2050 net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmek için toplam elektrik üretiminde rüzgâr ve güneş enerjisinin payı ne olmalı sorusu farklı senaryolar altında araştırılmaktadır.

Neredeyse tüm senaryolar küresel toplam elektrik enerjisi üretiminde rüzgâr ve güneş enerjisisinin mevcut kullanımlarının çok üstünde kullanılması gerektiğini göstermektedir. Örneğin IPCC senaryolarında, 2050 yılında toplam elektrik üretiminde rüzgâr ve güneş enerjisinin payı %15 ile %80 arasında değişmekte olup, medyan değer %50’dir (IPCC, 2021). Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Net Sıfır Emisyon (NSE) senaryosunda ise toplam elektrik üretiminde rüzgâr ve güneş enerjisi kullanımının 2050’de %70’e ulaşacağı belirtilmektedir (IEA, 2021).

Bu senaryolarda küresel toplam enerji tüketiminde petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil kaynakların payının mevcut kullanım oranlarının çok altına düşeceği belirtilmektedir.

Enerji Kaynak Kullanımları

Öte yandan mevcut duruma 2020 yılında küresel CO2 emisyonlarındaki en yüksek paya sahip ilk üç ülke (Çin %30,7, ABD %13,8 ve Hindistan %7,1) bazında baktığımızda; 2000-2020 döneminde Çin ve Hindistan’ın CO2 emisyonlarındaki artış trendinin çok yüksek ve ABD’deki düşüş eğiliminin düşük seviyelerde olduğunu görüyoruz (Bp, 2021).

Bu nedenle ilgili senaryoların gerçekleşme olasılıkları gelecekte bu üç ülkenin (özellikle Çin’in) enerji üretim ve tüketimindeki davranışlarına bağlı olacaktır. İlgili ülkelerin 2000 ve 2020 yıllarında enerji tüketimlerindeki kaynak kullanım oranları Tablo 1’de sunulmuştur.

Fosil Kaynaklar: Toplam fosil kaynak kullanımının yirmi yıllık dönemdeki değişimi ilerisi için ümit verici değildir. Fosil kaynakların payı Çin’de 10 puan (%94,3’ten %84,3’e), ABD’de 6,2 puan ( %87,9’den %81,7’ye) ve Hindistan’da 3,1 puan ( %92,8’den %89,7’ye) düşmüştür.

Hidrolik ve Nükleer: Fosil kaynaklara göre karbondioksit emisyonu düşük olan hidrolik ve nükleer kaynakların kullanımı birlikte ele alındığında; Çin’deki artışa (2000 yılı %5,6 2020 yılı %10,3) karşılık, ABD’de bu kaynakların kullanımının neredeyse sabit kaldığı (2000 yılı %11,2 2020 yılı %11,3), Hindistan’da ise düştüğü (2000 yılı %6,9 2020 yılı %5,8) görülmektedir.

Rüzgâr ve Güneş: 2000-2020 karşılaştırmasında rüzgâr ve güneş kaynaklarının kullanım payı her üç ülkede artmıştır: Çin (2000 yılı %0,01, 2020 yılı %4,44), ABD (2000 yılı %0,07, 2020 yılı %4,81)  ve Hindistan (2000 yılı %0,12, 2020 yılı %3,31). Rüzgâr ve güneş enerjisi kullanımındaki artış olumlu olsa da emisyonların azaltılması bakımından asla yeterli değildir.

Tablo 1. Enerji tüketimlerindeki kaynak kullanım oranları (%)

Çin

ABD

Hindistan

Kaynak 2000 2020 2000 2020 2000 2020
Petrol 22,57 19,59 40,32 37,06 34,51 28,21
Doğal gaz 2,09 8,18 23,78 34,12 6,83 6,71
Kömür 69,63 56,6 23,79 10,48 51,48 54,83
Nükleer 0,39 2,24 8,34 8,41 1,18 1,24
Hidrolik 5,24 8,07 2,87 2,92 5,76 4,54
Güneş 0,00 1,59 0,01 1,36 0,00 1,63
Rüzgâr 0,01 2,85 0,06 3,45 0,12 1,68

Değerlendirme

2000-2020 yılları arasında fosil kaynak (petrol, doğal gaz, kömür) tüketimlerine bakıldığında sadece ABD’nin kömür tüketimi azalma eğilimindedir. Çin ve Hindistan’da fosil kaynak tüketimi artış eğilimindedir. Diğer taraftan fosil kaynakların alternatifi enerji kaynak tüketimindeki artış trendleri 2050 yılı sıfır emisyon hedeflerinden uzak gözükmektedir.

Gerek IPCC gerek IEA 2050 yılı net sıfır emisyon öngörülerinde, küresel enerji tüketiminde fosil kaynak kullanımının sonlanacağı bunların yerini özellikle rüzgârın ve güneşin alacağı belirtiliyor. Yine aynı öngörülerde, dünyanın 2050’de net sıfır emisyona ulaşması için gerekli azaltım yatırımlarının %40’ının kendini ödeyen yatırımlar olarak öne çıktığı belirtiliyor. Ayrıca, sıfır emisyon hedeflerinin başarılması rüzgâr türbinleri, güneş panelleri, bataryalar gibi alanlarda 2050’ye kadar 1 trilyon dolarlık bir piyasa oluşturabileceği öngörüsüne yer veriliyor.

Küresel ölçekte 2050 net sıfır emisyonlarının gerçekleşebilmesi aşağıda verilen temel başlıklardaki gelişmelere bağlı olacaktır:

  • Küresel enerji tüketimde, rüzgâr ve güneş enerjisi kullanım oranlarının kaynak değişimini sağlayabilecek seviyelere ulaşması, söz konusu enerji kaynaklarındaki teknolojik gelişmeler ile yakından ilişkilidir.
  • Bu süreçte yukarıda analizi yapılan ülkelerin enerji tüketim profilleri diğer bir ifade ile enerji tüketimlerindeki artış karşısında 2050 hedeflerinin gerçekçiliği kuşkulu hale gelmektedir. Bu ülkeler (özellikle Çin), küresel ölçekte net sıfır emisyon hedeflerinin gerçekleşebilmesi için çok önemli konumdadırlar.
  • İklim krizi aynı zamanda bir kolektif eylem sorunudur. Ülkeler rekabet avantajını kaybetme, sermaye kaçışı yaşama veya uluslararası izolasyonla karşı karşıya kalma korkusuyla tek başlarına hareket etmekten kaçınabilirler. Bu “ilk hareket eden” sorunu, yüksek gelirli ülkelerin gerçek çözüme yönelik işbirliği yapıp yapamayacakları ve ayrıca bu işbirliğini hangi koşullar altında yapabilecekleri sorularını gündeme getiriyor. Gelişmiş ülkeler ekonomik büyüme paradigmasından vazgeçmedikleri sürece 2050 net sıfır emisyonlarına ulaşmak mümkün olmayacaktır.

Not: Öne çıkan görsel, CoffeePixabay

Kategori(ler): Akademik

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir