abartma olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Covid-19 kasırgası ve iklim değişimi ve bunların yol açtığı ekonomik hasar büyük ihtimalle çok daha fazla toplumsal ve siyasi istikrarsızlığı tetikleyecek. Uluslararası işbirliğini ciddi miktarda artırmak, bu kâbus gibi senaryoyu engelleyebilir ama küresel politikanın şu anki hali iyimserliğe pek yer bırakmıyor.
YENİ DELHİ – Kıyamet şimdi. Covid-19 kasırgasının ve iklim çöküşünün verdiği apaçık mesaj bu. Yeni koronavirüs mutasyon geçirerek giderek daha bulaşıcı ve ilaçlara dirençli varyantlara dönüştüğünden pandeminin önümüzdeki yıllarda bitme ihtimali düşük. Ve iklim felaketleri artık “yaklaşmıyor”, bulunduğumuz zamanda yaşanıyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin, geçtiğimiz yılın aşırı iklim olaylarını önceden gören son raporunun bize söylediğine göre iklim değişimi sonucu oluşan bazı şiddetli, olumsuz etkiler artık geri çevrilemez. Bunlar, yakın zamanlardaki sıcak dalgalarının, orman yangınlarının ve sellerin kanıtladığı gibi her bölgeyi etkileyecek. Bu etkiler aynı zamanda pek çok doğal türe ağır hasar verecek ve insanların yaşam olanaklarını ve koşullarını olumsuz etkileyecek.
Küresel ısınmayı gelecekte kontrol edilebilir bir düzeyde (2015 Paris İklim Anlaşmasının hedefi olan 1.5°C’nin üstünde olsa bile) tutmak her ülkenin ekonomi politikasında keskin değişimleri içeren muazzam bir çaba gerektirecek. Küresel düzeyde yasal ve ekonomik mimaride büyük değişimler elzem olacak.
Pandemi istihdamı ve geçim kaynaklarını mahvetti, çoğu gelişmekte olan ülkelerde yaşayan yüzlerce milyon insanı yoksulluğa ve açlığa itti. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm Eğilimler 2021 raporu, hasarın boyutunu ağır ayrıntılarıyla gösteriyor. Pandemi 2020’de, küresel çalışma saatlerinde yaklaşık %9’luk bir kayba sebep oldu ki bu 255 milyon tam zamanlı işe denk. Bu eğilim 2021’de devam etti. Çalışma saati kayıpları yılın ilk çeyreğinde 140 milyon, ikinci çeyreğindeyse 127 milyon tam zamanlı işe denk.
Mevcut eğilimlere göre öngörülen istihdam büyümesi bu kayıpları telafi etmekte yetersiz kalacak. Dolayısıyla 2022’de bile toplam istihdam 2019’dan en azından 23 milyon tam zamanlı işe denk miktarda düşük olacak. Bu rakamlar, Birleşik Devletlerdeki görece güçlü istihdam artışına rağmen geçerli; yani işgücü piyasasındaki kötüleşme diğer, çoğunlukla daha yoksul bölgelerde daha da şiddetli ve daha da derin olacak. Üstelik, pandemiden toparlanmayla ilgili “yeni” işler ağırlıklı olarak düşük ücretli ve niteliksiz olacak.
Bu sırada, ülkeler arası ve ülke içi ekonomik eşitsizlik, zaten feci şekilde eşitsiz olan pandemi öncesi dünyada hayal bile edilemeyecek düzeylere ulaştı. Pek çok insan ciddi gelir kayıplarıyla, temel ihtiyaçlara erişimde düşüşle ve açlıkla karşı karşıya kalırken, aşırı zengin küçük bir azınlık ve birkaç büyük şirket daha da çok gelir ve serveti ele geçirerek varlıklarını çoğalttı.
Günümüzün yeni gösterişçi tüketim şekilleri, mesela dünyanın en zengin adamı Jeff Bezos’un geçenlerde dört dakikalık bir yörünge altı uzay yolculuğu için 5.5 milyar $ harcaması, kelimenin tam anlamıyla bu dünyanın dışında. Bu parayla, önümüzdeki iki yılda aşıya ulaşması pek mümkün olmayan yoksul ülkelerdeki iki milyar insana aşı sağlamak için Covid-19 Aşısı Küresel Erişim (COVAX) programı finanse edilebilirdi.
Bu durumun, büyük sosyal gerilimler ve sivil kargaşa olmadan uzun süre devam edemeyeceği açıktır. Gerçekten de, yaşamaya başladığımız kasırgaya, yakında çok daha fazla sosyal ve politik istikrarsızlık eklenecek. Bu, ilerici ve dönüştürücü bir gündemi harekete geçirmek yerine, etnik, ırksal ve diğer çatışma, şiddet ve karmaşa şekillerine dönüşebilir.
Bu kâbus senaryosundan kaçınmak, eğer birkaç temel meselede uluslararası işbirliği ciddi şekilde artarsa, hâlâ mümkün. İklim konusunda, hükümetler, net sıfıra ulaşmak için onlarca yılda değil, sadece on yıl içerisinde karbondioksit ve diğer sera gazı salımlarını daha etkili biçimde azaltacaklarını, toplu olarak açıklayabilirler.
En fazla azaltımı yüksek emisyon mirasına sahip zengin ülkeler yapmalı ve onların da hızla karbonsuzlaşmasını sağlamak için yeşil teknolojileri koşulsuz şartsız gelişmekte olan ülkelere transfer etmeliler. İklim uyumu için fonlar artık hayati önemde ve önerilen küresel kamu yatırımı, bu konuda hızla eyleme geçilmesini sağlayabilir.
Hâlâ şiddetle devam eden pandemiyi kontrol altına almak için mevcut aşı dozlarının derhal yeniden dağıtılması ve zorunlu lisanslar yoluyla üretimin genişletilmesini engelleyen yasal kısıtlamaların kaldırılması zorunludur. Ayrıca, Covid-19 aşısı geliştirme sübvansiyonlarından bolca yararlanan ilaç şirketleri, arzı arttırmak için teknolojilerini diğer üreticilerle paylaşmalılar. Dünya Sağlık Örgütü Herkes İçin Sağlık Ekonomisi Konseyi de zaten bunu tavsiye etti. Kamu sektörünü de kapsayan dayanıklı ve merkezsizleşmiş bir üretim kapasitesi inşa etmek, gelecekteki pandemilerle ve diğer sağlık krizleriyle etkili şekilde başa çıkmak için hayati olacaktır.
Ekonomi politikasına gelirsek, küresel vergi işbirliği için düşünmeye bile gerek yok. Çokuluslu şirketlerin yerli firmalarla tamamen aynı oranda vergi ödemeleri sağlayacak basit kurallar ve gelirlerin ülkeler arasında adil paylaşılmasını sağlamak eşitsizliği azaltabilir ve mali açıdan sıkıntıdaki gelişmekte olan ekonomilere çok ihtiyaç duydukları kaynakları sağlayabilir.
Aynı şekilde, uluslararası bir devlet borcu çözüm mekanizması pek çok gelişmekte olan ülkenin mali yüklerini azaltabilir ve acil harcamalar için alan açar. Ayrıca, yüksek akışkanlığa sahip sınır ötesi finansı düzenlemek, kredi derecelendirme kuruluşlarını dizginlemek ve finansı sosyal ihtiyaçlara yanıt verecek koşulları oluşturmak; uluslararası bir düzenleme işbirliğini gerektirecektir.
Ne yazık ki küresel politikanın şu anki hali, bu gerekli ve yapılabilir gündemin gerçekleşme ihtimalinin düşük olduğu anlamına geliyor. Büyük ülkelerin liderleri, şimdiye kadar acınası bir hırs eksikliği sergilediler. Çaba harcamak yerine özel sermayeye ve çıkar gruplarının menfaatlerine hizmet etmeye devam ettiler ve hepsi yerel ve ulusal koridorlarda göze girmeye çok istekliydiler.
Giderek kırılganlaşan dünyamızı korumaktansa Çin’in yükselişiyle kafayı bozmuş G7 hükümetlerinin tavrı özellikle moral bozucu oldu. Bu hükümetlerin Covid-19 aşı millliyetçilikleri, dar görüşlü olduğu kadar yakışıksızdır, fikri mülkiyet haklarına olan katı bağlılıkları ise, özel şirketlerin kendi kârlarını ençoklaştırmak için bilgiyi ve üretimi kısıtlamalarına izin veriyor. Bu tutumları pandemiyle başa çıkmak için gereken uluslararası işbirliğini aksattı ve ona olan güveni düşürdü.
İnsanlığın hâlâ felaketin eşiğinden dönme şansı var. Bunu yapacak mı yoksa gelecek nesiller neden kendi mahvımıza gerçekten ortak olduğumuzu mu merak edecekler?
Not 1: Jayati Ghosh’un Project Syndicate sitesinde 12 Ağustos 2021 tarihinde yayımlanan yazısından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim
Not 2: Öne çıkan görsel, PxHere