Sağlık alanına kooperatifler girerse ne olur? Sağlık kooperatifleri, demokratik ve toplum odaklı işletmeler olarak bu alandaki boşluğu doldurup, sağlık personeline ve bakım hizmeti alanlara yarar sağlayabilir mi? Bu soruların yanıtlarını, Jonny Denfhy’nin Uluslararası Sağlık Kooperatifleri Örgütünden Jose Perez ile yaptığı görüşmenin çevirisinden öğrenebilirsiniz.


Uluslararası Sağlık Kooperatifleri Örgütünden Jose Perez ile Görüşme

Dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisinin ortasında, daha önce karşılaştığımız sağlık sorunları hala yaygın: Gelişmiş dünya yaşlanan nüfusun artan sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için sağlık harcamalarını artırma zorluğu ile başa çıkmak zorundayken, düşük gelirli ülkeler sağlık eşitsizliğini azaltmak ve sağlık hizmetlerinin kapsamını genişletmek için mücadele etmektedir.

Bu koşullarda, kooperatif sağlık hizmetleri büyümektedir ve “[Uluslararası Kooperatifler Birliği] ve B20 rakamlarına göre, dünya çapında yaklaşık 100 milyon hane, kooperatifler sayesinde sağlık hizmetlerine erişmektedir.” Sağlık kooperatifleri, sağlık personelinin, bakım alanların veya bu ikisinin bir bileşiminin demokratik olarak sahip olduğu sağlık kuruluşlarıdır.

Bu kuruluşlar “riskten koruma, riskin önlemesi ve yumuşak sağlık hizmeti sunumu, farmasötik ürünlerin dağıtımı ve sağlık kliniği yönetimini kapsayan geniş bir hizmet yelpazesi” ile uğraşırlar. Açıkçası, sağlık kooperatifleri küresel sağlık sistemi içinde önemli ve büyüyen bir güçtür, öyle ki BM Evrensel Sağlık Hizmetlerine ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmada önemlerini kabul etmiştir.

Sağlık kooperatifleri tarihi

Bazılarına, kooperatif modeli ve sağlık endüstrisinin birlikteliği garip görünebilir, ancak sağlık hizmetlerini geliştirmek için kolektif olarak örgütlenen insanların zengin bir tarihsel geleneği vardır. İster 1900’lerin başında Galler madenci topluluklarında ortaya çıkan madencilerin tıbbi yardım programları olsun, ister 1990’lı yıllarda kurulan ve 2001 ekonomik krizi ile ivme kazanan Arjantinli sağlık çalışanlarının sahip olduğu kooperatifler olsun, sağlık hizmetlerinde kooperatif modeli için bir örnek var. Bazı ülkelerin örneğin Japonya’nın bakım piyasasına hâkim olan kapsamlı sağlık kooperatifi endüstrileri var ve diğer örnekler mesela Kanada’daki Ambulans kooperatifleri cesur alternatifler olarak öne çıkmakta. Ne olursa olsun, sağlık kooperatifleri dünya çapında gelişen bir endüstridir.

Sağlık kooperatiflerinin avantajları

Sağlık kooperatifleri, piyasa ve devlet güçlerinin başarısız olduğu noktalara devreye girme ve işçilerin, tüketicilerin ve üreticilerin iş birliği ile kendi sağlık hizmetlerini ortaklaşa edinmeleri, yönetmeleri ve geliştirmeleri için bir yol sağlar. Kooperatiflerin sağlık hizmeti sağlamada özel sektör ve devlet sektörüne göre bazı avantajları vardır, çünkü kâr amaçlı değildirler ve aynı zamanda temel ilke olarak hizmet ettikleri toplulukların demokratik katılımını da içerirler. Sağlığın toplumsal belirleyicisine değinen Marmot’un sağlık hizmetlerine toplumun katılım gereksinimi vurgusu göz önüne alındığında, kooperatifler bu ihtiyacı karşılamak için en uygun adres olarak görünmektedir.

Uluslararası Sağlık Kooperatifleri Örgütü’nden Jose Perez, bazı durumlarda sağlık kooperatiflerinin “sağlık hizmetlerini sıfırdan kurması gereken güvencesiz sağlık sistemlerine sahip ülkeler için iyi bir seçenek” olabileceğine, bu nedenle, özel veya kamu tabanlı bir sistemin yerine konabileceğine veya bazı durumlarda özel veya kamu tabanlı bir sistemin gelişmesinden tamamen kaçınılabileceğine inanmaktadır. Bu görüş, sağlık sisteminin bütününün ihtiyaç duyacağı tüm hizmetleri sağlayan, işçilere ait sağlık kooperatifleri federasyonu olan Brezilya’daki UNIMED örneğinden ilham almakta. Bunun, “sağlık sisteminin faaliyet gösterdikleri yerden bağımsız özellikleri… zaman içinde uyum sağlamayı ve kendini yeniden oluşturmayı etkin bir şekilde yönetme” becerilerinin bir işlevi olduğuna inanıyor. Bununla birlikte, bunun koşullara çok fazla bağlı olduğunu kabul ediyor.

Kilit ortaklar

Genel ya da bütünlüklü bir sistem sağlamak için muhtemelen en uygun seçenek olmadıkları yerlerde, sağlık kooperatifleri, bunun yerine kamu ya da özel sistemlerin yetersiz kaldığı boşlukları doldurarak sağlık hizmetinin tamamlayıcısı olarak görev üstlenebilirler. Perez, bunu, “kamu sağlayıcılarıyla [rekabet] yerine… diğer birimler – kamu ve özel kuruluşlar –  tarafından sağlanan ürünlerini ve kaynaklarını tamamlayarak boşlukları doldurmak” için iş birliği eğilimi ile ortaya çıkacağı şeklinde yorumluyor. Bu tür bir hizmet, eski seks işçilerinin HIV ve AIDS’in toplumsal ve tıbbi tedavisine yönelik ortak ihtiyaçlarını ele almak üzere sağlık kooperatifleri kurduğu Ruanda’da görülebilir.

Perez, bu kapasitede çalışan sağlık kooperatiflerinin, evrensel sağlık hizmetlerinin tüm dünyada geliştirilmesinde “sağlık kapsamının geliştirilmesi için kilit ortaklar” olmasını öngörmekte. Bu anlamda, sağlık kooperatifleri dışlanmış veya yetersiz hizmet alan toplulukların sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için sağlık kurumlarıyla birlikte çalışırlar. Perez, İtalya ve İtalya’nın 386.000’den fazla kişiye istihdam sağlayan “İtalyan sağlık sistemine iyi entegre edilmiş çok paydaşlı (hem bakımı alan hem de bakım verenlerin sahip olduğu) sağlık kooperatifleri” örneğini sunmakta.

Kooperatiflerin ademimerkeziyetçi doğası, özellikle mevcut SARS CoV-2 pandemisi gibi bir halk sağlığı krizi ile karşı karşıya kalındığında, sağlık alanında yüksek düzeyde merkezileşmiş yukarıdan aşağıya yönetilen kurumlara alışkın olan bazı kişileri endişelendirmektedir. Ancak, bu alanda da yararlı olabilirler: Perez, kendi sağlık kooperatifi olan İspanya’daki Fundacion Espriu’nun, sağlık bakanlığına “kaynak ve tesis” sağlamak için nasıl “sağlık otoriteleriyle el ele” çalıştığını, “COVID-19’dan etkilenenlere öncelik vermek” için bazı durumlarda müdahaleleri ertelediğini ana hatlarıyla açıklıyor.

Sağlık kooperatifleri ve finansman sorunu

Bununla birlikte, kaçınılmaz olarak, sağlık kooperatiflerinin de dâhil olduğu her türden taban örgütünün peşini bırakmayan finans soruna gelip dayanıyoruz. Jose, “her işletme gibi [kooperatiflerin] ticari faaliyetlerini sürdürmek için belirli bir sermayeye ve uygun fonlara erişmesi gerektiğini” kabul ediyor. Sonuç olarak, sağlık kooperatifleri sonuçta piyasada faaliyet gösteren bir işletme modelidir. Bir kooperatif için sermaye toplamak zor olabilir ve gelir kaynakları çeşitlidir, genellikle “üyelerden veya kooperatif işletmenin ürettiği gelir fazlasının dağıtılmayan kısımlarından” ve “bankalar, tedarikçiler, hükümet veya bağış kuruluşları gibi yabancılardan” gelir.

Bununla birlikte, özellikle bankalar ve diğer kaynak sağlayıcı kuruluşlar gibi daha geniş bir paydaş kaynağını dâhil etmek, sıradan üyelerin çıkarlarından sapmaya ve çatışmaya yol açabilir. JP’ye göre esas mesele “üye kontrolünü güvence altına alırken güvenilir finansmanın nasıl elde edileceğidir”. Bu soruna yönelik olarak, güçlü kredi birliği desteğiyle birlikte finansal risk havuzları geliştirmek için sağlık kooperatifleri federasyonları oluşturulmuştur. Federasyonlar, yeni sağlık kooperatiflerinin faaliyete geçmesi ve mevcut girişimleri sürdürmek için gelişmiş finansal temeller oluşturabilir.

Sağlıkta eşitsizlikler

Perez’e göre, “kalkınma için etkili bir mekanizma” görevi üstlenen kooperatiflerin kalkınma bağlamında da oynayacakları bir rol vardır. Perez, üyelerin demokratik katkısına ve farklı paydaşlar eliyle gerçekleştirilen yönetim yapısına sahip olmanın; kooperatiflere içinde bulundukları topluma sağlam bir biçimde tutunma olanağı verdiğine, “benzersiz bakış açıları” sağladığına ve bu nedenle de “kalkınma süreçleri üzerindeki etkilerinin” daha büyük olduğuna inanmaktadır. Bu şekilde, sağlık kooperatifleri, eksikliğin en çok olduğu topluluklara bir zemin, karşılıklı destek ve kolektif güç sağlar: kendi sağlık altyapılarını geliştirmenin ve en acil ve vahim olarak gördükleri sağlık eşitsizliklerinin üstesinden gelmenin bir yolu.

Dünya genelinde sağlık hizmetlerinin karşı karşıya olduğu büyük bir sorun, büyük ilaç şirketleri ve onların ilaç fiyatları üzerindeki sıkı kontrolü ve çoğunlukla, birçok düşük ve orta gelirli ülkenin karşılaştığı ihmal edilen tropikal hastalıklar doğrultusunda yürütülmeyen ilaç araştırma ve geliştirmesidir. Bununla mücadele etmek üzere, korporatizm ile bütünüyle kamulaştırma arasında “üçüncü bir yol” olarak, ilaç şirketlerinin kooperatif bayrağı altında toplanabilecekleri öne sürülmüştür.

Büyük ilaç örneği detaylandırılırsa, sağlık kooperatifleri bütünsel bir yaklaşım sergileme eğilimindedir ve sadece sağlık hizmeti sunumuna odaklanmakla kalmazlar, reaktif tedavi temelli modele dayalı sağlık fikrinden, iyi oluş ve koruma temelli bir modele geçiş eğilimindedirler. Bu tartışma, bakım sisteminin ne yazık ki yetersiz olduğu İngiltere’ye kadar uzandı. Parlementer James Murray’in kullanıcılar tarafından yönetilen sosyal bakım üzerine bir parlamento görüşmesine tutkuyla taşıdığı bir sebep. Sosyal bakım, hem kamu kurumları hem de özel kuruluşlar için büyük bir kör nokta oluşturur ve kooperatif örgütler bu hizmeti karşılamak için iyi bir konumdadır.

Halkın esenliği en üstün yasadır

Cicero’nun sık sık ifade ettiği gibi, ‘halkın esenliği en üstün yasadır’. Ancak bu şekilde sağlık sistemlerimizi anlamaya ve kökten değiştirmeye başlayabiliriz. Covid-19’un acı bir şekilde kanıtladığı gibi, birimizin sağlığı hepimizin sağlığıdır. Ve çok uzun süredir sağlık, adil olamayacak kadar pahalı ya da etkin olamayacak kadar demokrasiden uzaktı. Bu boşlukta, sağlık kooperatifleri, demokratik, toplum odaklı ve ağ tabanlı bir sağlık vizyonu oluşturur ve bu da feci şekilde gereklidir.


Not 1: Jonny Denfhy’nin Mutual Interest Media’da 10 Nisan 2020 tarihinde yayımlanan yazısından Aylin Çiğdem Köne tarafından çevrilmiştir. Erişim

Not 2: Öne çıkan görsel, Luis Melendez – Unsplash

Kategori(ler): Uygulama

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.