COVID-19: Şu Anda İhtiyacımız Olan Yanıt Dayanışmayı Küreselleştirmek!
Kıtalararası Sosyal Dayanışma Ekonomisini Geliştirme Ağı RIPESS, 31 Mart 2020’de “COVID-19: Şu Anda İhtiyacımız Olan Yanıt Dayanışmayı Küreselleştirmek” başlıklı bir bildiri yayımladı. Bildirinin çevirisini aşağıda paylaşıyoruz.
COVID-19 kriziyle insanlık yakın tarihin en ciddi ve belirsiz krizlerinden biriyle karşı karşıyadır. RIPESS bildirisini ve dayanışmayı küreselleştirme gereksinimini paylaşıyor.
İnsanlık yakın tarihin en ciddi ve belirsiz krizlerinden biriyle karşı karşıyadır. COVID-19 pandemisinin küreselleşmeye devam etmesi, tüm ülkelere yayılmasını sağlamıştır. Gittikçe küreselleşen dünyada, ücra yerlerdeki halklar bile insanların hayatlarını tehlikeye atan savaş bölgelerinde ve mülteci kampları gibi kötü hijyen koşullarının olduğu sıkışık koşullarda yaşayanlar kadar risk altındadır. Dünyadaki mega kentlerde aşırı kalabalık gecekondu mahallelerinin yanı sıra günlük geçinmek durumunda olan diğer birçok insanın içme suyu ya da gıda dükkânlarına erişimi yoktur, sosyal mesafe koymak olanaksızdır ve işe ara vermek karşılayamayacakları bir lükstür.
İklim değişikliği de mevcut küreselleşmenin bir sonucudur ve krize zemin hazırlayan faktörlerden biri olmuştur. İklim değişikliği, tüm ülkeleri etkilemekte ve tüm dünyadaki yaşam koşullarını tehlikeye düşürmektedir. Zaten savunmasız halklar üzerindeki etkiler daha da ciddidir. Gelecek nesiller, biyoçeşitlilik ve ekosistemler için gezegenimizin biyosferini kurtarmak amacıyla iklim değişikliğini hızla azaltmalı ve tepkilerimizi uyarlamalıyız.
Bu krizler şu anda, küresel tedarik zincirlerine dayanan neoliberal kâr odaklı sistemimizle bağlantılı yaklaşan ağır bir ekonomik kriz tarafından derinleştiriliyor. Tamamen iç içe geçmiş bu krizlerin temel nedenleri; sürekli büyüme, sınırsız istihraç, gıda sistemlerinin endüstrileşmesi ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesidir. Çünkü nüfusun %1’ine zenginlik akışı ve özel finans ve çok uluslu kuruluşların yoğunlaşması, çoğu ülkede halk sağlığı hizmetleri için fonları azaltır. Bu, sağlık ve gıda gibi temel insan haklarını temin etme ve gelecekteki salgınları önlemeye yönelik araştırmalar için gereken fonlar konusunda Devletlerin ve Devlet yükümlülüklerinin rolünü zayıflatmaktadır.
Ayrıca, çoğu ülkede siyasi liderlerin ısrarla, COVID-19 salgınının geçici bir durum olduğunu söylediklerinin farkında olmalıyız; bir aşı bulunduktan sonra yaşam normale dönecek ve mevcut küreselleşme herkese refah getirecek. Bunun doğru olmadığını hepimiz biliyoruz. Ve sürekli artan sosyal ve ekonomik adaletsizlikler ve eşitsizliklerle “normal”e dönmek istemiyoruz. Toplumsal adalet, dayanışma ve eşitliğe dayanan yeni bir normali inşa etmenin zamanı gelmiştir.
Karşılaştığımız zorluk, dünyadaki tüm insanların ve toplulukların gereksinimleri ve gezegenimizin korunması tarafından yönlendirilen alternatif bir gelişim modelinin nasıl oluşturulacağıdır. Fırsat penceresi şimdi; süreci hızlandırmak, topluluklar içinde yaratılan binlerce ustalıklı çözümden faydalanmak ve tüm çeşitliliği ile olumlu değişimi kalıcı ve küresel kılmak için açıktır.
Atalardan beri, yerli ve bölgesel topluluklar doğanın kaynaklarını ve ürünlerini ortak yarar için ve sürdürülebilir bir şekilde yönetmiştir. Son on yıllar, dünya çapında birçok insan merkezli örgütün büyümesine tanıklık etti; tıpkı Büyük Bunalım döneminde insanlar tarafından birçok kooperatif ve karşılıklı sigorta grubu kurulması gibi. Bu zor zamanlarda tüm dünyada tanık olduğumuz, kendi kendini örgütleyen yurttaşlar ve topluluklar arasında dayanışmanın yeniden canlanması ve halk sağlığı sistemiyle yan yana çalışan birçok sosyal dayanışma ekonomisi (SDE) girişiminin bakım çalışmaları çok olumlu bir işaret. Ancak daha ileri gitmemiz gerekiyor; sağlık, toplumsal refah, gıda hakkı ve sosyal koruma gibi temel hizmetlere evrensel erişimi güçlendirmeliyiz.
Neoliberalizme alternatif olarak, SDE birçok ülkede yaygın bir şekilde büyüdü. SDE hem ekonomik faaliyetlerin örgütlenmesini hem de insan haklarına dayalı kalkınmayı, doğa ile uyumlu ilişkileri, demokratik ve eşitlik temelli toplulukları ve yerelden dünyaya her düzeyde dayanışma ve karşılıklı işbirliğini teşvik eden bir harekettir. Başka bir deyişle; sosyal, ekonomik ve çevresel adalete dayanmaktadır.
Sosyal dayanışma ekonomisi ekosistemlerinin güçlendirilmesi
Zaten sahip olduklarımızı temel alarak, SDE ekosistemlerini her düzeyde geliştirmeli ve güçlendirmeliyiz. BM 2030 Gündemi’nde onaylandığı gibi, bütüncül bir yaklaşım benimsemeliyiz; çünkü hayat da bütüncül.
Yerel düzeyde, SDE örgütleri ve diğer STK örgütleri, yerel yönetim ve diğer aktörler; mevcut koşullarda sağlık ve yaşamın savunmasına öncelik vermeli; gıda, barınma, sağlık ve eğitim, insana yakışır iş ve temel gelir ve benzeri temel ihtiyaçların tümüne erişimden başlamak üzere halkın gereksinimlerine cevap vermek için birlikte çalışmaya devam etmeliyiz. Başarı için dayanışma yaklaşımı ile işbirliği gereklidir. Bütün bunlar daha iyi bir yerel SDE ekosistemi yaratmayı amaçlamalıdır. Mevcut krizler, güçlü yerel ekonomiler inşa etmemiz ve küresel tedarik zincirlerine ve finansmanına daha az bağımlı olmamız gerektiğinin altını çiziyor.
Yerel, bölgesel ve ülke düzeyinde, hükümetler sürdürülebilir ve dayanıklı olmak zorunda olan ulusal veya bölgesel bir ekosistem oluşturmak için, kendilerini yapılandırılmış ağlarda ve kuruluşlarda örgütlemesi gereken tüm aktörlerle ortaklık kurmalıdır. Sivil toplumun sesi ve gereksinimleri asal olmalıdır. SDE’ye ilişkin ulusal yasalara ya da politikalara sahip olan, insanların kooperatiflerde ya da demokratik ve üyelerin yönettiği diğer kolektif girişimlerde örgütlenmelerine yardımcı olan ve finansman sağlayan bazı ülkeler bu süreçte oldukça ilerlemiştir. Bu ülkelerde zenginliğin üretilmesi hissedarlara değil topluma fayda sağlayan bir şeydir. Kuşkusuz bir SDE ekosistemi; sosyal finansı, açık kaynak araştırma ve üretim için finansmanı ve bunlara erişimi ve işbirlikli öğrenmeyi kapsamalıdır. Ayrıca, mevcut ekonomik sistemin adaletsizliğinden en çok etkilenen sektörlerden başlayarak tüm halk kesimleri hakkında farkındalık yaratmayı da içermelidir.
Küresel düzeyde, aşırı üretim ve kirliliğin insan hayatı üzerindeki olumsuz etkileri konusunda farkındalık yaratmalıyız. Bu, hükümetlerden ve çok taraflı örgütlerden çevre, insan hakları, silahsızlanma, insana yakışır iş ve sosyal koruma konularında uluslararası anlaşmalar yapmalarını talep etmenin acil bir ihtiyaç olduğu anlamına gelir. Bir SDE ekosisteminin mevcut ögelerine sahibiz, ancak bunların geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor. 18 BM Kuruluşu artı OECD ve RIPESS’in de dâhil olduğu uluslararası SDE ağlarını ve araştırma örgütlerini temsil eden 13 SDE gözlemcisinden oluşan Birleşmiş Milletler Sosyal ve Dayanışma Ekonomisi Kurumlar Arası Çalışma Grubu (UNTFSSE), bu ekosistemi düzenlemede ön sırada yer almaktadır. UNTFSSE ve Gözlemciler bu girişime ülkeleri dâhil etmenin önemi konusunda hemfikirdir. SDE hakkında BM Karar Tasarısının kabul edilmesini kuvvetle destekliyoruz. BM Genel Kurulu tarafından kabul edilecek böylesi bir karar, Devletleri ulusal ve ulus-altı düzeylerde SDE’yi desteklemeye ve gelişmesine yardımcı olmaya teşvik edecektir.
RIPESS’ten Çağrı
BM Genel Sekreteri Guterres’in, pandeminin bütün dünyaya yayıldığı böylesi bir anda insani bir felaketten kaçınmak için birincil önemi olan küresel ateşkes çağrısını destekliyoruz. Barış, insan hakları temelli Sosyal Dayanışma ekonomisinin temel taşıdır.
En yoksul ve pandemiden en çok etkilenenlerin dış borçları için moratoryum ve desteğe en çok gereksinim duyan ülkeler için Özel Çekme Hakları (SDR) tahsisinin IMF tarafından onaylanması önerilerini destekliyoruz.
Ayrıca tüm Devletleri ve toplumun tüm kesimlerini, Genel Sekreterin 26 Mart toplantısı için G20’ye göndermiş olduğu çağrıyı da desteklemeye davet ediyoruz:
Dünya bir eylem çerçevesi üzerinde anlaştı: 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması. Bu çerçeve insanlar ve gezegen için yol gösterici bir ışık sunmaya devam ediyor. Krizden çıkış stratejisinin, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomi inşa ederek bizi bu uzun vadeli hedefleri izlemeye doğru yönlendirmesini sağlamak zorundayız.
İnsanların ve gezegenin ihtiyaçlarını ön sıraya yerleştiren bir dünyayı biçimlendirmek isteyen tüm örgütler, hükümetler, uluslararası kurumlar ile çok aktörlü bir yaklaşım kullanarak çalışmayı taahhüt ediyoruz. Başkalarını da benzer bir yaklaşımı benimsemeye davet ediyoruz.
Zorluklar çok büyük, ancak insanlığın tüm sorunlarını çözme kapasitesi daha büyük!
Not: RIPESS internet sitesinde yayımlanan çağrı Aylin Çiğdem Köne tarafından çevrilmiştir. Erişim