2014 yılında Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasında ülke olarak derin bir üzüntü yaşamıştık, hatırlarsınız… Bu acı olaydan sonra Soma’da ortaya çıkan dayanışmanın en somut örneklerinden birini bugünkü söyleşimizde okuyacaksınız. Soma Kadın Kooperatifine giden yolu bir proje ve bu proje kapsamında kurulan atölye açmış. Proje 3 yıl içinde tamamlanmış ancak kadınlar bu süre boyunca elde ettikleri deneyimlerini kullanmak ve işleri sürdürmek için kooperatif kurmaya karar vermişler. Soma Kadın Atölyesi El Sanatları Gıda Üretim ve Pazarlama Kooperatifi kadınların emekleri çok yakın bir zaman önce FOX TV’de yayına giren reklamlarda karşımıza çıktı. Ama reklam yetmiyormuş benden söylemesi. Üretim atölyelerini ziyaret edip, atölyenin düzenini, renklerin uyumunu ve içeri girer girmez size huzur veren ferahlığı da görmeniz lazım. Atölyeyi güzelleştiren tüm kadınları söyleşi aracılığıyla kutluyorum. Bununla birlikte söyleşi günü (07.07.2019) görüştüğüm Emel Küçükkayapalı ve Aynur Bozdemir’e misafirperverlikleri için teşekkür ederim.

Emel Küçükkayapalı, Aynur Bozdemir

Sizi tanıyabilir miyiz?

E.K: Ben Emel Küçükkayapalı. Banka emeklisiyim. Bankamız kapandıktan sonra nakliyeciler kooperatifine geçtim. Oradan emekli olduktan sonra Sinem (Say) hanım -komşum olur- onunla ve diğer arkadaşlarla birlikte 7 kişi bir kooperatif kurduk. 2,5 yıldır devam ediyoruz.

A.B: Ben Aynur Bozdemir, evli ve iki çocuk annesiyim. Çocuklarımı büyüttükten sonra kendime ve içinde yaşadığım topluma hizmet etmek amacıyla üretime katkı sağlamak istedim. Sinem hanım da benim eski arkadaşımdı. Onun böyle faaliyet içinde olduğunu duyunca destek olmak istedim. Kooperatifimize gelince; burası Genç Hayat Vakfı tarafından maden faciasından sonra ‘acaba burada ne yapabiliriz’ deyip başlatıldı. Biraz daha kalıcı ve bayanları ilgilendiren bir konu olsun diye bu atölyeyi açtılar. O zaman ben iş alan bir bayandım. Ondan sonra öğretici durumuna geldim.

Siz baştan beri vardınız o halde?

A.B: Evet baştan beri vardım. İlk Sinem ile ben vardım. Ondan sonra Emel (Küçükkayapalı) abla katıldı. Biz kooperatife ondan sonra döndük.

E.K: Sinem ‘Emel ablacığım Genç Hayat Vakfı kapatıyor ama siz kooperatif kurun diyor yapabilir miyiz’ dedi. ‘Yaparız tabi’ dedim. Niye yapmayalım…

“… kazanımlarımızla hiç düşünmeden… birçok kadın olarak kooperatifleşme kararı aldık.”

Vakıftan sonra kooperatifleşmeye giden süreci biraz anlatır mısınız?

A.B: Proje zaten 3 yıllık bir projeydi. Amaç burada işleyen, kendi kendini döndüren bir sistem oturtmaktı. Bu 3 yılda biz firmalarla nasıl çalışacağımızı öğrendik, aldığımız işi zamanında teslim etme disiplini kazandık ve piyasada talep edilen ürünleri öğrendik. Bu kazanımlarımızla hiç düşünmeden 7 kurucu ve atölyemizde üretim yapan birçok kadın olarak kooperatifleşme kararı aldık. Burada arkadaşlar birbirleriyle çok kaynaştı. İş sahası da açılınca devam etmeye karar verdik. Biz iğne oyası ürünlerle üretime başlamıştık, iğne oyası tespihleri de ilk yapan bizdik. Ama el sanatlarında siparişler devamlı olmuyor. Arkadaşlar dediler ki ‘gıda üretimi de yapalım, gıdada her zaman pazar buluruz’… Biz ilk önce 5 kişi falan evdeki eşyaları buraya getirmeye başladık. Bayanlar dedi ki ‘benim evimde oklavam var, sacım var, benim tarlamda biberim var’… Evden getirmeye başladı hani ‘ben hiç para da istemiyorum şu anda. Ben unumu da getiririm, işte tarlamdaki domatesimi getiririm’ diyenler oldu. İlk 7 kişiyle başladı burası.

Şu an kaç kişisiniz peki?

A.B: Şu an 18 ortak var. 100’ün üstünde çalışan kadın var. El işi alıyorlar burada. Parça başı iş yapıyorlar. Firmalarla anlaşıyoruz. O firmalar iş gönderiyor. Örneğin ben hanımlardan birine gösteriyorum ne yapacağını. Evine alıyor götürüyor işi. 1 hafta-10 gün kadar bir sürede getiriyor. Biz işi firmaya teslim edince de parasını ona veriyoruz.

Kooperatifinizin kurulmasında en önemli etken neydi?

E.K: Evveliyatı maden kazasına dayanıyor aslında. Maden kazasındaki o günlerde Soma’da madenle hiç alakası olmayanların bile dayanışmasını bilseniz inanın müthiş etkilenirdiniz. Çünkü 301 can gitti. 301 can Soma’da ikamet ediyordu. Her sokakta her aralıktan her caddeden bir cenaze bir sela… Bunlar insanları inanılmaz derece demoralize etti. Müthiş derecede olumsuz etkilendiler. O aşamada ‘kadınlar için bir şeyler yapabilir miyiz’ adı altında bu kooperatif oluştu.


“Bizi diğer şirketlerden ayıran en önemli şey eğitim, ortak üretim ve ortak yönetim.”

Proje tamamlandığında işe devam etme kararını verirken başka bir örgütlenme biçimi yerine neden bir kooperatif kurmayı seçtiniz?

A.B: Aslında bu süreçte en büyük destekçimiz Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV)  oldu. Kooperatifleşmeyi seçtik çünkü artık biz; üreten, kazanan, kendini eğitimlerle güçlendirmiş kadınlar olmuştuk. Biz sosyal kooperatifçiliği benimsedik. Bizi diğer şirketlerden ayıran en önemli şey eğitim, ortak üretim ve ortak yönetim. Kooperatifte her kadın eşit haklara sahiptir. Herkesin söz hakkı vardır. Biz Türkiye’deki birçok kooperatifle Simurg Kooperatifler üst birliği çerçevesinde ortak çalışmalar yürütüyoruz. Tabi ki birçok zorlukla karşılaştık. Kooperatifleşme ve pazarlama konusunda KEDV bize çok destek oldu. Ortak birçok proje uyguladık. Özellikle FOX TV ve KEDV’in ortak projesi olarak bizim kooperatifimize bir reklam filmi çekildi ve gerçekten çok ses getirdi.

Reklam sürecini biraz anlatır mısınız?

A.B: KEDV’le FOX TV’nin birlikte başlattığı bir şey. Bizim kadın kooperatiflerinin bütün üyelerinin olduğu bir Whatsapp grubu var. Oraya Whatsapp grubuna yazıldı bu proje. ‘Katılmak isteyenler öz geçmişlerini bize yollasınlar’ diye. Aralarından 5 kooperatif seçilecekti. Ondan da biz seçildik.

E.K: Şanslı bizler çıktık.

A.B: Reklam çekmek için gelecekleri zaman bize ‘glutensiz karabuğday ürünlerinizi çekeceğiz’ demişlerdi. Sonra FOX TV buraya gelince, rafı görünce ‘bu güzelliklerin hepsini niye çekmiyoruz ki’ dediler. 10 kişi falan vardı. Sabahtan akşama kadar çekim yapıldı.

Reklamlardan sonra size geri dönüşler nasıl oldu?  

E.K: Reklamlardan sonra çok güzel gitmeye başladı. Milattan önce milattan sonra gibi oldu. Devamlı kargolar hazırladık. İnternetten de satışlarımız oluyor, İnstagram’dan da satışlarımız oluyor. Hemen paketlemeleri yapıp kargoya veriyoruz.

A.B: Bir de daha önce üretim yaparken acaba satabilecek miyiz diye biraz daha tedirgin yapıyorduk. Ne kadar yapalım, ne yapalım? Şimdi pazar açılınca ‘bugün 10 kg yetmez, 20 kg yapmamız lazım’ diyoruz.

“Valla biz burada yatsak bile olacak bundan sonra ….”

Bir motivasyon artışı olmuştur sizin için…

E.K: Tabi çok motivasyon oldu. Geçen gün 150 kg vişne reçeli yaptık. Onu temizlemek de çok zordur ama çok büyük keyifle yaptık.

A.B: Kadınlar eskiden mesela 9’da geliyorlardı, 5’te ‘hadi biz gidelim artık’ diyorlardı. Bu sefer baktık saat 7’de gelmişler. Saat 9’a kadar çalışmışlar, gitmişler yemek yemişler yine gelmişler. ‘Ne yaptınız siz’ dedim. ‘Valla biz burada yatsak bile olacak bundan sonra’ diyorlar. Yani satılacağını biliyor.

Ne kadar devam edecek bu reklamlar?

E.K: Başladığı tarihten itibaren 2 ay sürecek. Başka reklamlarla gelir arkası.

A.B: Çağla Şikel mesela bizi programına davet etti. Sinem hanımın enerjisiyle biz apar topar son programa yetiştik. Özel reklam çekimleri de başladı onun dışında. Sarışın bir hanımefendi çıkıyor ‘Soma Kadın Kooperatifi’nin ürünlerinden alın’ diye.

Siz sosyal medyada da bir hayli aktifsiniz. Bunun önemi sizin için büyük sanırım?

E.K: Tabii çok önemli. Orada da özenli davranıyoruz. Siparişlerin hepsi kayıt tutuluyor. Hepsi belgeleniyor. Karşılıklı güven de söz konusu. Ürünleri zamanında yetiştirmek bizim için çok önemli. Mesela karşı tarafa ürünün sorunsuz bir şekilde ulaşıp ulaşmadığına dikkat ediyoruz. Geçen gün bir ürün kırılmış. Hemen yenisini ulaştırdık.

A.B: Başkan yardımcımız Fatma Çetin dijital medya uzmanı, sosyal medya alanında onun bize kattığı destek çok fazla tabi ki. Aynı zamanda ortaklarımızdan Mine Sönmez dijital pazarlamacı ve e-ticaret sayfamızı yürütüyor. Bu konuda çok şanslıyız gerçekten. Ortaklarımızdan Ebru Şanez’in eşi Yavuz Şanez de bize gönüllü danışmanlık yapıyor. Gerçekten harika bir ekibimiz var ve uyum içinde çalışıyoruz. E-ticaret alanında büyümek ve yurt dışına açılmak şu an en büyük hedeflerimizden biri. Bu yüzden sosyal medyaya çok önem veriyoruz.

Ülke dışına da satışınız oldu mu?

E.K: Tabii. Mesela Dubai’den bile ürünlerimizi talep eden bir müşterimiz oldu. Dubai’de 6 ay önce dükkân açmış bir beyefendi var. Bizi reklamlarda görmüş ve el işlerimiz ilgisini çekmiş. Bizi ziyarete geldi. Ürünlerimizi görünce çok beğendi. Aracı olmadan doğrudan bizden almak istediğini söyledi. Şimdi biz Dubai’ye ürün gönderiyoruz.

“… AB’den destek almak istiyoruz, daha da büyümek istiyoruz.”

Atölye olarak sadece burası mı var?

E.K: Burası var sadece. Ama daha büyük bir yer arıyoruz köyden. Şu an gündemimizde o var. O zaman AB’den destek almak istiyoruz, daha da büyümek istiyoruz.

A.B: Önceden bize yetiyordu burası. Yukarıda üretim vardı, burada el işi vardı. Birbirine karışmıyordu. Ama şimdi siparişler çok olunca burası sipariş hazırlamaya döndü. Bu sefer el işi çok sıkıştı. Yer yok. Gıdayı bir tarafa alıp burayı sadece el işine çevirelim diyoruz. Burada satış da olsun ama üretimi buraya almayalım diyoruz. Çünkü biz mesela senede 1 ton tarhana yaparken şimdi 2-3 ton yapacağız. Onun da depolaması kurutması zor. Bayanlar bizim hep elde yoğuruyorlardı. Bir tane makinemiz oldu iyi oldu şimdi Allah’tan.

Yerel yönetimden destek almayı düşündünüz mü daha büyük bir atölye veya benzeri yardımlar için?

E.K: Belediyeye birçok kez gittik, teknik gezilerimizde transfer desteği sağladılar. Kışın kömür ihtiyacımızı karşıladılar. Şimdi üretimimiz arttı belediye ve yerel yönetimlerden farklı taleplerimiz oldu. Bundan sonra birlikte daha güçlü işbirlikleri içinde Somalı kadınları güçlendirmek istiyoruz.

A.B: Kaymakama gittik. Kaymakam Bey ‘size destek oluruz ama bütçemiz yok’ dedi. Hiç olmazsa dedik birisi kiramızı üstlensin, onu da yapan olmadı. Normalde bütün siyasi partiler seçim zamanı hep ziyarete geldiler, ‘elimizden geleni yapacağız, siz merak etmeyin’ diye. Ama devamlılığı olmadı.

E.K: Kötümser de olmamak lazım. Belediye başkanına gittiğimizde çok nazik, ilgili. Ama Aynur hanımın da söylemek istediği bunların arkası gelmiyor. Muhakkak hatırlatmak gerekiyor. Kömür diyoruz kömür gönderiyor. Ama tekrar tekrar söylememiz gerekiyor biz de onu yapamıyoruz. Onlar da unutabiliyorlar işleri başlarından aşkın tabii ki. Sadece bizi düşünemezler.

“… biz enerjimizi yer aramakla, yakacak kömür aramakla, elektrik su faturaları için harcamaktansa üretime harcasak…”

Peki yerel yönetimden beklentileriniz neler?

A.B: Hani en azından planlasalar. Her ay gidip kömür isteyemeyiz ki. Bunu istemiyoruz yani. Başkanımız çok iyi biri sağ olsun, ‘ben size elimden geleni yapacağım’ diyor sürekli. Gittiğimiz zaman bizi geri çevirmiyor. Ama biz diyoruz ki hani biz gitmeden kendiliğinden düşünüp gelse… Bir de ne olursa olsun bir şey istemek çok zor yani. Kooperatif adına istiyorsun ama oraya gidip de istemek yine de zor. Bizi olumsuz etkiliyor zaman zaman.

E.K: Mesela burası bize küçük geliyor. Büyük yerler gösterip ‘buraya geçin’ dese… Biz çok memnun kalacağız. Mesela biz enerjimizi yer aramakla, yakacak kömür aramakla, elektrik su faturaları için harcamaktansa üretime harcasak… Yerel yönetimlerden beklediğimiz de bu. Yani ben yer, güvenlik sorunu düşünmeyeyim. Ben üretimi düşüneyim sadece. Bunu yaparlarsa çok güzel bir katkı sağlamış olacaklar. Örneğin kömür için başkanın yanına gitmek bizim için bir günümüzün tamamını alıyor. Mesela bir susam üretim projemiz vardı. Gittik anlattık. Tamam şurada size tarla verelim dediler ortada tarla yok. Onların ekin zamanı geçti. Yerli tohum da bulduk. O ekilecekti.

A.B: ‘Tamam tamam hiç sorun değil istediğiniz zaman ekeriz’ dediği zaman ben susamın ne zaman ekileceğini bilemiyorum ki… Biz her şeyi hazırladık. İlçe tarım müdürlüğüne gittik. Dedi ki zamanı geçti. Seneye için artık bakacağız.

“Tamamen belediye güdümlü çalışmak hem kooperatifi sarsar hem de başkan değiştiğinde sıkıntılar çıkabilir.”

Kadın kooperatifleri veya tüm kooperatifler için yerel yönetimden destek almak şart mı sizce?

A.B: Başlangıçta destek almak, işbirlikleri yapmak çok önemli tabii ki. Zaten genel olarak baktığımızda Türkiye’deki en güçlü kooperatifler İzmir kooperatifleri. Bunlar ya doğrudan belediye tarafından kurulmuş ya da belediye ile çok güçlü işbirlikleri ve protokolleri olan kooperatifler. Tabii ki tamamen sırtını belediyeye dayamak da yanlış. Sen üreteceksin, sistemini kuracaksın belediye ekipman desteği verebilir. En önemli şey olan pazarlama konusunda destek olabilir. Tamamen belediye güdümlü çalışmak hem kooperatifi sarsar hem de başkan değiştiğinde sıkıntılar çıkabilir. Çünkü ne olursa olsun onun sonunda sizden isteyecekleri olacak. Eğer geliyorlarsa, size yardım etmek istiyorlarsa hani ‘bizim çalışma koşullarımız bunlar’ diye söylemek lazım. Öteki türlü ‘mutlaka ya seçim zamanında ya da başka türlü sizden verdiklerini alıyor’ demişlerdi arkadaşlar.

E.K: Yani bizim yerel yönetimle aramızda öyle bir şey yok. Gittiğimiz zaman geri çevirmiyorlar. Ama Aynur hanımın anlattığı gibi gönülden bir ilgi de yok.

Kooperatifinizin önceliği neler? Önemsediğiniz konular, amaçlarınız…

E.K: Kadınları üretime dahil etmek. Kadınların özgüvenlerini arttırmak. Böyle olunca hem kendileri ekonomik olarak faydalanabiliyor hem Soma’ya ve ülke ekonomisine katkı sağlayabiliyorlar.

A.B: Kadınlar diyor ki ‘buraya geldiğimizde biz huzur buluyoruz, dertlerimizi unutuyoruz’. Herhalde ürünü işliyorlar falan ya onlara terapi gibi geliyor. O da bizim için çok güzel bir şey.

E.K: Şunu da eklemeden geçemeyiz. Bizim burada önem verdiğimiz en büyük öncelik hijyen. Örneğin kadınlarımızı çalıştığı alana her isteyen giremez. Çok sıkı bir iç denetimimiz var. Bunu el birliğiyle ciddiyetle takip ediyoruz. Yani hijyen de hijyen. Hijyen bizim vazgeçilmezimiz.

Çevrenizde kadın kooperatiflerine bakış açısı nasıl?

A.B: Yeni yeni anlıyorlar. Kimisi buranın ne olduğunu bilmiyordu. Kooperatifin ne olduğunu bile bilmiyor. Burada açılmış ama ne açılmış diye şimdi gelip bakıyorlar.

E.K: Reklamlardan sonra farkettiler aslında. ‘Ayy siz meşhur oldunuz’ diye. ‘Çok güzel şeyler üretiyormuşsunuz gelip bakacağız’ gibi şeyler duyuyoruz. Ondan Soma pek bilmiyor yani burada ne olup bittiğini.

“… gönüllülük esasıyla çalışarak bu işletmeyi yoktan var ettik.”

Peki, kooperatif içindeki ilişkilerden biraz bahsedecek olursak… Bu kadar kadın arasında bir yandan iletişim bir yandan üretimin aksamaması gibi koşullar nasıl sağlanıyor?

E.K: Kooperatif başkanımız Sinem Say çok çalışkan ve cevval. Olağanüstü enerjik. Onun enerjisi buraya olumlu olarak yansıyor. Bunu kesinlikle belirtmem gerekiyor. Beraber gittiğimiz yerler oluyor. Oradaki izlenimlerimizi buraya yansıtabiliyoruz. Kooperatiflerden çıkan ürünler toplantılardan aldığımız şeylerle altın dönüş olarak bize yansıyor. Biz sosyal kooperatif olduğumuz için para önceliğimiz değil. Zaten gönüllülük esasıyla çalışarak bu işletmeyi yoktan var ettik. Şimdi bir sistem geliştireceğiz; eğitimler sonunda bunu da öğrendik bir puantaj sistemi getireceğiz. Herkes çalıştığı, ürettiği kadar kazanacak. Ne kadar iş o kadar hak ediş. Böylece kimse kimsenin hakkına girmeyecek ve emeğinin karşılığını alacak. Bu sistem hepimizin motivasyonunu da arttırıyor.

A.B: Böyle adil bir sistem uyguladığımız için ortaklar arasında problemler de oluşmuyor. Bu kadar kadın huzur içinde el ele üretim yapıyoruz -bu çok zordur ha😊- Huzurlu bir çalışma ortamı olunca kadınlar da severek üretim yapıyor.

E.K: Kooperatifte işleri güven temelli ve şeffaf olarak yürüttüğümüz için kadınlar arasında da bir sıkıntı çıkmıyor. Çünkü herkes biliyor hakkının yenmeyeceğini. Bizim için en önemli şey emek, emek veren hakkını alıyor.

“Art niyetsiz esnaf mantığı var.”

Diğer kadın kooperatifleriyle işbirliği yapıyor musunuz?

A.B: Tabii Simurg Kadın Kooperatifleri Birliği çatısında birçok sorunu konuşuyor çözüm üretiyoruz. Mesela diyelim bizde salça bitti. Salça üreten arkadaşlardan temin ediyoruz. El işlerimiz oluyor mesela. Birbirimize yazıyoruz. ‘Şu kadar siparişim var ama yetiştiremeyeceğim sizden alabilir miyim’ diye… Kim file yapıyorsa veriyor. Hani iş kaçırmaktansa birbirimizin işini görüyoruz. Tabii hijyeni asla ihmal etmeden oluyor bunlar.

E.K: Birbirimize destek oluyoruz. Art niyetsiz esnaf mantığı var. Kapı komşusuna yardıma koşuyor. Bizde de öyle. Eski esnaflar gibi.

Kooperatifiniz, kurulduğu zamandan bugüne kadar sürdürülebilir destekler olmadan nasıl hayatta kaldı?

A.B: Bazen öyle bir durum oluyor ki Sinem’le biz ‘ya yok bu iş olmayacak’ diyoruz. Ya da ben diyorum ‘Sinem yok valla olmayacak bu herhalde yapamayacağım ben’. Ondan sonra o oradan bir şey buluyor ‘yok yok bak şu kooperatifle görüştüm ben onların da böyle sıkıntısı olmuş. Atlatırız bunu’ diyor. Ondan sonra bir yerden Allah tarafından bir şey geliyor işlerimiz yine rayına giriyor. Sonra mesela Sinem ‘yok canım bu iş olmaz böyle’ diyor bu sefer ben ‘Sinem bak geçen defa da olmuştu ya böyle böyle… Olur olur yine’ gibi birbirimizi yatıştırıyoruz. Bazen kirayı bulamadığımız zamanlar oluyor. Dükkân sahibi bir iki gün geçse kira ödenmedi diye aramaya başlıyor. O zamanlarda da hani kadınların gün paraları olur ya, o bir kenardadır. Kiminki denk gelirse birimiz getiriyoruz. Zor durumlar da yaşadık, yaşıyoruz da… Ama bu gönül birliğimiz var ya o her şeyin üstünde. Bizi ayakta tutan da o bence.

E.K: Biz daha 2,5 yıllık bir kooperatifiz. Daha çok yeniyiz tabii ama bu kadara gelmek bile çok önemli.

“Saygı çok önemli… Ben onu yaptım sen onu neden yapmadın derlerse bu iş olmaz.”

Gelecekle ilgili planlarınız neler?

A.B: Daha büyük pazarlara ulaşıp daha çok kadının elinden tutabilmek… Biz kendimiz adına şu ana kadar hiçbir şey istemediğimiz gibi bundan sonra da çok çok benim olsun diye bir düşüncemiz yok. Çünkü kadınlar burada çalışınca evdeki saygınlığımız arttı diyorlar. Mesela kadınlardan çoğu diyor ki ‘ben evde işleniyordum bütün gün. Eşim geldi mi eve hadi bana çay koy diyordu. Ama şimdi sen otur ben senin çayını koyuvereyim diyor’. Şimdi saygınlık kazandıklarını düşünüyorlar. Biz burada püskül falan sarıyoruz. Kimisinin eşi yardım etmek istiyormuş ‘hadi gel ben sana yardım edeyim iplerini ben bağlayıvereyim’ diyormuş.

E.K: Kadınlar burada çalışmaya başladıktan sonra kendilerine daha çok özgüvenleri geldi. Bir de yeniliklere açığız biz. Konuştuğumuz projeler var. Mesela köylere gidip köy yemeklerini böyle hikayeleriyle birlikte tanıtmak istediğimiz bir proje var. Yemekleri fotoğrafladık mesela. Ya da el işleri… Hikayeleri olan broşür tarzında bir şey çıkarma düşüncemiz var. İnternete de koyacağız bunları.

Peki, kooperatifleşmeyi düşünen topluluklara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

E.K: Saygı, sevgi olmalı. Kendileri birlik olsunlar. Evlerinde ne varsa getirsinler öncelikle birleşsinler, yapsınlar. Eşitlik önemli. Biz hepimiz burada eşitiz.

A.B: Saygı çok önemli. Fitne fücur olursa aralarında bu iş olmuyor. Ben onu yaptım sen onu neden yapmadın derlerse bu iş olmaz. Öyle olan arkadaşlarımız vardı aramızda. Baktı kimisi ‘bu iş böyle olmaz’ dedi çekti gitti. Ama şimdi bizi görünce bakıyorum hiç gelmeyen o bayan şimdi gelmeye başlıyor selam vermeye başlıyor. Biz de ast-üst ilişkisi yok. Kim o an uygunsa yapılacak işi yapıyor. Bir de kimseden destek beklemesinler. Kendileri güçlensin, başka yapacak bir şey yok. Geleceğin ne olacağı belli değil. Birisinden bir şey beklemekle olacak bir şey değil.

Kategori(ler): Söyleşiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.