Ekonomik faaliyetler doğası gereği verimli ve yenilikçidir, Porter Hipotezi öyle söyler. Katı çevresel düzenlemeler firmaları inovasyon yapmaya teşvik edecek, daha temiz teknolojilerin kullanımı da kirliliği azaltacaktır. Peki bu iddia haklı olabilir mi? Eğer haklıysa, tüm ülkeleri kapsar mı? O halde sorularımızı cevaplamaya başlayalım.

Porter Hipotezi nedir?

Literatürün bir kısmı katı çevresel düzenlemelere sahip olan ülkelerin sermayeyi kaçırdığını ileri sürerken, Porter Hipotezi bunun aksini ifade eder. Katı çevresel düzenlemelerin temiz teknolojileri kullanma konusunda bir teşvik sağlayabileceğini, yatırım ve üretimde kaçışa yol açmayacağını iddia eder. Çevresel hedefler ile endüstriyel rekabet gücü arasındaki ilişkinin, sosyal faydalar ve özel maliyetler arasında bir dengeyi içerdiği düşünülür. Örneğin toplumun çevre koruma arzusu ile sanayi üzerindeki ekonomik yük arasındaki denge gibi.

Bu çerçevede çevresel gelişme, bir tarafın katı standartlara bir tarafın da standartları kaldırmaya zorladığı bir güç yarışı gibi görülür. Ancak Porter ve Linde’ye göre (1995, s. 97-98) çevre ve rekabetçilik arasında ya o ya o durumundan ziyade çoğu durumda tamamlayıcılık ilişkisi söz konusudur. Yani çevre ve ekonomik rekabet arasındaki fayda-maliyet hesabını denkleştiren unsur inovasyondur.

Kazan-kazan

Porter Hipotezi bir kazan-kazan durumunu betimler: İyi tasarlanmış çevre düzenlemeleri hem çevreyi korur hem de üretim süreçlerini iyileştirip, ürün kalitesini arttırarak, firmaların kârını ve rekabetçiliğini arttırır (Ambec vd., 2013, s. 4). Bir anlamda çevresel düzenlemelerin yararlarını göstererek, iş dünyasını çevre düzenlemelerini kabul etmeye davet etmektedir.

Porter Hipotezi’nin çizdiği çerçevede, uygun çevresel düzenlemelerin firmalar için pozitif etkiler yaratması birkaç faktöre bağlı olarak açıklanır (Porter ve Linde, 1995, s. 99-100).

  1. Uygun düzenlemeler, firmalara kaynak yetersizlikleri ve teknolojik gelişmeler hakkında bilgi sağlayarak sinyal görevi görür.
  2. Bilgi toplama odaklı düzenlemeler (örneğin, edinilen verilerin raporlanması ve bilgilerin sunulması) kurumsal iyileştirmeyi sağlaması yönünden faydalıdır.
  3. Düzenleme sayesinde çevreye yönelik yatırımların değerine dair belirsizlik ortadan kalkacağından daha fazla kesinlik, herhangi bir alana yatırımı teşvik edecektir. Bu sayede yatırımcı bir hiçe yatırım yapmadığını anlamış olacak, motivasyonu artacaktır.
  4. Düzenlemeler inovasyonu ve ilerlemeyi motive eden bir baskı yaratır.
  5. Düzenleme, inovasyon temelli çözümlere geçiş döneminde bir şirketin çevresel yatırımlardan kaçınarak fırsatçı bir şekilde konum kazanmasını engeller. Dolayısıyla düzenlemeler, yeni teknolojiler kanıtlanana ve öğrenme etkileri maliyetleri düşürene kadar bir tampon görevi görür.

Porter Hipotezi’nin üç versiyonu vardır. Bunlardan ilki zayıf versiyondur. Bu versiyonda uygun tasarlanmış çevre politikalarının yeniliği teşvik edeceği önermesi kabul edilir. Ancak bu inovasyonun firmalar için iyi mi kötü mü olduğu belirtilmez. Güçlü versiyon çevre düzenlemelerinin genellikle iş performansında yani firma rekabetinde artışa yol açtığını belirtir. Burada inovasyon, maliyetinden daha fazlasını sunmaktadır. Dar versiyon ise esnek çevresel politikaların, kuralcı düzenleme biçimlerinden daha fazla teşvik sunduğunu ve bu yönüyle kuralcı düzenleme biçimlerinden daha iyi olduğunu savunur (Ambec vd., 2013, s. 5-6).

İngiliz sanatçı Annie Morris’in çalışması

Porter Hipotezi geçerli olabilir mi?

Porter Hipotezi’ni Hollanda imalat sanayi firmaları üzerinden araştıran Leeuwen ve Mohnen (2016), hipotezin zayıf versiyonunun geçerli olduğuna dair güçlü kanıtlar elde etmişlerdir. Bu anlamda ekonomik düzenlemeler, emek verimliliğini etkilemektedir. Şöyle ki, çevresel düzenlemeler eko-inovasyonları, eko-inovasyonlar eko-yatırımcıları ve bu da çevresel yenilik getirme eğilimini arttırmakta etkilidir. Bu sürüş etkisi, tanımlanan iki tür eko-inovasyon arasındaki tamamlayıcılık ilişkisi ile güçlendirilmiştir. Bu anlamda eko-AR-GE ve eko- yatırımlar ile eko-inovasyonların tanıtılmasında çevresel vergilerin dolaylı da olsa önemli rol oynadığı görülmüştür. Sonuç olarak eko-inovasyonlar, toplam faktör verimliliğini arttırmakta rol oynamaktadır. Eko-inovasyonların üretim sürecine katılması bu noktada önemlidir (Leeuwen ve Mohnen, 2016, s. 74).

Doğrudan yabancı yatırım girişleri, çevresel kalite ve sermaye stokunun ekonomik büyümeye etkisini MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) ülkeleri için değerlendiren Abdouli ve Hammami (2015), doğrudan yabancı yatırımların ve sermaye stoku artışlarının ekonomik büyümeyi arttırdığını belirlemişlerdir. Ancak artan kirlilik, bu ülkelerdeki ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Daha da önemlisi artan çevre kirliliğinin yol açtığı sağlık sorunları ile işgücü verimliliğinin düşeceği, su ve endüstriyel ekipman kalitesinin azalacağı ifade edilmiştir.

Petroni vd. (2018), Porter Hipotezi’nin geçerliliğinin hiçbir koşulda kanıtlanamayacağını iddia ederek, hipotezi değerlendirmek için ilave faktörlere ihtiyaç olduğunu belirtirler. Faktörlerin belirlenmesinde neoklasik iktisat çerçevesinden değil, farklı disiplinlerden yararlanılmasını önerirler. Bu bağlamda pazarlama, inovasyon yönetimi, coğrafi ekonomi ve tedarik zinciri yönetimi literatüründen ilave faktörler sağlanabilecektir. Ayrıca neoklasik ekonomi perspektifini büyük ölçüde etkileyebilecek yeşil ürün ve süreçlere yönelik kurumsal ve sosyal baskının rolü, özellikle vurgulanmış; yeni kurumsal ekonominin rolünün göz önünde bulundurulmasının önemi ifade edilmiştir (Petroni vd., 2018, s. 15).

Porter Hipotezi’nin geçerliliğini, neoklasik temellere zıtlığı ile ele almak yaygındır. Hipotezin geçerliliği, kâr hırsına bağlı değildir; aksine eksik rekabet, eksik bilgi, koordinasyon problemleri ya da piyasa başarısızlıkları gibi optimum seçimleri önleyen ortamlarda geçerlidir. Çünkü bu ortamlarda gelişim için düzenlemeler, zorunluluk haline gelir (Ambec vd., 2013, s. 5).

Peki, çevre düzenlemeleri hiç mi değişim yaratmadı?

Gelişmiş ülkelerdeki daha sıkı çevresel düzenlemeler ile emisyon düzeyinde zaman zaman azalma meydana geldiği ifade edilmiştir. Öte yandan çevresel atıkların içeriğine bakıldığında niceliğinden daha çok bileşiminin değiştiği görülür. Önceleri kükürt ve nitrojen oksitlerden oluşan emisyonlar, yerini karbondioksit ve katı atığa bırakmıştır. Kısaca toplam atık hâlâ yüksektir (Stern, 2004, s. 1426).

Çevre düzenlemeleri arttıkça, patent başvuru sayılarının arttığını gören Rubashkina vd. (2015), Porter Hipotezi’nin zayıf versiyonunu kabul etmiş; ancak ele alınan Ar-Ge harcamalarında anlamlı bir değişim görülmemiş olduğundan katı çevre düzenlemelerinin, daha iyi performans ve daha çok rekabet yaratmadığı anlaşılmıştır.

Dechezleprêtre ve Sato (2017), çevresel düzenlemelerin pozitif etkide bulunduğu (ki oldukça küçük etkilerden söz ediliyor) yani verimliliği arttırdığı sektörlerin, zaten temiz teknolojilerle çalışanlar olduklarını gözlemliyorlar. Buna karşın esas sorun olarak görülen kirli ve enerji yoğun sektörlerde ise çevresel politikalarda başı çekmek, yeniliği teşvik etmek bir yana ticaret, istihdam, tesis konumu ve verimlilik üzerinde negatif etkiler yaratmaktadır. Diğer yandan çevresel düzenlemelerin temiz teknoloji ile çalışan sektörlerde yarattığı kazanç, düzenlemelerin maliyetlerini geçecek büyüklüğe de sahip değildir. Bu anlamda rekabet gücünü arttırmaya dönük çevresel düzenlemeler için daha çok çalışılması gerektiği açıktır.

Yukarıda bahsettiğimiz kazan-kazan durumu çoğunlukla bir istisnadır. Porter Hipotezi, çevre düzenlemesini teşvik etmek üzere kullanılsa da geçerliliği bir hayli şaibelidir. Belki de yapılması gereken çevre koruma politikalarını ekonomik yarar elde etmek için değil, çevresel hasarı minimize etmek için tasarlamaktır. Motivasyon değişikliği gereklidir çünkü uzun vadede ekonomik kazanımlar elde edilse bile bunlar sadece olumlu yan etkilerdir, hipotezi doğrulamaya yetmezler (André, 2015, s. 29; Broberg vd., 2013, s 53).

Gelişmiş ülke ekonomilerinin Porter Hipotezi ile daha uyumlu olacağını söylesek bile gelişmekte olan ülkelerin bu konuda şüphesiz dezavantajlı olduğunu, daha doğrusu Porter Hipotezi’ni doğrulamadıklarını söylememiz yanlış olmayacaktır. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye, sanayi ve teknoloji düzeyleri düşüktür ve dışarıdan dayatılan politikalar sebebi ile korumasız ve istikrarsızdırlar. Ve ne yazık ki bu düzende sermaye, hâlâ çevreden önemli görülmekte, taviz vermekten kaçınılmamaktadır. Bu durumda Porter Hipotezi’nin rafa kaldırılacağı ortadadır.

Kaynakça

Abdouli, M., & Hammami, S. (2015). The Impact of FDI Inflows and Environmental Quality on Economic Growth: an Empirical Study for the MENA Countries. Journal of the Knowledge Economy, 8 (1), 254-278. Erişim

Ambec, S., Cohen, M. A., Elgie, S., & Lanoie, P. (2013). The Porter Hypothesis at 20: Can Environmental Regulation Enhance Innovation and Competitiveness? Review of Environmental Economics and Policy , 7 (1), 2-22. Erişim

André, F. J. (2015). Strategic Effects and the Porter Hypothesis. Munich Personal RePEc Archive , 1-37. Erişim

Broberg, T., Marklund, P.-O., Samakovlis, E., & Hammar, H. (2013). Testing the Porter Hypothesis: The Effects of Environmental Investments on Efficiency in Swedish Industry. Journal of Productivity Analysis , 40 (1), 43-56. Erişim

Dechezleprêtre, A., & Sato, M. (2017). The Impacts of Environmental Regulations on Competitiveness. Review of Environmental Economics and Policy , 11 (2), 183-206. Erişim

Leeuwen, G. v., & Mohnen, P. (2016). Revisiting the Porter hypothesis: an empirical analysis of Green innovation for the Netherlands. Economics of Innovation and New Technology , 26 (1-2), 63-77. Erişim

Petroni, G., Bigliardi, B., & Galati, F. (2018). Rethinking the Porter Hypothesis: The Underappreciated Importance of Value Appropriation and Pollution Intensity. Review of Policy Research , 1-20. Erişim

Porter, M., & Linde, C. d. (1995). Green and competitive: ending the stalemate. Harvard Business Review , 73 (5), 120-133. Erişim

Rubashkina, Y., Galeott, M., & Verdolin, E. (2015). Environmental Regulation and Competitiveness: Empirical Evidence on the Porter Hypothesis from European Manufacturing Sectors. Energy Policy , 83, 288-300. Erişim

Stern, D. I. (2004). The Rise and Fall of the Environmental Kuznets Curve. World Development , 32 (8), 1419-1439. Erişim

Kategori(ler): Akademik

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.