Söyleşi köşemize bu kez, “Kooperatif Belediyecilik” hakkında konuşmak üzere Genç İşi Kooperatif kurucu ortağı Mehmet Kuzu konuk oldu. Kooperatif Belediyecilik, belediyelerin kooperatifler ile işbirliği yaparak yerel sorunlara çözüm üretme kapasitelerini geliştirecek, mevcut işbirliklerini daha ileri düzeye taşıyacak, yerel ekonomileri güçlendirecek bir program önerisi. Program, Mehmet Bey’in belediyecilik ile kooperatifçilikten edindiği deneyimlerle şekillendirilmiş. Dünyadaki pratiklerle örtüşen pek çok yönü var. Dolayısıyla, karşımızda ayakları yere basan, uygulanma potansiyeli yüksek bir program önerisi var. Bu söyleşiden sonra –daha önce okumadıysanız- Berkin Şafak Şener’in Türkiye’de yerel yönetimler ve kooperatifler üzerine yazdığı yazısını okumanızı öneririm. Birbirini tamamlayan bu iki yazı yerelde nasıl bir kooperatif ekonomisi kurulabileceğine dair net bir bakış açısı sağlıyor.

“…kent merkezinde yer alan bütün sivil toplum örgütleriyle çalışma ve işbirliği oluşturma deneyimleri elde ettim.”

Mehmet Kuzu

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Mehmet Kuzu. İzmir’de doğdum ve şu an İzmir’de yaşıyorum. İzmir Atatürk Lisesi’ni bitirdikten sonra ODTÜ İstatistik bölümünde eğitimime devam ettim. Mezun olduktan hemen sonra da yüksek lisansa devam etmek için İsviçre’nin Lozan kentinde bulundum. Lozan’da yaşadığım 1,5 yıl boyunca kooperatifçilikle de tanıştım. Orada kooperatifçilik üzerine epey bir veri toplama, bilgi ve deneyim elde etme olanağım oldu. Daha sonra Ankara’ya döndüm. Yüksek lisansıma Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde devam ettim. Yine siyaset bilimi üzerine 3 yıl süresince 11 ders aldım. Yüksek lisansta aldığım dersler de daha çok siyaset bilimi, yerel yönetimler, kent ve çevre bilimleri üzerineydi. Yerelleşme, yerel demokrasi ve toplulukların örgütlenme süreçleriyle ilgili alanlarda çalışma fırsatım oldu. Yüksek lisansım henüz bitmedi ama kooperatifçilikle ilgili çalışmalarım devam ediyor.

2013 yılından bu yana İzmir’de yaşamaya devam ediyorum. Seferihisar, Selçuk ve Konak belediyelerine danışmanlık yaptım. Seferihisar Belediyesi’nde 2 yıl boyunca çalışırken çocuk belediyesi projesinin koordinatörüydüm. Selçuk Belediyesi’nde danışmanlık yaparken Avrupa Birliği ve Kalkınma Ajansı projeleriyle ilgili koordinatörlük yürüttüm. Konak Belediyesi’nde de 3 yıl çalıştım. Bu 3 yılın ilk yarısında kent konseyi genel sekreteri olarak görev aldım; kent merkezinde yer alan bütün sivil toplum örgütleriyle çalışma ve işbirliği oluşturma deneyimleri elde ettim. Konak Belediyesi’ndeki ikinci 1,5 yılda ise proje koordinatörü olarak çalıştım. Konak’ın olanakları kısıtlı bölgelerinde semt merkezlerinin oluşması, kadınların istihdama katılımı, mesleki eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi gibi projelerin koordinasyonunu yürüttüm. Şu anda da İnci Vakfı’nda proje uzmanı olarak çalışıyorum. Ayrıca, stratejik plan oluşturma ve çeşitli projelerin geliştirilmesiyle ilgili sivil toplum örgütlerine danışmanlık yapıyorum.

2015 yılında Genç İşi Kooperatif’in kurucu ekibinde yer alarak kooperatifimizin bugünlere gelmesinde elimden geldiğince çaba göstermeye çalıştım. Genç İşi Kooperatif hem istihdamı sağlama hem de kooperatif projeler geliştirilmesi, kooperatif eğitimlerinin yürütülmesi, yeni eğitim modüllerinin kooperatifçilikle ilgili hazırlanması konusunda çalışmalarına devam ediyor. Ben de bu çalışmalara katkıda bulunuyorum.

“…kooperatiflerin belediyelerle çalışma usul ve esaslarını temellendiren bir kavram”

Sizin bize tanıttığınız bir kavram var “kooperatif belediyecilik”. Kooperatif belediyecilik nedir, açıklar mısınız?

Kooperatif belediyecilik, kooperatiflerin belediyelerle çalışma usul ve esaslarını temellendiren bir kavram aslında. Çünkü belediyeler yerelde kalkınmayı ve istihdamı sağlamakla yükümlü kuruluşlar. Kent ekonomisinin sağlam temeller üzerine oturmasını da sağlaması gereken kuruluşlar yerel yönetimler. Dolayısıyla hem refah düzeyi hem de üretkenliğin sağlanması belediyelerin elinde diyebiliriz. Her ne kadar merkezden yönetilen bir ülke olsak da özellikle Türkiye’de yerel kalkınmayı sağlayacak kuruluşlar tamamen yerel yönetimlerdir diye düşünüyorum.

Yerel yönetimlerde son yıllarda gelişen bazı kavramlar da var. Özellikle “Yerel Gündem 21” ile birlikte katılımcılık, demokrasi, yerelleşme, yerelde herkesin söz sahibi olmasını sağlamak, şeffaflık, sürdürülebilir kentsel projelerin gelişmesini sağlamak gibi yaklaşımlarla tanışıyoruz. Evet vakıflarla, derneklerle katılımı sağlamak, demokratikleşmeyi sağlamak mümkün olabilir. Ancak kooperatifler de ekonomik örgütlenme araçları oldukları için kentlerin refah düzeyinin artması için mutlaka olmalılar.

Bugün baktığımızda yaygın olan kooperatif türleri tarımsal kalkınma kooperatifleri. Yaygın olan bu türe baktığımız zaman da maalesef köylerde tarımsal kalkınma kooperatiflerinin can çekiştiğini görüyoruz. Özellikle tarımın sanayileşmesi, büyük tarım şirketlerinin olması ya da tarımda kimyasalların kullanılması, tarım politikalarının geldiği noktada kooperatifleşme maalesef çok da iyi noktada değil pek çok köyümüzde. Bu anlamda, yaygın olan kooperatif türleri bile can çekişirken kent merkezlerinde kooperatiflerin can bulmasını sağlamak daha da zor hale geliyor. Bu anlamda kooperatif belediyecilik işte bu zoru başarmak için ortaya atılan bir kavram.

Beş yıldır süren kooperatifçilik üzerine çalışmalarım ve İsviçre’de yaşam deneyimim sırasında elde ettiğim bilgiler doğrultusunda, kooperatif belediyecilik kavramını ortaya attım. Burada özetle belediyelerin, kooperatiflerin gelişimiyle ilgili somut rol üstlenmesi, hakemlik görevi görmesinden bahsediyorum. Kooperatifler kanununda da belirtildiği gibi Belediyeler kooperatiflerin kuruluşlarına öncülük edebilirler, yönlendirici rol üstlenebilirler. Mevzuatta yer alan bu durumun uygulanabilir haline dair tartışmaya ve araştırmaya ihtiyacımız var.

“Bolonya Belediyesi… Oradaki bütün yasal sorumluluk kooperatifte.”

Kooperatif belediyeciliğin esin kaynakları arasında yurtdışından örnekler var mı?

Evet, özellikle Bolonya Belediyesi. Bolonya’da belediyenin yürüteceği pek çok hizmet, kooperatiflerden hizmet yoluyla satın alınarak gerçekleştiriliyor. Örneğin evsizler için barınma sorununun çözümü; bir ev yapılması, bir misafirhane oluşturulması belediyenin görevi. O insanlar gerçekten düşkün durumda. Sağlıklı ve huzurlu bir barınma ihtiyacı hakları var. Bu hakların da gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ayrıca sokaklarda yaşamaları hem temizlik koşulları, hem de güvenlik açısından sıkıntılı. Bolonya’da belediyenin kendi misafirhanesini yapıp belediye bünyesinde çalıştırarak evsizlerin sorununu çözmesi yerine bu işi üstlenmiş bir kooperatif var. Tamamen evsizlerin ev ihtiyacını çözme üzerine kurulmuş ve yaklaşık 100 kişiyi istihdam eden bir kooperatif bu. Kooperatif boş evleri kiralıyor, kontratlarını yapıyor ve evsizleri bu evlere yerleştiriyor. Oradaki bütün yasal sorumluluk kooperatifte. Bu evlerin kirası, giderlerinin karşılanmasıyla ilgili de kooperatif ile belediye yıllık bir anlaşma yapıyor. Belediye yıllık anlaşmaya göre kooperatife o ödemeyi yapıyor. Kooperatif aldığı bu ödeme ile bu sorunu çözmek üzere çalışmalarını gerçekleştiriyor.

Roma’dan örnekler verebilirim. Eski mahkumlar cezaları bittikten sonra özgürlüklerine kavuştuklarında iş bulmada zorlanıyorlar. Dolayısıyla belediyenin onlara da istihdam sağlaması gerekiyor. Burada yine belediye Roma’nın en güzel yerlerinden birinde olan bir binayı eski mahkumlarca kurulmuş kooperatife veriyor ve binanın düzenlenmesi tamamlandıktan sonra çok güzel bir restorana dönüştürüyorlar. Bu restoranın işletmesini kooperatif gerçekleştiriyor. Kooperatif olanakları kısıtlı olarak tabir edebileceğimiz eski mahkumlardan oluşan bir işletme kooperatifi. Bu önemli bir örnek.

Yine başka bir ihtiyaç Roma’da şöyle karşılanmış: Çocukların eğlence ve bilim konusunda çalışmalar yapmasını sağlayacak bir yer. Anneler İngiltere’ye geziye gittiklerinde bir çocuk bilim müzesi olduğunu görüyorlar ve çok etkileniyorlar müzeden, Roma’da olmadığını görüyorlar. Roma’ya döndüklerinde çevrelerine bunu anlatıp bir kooperatif kuruyorlar. O kooperatifi kurduktan sonra belediyeye gidip istedikleri tek şey müzenin yapılabileceği bir bina. Onun dışında da sponsorlar bulup fonlama yapıp bir çocuk bilim müzesi oluşturmuş durumdalar.

“…kooperatif belediyecilik … bu zoru başarmak için ortaya atılan bir kavram.”

Anladığım kadarıyla, kooperatif belediyecilik kırsalı ihmal etmeyecek ama aynı zamanda kent merkezinde de kooperatiflere bir alan yaratacak…

Kesinlikle doğru hocam. Bir örnekle bunu açıklayayım. Örneğin, tarımsal kooperatiflerle belediyelerin işbirliğini iyi noktada götürdüğünü görüyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB), örneğin, kooperatif belediyecilik dediğimizde ilk aklımıza gelen uygulamaları gerçekleştiriyor. Tire Süt Kooperatifi ile İBB’nin başlattığı işbirliği, satın alma üzerine kurulu önemli bir işbirliği. Çünkü tarımsal kooperatiflerin önemli bir süreci piyasada ürünlerini değerinde satmalarıdır. Dolayısıyla belediyeler ihtiyaçları doğrultusunda bu satın alma mekanizmalarını oluşturabilirler. Bu bir kooperatif belediyecilik örneğidir.

Ancak ben bu ilişkinin sürdürülebilirliğini de bir şekilde düşünerek daha farklı açıdan değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani tarımsal kooperatiflerin belediyelerle bağımlılık ilişkisi kurmaması gerekiyor. Yani İBB, Tire Süt Kooperatifi’nin ürününü satın almanın dışında Tire Süt Kooperatifi’nin ihracat kapasitesini sağlamasına örneğin Yunanistan’a da süt ihracatı yapılabilmesini sağlama ile ilgili de yol gösterici olmalıdır. Sadece satın almamalıdır belediye; öğretmelidir, yol açmalıdır. Çünkü Tire Süt Kooperatifi tek başına ihracat kanalını açamaz belki. Yani uluslararası piyasayla rekabet edemez. Ancak Büyükşehir Belediyesi kendi uluslararası ilişki ağını kullanarak bunu gerçekleştirirse çok rahat bunu yapabilirler. Ama aynı zamanda İBB veliler ortaklığında oluşturulmuş bir eğitim kooperatifinin okulunun sağlanmasında da destek olabilir. Yani bir belediyenin belki görevi değil okul açmak, okul yapmak ama veliler ortaklığında, İzmirliler ortaklığında kurulmuş bir eğitim kooperatifinin çalışmalar başlatabilmesi için mekân desteği, lojistik destek sağlanabilir. Bunu da bir kooperatif belediyecilik örneği olarak söyleyebiliriz.

“Sadece satın almamalıdır belediye; öğretmelidir, yol açmalıdır.”

Yani sizin önerdiğiniz model, başarılı örnekleri bir adım ileri taşımayı, kooperatifleri kendi ayakları üstünde duran daha sürdürülebilir işletmeler haline getirmeyi ve ayrıca ekonominin her alanında kooperatiflerin var olmasını amaçlıyor…

Kesinlikle hocam. Bir örnek de şöyle vereyim. Mesela belediyelerde yıllarca taşeron işçi çalıştırıldı. Şu an taşeron uygulaması kalktı deniliyor ama tam olarak kalktığını söyleyemeyiz; belediyeler bünyesinde belediyenin sahip olduğu bir şirket kurduruldu. Bütün o taşeronda denilen işçiler o şirkete transfer edildi. Yine bir şirket üzerinden çalışıyorlar. Her ne kadar belediyenin şirketi olsa da belediye işçileri o şirket üzerinden istihdam ediliyor durumda.

“…belediyenin hizmet sağlayıcısı, işçiler tarafından kurulan bu hizmet kooperatifi olurdu.”

Şimdi bunu kooperatifler üzerinden düşünürsek, herhangi bir yasa çıkarmaya ihtiyaç olmadan, şöyle yapabilirdik yıllar önce. O şirkette çalışan işçiler bir hizmet kooperatifi kurarlardı. Bu hizmet kooperatifi belediyenin hizmet satın alma ihalesini alırdı. Dolayısıyla belediyenin hizmet sağlayıcısı, işçiler tarafından kurulan bu hizmet kooperatifi olurdu. Dolayısıyla işçiler kendi kurdukları kooperatifte kendi şirketlerinde söz hakkı daha fazla olurdu. Çalışma usul ve esaslarını daha iyi belirleyebilirlerdi. Belediye bünyesinde çalışan işçilerin refahı daha çok artardı. Ve bu belediye hizmetlerine de çok daha olumlu yansıyabilir duruma gelebilirdi.

Yani yereldeki halk da hizmet kalitesindeki artışla bundan yarar sağlardı…

Tabi. Çünkü belediyelerdeki en büyük problem işçi fazlalığıdır. Çünkü belediyeler, yöneticileri seçimle belirlenen kamu kuruluşları olduğundan her seçim dönemlerinde bir çalkantı olur ki bu dönemlerde de bu yazıyı okuyanlar arasında belediyeciler varsa mutlaka bunu hissediyorlardır. Dolayısıyla belediyelerin içindeki bu çalkantıları da daha azaltabilmek için işçilerin kendi kooperatiflerini kurmasına olanak sağlanması gerekiyor. Böyle bir örnek ülkemizde şu anda yok. Bunu da gerçekleştirmek gerekli. Bu da böyle bir kooperatif belediyecilik örneği.

“… katılımcı bir yerel yönetim anlayışı… ön koşul… olmalı.”

Sizin modelinizde yerel yönetimlerle kooperatifler arasındaki işbirliği nasıl tasarlanıyor? Burada genelde hep dikey, yukarıdan aşağıya kuruluyor ilişkiler. Sizin modelinizde nasıl işleyecek bu işbirliği? Yatay ilişki kurulmasının olanakları var mı?

Belediye Kanunu 76. ve 77. maddeleri yatay ilişki kurulabileceğini söylüyor. Kent konseyi maddesiyle, belediye hizmetlerine gönüllü katılım maddeleri kentlerin demokratikleşmesini sağlayan, katılımcılık maddeleri olarak düzenlenmiş. Zaten bu iki maddeyi doğru okuyabilirsek belediye kanununda belediyelerin yatay kuruluşlar olması gerekliliğini de görebileceğiz. Şimdi kent konseyi ve belediye hizmetlerine gönüllü katılımı belediyelerin çalıştırması gerekiyor. Eğer katılımcı bir yerel yönetim anlayışı varsa. Ön koşul bu olmalı. Yoksa tepeden yönetilecek bir belediyecilik anlayışı olursa kooperatif belediyecilikten söz edemeyiz. Burada tamamen karar mekanizmasını açmak, karar verici süreçlerde herkesi dahil etmenin gerçekçi bir noktada yer almasını baştan kabul ediyoruz.

Gönüllü olarak o şehirde yaşayan yurttaşlar belediye hizmetlerinde yer almak istiyorsa o kentin her yerinde çağrılar yapılabilir. Bu çağrılar yapıldıktan sonra da belediyelerin hizmet götürmesi gereken mahalleler vardır. Tamamen bir mahalle örgütlenmesi gerçekleştirip kent kooperatifçiliğinin de altyapısı oluşturulabilir. Mahalle mahalle yapılan hatta sokak sokak yapılan gönüllü örgütlenmelerle birlikte belediyenin her sokaktan haberdar olması sağlanabilir. Artık teknoloji çok gelişmiş düzeyde. Teknolojiyi nasıl yararlı amaçlarla kullanabiliriz dediğimizde kullanabileceğimiz pek çok uygulama var. WhatsApp bunlardan biri. Her mahallenin bir WhatsApp grubu olduğunda ve her sokağın da sorumluları o WhatsApp gurubuna dahil edildiğinde belediyenin her sokağında bir çift gözü olmuş olur… 

“Bu örgütlenme… doğru bilgilerin belediyeye gelmesini sağlamak için.”

Burada gözetlemekten söz etmiyoruz değil mi?

Bilgi akışını sağlamak tabii. Çöpler doğru düzgün toplanıyor mu, sokaklar temiz mi ya da o sokakta yaşayan yaşlılar, engelliler var mı, bir ihtiyaçları var mı gibi bilgilerin sağlanması amaçlanıyor. Bu örgütlenme tamamen bilgi akışını sağlamayarak, doğru bilgilerin belediyeye gelmesini sağlamak için. 

Bugün baktığımızda sosyal yardım işleri birimlerinin ne kadar verimli çalıştığı tartışılabilir. Ne kadar doğru insanlara doğru yardımlar ulaştırılıyor? Belediyelere gidip soralım, engellilerle ilgili veri tabanı var mı veya engellilere yönelik nasıl politikalar izliyorlar? Bunlar sürdürülebilir politikalar mı? Çünkü bunların altyapısında bir örgütlenme eksikliği olduğu için ya da bir örgütlenme demek zorunda değiliz, organizasyon eksikliği olduğu için doğru işin, doğru hizmetin, doğru yere ulaştığını söyleyemiyoruz çoğu zaman. Ve belediye kaynaklarının da verimli kullanılmadığını söylüyoruz. İşte böyle bir organizasyon yapısı, basit teknolojik araçlar kullanılarak sağlanabilirse bu bir kooperatifçiliğin de altyapısını oluşturur.

“…kooperatif belediyecilik bu örgütlenme altyapısının sağlanmasında aktif olacak, hakemlik yapacak.”

Bu gönüllü örgütlenme, bir dayanışma ve işbirliğine dönüşüyorsa işte o zaman, kentte yaşayanların sağlıklı ve nitelikli gıdaya ulaşmasını da bu organizasyon altyapısıyla ya da örgütlenme altyapısıyla sağlayabiliriz. Adım adım düşünecek olursak kooperatif belediyecilik bu örgütlenme altyapısının sağlanmasında aktif olacak, hakemlik yapacak. Yani bir gözetleme değil de bir bilgi akışı olduğunu anlatacak. Çünkü eğer bunu bir hakem gözetiminde yapmazsak belediyeyle birlikte oluşacak yapı farklı yerlere çekilebilir. Dolayısıyla belediyenin tekelinde bahsettiğim belediye kanunlarından hareketle kanunda da yeri olan maddelerle bu uygulamalar hayata geçirilebilir. 

Kentte söz hakkı olması gerekenler öncelikle o kentte yaşayanlardır.”

 

Ve kent konseylerini de yataylaştırmış olacağız böylece. Konak’ta kent konseyi genel sekreterliği yaparken fark ettim bunu. Konak Kent Konseyi için X derneğinin temsilcisi geliyor, genel kurulda oy hakkı var, söz hakkı var. Ama bu derneğin temsilcisi Güzelbahçe ilçesinde yaşıyor. Kent konseyi yönetmeliğinde ciddi arızalar var. Dolayısıyla bu arızaların giderilmesi için öncelikle gönüllü olmayı öğrenmek, belediye hizmetlerine gönüllü katılımı harekete geçirmek ve daha sonra o kentte yaşayanlarca bir kent konseyinin oluşmasını sağlamak gerekiyor. Dolayısıyla kentte herkesin söz hakkının bulunmasını sağlayabiliriz. Kentte söz hakkı olması gerekenler öncelikle o kentte yaşayanlardır.

“… kooperatif dediğimiz zaman iki tür olarak düşünmeyi öneriyorum. Tarım kooperatifleri bir de ticaret kooperatifleri..”

Burada hangi kooperatifleri kapsamayı planlıyorsunuz? Ya da şöyle sorayım: Burada bir öncelik sırası olmalı mı sizce? Yani bu programı ateşleyecek, dinamik hale getirecek kooperatifler hangileri?

Öncelikle kooperatif dediğimiz zaman iki tür olarak düşünmeyi öneriyorum. Tarım kooperatifleri bir de ticaret kooperatifleri gibi ayırmaya başladım son günlerde. Çünkü karıştırılıyor. Bizim tarım kooperatiflerimiz tarım bakanlığının destekleriyle, ilçe tarım müdürlüklerinin destekleriyle ürünlerin değerlenmesi için en azından kurulmuş ve hali hazırda pek çok yerde var tarım kooperatifleri. Ancak Ticaret Bakanlığı’na bağlı olan farklı kooperatif türleri, hizmet kooperatifi, eğitim kooperatifi, işletme kooperatifi, üretim pazarlama kooperatifi gibi kooperatif türlerimiz çok az sayıda var ülke genelinde. Bu yüzden tarım kooperatifleri ve ticaret kooperatifleri diye bunları ayıralım.

Tarım kooperatifleri kurulmuş olduğu için ve 60’lı yıllardan bu yana da yaşaya gelen kooperatifler oldukları için onların iyileştirilmesiyle ilgili her yöreye özgü politika geliştirilmeli. Bu Marmaris’te farklı olur, Ayvalık’ta farklı olur işte Diyarbakır’da farklı olur. Dolayısıyla orada özel politika gerekliliği var. Ancak Ticaret Bakanlığı’na bağlı olan ticaret kooperatifleri diye tanımladığım kooperatiflerin gelişmesi ile ilgili de yine bir fizibilite çalışması yaparak ilerlenmeli.

“… kooperatif belediyecilik uygulamaları gelir adaletsizliğini en aza indirir.”

Nüfusu ne olursa olsun o belediye, yerelin bir fizibilite çalışmasıyla ihtiyacı olan çalışmaları başlatabilir. Mesela Roman nüfusun çok olduğu ya da kadınların istihdama katılmadığı bölgelerde bir çocuk bakımı, hizmet kooperatifi kurulması mümkün olabilir. Eğitimini tamamlayamamış ve çalışma hayatına da katılamamış, herhangi bir mesleki eğitim de almamış kadınların çocuk bakım hizmetleri konusunda halk eğitim merkezlerinden eğitim almaları sağlanabilir. O eğitimi tamamlayarak sertifikasını alan kadınlarla bir hizmet kooperatifinin kurulması ve böylelikle kentin bu hizmete ihtiyacı olan bölgelerinin de hizmetlerinin tanıtılması sağlanabilir. Çünkü her kent farklı demografik yapıdan toplulukları da barındırıyor. Önemli olan kent içinde gelir adaletsizliğini en aza indirecek bir formül bulmak. Kooperatif belediyecilik uygulamaları da bunun formülü, kooperatif belediyecilik uygulamaları gelir adaletsizliğini en aza indirir.

Yani kapsayıcı bir ekonominin oluşturulmasında kooperatif belediyeciliğin önemli bir rol üstlenebileceğini mi düşünüyorsunuz?

Evet. Kapsayıcılık, kente bütünsel bakış. Kentin sosyoekonomik durumu daha iyi olan bölgeleriyle sosyoekonomik durumu daha zor olan bölgeleri arasında dayanışma ve işbirliğinin sağlanması. Kent kooperatifçiliği örneğin suç oranlarının azalmasını da sağlar. Madde bağımlılarının azalmasını da sağlar, böyle bir kent dayanışması oluşturulabilirse. Bunu yapabilecek kuruluşlar da belediyeler. Bunu ne bir dernek yapabilir ne bir vakıf ne de hali hazırda kurulmuş bir kooperatif. 

Kooperatif belediyecilik için gerekli kaynakları sorumlulukları doğrultusunda belediyeler sağlamalıdır.”

Çünkü o ölçeğin hepsinden sorumlu ve kentin en uç noktasına kadar hizmet götürmek zorunda olan kuruluş belediyedir. Kaynakları da buna göre düzenlenmiş durumda. Bu bir kaynak gerekliliğidir aynı zamanda. Kooperatif belediyecilik için gerekli kaynakları sorumlulukları doğrultusunda belediyeler sağlamalıdır. 

Peki, şimdi kooperatifleri iki kısma ayırdınız: tarım kooperatifleri ve ticaret kooperatifleri. Bunların ikisinden de olması gerekir diyorsunuz. Kooperatifler dışında modele dahil olmasını düşündüğünüz kurumlar var mı? Burada mesela STK’larla işbirliğini düşünür müsünüz?

Bir önceki anlatımıma belki farklı bir açıdan bakmak da iyi olabilir. Kent konseyi yapısını daha farklı bir düzeye getirmemiz gerekiyor derken onunla ilgili de bir fikrim var. STK’lar mahalle mahalle üyelerini gruplandırmalı. Yani özellikle nüfusu yüz bine kadar olan ilçelerde çok rahat yapılabilir. Çünkü yüz bine kadar olan yerlerde genelde o ilçede yaşayanlar STK’ları oluşturuyorlar. Belediyeler yerel STK’larla şöyle bir işbirliği yapabilir. İşte x, y, z derneklerine der ki şu gün şu saatte bir toplantı düzenleyeceğiz sadece Atatürk mahallesinde yaşayan üyeleriniz davetlidir. Şimdi o kişiler herhangi bir derneğe üye oldukları için zaten gönüllülük duyarlılığı yüksek kişilerdir. Dolayısıyla kendi mahalleleriyle ile davet edildikleri toplantıda mahallelerine dair komşuluk ilişkilerini geliştirerek de söz sahibi olabilirler. İlk aşamada böyle başlanılabilir.

“… yaşam alanı örgütlenmelerinde de ihtiyaç duymalıyız”

Bizim STK’larda karşı karşıya olduğumuz durum hep ilgi alanı örgütlenmeleri. Buna ek olarak yaşam alanı örgütlenmelerine de ihtiyaç duymalıyız. Özellikle belediyeler demokratikleşmeyi sağlamak için mahalle mahalle bir yaşam alanına dönüştürebilecek örgütlenme altyapılarını STK’lar desteğiyle bu şekilde sağlayabilirler.

Peki, bu STK’larla toplantılar yapıldıkça, örneğin dernekler bir iktisadi işletme kurma ya da kooperatif kurma yönünde gelişirler mi, böyle bir olasılık görüyor musunuz?

Tabii, şimdi dernek üyeleri bu çalışmalarda etkin olup mahallenin sokak örgütlenmesi ya da mahalle örgütlenmesini sağlama noktasında bir çalışma yaparlarsa, bu çalışma ikinci adımda kent kooperatiflerinin oluşmasına doğru yönelirse belediyenin desteğiyle bu STK’ları doğrudan olumlu etkileyecek. Oluşacak katma değerden STK’lar da faydalanacak. Yani STK’ların da gelişmesi belediye işbirliğiyle sağlanabilir. Kent merkezlerinde belediye kooperatif işbirliği mutlaka STK’ların desteği ile gerçekleştirmeli ki bu yapı tam bir kent konseyi yapısının da altyapısını oluşturabilir olsun. 

“Kent merkezlerinde belediye kooperatif işbirliğini gerçekleştirirken mutlaka STK’ların desteği olmalı…”

Peki kooperatif belediyecilik için en uygun ölçek nedir? Burada bir model çıkarmaya çalışıyorsak, bunun ilk denemesi nerede yapılsa daha iyi sonuçlar görür?

İlk aşamada nüfusu yüz bine kadar olan ilçelerde uygulansa çok daha iyi olur. İlçe belediyeleri olmalı ilk aşamada. Çünkü bir örgütlenme, dayanışma altyapısı, işbirliği altyapısı oluşturulması gerekiyor. Bu ilçe belediyelerin çok rahat yapabileceği bir görev. İlçe belediyeleri, daha sonra kooperatifler oluşturulup o kooperatif yapıları belli bir aşamaya geldikten sonra üçüncü adımda büyükşehir belediyelerinin desteği ile daha ilerlemesi de sağlanabilir. Tarım kooperatiflerinin gelişmesiyle ilgili katkıları büyükşehir belediyeleri sağlayabilir. Ama ticaret kooperatiflerinin, kent merkezinde kent kooperatifçiliği olarak tanımlayacağımız kooperatif türlerinin büyükşehir merkezlerinde de olsa metropol ilçelerde de olsa ilçe belediyeleri öncülüğünde başlatılmasında yarar var. 

Öncülüğü ilçe belediyeleri yapar, büyükşehir de destekler. Çünkü hali hazırda sıfırdan kooperatifler kurulacağı için böyle olması gerekiyor. Ancak, kurulmuş kooperatifler üzerinden yapılacak bir çalışma ise… Örneğin, Genç İşi Kooperatif 4 yıl önce kuruldu ve kooperatifleşme altyapısını artık tamamladı. Bir kurumsal yapısı var. Nasıl ortak katılır, nasıl projeler üretilir hepsi net. Dolayısıyla Genç İşi Kooperatif büyükşehir belediyesiyle işbirliği yapabilir. Ama kooperatif belediyecilik programında sıfırdan kentlerde oluşacak kooperatiflerin oluşumunu öngördüğümüz için kooperatif farkındalığının oluşması, eğitimlerin düzenlenmesi gibi pek çok çalışmayı da barındırdığı için kooperatif belediyecilik hareketinin ilçe belediyeleriyle başlatılmasında yarar var. 

“…kadın kooperatiflerinde bu bağımlılık yapısı çok yaygın… Yeni gelen belediye başkanı kooperatifin seçim yapıp yönetimini değiştirmek istiyor.”

Burada belediye kooperatif işbirliğinin kötü örnekleri, örneğin belediyelerin kooperatiflerden kaynak aktarması ya da kendine bağımlı yapılar haline dönüştürmesi ya da çok müdahaleci olması gibi kötü örnekler mevcut. Bunlar veri iken kooperatif belediyecilik nasıl yol alacak?

Bu tür konular maalesef çok yaygın. Kooperatifçilikle ilgili savunuculuk yapan belli başlı kuruluşlar var. Genç İşi Kooperatif de bu kuruluşlardan biri. Belediyeler kötü örneklerden birine dönüşmemek için bu işi iyi yapan referansları da güçlü kişilerden ya da kuruluşlardan destek almalı. Özellikle kadın kooperatiflerinde bu bağımlılık yapısı çok yaygın. Daha yeni geçen hafta bir belediyeden yetkiliyle görüştüm. Belediye başkanı değiştiği zaman kadın kooperatifleriyle bağımlı bir ilişki kurulduğu için belediye ile kooperatif arasında ciddi sorunlar yaşandığı görüldü. Yeni gelen belediye başkanı kooperatifin seçim yapıp yönetimini değiştirmek istiyor. Yeni ortaklar katılmasını isteniyor. Belediye bütün çalışmalarına müdahale ediyor. Bir yandan bakıyorsunuz bağımlı yapıya dönüştüğü için o kooperatifin üretkenliği çok az, kapsayıcılığı az, dahil ettiği kadın sayısı çok düşük. 

Bu örnekler yaşanıyor, var. Olmaya da devam edecek önüne geçemeyiz. Çünkü maalesef her alanda olduğu gibi kooperatifçilik alanında da yetkin olmayan kişilerin kooperatifçilik üzerine ciddi bir propaganda ve çalışma yaptığını görüyoruz. Dolayısıyla bu durum, kooperatif belediyecilik programını engellemesi mümkün değil. Sadece burada kaynak sağlayan kuruluşlar özellikle maddi ve manevi kaynak sağlayan kuruluşlara büyük iş düşüyor. Doğru kişilerle ve kuruluşlarla işbirliği yapmaları gerekiyor. Sürdürülebilir kooperatiflerin oluşmasını sağlamak için.

Kooperatif belediyecilik sürekli kooperatiflerin ürettiklerini satın almak değil.”

Belediyelerle kooperatifler arasındaki ilişkiyi satın alma üzerinden alıp lojistik destek, ulaşım, mekânsal destek gibi desteklere evirmenin yararlı olduğunu düşünüyorum. Sıfırdan kooperatifler kurulurken hakemlik yapmak, eğitim ve farkındalık çalışmaları düzenlemek…

Kooperatif belediyecilik sürekli kooperatiflerin ürettiklerini satın almak değil. Özellikle kadın kooperatiflerinde bu hataya düşülüyor. El sanatlarıyla ilgili el işi üreten kadın kooperatiflerinin ürünlerini belediye başkanları sürekli satın alıyor. Dolayısıyla kadın kooperatifleri piyasada nasıl rekabet edilir, o ürünleri dış pazara nasıl açabilirler bunu bilmiyorlar, öğrenemiyorlar da. Belediyeler balık tutmayı öğretmeli. Ama öğretene kadar da sabırlı bir şekilde devam etmeli. Yani o kooperatif ne zaman ki kendi kendine ilk balığını tuttu o zaman belediye kenara çekilmeli. Bu da stratejik plan gerektiriyor. Kapasite geliştirme gerektiriyor ve gerçekten bu işi bilen, bu işi uygulayabilecek kişilerle çalışmak gerekiyor.

“… kooperatif belediyecilik talep üzerine şekillenmeli.”

Peki kooperatif belediyecilik için toplumsal talep var mı?

Yerel seçimleri takiben pek çok belediyenin Genç İşi Kooperatif’e ulaştığını biliyorum. Kooperatifleşme konusunda destek almak için eğitim konusunda, seminer konusunda talepler geldi. Ben mesela bu söyleşinin hemen arkasından yarın muhtar ve köylülerden gelen talep üzerine Bayındır’ın Arıkbaşı Köyü’ne gideceğim. Yani bir talep var. Zaten kooperatif belediyecilik talep üzerine şekillenmeli. Biz Kooperatif belediyecilik programını tanıtmak üzere herhangi bir belediyeye ricada bulunmadık. Bugün bu çalışmayı ilk olarak dikkate alan ve bir seminer düzenleyen belediye Ayvalık Belediyesi oldu. Dolayısıyla farkındalık artıyor, sosyal medyanın etkisiyle ve gücüyle. Kooperatiflerin özellikle ekonomik krizlerde bir çözüm, önemli bir araç olduğunu gün geçtikçe daha çok kişi fark ediyor. Dolayısıyla talep oluşuyor. 

Yerel yönetimlerin dışında tabanda böyle bir talep var mı?

Sokaktaki insan gerçek kooperatifçiliğin ne olduğunu ne kadar biliyor? Bu önemli bir soru. Bu soruyu sormalıyız. Ama BB’nin yaptığı çalışmalarda özellikle büyükşehir ölçeğinde kooperatiflerin iyi bir şey olduğu algısı artık çok yaygınlaştı. Yani kooperatif deyince iyi bir şey olduğunu insanlar en azından biliyor hissediyor. Yeni seçilen büyükşehir belediye başkanı Tunç Soyer’in de bu anlamda önemli politikaları olduğunu okuyoruz. Dolayısıyla kooperatifçiliğin çok daha iyi bir noktaya gideceğini hissediyorum. Çünkü özellikle gıda güvenliği konusunda kentte yaşayan yurttaşların çok ciddi sorunu var. Sağlıklı ve nitelikli gıdaya erişim her geçen gün daha da zorlaşıyor ve her şey tüm tarımsal ürünler, ambalajlı ürünler kimyasallarla dolu. Bundan kurtulmanın tek yolu da birleşmek, bütünleşmek, bir araya gelerek kooperatiflerimizi oluşturmak.

Yerelde kurulacak bu kooperatiflerin ölçeği ve öncelikleri ne olacak?

Öncelikle istihdam… Büyükşehirlerde mesela metropol ilçelerde hepsinde istihdam sorunu var. Buralarda metropol ilçe belediyeleri kendi arasında bir konsorsiyum imzalayıp bir araya gelip hizmet kooperatifleri ve işletme kooperatifleri oluşumu sağlayabilirler. Ya da nüfusu 400-500 bin olan metropol ilçe belediyeleri tek başlarına hizmet kooperatifleri oluşturabilir. Çünkü nüfus 400-500 binlere çıktığı zaman bir ilçede gelir adaletsizliği daha da farklı oluyor. Yani o ilçede varsıl bölge de var yoksul bölge de var. Dolayısıyla bu varsıl bölgeyle yoksul bölge arasında bir köprü kurması gerekiyor belediyenin. Bu da kooperatifler eliyle mümkün olabilir.

Kooperatif belediyecilik, şiddet dilini ve kutuplaştırmayı yerelde bir dayanışma, işbirliği kültürü geliştirilmesiyle çözmek üzerine kurulu.”

Mehmet Kuzu

Biraz eleştirel bakalım. Kooperatif belediyecilik, yerelde daha somut gördüğümüz fakat yerel ölçeği aşan makro sorunlara çözüm getirme iddiasında. Ancak toplumsal sorunların çözümünü sadece kooperatiflerden beklemek gerçekçi bir bakış açısı olabilir mi?

Kooperatifler insanları bir araya getirme aracı. Yani dayanışma kültürünün gelişmesini sağlayan insanları bir araya getirme aracı. Bugün bir küçücük mahalleye gittiğinizde bile yan yana olan komşular birbiriyle konuşmuyor. Genelde hissedilen şiddet dili ve kutuplaştırma dili kentlerin de ara sokaklarına yansımış durumda. O yüzden kooperatif belediyecilik ülkemizin geldiği noktada tamamen Türkiye’deki yerel yönetim politikaları ve merkezi hükümet politikalarını göz önünde bulundurarak ortaya atılmış bir yaklaşım, model. Kooperatif belediyecilik, şiddet dilini ve kutuplaştırmayı yerelde bir dayanışma, işbirliği kültürü geliştirilmesiyle çözmek üzerine kurulu.

Son olarak şunu söyleyebilirim. Mart sonunda yani yaklaşık 2 ay önce bir yerel seçimden çıktık. Dolayısıyla nüfusu 50 binin üstünde olan belediyelerin hepsi stratejik plan çalışması aşamasında. Stratejik plan çalışması aşamasında belediyeler, kooperatifleri mutlaka planlarına dahil etmeliler. Bunu, belediye kanunundaki söylediğim o maddelerle belediye hizmetlerine gönüllü katılımı özellikle kooperatifçiliği ilişkilendirerek yapmalılar. Çünkü kooperatifçiliğin özü gönüllülüktür, gerçek gönüllülük dayanışmayı getirir.

Not: Söyleşinin ses kaydı çözümlemesini yapan Güneş Kurtuluş’a teşekkür ederim.

Kategori(ler): Söyleşiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.