Peter Kalmus, NASA’nın Jet Propulsion Lab’inde çalışan bir iklim bilimci. Fizik alanındaki lisans eğitimini Harvard’da tamamlayan Kalmus, doktora derecesini Colombia Üniversitesi’nden almış. Being the Change: Live Well and Spark a Climate Revolution başlıklı ödüllü kitabında, bizi mutlu etmeyen tüketimci bir yaşam tarzından uzaklaşmak için gerçek yaşam çözümleri sunuyor. Küresel ısınmanın çözümünün ne olabileceği konusundaki yanıtı oldukça kısa ve net: Fosil yakıtlardan tamamen vazgeçmek. Bu nedenle, “2050’ye kadar net sıfır” hedefinin ölümcül bir eteleme olduğunu savunuyor.
Net sıfır’a takılıp kalmak, birinin karbondioksiti düşürecek çılgın bir teknolojiye yatırım yapması ihtimaline para yatırmak, yani Dünyanın geleceği üstüne kumar oynamak anlamına gelir.
Dünyanın büyük çoğunluğu, fiili olarak, “2050’ye kadar net sıfır”ı iklim hedefi olarak kabul etmiş olsa da bu ifadede gözden kaçan iki ölümcül kusur var. Biri “net sıfır”. Diğeri ise “2050’ye kadar”.
Bu iki kusur statükoyu korumak isteyen büyük petrol şirketleri ve siyasetçilere bir sığınak sağlıyor. Beraberce, eylemsizliğin ölümcül zaman aşımını ve iklimin ve ekolojinin felaket derecesindeki geri çevrilemez çöküşünü hazırlıyorlar.
Öncelikle “2050’ye kadar” ifadesini ele alalım. Bu son tarih rahatlık verecek kadar uzakta olduğundan iklim çözümlerini ertelemeye teşvik ediyor. Kim 2050’ye kadar süresi olan bir şey için acele eder ki? Bu da dünyanın seçilmiş liderlerinin işine geliyor. Onların ilgisi, yaşanabilir bir gezegene ihtiyacı olan herkesin aksine, genellikle üç ila beş yıl arasında değişen bir dönem ile sınırlıdır.
2050’ye kadar net sıfıra ulaşma yolları – yani 2050’de ormanlar gibi doğal olanaklarla veya varsayımsal karbon yakalama teknolojileriyle ortadan kaldırılan karbondioksit ile tüm karbon emisyonlarının dengelenmesi – küresel ısınmanın yaklaşık %50 olasılıkla 1,5 derecenin altında kalacağı senaryosu ile tasarlandı. Ama artık şu anki 1,1 derecelik ısınmanın “güvenli” bir düzey olmadığı anlaşılmış durumda. İklim felaketleri iklim bilimcilerini hayrete düşüren bir sıklık ve şiddetle gerçekleşiyor. İklim modellerinin yazları gelen sıcak dalgalarının ve sellerin şiddetini tahmin etmede başarısız olmuş olmaları ciddi sonuçların öngörülenden daha erken geleceğinin habercisi. Madagaskar ilk iklimsel kıtlığının eşiğinde ve geniş çapta hasat kayıplarıyla iklim savaşları gibi gelişmelerin 1,5 dereceye bile varmadan ortaya çıkmasına artık olası gözle bakılmalı.
Bu arada, “net sıfır” toplumumuzun teknoloji fetişinden doğan hayali düşünceleri temsil eden bir ifade. Yalnızca varsayımsal karbon tutmanın yeterince var olduğunu varsayarak herhangi bir iklim hedefini karşılayacak bir plan yapabilirsiniz; hatta bir yandan fosil yakıt endüstrisinin büyümesine izin bile verebilirsiniz. Tekrar ağaçlandırma ve koruyucu tarım gibi faydalı olabilecek negatif emisyon stratejileri olsa da bunların karbon yakalama potansiyelleri, fosil yakıtların kümülatif karbon emisyonlarına kıyasla zayıf kalıyor ve dahası, etkileri kalıcı bile olmayabilir. Siyasetçiler birinin karbondioksiti büyük ölçüde düşürecek çılgın bir proje yaratma ihtimaline para yatırıyorlar, yani Dünyadaki yaşamın geleceği üstüne kumar oynuyorlar.
Dünyanın en büyük doğrudan hava yakalama tesisi bu ay İzlanda’da açıldı; eğer çalışırsa, insanlığın şu anki emisyonlarının on milyonda birini hapsedecek ve maliyeti yüzünden henüz ölçeği büyütülemiyor. Günümüzün gençlerinin sırtına hiç sıkılmadan en sonunda tamamen imkânsız olduğu ortaya çıkabilecek hayati bir ödev yüklemek ve bunu giderek kötüleşip finans, sigorta, altyapı, su, gıda, sağlık ve siyasi sistemlerimizi altüst edecek olan sıcak dalgalarının, yangınların, fırtınaların ve sellerin ortasında bir şekilde başarmalarını beklemek; büsbütün ahlaksızlıktır.
Fosil yakıt yöneticilerinin desteklemesi ve iklim süper kötüsü Rupert Murdoch’un sahibi olduğu yayın organı News Corps Australia aracılığıyla bunu benimsemesi “2050’ye kadar net sıfır” hakkında bilmemiz gereken her şeyi anlatıyor.
O zaman geriye ne kalıyor? Dünyanın hızla kontrolden çıkan yıkımına karşı koymak, fosil yakıtları azaltıp nihayetinde tamamen terk etmeyi gerektirecek. Medeniyetin çöküş olasılığını azaltmak için toplum, acil durum haline geçmeli.
Toplumun bu değişime ne zaman başladığını söylemek kolay olacak: Liderler, fosil yakıt sübvansiyonlarını sona erdirmek ve tüm yeni petrol ve doğalgaz altyapısını yasaklamak gibi büyük petrol şirketlerinin gerçekten canını yakacak uygulamalara başlayacaklar.
Ondan sonra hızlı emisyon düşüşü başlayabilir. Bana kalırsa küresel sıfır emisyon hedefi için en son tarih 2035 olarak belirlenmeli; yüksek emisyonlu ülkelerin daha çabuk davranmak ve düşük emisyonlu ülkelere geçişte yardım sağlamak gibi bir ahlaki sorumlulukları var. En önemlisi, herhangi bir sıfır emisyon hedefi, yıldan yıla istikrarlı bir şekilde bu hedefe yaklaşan yıllık azaltım taahhüdü ve bu yıllık hedeflere ulaşmak için hükümetin her katında bağlayıcı planlar ile birlikte ele alınmalıdır. Eğer bu aşırı görünüyorsa iklim çöküşünün henüz başladığını ve hasarın geri döndürülemez olacağını aklınızdan çıkarmayın.
Negatif emisyon stratejileri iklim planlamasının dışında tutulmalı. Başka bir deyişle “net sıfır”daki “net”i unutun. Yoksa, fosil yakıt endüstrisinin arkasına sığındığı oyalamayı ve gecikmeyi sağlamaya devam edecekler. Asla büyük ölçekte var olamayacak teknolojilere güvenip gezegenimiz üzerine kumar oynamak aptallıktan da öte bir şey olur.
Fosil yakıt yöneticilerinin yalanları yüzünden eylemsizlikle geçen on yılların ardından şimdi ihtiyaç duyulan çabanın hızı ve boyutu akıl alır gibi değil. Yavaş yavaş küçük değişiklikler yapmak artık bir çözüm değil. Büyümenin vakti geldi de geçiyor; bu işten hayatlarımızı etkileyecek büyük değişiklikler olmadan kurtulabileceğimize dair hayallerimizi bırakmalıyız. Şu anda radikal görünen politikalar, mesela fosil yakıt endüstrisini ulusallaştırmak veya petrol ve doğalgazı karneye bağlamak, her yeni iklim felaketiyle daha normal gelecek. İklim acil durum hali, kişisel fedakârlık, özellikle kirliliğin çoğunu yaratan zenginlerin fedakârlığını gerektirecek. Ama medeniyetin çöküşü bundan tasavvur edilemeyecek ölçüde daha kötü olurdu.
Bir iklim bilimci olarak ufukta gördüklerimden dehşete düşmüş durumdayım. Dünya liderlerinin hayal kurmayı bırakıp aynı dehşeti hissetmesini istiyorum. Ancak o zaman fosil yakıtları terk edebilirler.
Bu hikâye iklim haberciliğini destekleyen haber kuruluşlarının küresel bir işbirliği olan Covering Climate Now’ın bir parçası olarak yayımlanmıştır.
Not 1: Peter Kalmus’un The Guardian’da 10 Eylül 2021 tarihinde yayımlanan “Forget plans to lower emissions by 2050 – this is deadly procrastination” başlıklı yazısından Barış Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim
Not 2: Öne çıkan görsel, CHUTTERSNAP — Unsplash