Toplumların sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri ekonomik ve sosyal alanlardaki sermayelerinin büyümesine bağlıdır (Tuncer, 2019). Sosyal sermaye, insan etkileşiminin olumlu ürünü olarak (Kenton, 2022), ortaya çıkan iletişim ağı kaynağıyla toplumsal değerlerin bireyler arasında paylaşılmasına odaklanırken; ekonomik sermaye insanların mali durumlarına, üretimlerine, üretimlerinin sürdürülebilirliğine odaklanmaktadır (Kenton, 2020). Bu nedenle ekonomik ve sosyal alanlardaki sermayenin büyümesi veya dönüşümü toplumsal alanda bireylerin değer-yargılarını, nasıl yaşayacaklarını, nasıl çalışacaklarını doğrudan etkilemektedir.
Günümüzde ekonomik sermayeye dayalı sistem, insanların üretimlerini arttırmasını ve demokratik bir şekilde sürdürülebilir kılmasını modern dünyanın bir rutini olarak kabul ederek, sosyoekonomik gelişmişliğin bir gerekliliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gereklilik içerisinde sosyal sermayenin, sosyal faydanın yer almayışı gözden kaçırılmış bir konu değil, aksine, günümüz toplumunun üzerine düşünülmesi gereken gerçekliktir. Richard Sennett 1998’de yayınladığı Karakter Aşınması kitabında okuyucuya şu soruyu yöneltmiştir:
“Emeğin zaman içinde parçalara ayrıldığı bir rutin içerisinde hayatlarımızı sürdürüyoruz… Rutinin karakterimizi pasifleştirdiğini kabul etsek bile, esnekliğin bizi yaşama daha müdahil kılması nasıl mümkün olacaktır?” (Sennett, 2017, s. 46) |
Toplumsal alanda hareketliliğimizi arttıracak, yaşamlarımızın toplumsal alanın bir parçası olup olmadığı konusundaki tereddütlerimizi azaltacak yeni üretim alanları ve iş modelleri oluşturmak belki bu soruya verebileceğimiz öncelikli bir cevap olabilir. Capital Institute’ün kurucusu John Fullerton, Yenileyici Kapitalizm (2015) makalesinde yeni iş modellerinin sermayeden sosyal hedeflere doğru yöneldiği bir geçiş döneminde olduğumuzu belirtmektedir. Fullerton’a göre, bu geçiş döneminin en çarpıcı yanı, toplumsal alanda üretim yapan bireylerin sosyal ve çevresel faydaya önem veren fikirlere sahip olmalarıdır. Geçiş döneminde olmak bir dezavantaj değil, aksine süreç içerisindeki değişimlerin gözlenmesi bakımından öğreticidir. Çünkü süreç içindeki değişimler bireylerin “yenilikçi” yöntemleri deneyimlemelerini kolaylaştırmaktadır. Bu yöntemler yirminci yüzyılın kapitalizminden ve sosyalizminden farklıdır.
Toplumsal alanda değişimi amaçlayan bireyler var olan sistemi değiştirmeye çalışmaktadır. Sistemi, toplumsal fayda odaklı üretim ile değiştirmeyi amaçlayan bireyler günümüzde sosyal girişimci olarak adlandırılmaktadır (Waddock & Post, 1991, s. 393). Adlandırmanın kökünü oluşturan sosyal girişimcilik literatürü geçiş döneminde ortaya çıkan yeni bir kavramdır. Bununla birlikte, hızla büyüyen sosyal girişimcilik literatürü bilgi edinim kaynaklarında tutarlı bir yapı oluşturmuştur (Mair & Martí, 2006). Kısaca sosyal girişimcilik, bireylerin toplumsal sorunlara bir ürün ile çözüm bulmasıdır.
Günümüzde, geleneksel işlerin yeniden yapılandırılıp insanlığa ve çevreye faydalı pratikler haline getirilmesi konusundaki istek artmaktadır. Toplumsal alandaki sosyal ve çevresel sorunlara yönelik çözümlerin pratik bir şekilde gündelik yaşantımıza yansıtması, sermayeye dayalı ekonomik düzenin değişiminin en önemli göstergesidir. Geleneksel işlerdeki paradigma değişimi ekonomik ve sosyal yaşamdaki hareketliliğe işaret etmektedir. Bu paradigma değişimi yirmi birinci yüzyılda geleneksel işlerden farklılaşan veya geleneksel işleri dönüştüren yeni sosyal girişimlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır.
Değişim sonucu ortaya çıkan pek çok sosyal girişimin kökleri sosyal ekonomiyle bağdaşan toplumsal fayda sağlayan ortak üretim kültürüne dayanmaktadır. Toplumsal değişim ve süreç içinde yaşanan hareketlilik, sosyal girişimcilerin hacmi küçük işler yaparak, sosyal ve çevresel hedefler ile toplumsal alanda var olmasının önünü açmaktadır. Sosyal girişimleri sosyal fayda güden iktisadi işletme örnekleri olarak ele alabiliriz. eleneksel işlerden farklı amaç ve yöntemlerle yeni iş modellerinin oluşması çağımız için umut vericidir. Çünkü insanlar, insanı merkezi alan ekolojik, sosyal fayda güden iş modellerine yönelmektedir.
Uzun bir giriş yaptıktan sonra bu yazıda sosyal girişimlerin temel dinamiklerini başlıkta yer alan “motivasyon, sosyal fayda ve sermaye” üzerinden anlatmaya çalışacağım. Hukukçu veya akademisyen olmadığım için kesin ifadelerden kaçınıp, kalkınma alanında çalışan ve bu kavramların gündelik hayata, bireye etkisi üzerinden düşünen biri olarak düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.
Motivasyon
Geleneksel iş modelleri, tıpkı sosyal yapıların toplumsal alanda meydana gelen gelişmelerle değiştiği gibi süreç içerisinde dönüşüme uğrar. Geleneksel iş modellerinin dönüşümü, insanların modern sistem içerisinde sistemin bir parçası olduklarını hissettirecek motivasyon arayışlarıyla başlar. Emeğiyle toplumsal alanın bir parçası olma ve üretimleriyle topluma katkı sunma motivasyonuna sahip bireyler toplumsal alanda dönüşümü kolaylaştırırlar. Sosyal girişimler, insan emeğinin toplumsal alanda parçalara ayrılmadan işlerlik kazanmasını kolaylaştıran toplumsal sorunları, üretim ile çözme motivasyonuyla harekete geçerler. Yani, motivasyon bir sosyal girişimin temelidir.
Sosyal girişim olarak adlandırılan yeni iş modeli, yirmi birinci yüzyılın teknolojisi ile yirminci yüzyılın dinamiklerinden farklı olarak yeniden belirginleşen ortak çalışmaya dayalı metotları birleştirerek, insanların bireysel motivasyonlarıyla toplumsal alandaki sorunları çözmek amacıyla üretim yapmalarını sağlamaktadır. Toplumsal alanda bireysel motivasyona dayalı hareketlilik sosyal yapıların yeniden işlemesini kolaylaştırmaktadır.
Motivasyonun toplumsal alanda emekle var olup dönüşümü gerçekleştirmenin temeli olduğundan bahsettik. Peki bu temeli nasıl sağlamlaştırabiliriz? Bu noktada, sosyal girişimlerin tanımlanmasını kolaylaştıran “sosyal fayda”, temeli sağlamlaştıran kavramımız olmaktadır.
Sosyal Fayda
Sosyal girişimler sosyal sorunları ürünler aracılığıyla çözmeye odaklanırlar. Bu nedenle sosyal ve ekonomik alanın önemli bir parçası olarak görülmektedirler. Toplumsal fayda sağlama motivasyonu, sosyal girişimlerin sosyal ve ticari faaliyetinin sebebidir. Aynı zamanda toplumsal fayda motivasyonu ortak üretimin bir parçasıdır. Bu nedenle toplumsal fayda güden iktisadi işletmeler sosyal yapı içerisinde madde-değer ilişkisini sorgular. Aslında sosyal girişimler tam da bu sorgulamanın sonucunda ortaya çıkar.
“İnsanlar uzun süreli insani ilişkilerin ve kalıcı hedeflerin yokluğunu hissediyor.” (Sennett, 2017, s.104) |
Toplumsal alandaki sosyal yapılar içerisinde emeğinin parçalandığını ve kendisinin yapı dışında kaldığını gözlemleyen insan, Sennett’in ifade ettiği gibi mevcut üretimindeki hedeflerin neler olduğunu bilememektedir. Bu da toplumsal alandaki sosyal yapıların hedef sonuç bağlarının zayıflamasına sebebiyet verir. Peki toplumsal alanda sosyal girişimler bu bağı nasıl güçlendirir? Toplumsal alanda değişim sürecine yön veren sosyal girişimler, süreç içinde oluşan problemlere yönelik sosyal ve çevresel çözüm mottosuyla toplumsal alanda bağ inşa edilmesini kolaylaştırmaktadırlar.
Sosyal girişimciler, sosyal fayda hedefiyle toplumsal alana üretimleriyle değer katarken, gündelik yaşantılarıyla kamusal alanı bağdaştırmaktadırlar. Geleneksel işlerin sosyal fayda ile birleşmesi sosyal girişimcilerin pek çok alanda hizmet vermesini kolaylaştırmaktadır. Örneğin; sosyal girişimci Réjane Woodroffe, sosyal değişimi topluma aktarmak için 2004 yılında Güney Afrika’da “Bulungula Incubator” adında bir sosyal girişim kurmuş; bu girişiminde sosyal fayda aracılığıyla sosyal girişim ile geleneksel işi birleştirmiştir. Güney Afrika’da etnisiteye dayalı eşitsizliğin işgücüne katılımında bir sorun olduğunu spit eden Woodroffe, Bulungula Incubator sosyal girişimi ile toplumsal alanda bütünleşmeyi arttırarak etnisiteye dayalı yoksulluğu kalıcı bir şekilde sona erdirmeyi değer önerisi olarak sunmuştur. Bulungula, inşa ettiği yaşam köylerinde yürüttüğü projelerle (eğitimler, mentorlar) faydalanıcıların kendi yaşam alanlarında kendi girişimlerini kurmalarını sağlamaktadır. Ayrıca marangozluk gibi geleneksel bir işi geliştirerek agroturizmi hedeflemektedir. Bölgenin dokusuna uygun tatil köyleri inşa ederek bu bölgede yaşayanlara istihdam kaynağı oluşturmaktadır.
Woodroffe’un kurduğu sosyal girişimin en önemli toplumsal etkisi ise yoksulların ve çoğunlukla toplumsal alandan dışlanan kesimlerin geçim kaynaklarına erişimini arttırarak toplum ile bütünleştirmesidir. Bu, emeğin gündelik yaşantıdaki karşılığıdır. “Bulungula Incubator” sürdürebilirliğin en önemli elementi olan “ben” yerine “biz” yaklaşımı ile toplumsal gerçeklikten ayrıksı olmadan çalışmalarına devam etmektedir. Verdiğimiz bu örnekte olduğu gibi dünyadaki ve Türkiye’deki pek çok sosyal girişim toplumun tamamının sorumluluk sahibi olduğu konularda, bireylerin toplumun bir parçası olarak sorumluluk almalarının ve etki yaratmalarının mümkün olduğunu bize göstermektedir.
Sosyal fayda, sosyal girişimin kuruluş motivasyonun toplumsal alana yayılmasına yardımcı olmaktadır. Sosyal fayda yaratarak grupların, bireylerin ekonomik ve sosyal yönden güçlendirilmesi, geçim kaynaklarına erişimlerinin artması sosyal girişimin sürdürülebilir olmasını da sağlar. Peki, sosyal girişimde sermaye nerede konumlanır?
Sermaye
“Bizler kâr için değil, sosyal sermayeye dayalı yeni ekonomi düzende toplumsal alanda karşılığı olan bir değer ortaya çıkartmak istiyoruz.” (Abraham, 2017; Moconomy, 2022) |
Sosyal girişimleri ticari girişimlerden ayıran en önemli nokta toplumsal umudu yeniden inşa etmeleridir. Sosyal girişimler doğrudan sosyal faydayı amaçladıkları için, kâr amacı güden özel firmalarla karşılaştırıldığında, güven ve itibarın esas olduğu sektörlerde rekabet avantajına sahiptirler. Kamu kurumlarına kıyasla, daha düşük işçilik maliyetleri ile daha esnek ve daha etkilidirler (Uygur, 2019). Sosyal girişimler genellikle hem özel hem de kamu kuruluşlarına benzer alanlarda çalışırlar. Kamu kurumları ve özel firmalar için ortak veya ikame olarak çok etkili olmaktadırlar (Popowska & Łuński, 2016). Hem kamu kuruluşlarının hem de özel işletmelerin sosyal ve ekonomik alandaki eksiklerini telafi ederek; genellikle sağlık, kültür, sosyal hizmetler veya eğitim alanlarında faaliyet göstermektedirler. Sosyal inovasyonu içeren sosyal girişimler, sosyal faydalarını güçlendirerek ve genişleterek yeni sosyal hedeflere ulaşmak için kârlarını yeniden yatırıma dönüştürürler.
Sosyal fayda hedefini belirlerken ortaya konan madde-değer ilişkisi sosyal girişimlerin sosyal amaçlarına ilişkin yatırımlarında girdi olarak yer almaktadır. Örneğin; Bebemoss, bir annenin çocuğuna temiz oyuncak üretmek istemesi ile başlamış bir sosyal girişimdir. Kurucusu olan Izabela Szeliga Erşahin, geleneksel el işlerinden biri olan örgüyü modern tekniklerle işleyerek bebekler için güvenli oyuncak üretmeye başlamıştır. Gerçekte, hedefinde oyuncak satarak para kazanmanın olmadığını sosyal girişimin çıkış hikâyesinden öğrenmekteyiz. Madde-değer ilişkisini, geleneksel işlerden farklı olarak ürün ve satış yerine, motor becerilerinin gelişiminde oyuncağın bir çocuk için ne kadar öğretici olduğunu vurgulayan güvenli oyuncak üzerine kurgulamıştır. Güvenli oyuncak mottosuyla elde ettiği geliri, yeniden güvenli oyuncaklar üretebilmek amacıyla mülteci kadınların bu alanda iş edinmesine yatırmış ve onlarla ekibini büyütmüştür. Sermayeyi insan kaynağı yatırımına dönüştürerek hem işini büyütmüş hem de toplumsal alanda yer alamayan kadınların ekonomik ve sosyal yönden güçlenmesinin önünü açmıştır. Bir sosyal girişimde sermaye, geleneksel işlerdeki gibi ham ürün almanın dışında, insan kaynağı oluşturmayı ve üretimde farklı gruplardan insanların daha fazla yer almasını sağlayarak bu kişilerin toplumsal alanda var olmalarını desteklemektedir.
Motivasyon, sosyal fayda ve sermaye ile birlikte oluşan sosyal girişim yeni ekonomi düzeninde sosyal ve ekonomik alanın bir arada değerlendirildiği değerler bütünü üzerinde yer almaktadır. Çünkü toplumsal alanda emekleriyle var olabilmek, hayatlarına anlam katabilmek için insanların üretmeye, üretim yoluyla yenilenmeye, sosyal ve ekonomik yönden güçlenmeye ihtiyacı vardır.
Sosyal girişimcilik, pek çok farklı tanıma sahip, büyüyen bir sektör olarak nitelendirilmektedir. Özellikle milenyum sonrasında popüler bir kavram haline gelmesi, kavramın net, genel kabul görecek bir şekilde tanımlanmasını güçleştirmektedir. Ancak sosyal girişimcilik sadece yeni bir kavram değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal alanlardaki fırsatların değerlendirildiği geleneksel iş modellerinden ayrışan yeni bir iş modelidir. Bununla birlikte sosyal ve ekonomik sermayeye bağlı toplumsal alanı ilgilendiren sosyoekonomik gelişmişliğin alternatif göstergesi olabilir.
Kaynakça
Abraham, L. (2017, September 18). The story of a thriving urban farm in one of Canada’s poorest neighbourhoods. CTV News. Erişim
European Commission (2019) Social enterprises and their ecosystems in Europe. Country fiche: Turkey. Authors: Duygu Uygur and Barbara Franchini. Luxembourg: Publications Office of the European Union. Erişim
Fullerton, J. (2015). Regenerative capitalism: how universal principles and patterns will shape our new economy. Capital Institute. Erişim
Kenton, W. (2020, November 25). What is economic capital? How to calculate and example. Erişim
Kenton, W. (2022, November 27). What is social capital? Definition, types and examples. Erişim
Mair, J. & Martí, I. (2006). Social entrepreneurship research: A source of explanation, prediction, and delight. Journal of World Business, 41(1), 36–44. Erişim
Moconomy. (2022, November 13). A new economy: Social Enterprise [Video]. Erişim
Popowska, M. & Łuński, M. (2014). Third sector characteristics and importance. Przedsiębiorstwo We współczesnej Gospodarce – Teoria I Praktyka, 3, 31–41. Erişim
Sennett, R. (2017). Karakter aşınması: Yeni kapitalizmde işin kişilik üzerindeki etkileri. (B. Yıldırım, Çeviri). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Tuncer, G. (2019). Türkiye’de Soyo-Ekonomik Gelişmişliğin Mekansal Eşitsizliği. Ekonomi Maliye İşletme Dergisi, 69-80. Erişim
Waddock, S. A., & Post, J. E. (1991). Social Entrepreneurs and Catalytic Change. Public Administration Review, 51(5), 393–401. Erişim
Not: Öne çıkan görsel, vectorjuice — Freepick