Kentli tüketiciler olarak gıda gereksinimlerimizi büyük şirketlere ait marketlerden karşılamaya başladığımızdan bu yana üreticiler ile olan bağımız giderek koptu. Haftada yedi gün ve günde ortalama on iki saat açık olan marketler, istediğimiz anda istediğimiz ürünü satın almamızı sağlıyor. Üreticinin nerede, hangi koşullarda üretim yaptığını bilmeyen tüketiciler ve ürününü kimin, nerede ve hangi koşullarda satın aldığını bilmeyen üreticiler… Oysa üreticiler ve tüketiciler kooperatifler aracılığıyla karşı karşıya geldiklerinde; üretici, tüketiciyi aldatmanın kendini kandırmak olduğunu fark eder. Tüketici ise her ürünün bir mevsimi olduğunu kabullenir. Üreticinin emeğine tanık olur, fiyatın ötesindeki değeri görür. Üretici ve tüketici arasında güvene dayalı bir ilişki kurulur. Tıpkı Akçapınar Balıkçılar Kooperatifine gelip de “balık yok” cevabını aldığında teşekkür eden kişi ile kooperatif arasındaki ilişki gibi. Bugünkü konuklarımız Akçapınar Balıkçılar Kooperatifinden. 1973 yılında kooperatifi kuranlar bugün hayatta değiller. Ancak kooperatif yaşıyor. Yaptıkları işi seven ve  işlerine değer veren Kooperatif Başkanı Hamza Yentüz ve Birgül Usta ile kooperatiflerini, kooperatifçiliği ve denizleri konuştuk. Deniz balığından söz ederken her ikisinin gözlerindeki parıltıyı görmenizi isterdik.

“Yediğiniz gerçek deniz balığıysa daha doğal, daha organik bir besin yok bence.”

Okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?

H.Y: Hamza Yentüz. 40 senedir balıkçıyım. Kendimi bildim bileli. 20-25 senedir buranın ortağıyım. Aşağı yukarı 8-10 seneden beri de burada başkanlık yapıyoruz.

B.U: Ben Birgül Usta, okul öncesi öğretmenim. Eşim bu kooperatifin ortağı; denize ve balığa düşkündür. Ben de balığı çok seviyorum. Balık çok önemli bir besin. Yediğiniz gerçek deniz balığıysa daha doğal, daha organik bir besin yok bence. İnsan sağlığında balık çok çok önemli bir yerde. Beslenmenin, balığın bilincindeyim. O yüzden eşimle buraya bir el atalım düzene sokalım istedik. Okul dışında çok vaktim kalıyor, ben de zamanımı burada geçiyorum. 5 belki 6 senedir gönüllü olarak çalışıyorum. Buraya bir yenilik gelsin, katkıda bulunalım istedim. Bayan gelince seviye biraz daha üst oluyor. O yüzden katkıda bulunduğumu düşünüyorum buraya. Bundan dolayı da balıkçılar çok memnunlar. Ara ara gelirler, teşekkür ederler. İyi ki varsınız derler.

“Bazısı bireysel düşünüyor. Yanlış şeyler oldu…”

Kooperatifiniz kaç yılında kuruldu, kaç ortağı var?

H.Y: 1973’te kuruldu. Kurucularımız, Allah rahmet eylesin, hepsi gitti. Onlardan da Allah razı olsun. O zaman daha kötü şartlar vardı. Şu an 20 civarı ortağımız var. Daha da fazlaydı da. Bazısı bireysel düşünüyor. Yanlış şeyler oldu, uyardık olmadı. Düzeni sağlamak için çıkardık.

Nasıl yanlış şeyler?

H.Y: Mesela, ortak buradan kredi sağlıyor. Mazot vs. alıyor, buraya borcu var. Ama balığını başka yere satıyor.

B.U: Borcundan kesilecek diye parayı almak için restorana satıyor. Sonra bu defalarca oluyor üst üste.

Bu kişileri ortaklıktan çıkarma yoluna mı gidiyorsunuz?

H.Y: Burası kooperatif; bir sorunun varsa gelirsin, düzeltirsin. Uyarıyoruz, bir daha olursa çıkarıyoruz. Gelecek olanlara da örnek oluyor. Bundan 13-14 sene önce bir başıboşluk vardı burada. Başkanlar tolerans gösteriyorlardı. Olur mu öyle şey! Biraz alışkanlık olmuştu. Biz de mecburen kararlar aldık.

B.U: Oy çokluğuyla çıkarılıyor zaten üyeler.

H.Y: 14 kişinin 13’ü el kaldırmış bu çıksın diye.

B.U: Şimdi bu kadar insan o kişinin çıkması için niye oy veriyor? İçeriden bir para almış; mazot almış, yem almış, kendi masraflarını karşılamış ve balık vermemiş. Bu durum defalarca tekrarlanmış. Başka yere balık sattığı belgelenmiş. Üyeler kendi haklarının da yendiğini düşünerek bu kişiyi üyelikten çıkarmak için oy kullanıyorlar. Daha sonra bu kişi, beni çıkardılar diye şikâyet ediyor. Bu kadar yanlışı ve borcu varken. Şikâyet edilince ne olur? Kooperatif de o kişi de yani her iki taraf incelemeye alınır.

H.Y: Daha 20 gün önce Ankara’dan bir müfettiş geldi inceleme yaptı. Müfettiş bize aynen devam edin dedi.

B.U: Karar o kişinin aleyhine çıktı; borcu resmileşti.

“Kooperatif ortağı olmasa … restoranlar istediği balığı alır, istemediğini almaz.”

Sizce kooperatifler neden önemli?

B.U: Kooperatif demek birleşmek demek, bütünleşmek demek. Kooperatife üye olursa hiçbir şekilde zor durumda kalmıyor. Balıkçının tuttuğu bütün balığını kooperatif alıyor. Kooperatif ortağı olmasa, dışarıda olsa restoranlar istediği balığı alır, istemediğini almaz. Elinde kalır. Kooperatif, pazar açısından bence balıkçı için çok önemli.

Bir de balıkçıya çok destek olur kooperatif. Mazotunu alır, parasını alır balık gelmeden parasını alır işini görür. Hani böyle bir dayanışma yardımlaşma oluyor kooperatiflerde. Kimden isteyecek borç para? Ama kooperatiften alabiliyor. Çünkü balık getiriyor. Kooperatif onu veriyor vermek durumunda. Böyle bir yardımlaşma olduğu için balıkçının işi görülüyor. Kooperatife aslında bütün balıkçılar üye olsalar çok daha güzel olur.

H.Y: Televizyonda izledim. Kooperatifler olmasını tavsiye ediyorlar. Mesela, ayva tarlada 1 liraymış, pazarda 4 lira olmuş. Ama üretici yine 1 lira alıyor. Şimdi ne yapacaklar? Kooperatif kuracaklar, direkt tüketiciye ulaşacaklar arada aracılar olmadan. Zaten bildiğim kadarıyla kooperatiflerin kuruluş amacı üreticiler birleşsin mallarını değerlendirsinler. Hocamın verdiği örnek gibi: Balıkçı kooperatif olmasa o balığı satacağım diye uğraşacak. Ama ne oluyor geliyor buraya veriyor balığını yazdırıyor, çekip gidiyor. Onunla uğraşmıyor gidiyor, takımlarını düzenliyor.

Kooperatifler hakikaten çok değerli. Mesela bu kooperatif olmasa çok rezil oluruz. Kooperatif olmasa bizim mesela 10 liralık balığı 3 liraya alırlar. Biz balıkçının tüm balığını iyi fiyattan alıyoruz, ürününü değerlendiriyoruz. Kooperatifin bankasında kasasında para olmayabilir. Kooperatifin amacı, giderleri karşılayacak ve ayakta duracak. Gerisi üreticiye gidecek, bunun amacı budur. Sonra halk da deniz balığı yiyecek.

Ama millet bunun bilincine yavaş yavaş varıyor. Daha da ileriye götürmek lazım. Şimdi Avrupa’da kooperatifler kendi saklamasını yapıyor, depoluyor; çünkü bilincine varmışlar. Ben şimdi tek başıma ne yapabilirim? Ama birlik olduğunda her şeyi yaparsın.

Mesela, Marmaris’te büyük bir balıkçılık şirketi var. Biz onun yanında susam tanesi kadar balık satmıyoruz ama Bakanlıktan, Üniversiteden biri geldi mi ona sormuyorlar, bize soruyorlar. Bizden görüş alıyorlar. Bunun değerlendirmesini bilmek lazım.

Eski Marmaris Yolu-Akçapınar

“Kooperatifler hakikaten çok değerli. Mesela bu kooperatif olmasa çok rezil oluruz.”

Kooperatifiniz, balıklarını satın almak dışında ortakları için neler yapıyor?

H.Y: Balıkçılar bir hafta ya da daha uzun süre denizde olduklarında balıklarını almaya biz gidiyoruz. Giderken bize yazdırdıkları ihtiyaçlarını (mazot, yem, buz, yiyecek, içecek) ne istemişlerse onu götürüyoruz. Tartımızı da götürüyor, oradan balıkları tartıp alıp geliyoruz.  Bu şekilde Çatı’ya, Akbük’e gidiyoruz. Yol masrafını balıkçıdan kesmiyoruz, kooperatif karşılıyor.

Balıkçının tüm balığını satın alıyor musunuz?

B.U: Tamamını, ne varsa. Satılacak ya da satılamayacak balık ne varsa. Balığın alış fiyatına yönetim kurulu karar veriyor. Bütün balıkçılar balığının ne kadar fiyata alındığını biliyor zaten.

H.Y: Ahmet ayrı Mehmet ayrı yok, deftere geçiyoruz. Balık böyle aldık, böyle satacağız diye.

B.U: Yani balıkçının kârına bir olay kooperatife üye olması. Her zaman balığını satamaz. Her zaman parasını alamaz. Balığını vermese bile geliyor buraya diyor ki: “Abi benim ev kiramı ödemem lazım. Şu kadar verir misin?” Oraya yazılıyor, bu kadar borcu var diye. Sonra balığını getirdiğinde denkleştiriyoruz. Hani nakit para kimse kimseye vermez.

“… sistemli çalışıyorsa karnı da doyuyor, mal sahibi de oluyor.”

Balıkçıların bir kotası var mı, belirli zamanda belirli bir miktar balık getirmesini gerektiren bir şart var mı?

B.U: Yok yok. Hasta olur gitmez, günün şartı. Sabah uyanınca ne olduğumuz belli değil ki.

H.Y: İstese bir ay balığa gitmez.

Kooperatife borcu olmayan bir balıkçı parasını ne zaman alabilir?

H.Y: İsterse teslimde alır.

B.U: Balığını verdiğinde parasını alabiliyor hemen.

Büyük çaplı balıkçılık yapan ortaklarınız var mı?

H.Y: Büyük teknesi olan bir üyemiz var, o da çalışmıyor. Zaten onun balığını biz alamayız. Bizde 7-8 metrelik tekneler var.

B.U: 20 tekne var.

Son dönemlerde bir balıkçı ne kadar balık tutabiliyor?

H.Y: Valla hiç belli olmaz o. Hani örnek verilecek bir şey değil o. Bazen gidiyor 70-80 kg bile oluyor bazen de kurtaramıyor bile.

Nasıl avlanıyorlar?

H.Y: Bizim çoğu paragadi şu an.

Yaşamını balıkçılıktan kazanmak mümkün mü?

H.Y: Şimdi sistemli çalışıyorsa karnı da doyuyor, mal sahibi de oluyor. Hepsi de aynı olmaz bazısı daha çok tutar daha güzel tutar bazısı tutamaz. Adam geliyor mesela kazanıyor onu yiyesiye kadar balık tutmuyor. Ama diğeri devam ediyor. Düzenli çalışıyor. 100 tanesinden 10 tanesi sistemli.

B.U: İnsanların belli bir prensipleri varsa kazandıktan sonra ihtiyaçlarını da karşılıyor yatırımını da yapıyor.

Akçapınar Azmağı

“Biz kooperatifiz ya müşteriyi kandırsam biz kendimizi kandırırız.”

İyi bir balıkçı kooperatifi nasıl çalışmalı? Müşterileri ile tüketicilerle nasıl bir ilişki kurmalı?

B.U: Bizim burası yol kenarında olmadığı için çok görünen, çok bilinen bir yer değil. Müşterimiz genelde senelerdir balığını bizden alan kişiler, kalıplamış bir müşterimiz var. Dolayısıyla bizim için sezon ya da sezon dışı fark etmiyor. Bizim müşterimiz biliyor zaten yerini. Ne alacağını biliyor. Ne aldığını biliyor o yüzden müşteri açısından sıkıntımız yok.

H.Y: Hakikaten müşteri çok önemli. Kooperatif deyince milletin bir güven var. Adam Fethiye’den balığı görmüyor, bilmiyor, temizle koy diyor. Bu çok iyi bir örnek. 20 senelik müşterimiz var bizim. Başka bir örnek vereyim. Bir abimiz var; geldi, muhabbet ettik. “Ben balık almaya gelmedim. Marmaris’e geçerken sizinle bir konuşmaya geldim.” dedi.

H.Y: Kooperatifçilik üreticinin malının değeri artsın der. Halk yesin der. Ama bazı kooperatifler gelen malları restoranlara toplu olarak veriyorlar, halka yok diyorlar. Bunlar yanlış. Kooperatifin kuruluş amacına tamamen ters bir şey o.

B.U: Onlar biraz da restoranlardan yiyorlar içiyorlar ya. Akşam restorana gidecekler o yüzden müşteriye yok diyor.

H.Y: Bunu bir yapar iki yapar müşteri toplayamaz daha. Biz kooperatifiz ya müşteriyi kandırsam biz kendimizi kandırırız. Hani şimdi yabancı gördüğüne 30 liralık balığı 50 lira diyor. Turizm de aynı değil mi? Marmaris’e gelen turist bir daha gelmeyecek gibi davranıyor tek seferlik diyor. Bunlar önemli. Sen kendini kandırırsın. Şimdi biz burada zaman geldi cumartesi pazar hiç balık yoktu ve 60-70 araba döndü buradan. Hatta biri dedi ki: “Sana teşekkür ederim, bana yok dediğin için.”

“Deniz balığı yakışıklı oluyor, bir estetik oluyor.”

Biz cumartesi günleri 3-4 kişi balık temizleriz, yetiştiremeyiz. Kooperatif olduğu için bu kadar müşterisi var. Deniz balığı diye çiftlik balığı satanlar var. Mesela dalyan kefalini Gökova kefali diye satıyorlar. Halk zaten balığı bilmiyor, yiyor. Balık iyi değil ama balığın tadı öyle zannediyor. Ama biz burada öğretiyoruz.

B.U: Çiftlik çipurası, deniz çipurası pulunu atıyoruz ya pulunun alınmış halinde o bozuk halinde olur. Deniz çipurası mesela çok güzel görünür, pulları çok güzel dizilmiştir. Buraya gelenlere; buradaki balıklara dikkat edin, bunun dışında balığa inanmayın diye tembih ederim. Bu balıkları en aç olduğunuz zamanda yiyeceksiniz. Kesinlikle acıkacaksınız, çorba falan almayacaksınız direkt kana karışacak aç karnına içilen hap gibi olacak, faydalı olacak. Çok önemli bir besin.

H.Y: Deniz balığı yakışıklı oluyor, bir estetik oluyor. Çiftlik balığı ya şişmandır, ya yamuktur. Ama deniz balığına baktığınızda bir estetiği var.

“O zaman ki balık artık mümkün değil.”

Hamza Bey, balıkçılığa başladığınız dönemden bu yana denizler değişti mi?

H.Y: O zaman ki balık artık mümkün değil. Hakikaten çok farklı. İklimler değişiyor ya balon balığı çıktı mesela buralarda. Daha önce yoktu. Hem zehirli hem de çok zarar veriyor ağlara. Görmedim ama bir de şimdi aslan balığı var, belgeselde izlemiştim. İskorpitin daha değişik bir versiyonu. Çatallı matallı ama çok zehirli. Marmaris’te görülmüş. Aslan balığı, balon balığı hiç yoktu buralarda. Bunlar iklim şartlarından geldiler.

Balık yoğunluk olarak azaldı. Bizim balıkçılar eskiden bir ağ yapıyordu on sene onu kullanıyordu. Şimdi öyle değil ama. Şimdi ağı var, teknoloji var. Benim görüşüm troller çok berbat bir şey. Önünde zincir var. O zincir yeri tarayıp gidiyor. Orada ne varsa bozuyor ediyor. Ben trole karşıyım.

“Bunlar denize batırılsa balıklara yuva olur.”

B.U: Bir de ben en çok ne istiyorum. Eski araba mezarlarında arabalar var ya onların deniz diplerine atılmasını istiyorum. Çok önemli.

H.Y: Belediyenin hurdaya çıkmış arabaları orada eriyor. Bunlar denize batırılsa balıklara yuva olur. Buraların balık türü çok değişir. Trol giremez. Marmaris’e yaptılar, aşağı yukarı 30-35 tür daha fazla görülmüş. Bu canlı örneği. Su ürünlerine de başvurduk Bakanlığa da başvurduk. Geldik, inceledik, atacağız dediler hâlâ da atacaklar. O çok önemli. Balık kendini koruyor orada.

Başka projeleriniz var mı?

H.Y: Bizim en büyük projemiz dalyan yapmak buraya. Dalyan dediğim ağaçlardan. Önceden vardı burada. 75’li yıllarda vardı. Bakmadılar, tamir etmediler, kayboldu. Proje yaptırdık ama GEKA’dan izin alamadık. Eğer o dalyan olursa balıkçılar çok rahat eder. İsrafı yok, ufak balığı öldürmesi yok.

Dalyan tellerden oluyor onun belli bir dönemi kapıları açılıyor. Kapıları açılıyor balık doğal ortamında beslenip geliyor. Derenin ağzına çıkışı yapılıyor belli bir dönem atıyorsun onu balık girip çıkıyor oradan. Şimdi balık yok dimi burada gidip dalyanda sürüyorsun satıyorsun. Tazecik alıp geliyorsun. Bu olursa kooperatifin çok büyük avantajı olur.

“… bizim yaptığımız iş tarım olarak geçiyor.”

Bir balıkçı kooperatifi olarak en çok zorlandığınız, değişmesi gerektiğini düşündüğünüz konu nedir?

H.Y: Şimdi bizim yaptığımız iş tarım olarak geçiyor. Bize Tarım Bakanlığı bakıyor. Damdaki ineklere bakanlar bize de bakıyor. Ama yanlış, çünkü anlamıyorlar bilmiyorlar. Destek çok az. Mesela hayvancılıkta destekler var. Ama kooperatif için bir şey yapmaya gittin mi tapu istiyor, şahit istiyor, inceliyor. Sözde sen de tarımdasın. Benim tek gayem denizle ilgili bir bakanlık olsun.

Peki diğer balıkçı kooperatifleriyle bu bölgedeki kooperatiflerle işbirliği, ortak çalışma yapıyor musunuz?

B.U: Alış satışları paslaşıyoruz bazen. Şu balığı siz kaça alıyorsunuz kaça satıyorsunuz şöyle yapalım böyle yapalım.

Depolama olanağınız var mı?

H.Y: Depolama olabilir de gerek yok. Geliyor satılıyor. İhtiyaç yok. İleride inşallah büyürsek…

Büyümek derken yeni ortakların kooperatife katılmasından mı söz ediyorsunuz?

H.Y: Yok yok. Büyüme öyle ortaklıkla olmuyor. Sorun oluyor. Mesela işletme açarsın, dışarı açılırsın…

B.U: Ya da mesela orkinos türü çok büyük balıklar olduğunda konserve türü bir şeyler yapılıp satılabilir. Düşünsenize 5-6 tane orkinos geldi palamut geldi. Ton balığı gibi. Bunu nasıl satacaksınız? Restoranlar almaz. Konservesi yapılır pazarlanır. Yakarız şuraya bir odun ateşi cam kavanozlar… (Gülüyoruz.)

H.Y: Konserve için tesis gerekir. İsteseler bunu destekleyebilirler. Mesela iki sene sonra ödemeye başla derler.

Pişmiş balık satmıyorsunuz değil mi?

H.Y: Ehliyet aldık da yapmadık daha. Hijyen belgelerimizi aldık.

B.U: Gelecekte değerlendirelim diye düşünüyoruz. Evde, apartmanda pişirmesi sıkıntı oluyor evlerin içi kokuyor. Biz pişireceğiz, paketleyeceğiz.

Hamza Yentüz, Birgül Usta, Güneş Kurtuluş, Çiğdem Köne

“Bayan olunca seviye farklılaşıyor. Balıkçı bile konuşurken bir dikkat ediyor.”

Geçen hafta katıldığım toplantıda Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami Seymenoğlu, kooperatifçilere kadınları kooperatiflerinize ortak almalarını hatta yönetim kurullarında görev vermelerini önerdi. Siz ne dersiniz?

B.U: Bayan olunca seviye farklılaşıyor. Balıkçı bile konuşurken bir dikkat ediyor. Hocam varmış diyor, söyleyecek söyleyemiyor. Laubali hareketler olmuyor. Burası bir düzene giriyor. Bayansınız ya toparlarsınız, kötü görüneni alırsınız. Erkekler bunu görmüyorlar bile. Derli toplu olmak temizlik anlamında fark oluyor.

H.Y: Cenabı Allah bizi böyle yapmış, onu öyle yaratmış; şükredeceğiz artık. Şu anda kadın üyemiz yok ama önceden vardı. Onlar kayıkları satıp gittiler. Keşke olsa. Hatta yönetime geçiririz çok iyi olur. Bizim de üyemiz yok ama çalışanlarımız var. Bayan üye yapabilmek için üstüne kayık olması lazım. Profesyonel üye kayığı. Hocam emekli olduğunda kayığı üstüne alacağız. Onu üye yapacağız. Belki o zaman bizim pabucumuz dama atılacak ama…

Bırak üyeyi bayan çalışanlara destek veriyorlar şu anda. Üst birlikle konuştum bayan üyeye destek var. AB’den de geldiler buraya mesela. Bayan üye olursa destek çok artıyor.

Peki siz üst birliğe üye misiniz?

H.Y: Üyeyiz. Hem Muğla. Hem de Ankara’daki üst birliğe.

Son olarak, deniz balığını nasıl pişirmek gerekir?

B.U: Balığın kokusunu almak lazım. Bizim balıkların kokusunu geçirecek bir şey kullanmamak lazım. Çünkü gerçek deniz balığı çok farklı. Balığı ne yaparsanız yapın yiyin. Mutlaka aç karnına yiyin. Böyle aç karnına alınan ilaç gibi olsun. Mesela her gün akşam yemeklerinde birer tane balıkla başlayın sonra yemeğinizi yiyin. Ben her gün balık yerim. Benim gibi balık yiyen insanların ciltleri çok parlak oluyor. Çok çok fark ediyor, hücre yenilenmesi yapıyor, çok özel bir besin. Ama gerçek deniz balığı olacak.

Not: Söyleşinin ses kaydı çözümlemesini yapan Güneş Kurtuluş’a teşekkür ederim.

Kategori(ler): Söyleşiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.