Zenginler, lüks tüketimleri ile inanılmaz miktarda enerjiyi ve kaynağı israf ediyorlar. Ancak bu israfa, gücün ve zenginliğin bir göstergesi olarak bakılıyor. Anlaşılan Veblen’in Aylak Sınıfın Teorisi’nde anlattığı gösterişçi tüketim bugün de işbaşında.
Kaynakları, kendi refahı veya geleceği hakkında endişelenmeden israf etme yeteneği, her zaman zenginlik ve gücün bir göstergesi olmuştur.
Thorstein Veblen “gösterişçi tüketim” ifadesini, 1899’da yazdığı ünlü eseri Aylak SınıfınTeorisi’nde türetti. Söz edilen, elbette, zenginlerin diğer vatandaşların ilgisini, övgüsünü ve saygısını kazanmak için gösterişçi olduklarıdır. Veblen, varlıklı insanların genellikle etraflarında ya az iş yapan ya da hiçbir iş yapmayan bir grup görevli bulundurarak güçlerini gösterdiklerini açıkladı. Bunu “temsili aylaklık” olarak adlandırdı. Bir günde sadece 24 saat olduğundan, bir kişi, ne kadar zengin ve güçlü olursa olsun ancak belli miktar boş zamanın tadını çıkarabilir. Bir bireyin aşırı zenginliğinin mümkün kıldığı temsili aylaklık, o kişinin önemli olduğunun belirgin bir işaretidir.
Ticari işletmelerin sonu gelmez gibi görünen atık azaltma ve tasarruf etme çabası buna zıt görünebilir. Fakat bu çabanın amacı yalnızca, Veblen’in toplumun güçlü elitlerini kastetmek için kullandığı aylak sınıfa daha çok zenginlik üretmektir.
Fakat toplum tarafından, israfa, en azından dolaylı olarak, geniş çapta değer verilir. Giderek daha az insan Birleşik Devletlerdeki otoyollardaki hız sınırının süper otoyollarda bile saatte 55 mil (88 kilometre) olduğunu hatırlıyor. Sınırın çoğu arabanın en yüksek hızından bu kadar aşağıda olmasının sebebi yakıt tasarrufuydu. Bugün, tabii ki, hız sınırı pek çok otoyol için geçmişte kaldı. Hıza tapmamızın aynı zamanda israfa tapmamız anlamına geldiği ortaya çıktı. Ulaşımda verimlilik yerine hızı seçtiğimiz her noktada, israfı seçmiş oluyoruz.
Bir zamanlar yakıcı yaz günlerinde sinemaya gitmek aynı zamanda bir serinleme yoluydu çünkü çok az kamu binasının ve ondan daha da az sayıda evin kliması vardı. Şimdi, sıcak yaz günlerinin çok daha az olduğu yerlerde, evinde kliması olmayan herkesin anormal veya fakir olduğu düşünülüyor. Bu gibi durumlarda asgari bir sosyal statüyü korumak, klima ile enerji israf edebilme imkânını gerektiriyor.
Tabii ki, artık mühürlü pencereli sayısız bina inşa ettiğimiz için pek çok otelin, ofisin ve yüksek konutun açılabilen pencereleri yok. Tüm binanın ve size ait kısmının iklimini dışardaki hava durumuna bakmadan “kontrol edebiliyorken” kimin açılabilen pencerelere ihtiyacı var ki?
Endüstriyel gıda sistemimiz tabiatı gereği savurgan bir iş. Birleşik Devletlerde bu sistem üretilen her bir kalori gıda başına 10 ila 14 kalori fosil yakıt harcıyor. ABD Gıda ve İlaç Dairesi, Birleşik Devletlerdeki tüm gıdanın yüzde 30 ila 40’ının ziyan olduğunu tahmin ediyor; ya tüketilmeden önce bozulduğu ya da kalitesi alıcının kriterlerine uymadığı için çoğu çöp sahalarına gidiyor. Ürünlerin ciddi bir kısmı, hâlâ taze ve besleyici olmasına rağmen mükemmel görünmediği için marketlerin raflarına ulaşamadan atılıyor. Endüstriyel tarımın, ticari elektroniklerin ışıl ışıl yüzeyleri kadar kusursuz ürünler sağlayabileceğini varsayarak biyolojide kusursuzluğa tapıyoruz.
Havayolu seyahati artık demokratik, bu nedenle sadece küçük bir grup varlıklı iş insanının ve “jet sosyete” olarak anılan dinlence yolcularının seyahat ettikleri zamanlardaki prestiji yok. Bu küçük grup sahip oldukları veya kiraladıkları özel jetlere terfi etti. Ayrıca, özel jetlerden daha büyük bir statü sembolü yok ve pratikte hiçbir statü sembolü özel jetlerden daha savurgan değil. Ve pek çok kişi böyle verimsiz (müsrif) bir araçla gezenlere tapıyor.
Lüks arabalar ve yatlar gibi diğer araçlar yüksek statüyü ve tabii ki hatırı sayılır bir israfı işaret ediyor.
Zengin mahallelerini sanal ve yüz yüze olarak gezdiren turların sayısı az değil. Ve zenginlerin hayatlarına odaklanan sayısız televizyon ve çevrimiçi yayın programı var. İçinde sadece birkaç kişinin yaşadığı devasa evler son derece savurgandır. Fakat zaten, amaçları da bu. O kadar alan, ısı, ışık, klima ve diğer kaynakları düşünmeden israf edebilen insanlar gerçekten de zengin ve güçlü olmalılar.
Devam edebilirim ama ana fikri anladınız. Zengin ve güçlü olanlara tapınma, insan toplumlarının daimi bir özelliği. Günümüzde farklı olan ise, enerjiye ve fiziksel kaynaklara benzeri görülmemiş ölçüde erişebilmemiz yüzünden, bu zenginlik ve güçle birlikte giden israfın ölçeğidir.
Not 1: Kurt Cobb’un 11 Eylül 2022 tarihinde Resilience internet sitesinde yayımlanan yazısından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Yazı ilk kez Resource Insights’ta yayımlanmıştır. Erişim
Not 2: “When dreams are like birds, then they fly away” A child standing in the middle of the garbage (2020). Photo by Shameem ul islam. Via Wikimedia Commons.