Derinleşen ve yaşamın her alanına yayılan krizlerin geleneksel yöntemlerle düzeltilmesinin mümkün olamayacağı fikri daha geniş ölçekte kabul gördükçe sosyal ekonomiye yönelik ilgi de artıyor. Dünya Ekonomik Forumunun “Sosyal Ekonominin Önünü Açmak” başlıklı bir rapor yayımlaması sosyal ekonominin ana akımlaşmasında yeni bir aşama olarak görülebilir. Raporda, sosyal ekonomi sektörünü ilerletmek için beş temel politika önerisi sunuluyor.
Hükümetlerin daha sosyal bir ekonominin önünü açmasının beş yolu
- Sadece Avrupa Birliği’nde 2,8 milyon sosyal ekonomi örgütü 13,6 milyon kişiye istihdam sağlıyor; bazı ülkelerde sosyal ekonominin sağladığı istihdam toplam istihdamın yüzde 9,9’una tekabül ediyor.
- Sosyal ekonomi dezavantajlı grupları destekler, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eder ve şu anki ekonomik modelimize bir alternatif sunar.
- Dünya Ekonomik Forumunun yeni raporu, Unlocking the Social Economy (Sosyal Ekonominin Önünü Açmak) bu sektörü ilerletmek için beş temel politika önerisi sunuyor.
COVID-19 pandemisi sıradan bir kriz değildi. Bir yüzyıldan uzun süredir yaşanan en büyük sağlık krizi, artan eşitsizlik ve bu yıl hızla yükselen gıda ve enerji fiyatlarıyla daha da derinleşti. Bunun ekonomilerde ve insanların hayatlarında sebep olduğu yapısal hasar, mali ve parasal teşvikler gibi geleneksel yöntemlerle düzeltilemeyecek büyüklükte.
Pek çok ülkede işten çıkarılma ve yaşanan diğer güçlükler orantısız şekilde yoksulların, gençlerin ve kadınların üstüne kalıyor. Sonuç olarak Oxfam, aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanların toplam sayısının bu sene içinde 860 milyona ulaşabileceğini haber veriyor. Bu da sosyal uyumu tesis eden ve sosyal eşitsizliklere çözüm bulan kapsayıcı ekonomik kalkınma modellerine duyulan ihtiyacı gözler önüne seriyor.
On yıllar boyunca sosyal girişimler, kooperatifler, kapsayıcı işletmeler ve kâr amacı gütmeyen yenilikçi kuruluşlar sosyal ve çevresel değerlere öncelik tanıdılar. En önemli alanlarda bir fark yarattılar: Sahada, yerel toplulukları ve doğal ekosistemleri hasardan ve kayıptan koruyarak. Bu örgütlerin açık sosyal hedefleri ve herkesi içine alan kapsayıcı yönetim modelleri var; cinsiyetleri, ırkları, kabiliyetleri ve ekonomik sınıfları yüzünden engellerle karşılaşan gruplarla çalışıyorlar.
İstihdam ve Sosyal Haklardan Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Nicolas Schmit: “Sosyal ekonomi güçlü yerel kökleri sayesinde iklim değişikliği, dijitalleşme ve toplumsal dışlama gibi günümüzde yüzleştiğimiz çoğu soruna tabandan gelen yenilikçi çözümler sunabilir. Sosyal ekonomi yerel topluluklarla birlikte çalışarak o topluluklar için büyük bir istihdam potansiyeli yaratıyor.”
Sosyal Ekonominin Önünü Açmak
Bir Birleşmiş Milletler raporunun tahminine göre sosyal ekonomi küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde yedisini oluşturuyor ve istihdamı arttırarak ekonomilere katkıda bulunuyor. Çok sayıda ve birbiriyle alakalı sorunların yaşandığı dönemlerde sosyal ekonomi örgütleri dirençli toplulukları güçlendirmekte ve büyük geçiş dönemlerinin yönetilmesine yardımcı olmaktadır. Buna ek olarak, özel sektör ve kamu sektöründe büyük iş kayıpları yaşanırken sosyal ekonominin sağladığı istihdam 2008 ekonomik krizi sırasında yüzde 12-20 civarında artmıştır.

Gün geçtikçe daha çok sayıda devlet sosyal ekonominin küresel güçlükleri çözme potansiyelinin farkına varıyor. Bu yıl Avrupa Komisyonu Sosyal Ekonomi Eylem Planını açıkladı; Uluslararası Çalışma Örgütü ilk kez konferansında sosyal ekonomi üstüne bir tartışmayı masaya getirdi ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü bu konuda üyelerine yasal önerilerde bulunuyor.
Ama potansiyellerine rağmen dünya çapındaki sosyal ekonomiler onları büyümekten alıkoyan engellerle karşılaşıyorlar: Sınırlı görünürlük, yasa ve mevzuat desteğinin eksikliği, onay ve standartların olmaması, finansal kaynakların arzındaki yetersizlik ve pazarlara sınırlı erişim.
Unlocking the Social Economy (Sosyal Ekonominin Önünü Açmak) başlıklı Görüş Raporunun özeti, hükümetlerin daha kapsayıcı, sürdürülebilir ve dirençli toplumlar inşa etmek için geliştirebilecekleri beş somut politika alanının çerçevesini çiziyor.

1. Yeni çerçevelerin tanımlanması ve yapılandırılması
Sektörü geliştirmek isteyen ülkelerde siyasi tanınmanın, düzenleyici ortamların geliştirilmesinin ve sosyal ekonomi aktörleri ile düzenli bir diyalog kurmanın ne kadar hayati önem taşıdığı kanıtlanmıştır. Kore Cumhuriyeti 2007’de sosyal girişimleri yaygınlaştırmak, teşvik etmek ve düzenlemek için Sosyal Girişimleri Teşvik Yasası’nı yürürlüğe koydu. Avrupa Komisyonu kısa bir süre önce 2021-2027 Sosyal Ekonomi Eylem Planı’nı açıkladı. Plan, sosyal yatırımları arttırmak, sosyal ekonominin ölçeğini büyütmek, sosyal ekonomi alanına girecek aktörleri ve yeniliği desteklemek ve istihdam yaratmak üzere 2,5 milyar Avronun üzerinde yatırım yapılmasını öngörüyor.
2. Finansman ve yatırım için teşviklerin yaratılması
Hükümetler kamu fonlarıyla yatırım yaparak ve ana akım finansman sağlayıcıları ile sosyal yatırımcıların yatırımlarını teşvik ederek sosyal ekonomiyi büyütebilirler. Kullanılacak araçlar arasında mali teşvikler, düzenleyici engellerin hafifletilmesi, vergi düzenlemelerinden yararlanılması, özel finansmanın riskten arındırılması ile kamu ve özel yatırımları birleştirecek hibrit mekanizmalar geliştirmek var. Singapur hükümeti, sektörü geliştirmek ve hem kamu hem de özel sektör aktörlerinin işbirliği ile ülkenin insan odaklı sosyal boşluklarını doldurmak için Singapur kökenli sosyal girişimlere hibe sağlayacak Singapur Sosyal Girişim Merkezi’ni (raiSE) kurdu.
3. Eğitim ve araştırma olanaklarının arttırılması
Okullarda ve üniversitelerde sosyal yenilik, sosyal girişimler ve sosyal ekonomi hakkındaki araştırmaların ve eğitimlerin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi yereldeki bilgi birikimini ve yetenek akışını iyileştirecektir. Örneğin İskoçya’nın 2007’de başlattığı Eğitimde Sosyal Girişim programı gençler ve öğrenciler arasında sosyal ekonomiye dair anlayışı arttırıp bir farkındalık yaratmayı hedefliyor. Program sosyal girişim iş modellerinin geliştirilmesine ve anlaşılmasına odaklanıp birinci elden uygulamalı deneyim sağlıyor.
4. Özel ve kamusal satın alma kanallarının daha kapsayıcı hale getirilmesi
Kamu sektörü, sosyal ve çevresel değer sağlayan işletmelerden mal ve hizmet satın alabilir. Bu sayede tedarik işlemi diğer hedeflere ulaşmak için bir araç olur, mesela uzun süreli işsizleri işgücü piyasalarına yeniden kazandırmak ve dışlanmış ya da savunmasız gruplara mensup insanların topluma ve çalışma ortamına katılmalarını sağlamak. Hükümetler ayrıca özel sektörü, sosyal ekonomiden alım yapmaya yöneltecek teşvikler yaratabilir. 2014’te AB üyesi devletler kamu ihalelerinde “çevresel ve sosyal hususların” yanı sıra yenilikçiliğin de dikkate alınmasını sağlayan AB kamu ihale kurallarını kabul ettiler.
5. Sosyal etkiye dair verilerin toplanması ve görünür kılınması
Hükümetler sektörün görünürlüğünü arttırmak istiyorlarsa geleneksel göstergelerin ötesine geçen sosyal ekonomi istatistiklerini toplamaları kuvvetle tavsiye edilir. Sosyal ekonominin ekonomik büyümedeki ve istihdam yaratmadaki katkılarından başka, hükümetler sosyal ekonominin sosyal ve çevresel etkilerini de sistematik olarak ölçüp açıklamalı. Vatandaşların sosyal ihtiyaçlarının ne ölçüde karşılandığını ölçen Sosyal Gelişme Endeksinin üç boyutu vardır: Temel insani ihtiyaçlar, refahın temelleri ve fırsatlar. Bunlar 35 sosyal gösterge birleştirilerek ölçülür.
Ana akım ekonomiyi dönüştürmeye yönelik ikinci değişim
Sosyal ekonomi aktörleri sosyal ve çevreci yeniliklerde çoğunlukla başı çekiyor. Ana akım ekonominin benimsediği çözümlerin geliştirilmesinde işbirliği yaptıkları bir gerçek. İnsanları merkeze koyarak yeşil ve dijital dönüşümlere kapsayıcı ve adil katkılarda bulunup özel sektöre ESG (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim) hedeflerini gerçekleştirmede bir ilham kaynağı olma görevi görebilirler.
Deloitte Küresel Yönetim Kurulu Başkanı Sharon Thorne: “Sosyal girişimcilik modelleri hem etki hem kâr perspektifinden başarı kazandıkça özel sektör de bu etkiyi işletme modellerine giderek daha fazla katmaya başladı üstelik bu sırada kârlılığını korudu. Görünen o ki saf sosyal işletmeler ile sosyal fayda yaratan geleneksel işletmeler arasındaki sınırlar giderek silikleşiyor, bu da iyi bir şey.”
Sosyal ekonomi hesap verebilirlik çerçevelerinin, sosyal raporlama sınıflandırmalarının ve daha katılımcı iş ve yönetim modellerinin benimsenmesi yoluyla kalıcı sorunlarla boğuşan şu anki ekonomik modelimizin yapısal dönüşümüne katkıda bulunup daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir geleceğe geçişimizi hızlandırabilir.
Not 1: Jonathan Wong, Johanna Mair, Precious Moloi-Motsepe ve François Bonnici’nin 26 Mayıs 2022 tarihinde UNESCAP blogunda yayımlanan “Five ways governments can unlock a more social economy” başıklı yazılarından Barış Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Yazı ilk kez Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanmıştır. Erişim
Not 2: Sosyal Ekonominin Önünü Açmak başlıklı Görüş Raporu, Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Sosyal Girişimcilik Birliği ve Schwab Sosyal Girişimcilik Vakfı tarafından Deloitte, Euclid Network, Catalyst 2030 ve Motsepe Vakfı ortaklığında bir araya getirilen bir Çalışma Grubu tarafından hazırlanmıştır.
Not 3: Öne çıkan görsel, Editora Mol