Ortaca El Ele Kooperatifi araştırma ve bilgiye dayalı üretim yapıyor; taze meyvelerin ve sebzelerin zayi olmaması için onları yenilikçi, katma değerli gıda ürünlerine dönüştürüyor. Bunu yaparken yörenin ürünlerine öncelik tanıyor ve sıfır atık ilkesi doğrultusunda çalışıyor. Pek çok ürünü üretebilen kooperatifin en özel ürünü ise dondurma. Meyvelerden, meyvelerin çiçeklerinden, filizlerinden, bazı çeşitlerini ilk kez duyduğumuz müthiş lezzetli dondurmalar üretiyorlar. Kooperatifin kurucusu Nazan Korkmaz kooperatifin üç yıllık hikâyesini anlattı.
Bulunduğumuz yerin, zenginliğimizin farkında olmamız gerekiyor. Bunun da yolunun geçtiği yerlerden birisi kooperatifler
Nazan Hocam sizi tanıyabilir miyiz?
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Ortaca Meslek Yüksekokulu Bahçe Tarımı Programında Doktor Öğretim Üyesiyim. Uzmanlık alanım meyvecilik.
Kooperatif fikri üç ayak üzerine oturdu: Meyveler, öğrenciler-gençler ve kadınlar
Kooperatifçilik ile ilgilenmeye nasıl başladınız?
Bölgemiz limon ve nar bölgesi. Doktoradan sonra yurt dışında katıldığım kongrelerde meyvelere verilen değeri gördüm. Örneğin nar Çin’de yaşamın her alanına girmişken bizde ancak tüccar gelip alırsa toplanıyor. Meyvelerimiz daha kaliteli olmasına rağmen kıymet verilmediğini gördüğünüzde yaptığınızın yeterli olmadığını düşünüyorsunuz. Evet, teorik olarak anlatıyoruz, yetiştiriciliği gösteriyoruz ama dünyadaki uygulamalar ile karşılaştırma olanağı bulduğunuzda gözünüz açılıyor; daha farklı şeyler yapma ihtiyacı hissediyorsunuz.
Öğrenci özel alanlara ilgi duyabiliyorsa kooperatifçilik de gösterilebilmeli, bu alan boş kalmamalı
Benim önceliğim meyveler oldu, öğrenciler oldu. Gençlere bir şeyler sunmanız, mesleği sevdirmeniz, onları tarımın içerisine dahil edebilmeniz gerekiyor. Sadece cevizi düşünebilen, cevizle gelecek planlayan öğrenci de gelebiliyor; sadece solucan gübresine odaklanan öğrenci de gelebiliyor; sadece meyve aşılamada çalışmak isteyen öğrenci de gelebiliyor. Öğrenci özel alanlara ilgi duyabiliyorsa kooperatifçilik de gösterilebilmeli, bu alan boş kalmamalı. Öğrencilerimizin ümitvar bakabilmelerinin bir yolunun da kooperatif olabileceğini düşündüm. Bir de kadın emeği var; kadın eli her şeyin güzelini üretiyor. Kısaca, kooperatif fikri üç ayak üzerine oturdu: Meyveler, öğrenciler-gençler ve kadınlar.
Meyve üretiminde 5. sıradayız ama tüketimle ilgili sıkıntılarımız var
Ortaca El Ele Kooperatifinin hikâyesi ne zaman ve nasıl başladı?
Başlangıç noktamız meyve oldu. Meyve üretiminde 5. sıradayız ama tüketimle ilgili sıkıntılarımız var. Tüketemiyoruz bunun yanında tüketimde bilinçli değiliz, meyvelerin çoğunu hiç düşünmeden atıyoruz. Bu kadar kaliteli meyvenin hiç zayi edilmemesi, farklı şekillerde değerlendirilmesi gerekiyor. Bu konuda ne yapabileceğimi düşünürken Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) tarafından verilen desteklere başvurmayı hedefledim. GEKA’ya kooperatif olarak proje önerisi verebiliyorsunuz. Bölgede var olan kooperatifle iletişim kuramadım. Böyle olunca, kooperatifi biz kuralım dedik. GEKA’dan destek almaya hak kazanamadık ama üç yıl önce kooperatif kurulmuş oldu.
Ortaca Ele Ele bir Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi. Neden bir tarım kooperatifi yerine bir kadın kooperatifi kurmayı tercih ettiniz?
Açıkçası çok araştırarak bu işe girmedik. Bilinçli olarak kadın kooperatifini seçmiş değiliz. Yörede örneği olduğu için, kulak aşinalığı olduğu için kadın kooperatifi olarak kurulduk. Ama tabii kadınlarla güzel bir şey ortaya çıkarılabilir düşüncesi vardı. Kadın varsa nihayetinde başarıya ulaşır diye düşündük.
2 sezonda 1 tona yakın kaktüs yaprağını sebze olarak tükettirebildik
Kuruluştan bugüne Ortaca Ele Ele Kooperatifi hangi aşamalardan geçti?
Reçel ile başladık. Meyve var, kazan var… “Ne yapalım? Reçel yapalım! Reçeli satarız.” O dönem kilosunu 40 liraya satmamız gereken reçel, piyasada 20 liraydı. “Tamam, turunç reçeliniz çok güzel ama bizim bu fiyata reçel almamız mümkün değil” dediler. Reçeller elimizde kaldı.
Derler ya, niyet iyi olunca, karşınıza yolunuzu da sizi de aydınlatacak kişiler çıkıyor. O dönemde okulumuz aracılığıyla tanıştığımız büyük bir otelin şefinin, Tamer Şefin vizyonundan yararlandık. Tamer Şef bize yöresel otların yemeklerini yapmamızı tavsiye etti. Yöredeki bahçelerden, boş arazilerden ot topladık. Bir arkadaşımız otelde ot yemekleri pişirdi. Kaktüs yaprağının sebze olarak tüketiminin Güney Amerika’da çok yaygın olduğunu biliyordum. Kaktüs yaprağını farklı şekillerde pişirdik, çok ilgi çekti. 2 sezonda 1 tona yakın kaktüs yaprağını sebze olarak tükettirebildik. Çok da ses getirdi. Yurtdışından soğan reçelini görmüştük. Denedik, beğendiler. Kekik suyu yapıyorduk, Tamer Şef kekik suyunu eti marine ederken kullanıyordu. Böylece iki yıllık süreçte hayatta kalabildik. İhtiyaçlarımızı, giderleri karşılayabildiğimiz ve ücret ödediğimiz iyi bir dönem oldu. Şefimiz oradan ayrılınca yeni şefle aynı heyecanı devam ettiremedik.
2020’de Ticaret Bakanlığı’ndan KOOP-DES kapsamında destek aldık ama çok zorlandık. Aslında projeler çok riskli. Başlangıçta makina ekipmanı yazıyorsunuz, proje inceleniyor, kabul ediliyor. Makina ekipman alım aşamasına geçtiğinizde fiyatlar yükselmiş oluyor. O süreçte bayağı bir zorlandık ama otele verdiğimiz otlar, sebzeler ve meyveler ile gelir yaratabildik.
Ortaca Ele Ele Kooperatifi kadın kooperatifleri içerisinde dondurma makinaları alan ilk kooperatif oldu
Daha sonra dondurmaya odaklandık, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda GEKA tarafından yürütülen Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı’na (SOGEP) sunduğumuz, makina ekipman alımını içeren projemiz kabul edildi. Kadın kooperatifleri içerisinde dondurma makinaları alan ilk kooperatif olduk. Bol meyveli dondurmayı sunabilmek ve bu konuda ilk olmak heyecan veriyor. Dondurma kooperatifin sosyal yönünü göstermek için avantajlı bir ürün; küçükler de seviyor gençler de yaşlılar da… Herkeste bir tebessüm oluşturabilecek, insanları mutlu edebilecek bir ürün. Sosyal yönümüzü daha iyi ortaya koyabileceğimizi düşündüğümüz bir çalışma.
Kooperatif bahçemizde gözleme ve dondurma satışına, kahvaltı servisine başladık. Ortaca merkezde dondurmalarımızı, kurutmalarımızı yaptığımız atölyemiz var. Aynı mekânda kafemiz yakında hizmete başlayacak. Yöntem değiştirerek verimliliği ve sürekliliği sağlama çabası içerisindeyiz.
Bugüne kadar proje dışında ne gibi destekler aldınız?
Gururla şunu söylüyoruz: Kayda değer maddi destek almadan bugünlere gelebildik. Ticaret Odası KOOP-DES’te bir miktar yardım etti. Yerel yönetimden yer tahsisi ve bu yerlerin tadilatı konusunda destek aldık. Yerel yönetimlerin kooperatiflerin özellikle kadın kooperatiflerinin güçlenmesindeki rolleri lokomotif oluyor. Maddi destek kadar aslında kıymetli olan; moral motivasyon desteği. Bu anlamda kendimizi şanslı görüyorum; Tamer Şef, ülkemiz kooperatifçiliğinde çok kıymetli çalışmaları olan Dr. Figen Ar, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İşletme Bölümü’nden Prof. Dr. Umut Avcı Hoca, Belediye Başkanımız Alim Uzundemir kooperatifimizin bu günlere gelmesinde oldukça önemli katkılar sundular.
Kooperatifçiliği özümsemek kolay değil
Şu anda kaç ortağınız var?
Şu anda 9 ortak var. Ortaklıktan çıkanlar ve yeni girenler olacak. Kooperatifi tanıdığı için ya da müşteri olarak gelip ortamı çok beğendiği, yapılmak istenenleri anladığı için kooperatife katılmak isteyenler var. Hatta erkeklerden “biz de gelebilir miyiz, katılabilir miyiz” diyenler oluyor. Erkeklerin de kooperatife katılmasını istiyorum. Ama üyeler konusunda çok dikkatli olmak gerekiyor. Gönül çok sayıda ortak olsun, çok üretim yapılsın ister ama büyürken dikkatli olmak gerekiyor. Kooperatifçiliği özümsemek kolay değil.
Meyvelerle yapılabilecek her türlü üretimi yapmaya gayret ediyor, tüketiciye de keyifli bir ürün seçeneği sunmaya çalışıyoruz
Meyvelerden pek çok ürün yaptığınızı görüyoruz. Ürünlerinizden ve satış kanallarınızdan söz eder misiniz?
Amacımız meyvelere katma değer kazandırabilmek. Dondurma, reçel dışında meyveden şekerlemeler yapıyoruz. Turunç reçelimizi satamadığımızda, kavanozları açtık, şekerleri süzdük, meyveleri kuruttuk ve turunç şekeri yaptık. Bu sezon portakal şekeri, limon kabuğu şekeri yaptık. Kurutma makinamız olduğu için artık istediğimiz ürünü kurutabiliyoruz. Meyveyle ilgili yelpazeyi genişletmeye çalışıyoruz. Örneğin nar çekirdeği çok besleyici, çok kıymetli. Demir, potasyum ve magnezyum içeriği çok fazla olan avokado çekirdeği tozunu kahve gibi pişirdim, beğenildi. Turuncun dış kısmından yağını çıkarmayı deneyeceğiz. Limon sarımsak kürü yapacağız.
Taze sebze, meyveyi gıdaya dönüştürmeye başladığınızda her bir üretim şeklinin aslında bir derya olduğunu görüyorsunuz; örneğin dondurma. Dondurmada ortaya çıkardığımız lezzetleri gördükçe heyecanımız artıyor ve yeni tatlar oluşturmaya çalışıyoruz. Reyhan şerbetli dondurma, papayalı dondurma, kaktüs yaprağı dondurması vb. Ama hedefimiz öncelikle yörede yetiştiriciliği fazlaca yapılan meyvelerimizin dondurması. Sadece nar suyundan değil, nar çiçeğinden ve nar filizinden de dondurma yapıyoruz. Bunun yanında limonlu dondurma ile yetinmiyoruz; limon kabuklu dondurma, limon çiçeği dondurması yapıyoruz. Saydıklarım gelecek sezonun çeşitleri arasında olacak dondurmalarımızdan sadece bir kaçı.
Üretim yaparken sıfır atık prensiplerine de uymaya çalışıyoruz. Meyve suyu elde ettiysek; örneğin nar suyu, kalan meyve pulpunu hiçbir ilave yapmadan pestile dönüştürüyoruz. Nar çekirdeklerini kurutup öğütüyoruz ve bu besleyici unu glüten hassasiyeti olan misafirlerimize gözleme yaparken hazırladığımız hamur karışımında kullanıyoruz ve böylece ortaya daha besleyici bir gözleme çıkıyor. Ayrıca bu çekirdekleri çerez olarak da tüketebiliyoruz. Nar kabuklarını da kompost yapımında kullanıyoruz. Gönül ister ki solucan gübresi de üretebilelim, solucanların çok sevdiği nar kabuklarını onlara verelim, vermikompost üretelim. Kısaca meyvelerle yapılabilecek her türlü üretimi yapmaya gayret ediyor, tüketiciye de keyifli bir ürün seçeneği sunmaya çalışıyoruz.
Satış kanallarımıza gelince, kendi yerimizde satış yapıyoruz. Bir e-ticaret sitesinden satış yaptık. Bir süre İstanbul’daki bir tüketim kooperatifine nar, limon gibi taze meyveler gönderdik. Tüketim kooperatifleriyle en dinamik temasımız o şekilde oldu. Birkaç tüketim kooperatifi ile görüştük ama açıkçası pek ilerleme kaydedemedik Tüketim kooperatifleri ile çalışma konusuna biraz daha eğilmeyi düşünüyoruz. Muğla’da MELSA’ya ürün gönderdik. Otellere sadece ot türü ürünleri verebildik. Ne kadar büyük olursa olsun oteller kaliteden ziyade fiyata bakıyor.
Meyvelerin değerlendirilmesi üretimin devam etmesini sağlar
Üretimde kullandığınız hammaddeleri nasıl temin ediyorsunuz?
Amacımız var olanı değerlendirmek. Üreticiye “bizim için şunu yapın” demiyoruz. Ne varsa onu değerlendirmek ya da değerlendirilemeyen ürünlere değer kazandırmak istiyoruz. Mesela limon satılmıyor, hepsi ağaçlarda. Biz limonları kurutuyoruz, ilgi de görüyor. Meyvelerin değerlendirilmesi üretimin devam etmesini sağlar. Çünkü satılamadığında insanlar üretimden vazgeçiyorlar.
Kooperatif fikrinin odağındaki gruplardan birinin öğrenciler olduğunu söylemiştiniz. Öğrencilerinizin kooperatife ilgisi var mı?
4 saatlik uygulama derslerimiz var. O derslerde öğrencileri mutlaka bir kez kooperatife getiriyorum. Üretimle ilgili bir iş varsa 2-3 saatlik süreçte onu yapıyoruz. Öğrencilerin hepsinin ilgi duymasını sağlamanız mümkün olmuyor. Hem pandemi hem deprem gençleri yavaşlattı. Çocukları harekete geçirmek zor oluyor, telefonlara bağımlılık çok fazla.
Her yıl 2-3 öğrencinin ilgi duyması bana yetiyor. Mesela bir kız öğrencim var birinci sınıf olmasına rağmen kooperatifçiliğe dair hayalleri var. “Hocam, ben mezuniyetten sonra da burada kalıp sizinle ilerlemek istiyorum” diyor. Bir diğer öğrencim, kooperatifi tanıyınca, “Malatya’ya döndüğümde orada babamla kooperatif kurmayı düşünüyoruz. Nasıl yapabiliriz, ne yapabiliriz” diye soruyor. O zaman diyorsun ki iyi şeyler oluyor.
Muğla’da kooperatifçilik çok daha zor
Öğrencilere kooperatifçiliği yerindeki bir örnekle tanıtmak elbette çok önemli. Sizi kutlarız. Fakat kooperatifçilik kolay bir iş modeli değil. Siz ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Aslında son yıllarda kooperatifçiliğin çok güzel örnekleri var. Ama galiba yörenin bilgisi, desteği, insanların çalışması yöreye göre değişiyor. Muğla’da kooperatifçilik çok daha zor. Çünkü insanlar bir gecede emlak zengini olabiliyorken neden çalışsınlar? Neden üretsinler ya da üretilenlerin zayi olmasını neden kendilerine dert edinsinler? Neden yürüyüş yapmak, spor yapmak varken akşama kadar burada üretim yapsınlar? Niçin belirsiz bir yola girip emek versinler?
İnsanlar belirsizliği sevmiyorlar. Her şey net olacak! Birinci yılın sonunda ne kadar gelir elde edeceklerini bilmek istiyorlar. Yol belirsiz olunca anlatmak da zor oluyor; bazen anneme bile anlatamıyorum (gülüşülüyor). Ancak risk almadan bu alanda ilerlemek asla mümkün olmuyor. Çok yoruluyorsun, yıpranıyorsun, çoklukla “bırak artık bu işleri” ifadesini duyuyorsun. Fakat birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyor. Çalışırken, üretirken bir de etrafa ne yapmak istediğinizi anlatmaya çalışmak zor oluyor.
Birçok kooperatife göre iyi olduğumuzu düşünüyorum ama her şeyi bir tek sizin düşünüyor olmanız, kooperatif genelinde aynı heyecanı yakalayamamanız tabii sorun oluyor. Bizim ülkemizde galiba yöntem bu; ekip çalışmasında biraz özürlüyüz. Üç yıl oldu, üç yılda yıprandığımı hissediyorum ama bırakmak yok. Bir üç yıl daha devam edersem biraz daha ileriye götürürüz; ondan sonra belki başkalarına bayrağı teslim ederiz.
Kooperatifçiliğin gösterilebilmesi düşüncesiyle küçük de olsa, minyatür de olsa aklımızdakileri zorluklarıyla birlikte hayata geçirebiliyoruz
Ortaca El Ele Kooperatifi ‘nin üç yılda kat ettiği yolu nasıl değerlendiriyorsunuz?
3 yılımızı iyisiyle kötüsüyle geçirdik, atlattık. Kooperatife hiç gelmeyen insanlar 3. yılın sonunda gelmeye başladılar. Burada her şeyi kısıtlı imkânlarla yapıyoruz. Öyle olunca çok ilerleyemiyoruz. Yine de kooperatifçiliğin gösterilebilmesi düşüncesiyle küçük de olsa, minyatür de olsa aklımızdakileri zorluklarıyla birlikte hayata geçirebiliyoruz. Süreç kooperatifçiliği öğretiyor. Kooperatif de bir şekilde amacına ulaşıyor. Eşinden ayrılmış, eşi hasta ya da buraya göç etmiş insanlar kooperatife geliyorlar. Sabahtan akşama burada vakit geçirebiliyorlar, mutlu olabiliyorlar. Yazın daha da keyifli oluyor.
Hayalim kooperatif bünyesinde bir yaşlı evi işletmek
Kooperatifin geleceğine dair hayalleriniz nedir?
Gelir olduktan sonra kooperatiflerin yapabileceği çok şey var. Benim hayalim kooperatif bünyesinde bir yaşlı evi işletmek. Yaşlıların bakım hizmeti alabilecekleri ama hayattan kopmayacakları, durumları uygun ise üretime katılacakları, kaliteli vakit geçirecekleri evleri kurmak. Gücümüz yeter mi? Sabrımız yeter mi? Bilmiyorum ama jübilemi onunla yapmak isterim.
Kadın kooperatiflerinin misyonu farklı
Sosyal ekonomi okuyucularına bir mesajınız var mı?
Kadın kooperatiflerinin misyonu farklı. Bu kooperatifler paranın bol olduğu yerler değil. Sosyal yönünün de güçlü olması gereken, insanların içine girince kendini mutlu hissedebileceği, mutlu hissetmesi gereken yerler. İnsanların diğer kooperatifler gibi bakmayıp, orada bir zaman geçirerek fikir beyan etmesi gereken yerler. Yörede bir kooperatif varsa, herkesin mutlaka uğrayıp ziyaret etmesi gerekir. Bir şey yapmasınlar ama yarım saat bir gelsinler.
Bir de kooperatifçilik eğitiminin aslında sadece kooperatifte çalışacak, kooperatife destek olacak kişilere değil; o yerelde yaşayan herkese, tüketici olarak gelecek olanlara da, yerel yönetimlere de verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çocuklara ve gençlere de mutlaka kooperatif eğitimi verilmeli. Kooperatiflere karşı çıkan, eleştiren birisi kooperatifçilikle ilgili herhangi bir bilgisi olsa belki o şekilde tepki göstermeyecek. Belediye personeli kooperatifçilikle ilgili bilgisi olsa ya da belediye meclisindeki üyelerin kooperatifçilikle ilgili fikri olsa belki kooperatifleri savunacaklar ve problemleri çözebilecekler.
Bulunduğumuz yerin, zenginliğimizin farkında olmamız gerekiyor. Bunun da yolunun geçtiği yerlerden birisi kooperatifler diyebilirim.
Not: Söyleşinin ses kaydını çözümleyen Çağnur İşler’e teşekkür ederim.