Sosyal Ekonomiyi Tanımlamak
Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi’ne göre sosyal ekonomi teriminin iktisat yazınına ilk kez girdiği tarih 1830’dur (Grigore, 2013). Gerçekte, işbirliği ve ortaklaşa çalışma her zaman tüm sosyal organizasyonların temelini oluşturmuştur. İnsanlık tarihi, birlikte çalışan bir canlı türünün işbirliği modellerinin tarihi olarak da okunabilir. Ancak sosyal ekonomi kavramının tarihsel evrimini incelemek başka yazıların konusu olacak.
Başlarken bir hatırlatma: “Sosyal ekonomi” için tam bir görüş birliğine ulaşılmış açık bir tanım bulunmamakta. Tanımlama çabaları temel olarak iki temel analitik zorluğu aşmak zorunda kalıyor. Bunlardan ilki, sosyal ekonomi faaliyetlerinin farklı biçimleri arasındaki ayırımı aydınlatmak, diğeri ise bu kuruluşları kamu sektörü ve özel sektör firmaları ile karşılaştırırken mevcut farklılıkları tanımlamak (Liger, Stefan and Britton, 2016).
Bu nedenle “sosyal ekonomi” anlam bakımından hâlâ kişisel bakış açısına göre değişen ve kesin olmayan bir niteliğe sahip. Bu durumda yanlış yorumlara eğilimli bir uçta aşırı kapsamlı, diğer uçta çok kısıtlı olan tanımlar ile karşılaşmak şaşırtıcı olmasa gerek. Örneğin, bazıları sosyal ekonomi kuruluşlarını sadece kâr dışı olanlarla sınırlandırırken, diğerleri kârlarının bir kısmını sosyal amaçlar için bağışlayan geleneksel özel şirketleri de sosyal ekonomiye dâhil etmektedir (Restakis, 2006).
Farklı tanımların getirdiği belirsizlikten kurtulmak için konu ilgili kurumların tanımları üzerinden sosyal ekonominin günümüzdeki kapsamını ele almanın başlangıç olarak yararlı olacağını düşünüyorum.
AB’nin Sosyal Ekonomi Tanımı Hangi Kurumları Kapsar?
“Sosyal ekonomi” terimi 1989 yılından bu yana Avrupa Birliği’nde (AB) resmi olarak kullanılmaktadır ve Komisyon’un İstihdam, Sosyal İşler ve Eşit Fırsatlar Genel Müdürlüğü sosyal ekonomi ile ilgili sorunlardan sorumludur. AB’nin seçtiği sosyal ekonomi tanımı sosyal ekonomiyi dört tür girişim ve organizasyon biçimi ile sınırlar (Westlund, 2003):
1) Kooperatifler
2) Mütüel şirketler. Karşılıklılık esasına dayanan hayat ve hayat dışı sigorta hizmetleri ile tamamlayıcı sosyal güvenlik planları sunan girişimler (EC, 2018)
3) Dernekler
4) Vakıflar
Yukarıda sıralanan girişim ve organizasyonların tamamı gönüllü katılım ve üyelik esasına dayanır ve sermaye getirisi elde etmek yerine sosyal amaçlar tarafından yönlendirilir. Bu organizasyonlar yaklaşık iki yüzyıldır piyasa (özel şirketler) ve devlet (kamu sektörü kurumları) yanında mal ve hizmet üretmektedirler (EU, 2013).
Sosyal Girişimler: Sosyal Ekonominin Yeni Bileşeni
Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi EESC‘nin 2011 yılında yayımlanan, Sosyal Girişimcilik ve Sosyal Girişimcilik Üzerine Görüşü (INT/589 of 26/10/2011), sosyal girişimlerin özelliklerini tanımlamakla kalmayıp, aynı zamanda bunların sosyal ekonominin ayrılmaz bir parçası olduğunu açıkça belirtmiştir. Dolayısıyla bugün artık AB’de sosyal girişimler de sosyal ekonomi kapsamında görülmektedir.
Sosyal Ekonominin Özellikleri
2000 yılında kurulan ve AB düzeyinde sosyal ekonominin temsilcisi olan Avrupa Sosyal Ekonomisi, sosyal ekonominin özellikleri üzerinden tanımlama yapmaktadır (SEE, 2018). Buna göre sosyal ekonomi:
- Aktif yurttaşlık sürecinde, dayanışma ve kolektif katılım ilkeleri üzerine kurulmuştur.
- Yüksek kaliteli işler ve daha iyi bir yaşam kalitesi sağlar, bununla birlikte girişim, iş ve sorumlu tüketimin yeni biçimlerine uygun bir çerçeve sunar.
- Bölgesel ve yerel kalkınma ve sosyal bütünleşmede önemli bir rol oynar.
- Topluma karşı sorumludur.
- Ekonomik demokrasinin bir unsurudur.
- Piyasaların istikrarına ve çoğulculuğuna katkıda bulunur.
- Daha akıllı, sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınma, sosyal bütünleşme, tam istihdam ve yoksullukla mücadele, katılımcı demokrasi, daha iyi yönetişim, sürdürülebilir kalkınma gibi AB’nin temel önceliklerine ve stratejik hedeflerine katkıda bulunur.
Sosyal Ekonomi Testi
AB’nin konu ile ilgili önemli bir çalışması (Liger, Stefan and Britton, 2016), sosyal ekonomiyi diğer girişimlerden ayırt eden özellikleri ile tanımlamaktadır. Bu çalışmada, sosyal ekonomi kuruluşlarını, işbirlikçi ya da paylaşım ekonomisi gibi benzer ancak farklı sektörlerde faaliyet gösteren kuruluşlardan ayırt etmek için bir sosyal ekonomi testi oluşturulmuştur. Dikkat edilirse tanım, sosyal ekonomi kuruluşlarının ortak özelliklerine değil fakat ayırt edici özelliklerine odaklanmaktadır.
Şekilden de görüleceği gibi bireyin önceliği, sürdürülebilir büyüme, sosyal ve ekonomik denge, demokratik yönetim ve mülkiyet, sosyal ekonomi kuruluşlarını diğer işletmelerden ayıran özelliklerdir.
Bireyin Önceliği
Sosyal ekonomi, sermaye yerine bireyi ve sosyal hedefleri öncelleştirir. Sosyal ekonomi girişimleri ve kurumları, istihdam ve hizmetlere erişim sağlayarak (sağlık, sigorta, eğitim vb.) üyeleri ve paydaşları için refah ve daha iyi yaşam koşulları yaratmakla ilgilenirler. Bu anlamda sosyal ekonomi, bir topluluğa ait olan bireyler ya da iyi tanımlanmış bir ihtiyaç ya da amacı paylaşan bir grubun ortak dinamiklerinin bir sonucunu temsil eder. O ya da bu biçimde, bu ortak boyut, bazı durumlarda (örneğin sosyal girişimler) liderliğin önemi ihmal edilmese de zaman içinde sürdürülmek zorundadır.
Sürdürülebilir Büyüme
Sosyal ekonomi faaliyetlerinin genel amacı, kâr peşinde koşmayı ve kârın ortaklara dağıtımını nihai bir hedef olarak vurgulamaz. Bu, sosyal ekonominin, kârın ve gelirin doğrudan ya da dolaylı olarak üyeler/ortaklar arasında yeniden dağıtılması yerine, karşılıklı ya da sosyal faydaya yasal amaç olarak öncelik vermesi anlamına gelir. Sonuç olarak, sosyal ekonomi gelirleri üyeleri/ortakları tarafından gerçekleştirilen çalışmaya ve sunulan hizmetlere dayalı olarak yeniden dağıtılır veya organizasyonun sosyal fayda hedeflerine ulaşması için yeniden yatırılır. Aynı zamanda, kimi kâr amacı gütmeyen kuruluşların (örneğin, birçok vakıf) aksine, sosyal ekonomi kuruluşlarının tamamı (örneğin sosyal girişimler) ana faaliyetleri olarak destekleme faaliyetleri ya da finansal akımların yeniden dağıtılmasını kabul etmezler. Bazı durumlarda, sosyal ekonomi oyuncuları, kesintisiz olarak doğrudan ürün üretimi veya hizmet sunumu ile ilgilenirler. Bu nedenle, üretken faaliyet, bazı sosyal ekonomi aktörlerin (örneğin sosyal girişimler) varlığının sebebini veya varlık sebeplerinden birini temsil eder.
Sosyal ve Ekonomik Denge
Ekonomik faaliyetlerini yürütürken sosyal ekonomi aktörleri, mal ve hizmet üretimi ile sosyal amacı birleştirirler; bazen kamu yararına, özellikle hassas grupların (örneğin göçmenler, yaşlı nüfus, uyuşturucu bağımlıları, uzun süreli işsizler, evsizler) gereksinimleri ile ilgili olarak hizmet verirler. Kıt kaynaklar, gerçek sosyal gereksinimleri karşılayan mal ve hizmetleri üretmek için kullanılır ve üretim maliyetlerini en azından kısmen karşılayan bir fiyattan piyasada satılır. Böylelikle, sosyal ekonomi kuruluşları, faaliyetleri toplumdaki bireylerin işbirliği ve sivil katılımına dayandığı için genel anlamda sosyal sermayenin arttırılmasına (örneğin toplum ve ekonomide güven düzeyi) yardımcı olurlar. Verimliliklerini artırmak için daha fazla içsel motivasyona (tüm paydaşlar için bir teşvik karması sağlamak); yenilikçi girişimcilik uygulamalarının geliştirilmesine ve ücretsiz olarak daha fazla kaynak (gönüllü çalışmalar, bağışlar) sağlanmasına güvenirler.
Demokratik Yönetim ve Mülkiyet
Sosyal ekonominin toplumsal temeli, gönüllülük, işbirliği ve karşılıklılık temelinde birlikte çalışmaya karar veren bireylerden oluşur. Sosyal ekonomi kurumları, genel olarak, paydaşların karar alma süreçlerine aktif ve doğrudan katılma imkânı tanıyan demokratik yönetim biçimlerini benimser. Demokratik, şeffaf ve katılımcı karar verme süreçlerine uygun olarak işlev gören sosyal ekonomi kurumları genelde “bir üye, bir oy” ilkesine göre yönetilirler. Bu, kararların piyasa faktörlerine ve pay sahipliğine dayandığı “kâr” sektöründe ve hatta karar verme süreçlerinin hiyerarşik olarak hukukun üstünlüğü ve bürokrasi temelinde gerçekleştiği kamu sektöründe olup bitenlerden tamamen farklıdır.
Bu özel yönetim yapısı işçileri güçlendirir ve nihayetinde farkındalık ve yurttaşlık yaratmaya yardımcı olur. Çoğu durumda, sosyal kurumlarının bir amacı da ekonomik faaliyet yoluyla demokrasinin yerel düzeyde geliştirilmesidir. Aslında, sosyal ekonomi kurumları özerk bir proje etrafında bir araya gelen insan grupları tarafından yaratılır ve bu insanlar tarafından yönetilir. Doğası gereği yatay olan sosyal ekonominin ortaklaşa koordinasyon yöntemi, hem bireyi hem de mülkiyeti kapsar ve bu nedenle belirli bir girişimde karar verme gücünün uygulamada, sadece ortaklarda değil daha geniş paydaşlar kesiminde olmasını savunur.
Sözü geçen çalışmada (Liger, Stefan and Britton, 2016) yer verilen bu değerlendirmelerden sonra benimsenen sosyal ekonomi tanımı aşağıdadır:
“Sosyal ekonomi, demokratik ve katılımcı karar verme süreçleri temelinde çalışan, piyasa ve piyasa dışı mal ve hizmetleri üreten resmi olarak teşkilatlanmış özel işletmeler ve ağlardan oluşur. Sosyal ekonomi girişimlerinde kâr ya da fazlanın üyeler/ortaklar arasında dağıtımı sermaye ve ücret katkıları ile doğrudan bağlantılı değildir ve fakat mal üretimi ve hizmet tedariki, sigorta ve finans yoluyla üyelerin gereksinimlerini karşılamaya yöneltilir.”
Kaynakça
European Commission. (2013). Social Economy and Social Entrepreneurship. Social Europe guide (Vol. 4). Erişim
Grigore, A. A. (2013). Social economy entities: a worldwide overview. Review of Applied Socio-Economic Research, 6(2), 111–120. Erişim
Liger, Q., Stefan, M., & Britton, J. (2016). Social Economy. European Parliament Directorate General for Internal Policies Policy Department A: Economic and Scientific Policy. Erişim
Restakis, J. (2006). Defining the Social Economy – The BC Context. Erişim
Westlund, H. (2003). Form or contents? On the concept of social economy. International Journal of Social Economics, 30(11), 1192–1206. Erişim