Eric Bidet, Uluslararası Sivil Toplum Ansiklopedisi (International Encyclopedia of Civil Society) içinde yer alan Sosyal Ekonomi başlıklı bölümünde sosyal ekonomi kavramının tarihsel gelişimini de inceliyor. Bidet, Fransa’da 19. yüzyılda görünürlük kazanan ancak yirminci yüzyılın büyük bir bölümü boyunca ortadan kaybolan ve 1970’lerden sonra yeniden popülerlik kazanan kavramın izini sürüyor. Başlangıçta sosyal meselelerle daha yakından ilişkili bu kavramın günümüzde daha çok girişimcilik ile bağdaşlaştırılması dikkate değer. Bu yazı anılan kitap bölümüne dayanmaktadır.


Sosyal ekonomi, Batı Avrupa ülkelerinin sosyal, siyasi ve ekonomik tarihinde derin kökleri olan eski bir kavramdır. Sosyal ekonominin tarihsel arka planı on sekizinci yüzyılın sonlarına dayanmakla birlikte asıl olarak on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Fransız akademisyenler Pierre Guillaume Frédéric Le Play, Leon Walras ve Charles Gide’in etkisiyle görünür hale gelmiştir.

Sosyal ekonomi terimini kullanmasalar da İsviçreli iktisatçı Jean Charles Léonard de Sismondi 1819’da yayınlanan Yeni Politik Ekonomi İlkeleri (Nouveaux principes d’économie  politique)’nde, Fransız filozof Charles Fourier Katılımcı ve Ustalıklı Yeni Dünya (Le Nouveau monde industriel et sociétaire, 1829) ve Fransız iktisatçı Henri de Saint-Simon Örgütçü (L’Organisateur, 1821)’de sosyal ekonomi kavramına ilham veren temel fikirleri ortaya koymuşlardır.

On dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmakta olduğu haliyle sosyal ekonomi, sosyal sorunlara bir çözüm bulmaya ve dezavantajlı vatandaş gruplarının varoluş koşullarını iyileştirmek ve/veya işçilerin ekonomiye katkısını arttırmak amacıyla ahlaki değerler ile ekonomik faaliyetleri uyumlaştırmaya yönelikti. Sosyal meselelerin çözümünün özgün ve yenilikçi bir yolu olarak sosyal ekonomi, on dokuzuncu yüzyılda sosyal inovasyonun öncü ifadelerinden biri olarak görülebilir.

On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, çoğu Avrupa ülkesi, sanayi kapitalizminin hızla genişlediği bir dönemde en savunmasız grupların kötüleşen yaşam koşullarına bir çare bulmak amacıyla başlatılan çok çeşitli yeni deneyimlerin ortaya çıkışına tanık oldu. Bu girişimlerin birçoğu köylüler ya da işçiler tarafından ya da onlarla işbirliği ile başlatılmıştı ve çoğunlukla seçkinler ve zenginler eliyle yürüyen geleneksel hayırseverlikten bir kopuşu işaret ediyordu. Geleneksel hayırseverlikte yardım edileceklerin dini, ahlaki veya siyasi kriterlere göre seçilmesi ve bu kriterlere uymayanların reddedilmesi olasıydı. İngiltere’de Rochdale ya da Owen, Almanya’da Raiffeisen, Fransa’da Buchez ya da Godin’in girişimleri tüm girişimler arasında en belirleyici olanlar olmuş ve modern sosyal ekonomi kavramının temelini oluşturmuşlardır.

Sosyal ekonominin tanınmasına ve tanıtılmasına ilk önemli katkının sahibi Frédéric Le Play’dır. Le Play, 1856’da Uluslararası Sosyal Ekonomi Uygulamalı Çalışmalar Derneği (Société internationale des études pratiques d’économie sociale)’ni kurmuş, Sosyal ekonomi (L’économie sociale) adında bir dergi çıkartmış ve ardından 1867’de sosyal ekonomiyi Dünya Fuarı’nda tanıtmıştır. Le Play, daha sonra “sosyal ekonomi” olarak adlandırdığı kavramla, işçilerin yaşam koşullarını iyileştirmeye adanmış  çeşitli kurumlara atıfta bulunuyordu. Bunlar ticari ya da gönüllü kuruluşlardı ve çoğu varlıklı kişiler tarafından bireysel davranışların ahlaki kılınması ve toplumsal barış için kurulmuştu. Başka bir deyişle, Le Play’in sosyal ekonomisi öncelikle “özel (kamusal olmayan) yukarıdan aşağıya” yaklaşımın özel bir ifadesi olarak görülebilecek bir “hayırseverlik sosyal ekonomisi”dir.

Le Play’in katkısı ampirik ve tanımlayıcı kalırken, Fransız iktisatçı Léon Walras 1896’da yayınladığı Sosyal Ekonomi Çalışmaları: Sosyal Servetin Dağılımı Teorisi (Etudes d’économie sociale: théorie de la  repartition de la richesse sociale) ile sosyal ekonomiye bilimsel bir yaklaşım getirmiş ve bu yaklaşım kısa süre içinde başka bir Fransız iktisatçıya, Charles Gide’e ilham kaynağı olmuştur. Walras’a göre sosyal ekonomi birbirini tamamlayan üç “alan”dan oluşan iktisat bütününün bir parçasıdır. Bu alanlar:

(a) Politik ekonomi veya ” gerçek olanın alanı” ekonomiyi yöneten doğal yasaları ve tanımları detaylandırma amacına hizmet eder.
(b) Uygulamalı ekonomi veya “faydalı olanın alanı” bu doğal yasaları uygulamak için en uygun araçlardan bahseder.
(c) Sosyal ekonomi veya “adil olanın alanı” sosyal adalete hizmet etmek için ekonomik yeniden dağıtımın gerekli olabileceği fikrini öne süren dağıtım konusuna odaklanır.

Walras’ın katkısı, sosyal adaleti ekonomik mantığa dahil ederek, sadece ekonomik sonuçlara odaklanan ancak ekonomik faaliyetten  kaynaklanan toplumsal sorunları ve genel olarak yeniden dağıtım ihtiyaçlarını ihmal eden klasik ekonomik yaklaşımdan bir kopuşa işaret etmektedir. Walras, “sosyal ekonomi”  olarak adlandırdığı bu yaklaşımda, piyasa başarısızlıklarını düzeltmek ve sosyal adaleti gerçekleştirmek için gerekli olduğunu düşündüğü farklı kamu müdahalelerini vurgulamaktadır. Walras’ın sosyal ekonomi anlayışı bu nedenle kamusal yeniden dağıtım fikrinden hareket eder ve “kamusal yukarıdan aşağıya” bir yaklaşımın ifadesi olarak görülebilir.

Gide (1905) temelde Walras’ın ekonomi bilimi bölümlemesini paylaşır ve sosyal ekonomiyi toplumsal ilerlemeye yapılan bir ekonomik katkı olarak görür. Ancak Gide’in 1900 Paris Dünya Fuarı için detaylandırdığı sosyal ekonomi anlayışı aslında Walras ve Le Play’inkinden çok daha geniştir. Sosyal ekonomi, toplumsal ilerlemeye katkıda bulunan üç ana tür ekonomik kurumu içerir:

(a) kooperatifler, karşılıklı yardımlaşma sandıkları ve derneklerin kök saldığı gönüllü kendi kendine yardım girişimleri
(b) işverenlerin, elitlerin ve varlıklı kişilerin daha az avantajlı olanlara yardım etmeye yönelik çabaları
(c) merkezi ve yerel hükümetler tarafından oluşturulan sosyal programlar.

Diğer bir deyişle, Gide’in sosyal ekonomisi, Le Play’in hayırseverliğe dayalı “özel yukarıdan aşağıya” ve Walras’ın yeniden dağıtıma dayalı “kamusal yukarıdan aşağıya” dinamiklerini kapsar ve bu iki dinamiğe gönüllü dayanışma ve kendi kendine yardıma dayalı “özel aşağıdan yukarıya” dinamiğini yansıtan bir dinamik daha ekler. Bu daha karmaşık sosyal ekonomi anlayışında Gide, özellikle 1890’larda ilk kez açıkladığı ancak hiçbir zaman hayata geçirilmeyen “Kooperatif Cumhuriyeti” programı aracılığıyla toplumsal dönüşümün baş rolünü kooperatiflere vermiştir.

Max Weber 1909’da “sosyal ekonomi” (Sozialökomie) terimini, 1922’de yayımlanan “Ekonomi ve Toplum” adlı başyapıtındaki yeni seriyi adlandırmak için kullandı. Weber için sosyal ekonomi, ekonomi teorisini (ekonomik olguların incelenmesi), ekonomi tarihini (somut ekonomik olguların gözlemlenmesi) ve ekonomi sosyolojisini (gözlemlenen olguların kültürel anlamlarının analizi) kapsıyordu. Weber’in sosyal ekonomi yaklaşımının temelinde, ekonominin sosyal yapıya gömülü olduğu fikri yatar. Bu nedenle, Walras ve Gide’in sosyal meseleyi (Walras için “sosyal adalet”, Gide için “sosyal ilerleme”) ekonomik mantık ile bütünleştirmeyi amaçlayan yaklaşımlarından kökten farklıdır. Bununla birlikte, bu yaklaşımların ortak bir noktası var: Hepsi, ekonomik oluşumların ve ilkelerin çoğulluğu fikrini teşvik etmek ve ekonomik olmayan boyutların (sosyal, kültürel, dini, ahlaki vb.) ekonomik analizde dikkate alınmasını savunmak için ekonomideki ana akım yaklaşımı sorgulamanın peşindedir. Bugün Weber’in yaklaşımının birçok sosyal bilimciye ilham verdiği ve sosyal bilimlerde yeni iktisat sosyolojisi veya sosyoekonomi gibi yeni akademik akımlar yarattığı bilinmektedir. Walras’ın mirası, 1941 yılında Cizvit iktisatçı Thomas Divine tarafından “ekonomik sorunların bireysel ve toplumsal boyutlarının yanı sıra ekonomik analizin etik temellerini ve etkilerini araştırmak” amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan Sosyal Ekonomi Derneği’nde de görülebilir. Mark Lutz ve Severyn Bruyn’un katkıları bu çizgideki en önemli katkılar arasındadır. Bruyn, 1977 yılında yayınlanan Sosyal Ekonomi adlı kitabında sosyal ekonomi için aşağıdaki tanımı önermiştir: “Sosyal ekonomi, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için maddi kaynakları üretmeleri, dağıtmaları, değiş tokuş etmeleri, kullanmaları ve bu süreçte bir kültür yaratma süreçleriyle ilgili bir çalışma alanıdır.

Yirminci yüzyılın başında 1911 gibi erken bir tarihte terimin “çok muğlak” hale geldiğinden bahseden ve çabalarının çoğunu kooperatiflerin teşvik edilmesine yoğunlaştıran Gide ve ayrıca Walras tarafından ihmal edilen sosyal ekonomi terimi, 1970’lerin sonlarına kadar Avrupa’da neredeyse hiç kullanılmadı. Muhtemelen çok anlamlılığı ve bu uzun tarih boyunca yaşadığı iniş çıkışlar nedeniyle, 1970’lerin sonunda Fransa’da yeniden ortaya çıkana kadar kavram akademik çevrelerde sağlam bir kabul görmedi. Bu arada terimin önemsiz ve kafa karıştırıcı kullanımlarına rastlandı. Örneğin Gustav Cassel’in Sosyal Ekonomi Teorisi’nde (1918) geçen sosyal ekonominin, daha önceki hiçbir sosyal ekonomi fikriyle değil, Walras’ın genel denge teorisiyle ortak bir noktası vardı.

Bununla birlikte, Gide’in kooperatiflere ve daha genel olarak özel ve gönüllü aşağıdan yukarıya örgütlenmelere odaklanması, Fransa’da sosyal ekonominin özgün bir girişimcilik modelinin ifadesi olarak yeniden canlanmasının yolunu açmıştır. Bu modelin iki temel özelliği vardır:

(a) Demokratik bir yönetişime sahip olmak
(b) Yatırılan sermayenin dağıtımını kurallarla sınırlamak veya yasaklamak

Sosyal ekonominin bu çağdaş yaklaşımı sistematik olarak sosyal sorunlar ile ilişkili değildir, ancak özgün bir girişimcilik biçimi önerme ve bu temelde kapitalist firmalardan ve kamu kurumlarından ayrı olarak faaliyet gösteren bir “üçüncü sektör” oluşturma iddiasındadır.

Kategori(ler): Akademik

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.