Ekonomik gelişmenin iki bileşeni: Rekabet ve iş birliği. Bir gelişme stratejisi olarak ya rekabet ya da iş birliği seçimi meselesi değil konumuz. Konumuz, hem rekabet hem de iş birliği. Yan yana yürüyen bu iki kavram, hep birbirini dışlayan, zıt anlamlara sahip olarak görüldü. Ancak iktisadi aktörler, rakip oldukları kadar birbirlerini de tamamlarlar. Nasıl mı? İşte bunu bize ortaklaşa rekabet kavramı anlatacak.
Ortaklaşa rekabet kavramı ilk olarak Ray Noorda tarafından kullanılmış olup (Brandenburger ve Nalebuff, 1998, s. 21), bu kavramın stratejik araştırmalara dâhil edilmesi ise Brandenburg ve Stuart (1996) ile Brandenburg ve Nalebuff (1996)’un çalışmaları ile olmuştur. Ortaklaşa rekabet kavramı, rakipler arasındaki stratejik etkileşimi açıklamak üzere kullanılmıştır (Dagnino, 2009, s. 26). Ortaklaşa rekabeti sağlamak üzere yapılacak ilk adım, etkileşim ağının oyuncularını tanımlamaktır. Firmaların ayakta kalması için sürdürülebilir kârlara ihtiyaçları vardır ve bunu çoğunlukla müşterilerle, tedarikçilerle hatta diğer firmalarla iletişim ve ortaklıklarına borçludurlar. Tabi bu dostluk, rekabeti tamamen dışarıda bırakamaz; çünkü firmalar piyasa payını arttırmak, en azından kaybetmemek; tedarikçiden alınan ürünlerin fiyatını düşürmeye çalışmak, en azından yükselmemesine uğraşmak ya da müşterilerin kabul edeceği kadar düşük ve kendi kârlarını arttıracak kadar yüksek fiyatları belirleme mücadelesi içerisindedirler. O halde iş birliği ve rekabet daha çok dost, daha az düşmandır.
İş dünyasını bir oyun olarak gördüğümüz takdirde bu oyunun temelde dört oyuncusu olduğunu ifade edebiliriz; müşteriler, tedarikçiler, rakipler ve tamamlayıcı mal ve hizmet sağlayanlar. Şekil 1’de gördüğümüz ilişki yani “Değerler Ağı”, iş dünyasındaki oyuncuların karşılıklı bağımlılığını gösterir.
Şekil 1: Değerler Ağı
Ortaklaşa Rekabet: Kazan-Kazan
Geleneksel ticari anlayışta “kazanan hepsini alır” ya da oyun teorisine göre ifade edecek olursak iş dünyasında kararlar, sıfır toplamlı oyunlara benzer. Ancak bu yaklaşım artık değişmektedir. Şirketler hem rekabet edip hem de iş birliği yapabileceklerinin ve bu yeni bakış açısıyla yani ortaklaşa rekabet ile daha çok kazanabileceklerinin farkındadırlar. Bu kazan-kazan durumu için ise ilişkileri öne çıkaran stratejiler peşindedirler. İletişim kolaylığı ve ileri teknoloji, bu bilgi ve iletişim ağını yeni stratejiler geliştirmenin yanı sıra yeni pazar fırsatlarını da görmek için kullanmayı mümkün kılar.
Firma kendi çıkarını korumak ve piyasada değer yaratmak için rekabet etmek zorundadır. Ağ ekonomisi ile birlikte ticaretin sadece rekabet ile değil, iş birliği ile de değer yaratabileceğinin anlaşılması önemli bir adımdır. Gelişen teknoloji ile birlikte bilginin miktarı ve kalitesi artmış; bu da oyuncular arasındaki iş birliğini teşvik etmiştir. Hatta rekabetin, iş birliğinden sonra ticarete dâhil olduğu iddia edilir. Rekabetin oyuna girmesinin firma piyasada bir değer yarattıktan sonra ve firmanın pazar payı, fiyatı, maliyeti belirlendikten ve diğer sınırlı faydaları tahsis ettikten sonra gerçekleşeceği savunulmaktadır (Bowser, 2019). Genellikle bir işletmenin başarısı diğerlerinin başarısına bağlıdır. Moritz ve diğerlerinin (2016) yaptıkları çalışmanın sonucuna göre ise iş birliği, rekabetçi faaliyetleri de motive etmektedir.
Ortaklaşa rekabet firmaların yararına bir değişim belli ki. Peki, bu iktisadi kalkınmayı etkiler mi? Etkiler; çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Firmalar hem üretici olarak tüketicileri etkiler hem de tüketici olarak diğer üreticileri. Aynı zamanda ortak doğal kaynakları kullanır ve sermayenin kime gideceğini tayin eder. Bu anlamda başarı ya da başarısızlık hepimize mâl olur. İş birliği ve rekabet ortaklığı, ekonomik gelişmenin lehinedir. Jung (2013) iş birliğini, “ekonomik kalkınmanın yeni rekabet gücü” olarak tanımlamaktadır. Yine başka bir kaynakta ekonomik büyüme için daha az rekabet ve daha çok işbirliğinin gerektiği ileri sürülmektedir (Sheehan, 2011).
İşbirliğini Üretken Kılmak
Abernathy’in (2011) aktardığı üzere artık gruplar, daha rekabetçi bir ekonomi oluşturmak için birlikte çalışmaktadır. Bu bizi şaşırtmamalıdır. Çünkü hiçbir firma ya da ekonomik kalkınma kuruluşu kendi kendine yetecek kadar kaynak ya da uzmanlıkla donatılmamıştır. İş birliği de zaten tek başına yapılamayacak olanı mümkün kılmak adına bir araya gelme eylemi olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu işbirliğini daha üretken kılmak adına eşanlı hale getirmek gerekir ki bu da kurumlar arası iletişimi zorunlu kılar. Bu da bu alanda yapacağınız okumalarda karşınıza çıkan kalkınma için yerelleşme politikalarının ardındaki mantığı gösterir. Çünkü küçük grupları belli bir plan çerçevesinde yönetmenin daha kolay olduğu ileri sürülür (Abernathy, 2011, s. 7-8). Öyle ki 2012’de Fransa’da kurulan Coopetiton Lab’ın yüklendiği misyonlardan biri de yerel işletme toplulukları ile ilişkiler kurmaktır. Bu kuruluş, ortaklaşa rekabet, strateji ve inovasyon üzerine araştıran, geliştiren, ilgili öğrencilere destek sağlayan bir kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sözün özü gelişen ekonomiler içerisinde oyuncular çoğalmış ve mevcut oyuncuların rolleri artmıştır. Birileri hem rakibiniz hem de tamamlayıcınız olmuştur. Çünkü bağımlılık ve iletişim artmıştır. Ülkeler birbirinin rakibi gibi görülebilir. Ancak bir ürünün üretiminden, satışına dek ülkelerin birbirine ihtiyacı da vardır; tıpkı rekabet için iş birliğinin gerektiği gibi. Yazdıklarımdan benim aklımda kalan şu ki mevcut pasta için rekabet edilebilir doğru, ama bu pasta bir gün bitecek ve bunu arttırmanın yolu iş birliği yapmaktan geçiyor. Bu nedenle kalkınma için iş birliğini teşvik eden ve üretkenlik için rekabet eden yerel politikalar üzerinde düşünmek ve harekete geçmek, gerekli ve hatta zorunludur. Minimum rekabet, maksimum iş birliği ile gelecek kuşaklarında pasta yiyebilmesi dileğiyle….
Kaynakça
Abernathy, T. (2011). Play Nice to Win: Maximizing Competitiveness through Collaboration. Erişim
Bowser, J. (n.d.). Strategic co-opetition: The value of relationships in the networked economy. Erişim
Brandenburger, A. M., & Nalebuff, B. J. (1998). Oyun Teorisi ve Ortaklaşa Rekabet. (L. Cinemre, Çev.) Scala.
Dagnino, G. B. (2009). Coopetiton Strategy:a new kind of interfirm dynamics for value creation. G. B. Dagnino, & E. Rocco içinde, Coopetiton Strategy: Theory, Experiments and Cases (1. ed., s. 25-43). Routledge.
Jung, J. (2013). Collaboratve Innovaton – the New Competitive Edge for Economc Development. Erişim
Moritz, M., Redlich, T., & Wulfsberg, J. (2016). Collaborative Competition or Competitive Collaboration? Exploring the User Behavior Paradox in Community-based Innovation Contests. Erişim
Sheehan, J. A. (2011). We Need More Collaboration And Less Competition For Economic Growth. Erişim