Üretim için gerekli girdileri sağlamada ve ürün alımında tarımsal kooperatifleri tercih eden belediyeler, bu ürünlerin tüketiciye satışını da kendileri yapmak yerine sürdürülebilirlik için bu işi tüketim kooperatiflerine bırakmalı
Son yerel seçimlerde 11 büyükşehir belediyesinin başkanlığını elde eden Millet İttifakı partileri, uygulamada devrim niteliğinde işler yapmaya ve büyük kitlelerin beğenisini ve desteğini kazanan hizmetler üretmeye devam ediyorlar. Alternatif ve “inovasyon” denilebilecek yöntemlerle Covid-19 ortamında bile hizmetlerini kesintisiz sürdüren büyükşehir belediyeleri, sosyal belediyeciliğin ne anlama geldiği konusunda da toplumu bilinçlendiriyorlar.
İhtiyaç sahiplerine ulaşma ve acil sorunlarına çözüm üretme konusunda buldukları “keskin zekâ” ürünü yöntemler, yerel yönetimlerden halkın beklentileri konusunda da çıtayı bir hayli yükseltmiş durumda.
Dikkat çeken ve ilgi uyandıran uygulamalardan biri de aracıların ortadan kaldırılarak halka ucuz gıda maddeleri sağlanması için kooperatiflerin desteklenmesi alanında yapılanlar. 2000’li yılların başlarında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan ve günümüzde diğer CHP’li büyükşehir belediyelerince devam edilen üretici kooperatiflerini destekleme çabalarının yakın gelecekte evrilerek daha da ileri boyutlara taşınması bekleniyor.
Bu yazının konusu, kooperatiflerle ilgili çalışmalara ilişkin bir değerlendirme yapmak ve geleceğe dönük bazı önerilerde bulunmak.
Sözleşmeli üretimde belediye-kooperatif işbirliği
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara kırsalındaki üreticileri desteklemek amacıyla bir dizi çalışma başlatmış bulunuyor. Bu çalışmalardan ilki, üreticinin ürünlerinin tarlada kalmaması için topluca satın alarak kentteki tüketicilere ulaştırmak oldu. Belediye, bu konuda da ilk adımı atarak bazı tarım ürünlerini doğrudan üretmeye, belirli ürünleri de üreticilere “sözleşmeli tarım” ile ürettirmeye başladı.
Sözleşmeli tarım konusunda Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından Prof. Dr. Erkan Rehber, aynı adı taşıyan kitabında sözleşmeli tarımı şöyle tanımlıyor:
Sözleşmeli tarımın en klasik ve kısa tanımı, üretici ve diğer firmalar arasında sözlü veya yazılı olarak gerçekleştirilen ve bir tarımsal ürünün üretim ve pazarlaması ile ilgili bir veya daha fazla koşulu belirleyen anlaşmalar şeklindedir (Rehber, 1996). Standart bir tarımsal sözleşme, fiyat, üretim uygulamaları, ürün kalitesi, kredi olanakları vb. konuları önceden belirleyen düzenlemelerdir (Rehber, 2016, s. 37).
Bir örnek vermek gerekirse, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Ankara kırsalında başlattığı bu yeni uygulamaya, yani, sözleşmeli üretim ve sözleşmeli alım olarak iki aşamada uygulanacak bu modele yakından bakmakta yarar var.
Yukarıya aldığımız Prof. Rehber’in tanımında da belirtildiği gibi sözleşmeli tarım, üretim ile birlikte pazarlamayı da içermekte, yani her iki konunun da aslında üretim başlığı altında tek bir belgenin kapsamı altında düşünülmesi gerekmektedir. Zira bu iki eylem, birbirini tamamlayan eylemlerdir. Ancak, bu konuyu iki ayrı başlık altında vermemizin nedeni, sözleşmeli üretimin katılımcı bir yöntemle ve kooperatiflerle işbirliği ile yapılması önerimizden kaynaklanmaktadır.
Burada, uygulamada birbirini tamamlayan iki sözleşmeden söz ediyoruz: Birinci sözleşme, sözleşmeli üretim sözleşmesi olup, üreticilerle bunların yerel örgütü kooperatif arasında, ikinci sözleşme de sözleşmeli alım sözleşmesi olarak kooperatif ile Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) arasında yapılacak sözleşmeyi ifade etmektedir.
- Sözleşmeli üretim sözleşmesi: Üretici grupları ile kooperatif arasında
- Sözleşmeli (toplu) alım sözleşmesi: Kooperatif ile ABB arasında yapılacak.
Prof. Rehber’in, bu yazıya gönderdiği öneriler kapsamında şu eklemeyi de yapmak istiyorum:
Kooperatif veya üretici örgütünün olmadığı veya etkin olmadığı (birlik gibi) durumlarda ise, üretici-belediye arasında üretim sözleşmesi yapılabilir. Bu sözleşmeler iki şekilde olabilir. Birincisi üretimi destekleyen ancak, alım garantisi olmayan şekilde düzenlenir. İkincisi ise, destekli veya desteksiz ürün üretim ve alım sözleşmesi şeklinde olabilir. Özet olarak, Belediye-Kooperatif-Çiftçi modeli yerine, Belediye-Kooperatif ve Belediye-Üretici modeli daha uygun olabilir.
Sözleşmeli Üretim: İşbirliğinin birinci adımını kooperatifler atacak
Uygulamanın şöyle işlemesi önerilmektedir: ABB ile yerel kooperatif arasında varılacak bir mutabakat çerçevesinde, kooperatif tarafından ortağı olan üreticiler ürün bazında gruplara ayrılarak bu gruplara dâhil olan her bir üretici ile sözleşme yaparak belirli ürünleri üretmelerini hüküm altına alır.
Bu sistemin ayrıntıları, sözleşmede şöyle belirlenebilir:
1. Yerel kooperatif, aşağıda belirtilen ürünleri üretecek olan kooperatif ortağı çiftçileri ürün bazlı şu gruplara ayırır:
-
- Yaş meyve-sebze
- Bakliyat
- Süt ve süt ürünleri
- Hayvancılık
- Vb.
2. Bu gruplardaki çiftçilerin her birinin ne kadar üretim kapasiteleri olduğu tespit edilir.
3. Her bir üreticinin tarımsal girdi ihtiyacı ve bu ihtiyaçların maliyeti belirlenir:
-
- Tohum/fide
- Gübre
- Yem
- İlaç
- Sera örtüsü
- Sulama sistemi
- Tarımsal ilaç
- Vb.
4. Bu ihtiyaçların hangisinin (ya da ne kadarının) ayni ve nakdî olarak karşılanabileceği ABB ile tartışılarak kooperatif ortaklarına bildirilir.
5. Kooperatif, ayni ve nakdî ödemeler konusunda her bir kooperatif ortağı ile mutabık kaldığını yazılı bir tutanağa bağlayarak ortakların taahhüdü olarak imzalatır.
6. Kooperatif, bu ödemelerin tutarı ve hangi aralıklarla ödeneceği konusunda ortaklarla mutabakat sağlar.
7. Ürün tesliminin nasıl (ve nerede) yapılacağı ortaklaşa kararlaştırılır.
8. Bu çerçevede yapılacak işler, kooperatif ile ABB arasında yapılacak Alım Sözleşmesi ile ilişkilendirilir.
ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın “en büyük projem” dediği “Sözleşmeli üreticilik” dönemi Ankara’da resmen başladı. Kırsal kalkınma hamlesiyle bir yandan Başkentli çiftçiler tonlarca tohum desteği alıp sözleşmeli üretime başlarken bir yandan da ABB kendi arazilerinde tarımsal üretim yapacak. “Ankara’nın 25 ilçesindeki dikilebilir arazilerimizle ilgili bir arazi çalışmasıyla beraber belediye olarak kendi ekipmanlarımızla üretim yapma kararı aldık. Ankara’mızın 25 ilçesinde bin 15 çiftçimizle sözleşmeli üretim için imza aldık. Bu bin 15 çiftçimiz 20 bin dekarlık alanda üretim gerçekleştirecek”. Kaynak: Yeniçağ, 20 Nisan 2020. |
İkinci adım: Toplu Alım Sözleşmesine ilişkin bazı öneriler
Ankara Büyükşehir Belediyesi ile yerel kooperatifler arasında sosyal belediyeciliğin bir gereği olarak imzalanacak ve üretici ve tüketici haklarının korunmasını amaçlayan toplu alım sözleşmesi aşağıdaki ilkeler ışığında gerçekleştirilebilir:
1. Her köyde yalnız bir kooperatif ile sözleşme yapılır. Birkaç köy bir kooperatif çatısı altında örgütlenmiş olabilir. Birden fazla kooperatif mevcut ise sözleşme bunlardan en çok üretici ortağı bünyesinde örgütlemiş olan kooperatif ile yapılır ve diğer kooperatiflerin bu kooperatife katılmaları özendirilir.
2. Paydaş kooperatifler, sözleşme konularını ABB ile görüşmek için bir araya geldiklerinde aşağıdaki belge ve bilgileri hazır bulundurmak zorundadırlar:
-
- Kayıtlı ortak sayısı listesi (kadın-erkek detayı)
- Kapsadığı köy/mahalle hakkında sosyal ve ekonomik durum analizi
- Ürün profili – köy/mahallelerde yetiştirilen ürünler ve toplam üretim miktarı
- Ortak/ürün gruplaması – hangi ürünleri hangi ortaklar (sayı) ne kadar üretiyor (kg/ton)
- Hayvancılık yapan ortakların yetiştirdiği küçük/büyükbaş hayvan sayıları
- Maliyet analizi: Girdilerin ürün ve hayvan türlerine göre ve ortak gruplarına göre listelenmiş maliyet tutarları
- İhtiyaç duyulan ayni ve nakdî girdi tutarları detayları
- Kooperatif ortakları ve/veya ortak grupları ile imzalanmış üretilecek ürün alt ve üst sınırlarına ilişkin imzalı taahhütnameler
- Müteselsil (dayanışma) kefaleti: Ortakların birbirlerine dayanışma duygusu ile kefil olduklarını gösterir belge
- Tarım sigortası: Tüm ürünler ya da belirli ürünler için tarım sigortası yaptırılması
- Yetki belgesi: Sözleşmeli üretim yapmayı kabul eden ortakların ABB ile sözleşme yapması konusunda kooperatifi yetkili kıldıklarına dair belge
- Vb.
3. Katılımcı yaklaşım: ABB, paydaş kooperatiflerin başkan ve müdürleri ile yapacağı ortak toplantıda genel uygulama ilkeleri tartışılacak ve tarafların sorumlulukları belirlenecek.
4. Toplu imza töreni: ABB, paydaş kooperatiflerle uygulama ilkeleri ve mali konularda anlaşmaya vardıktan sonra toplu alım sözleşmesi tüm kooperatif temsilcilerinin ve köy/mahalle muhtarlarının hazır bulunduğu toplantıda ABB Başkanı tarafından imzalanacak
5. Ödeme/temin-tevzi takvimi: ABB, paydaş kooperatiflere tarımsal girdilerle ilgili olarak yapacağı ayni ve nakdî ödemeler ve ortak kullanımlarla ilgili makine ve aletlerin temin-tevzi takvimi görüşülecek ve karara bağlanacak
6. Periyodik bilgilendirme: ABB, periyodik aralıklarla tarafları kısa toplantılar yolu ile karşılıklı bilgilendirmeye davet edecek
7. Ürün teslimi: Ürünlerin hasat dönemine uygun olarak teslimi konusunda ABB tüm paydaş kooperatiflerle bir teslim planı hazırlayacak
8. Sözleşmenin süresi: Sözleşme imzalandığı tarihten itibaren bir yıl sürelidir
9. Uyuşmazlıkların giderilmesi: Sözleşmenin uygulaması sırasında doğabilecek uyuşmazlıklar öncelikle ABB ve paydaş kooperatifler arasında ortak görüşmeler yolu ile giderilmeye çalışılacak.
Üçüncü adım: Pazarlama üçlüsü olarak tarımsal kooperatifler – belediye – tüketim kooperatifleri
Büyükşehir belediyesi nasıl girdi temininde ve üretimde tarımsal kooperatifler ile işbirliği yapmış ise, bu ürünlerin pazarlanmasında da kentlerdeki tüketim kooperatifleri ile işbirliği yaparak halkayı tamamlamalı. Üretici kooperatifleri ile tüketim kooperatiflerini bir araya getirecek belediye, hem üretici-tüketici işbirliğine önemli bir katkı sağlamış olacak, hem de “işyeri tüketim kooperatifçiliği” devrini yeniden başlatacaktır. İşyeri dışında ve her meslekten halkın ortak olabileceği “halka açık” tüketim kooperatiflerinin kent merkezinden uzak mahallelerde ve ilçelerde kurulmaları ve işletilmeleri daha kolay olacaktır. Kent merkezinde ise, tüketim kooperatiflerinin çok sayıda işçi ve memur çalıştıran işyerlerinde kurulması günümüzde daha kolay ve gerçekçi bir yöntem olarak görülmektedir.
Tanzim satışlar geri mi geliyor?
Üreticiyi desteklemek için tarımsal kooperatifler yolu ile alınan ürünler, “tanzim satış” yöntemi ile, yani belediyenin İstanbul’da 1950’lerde, İzmir’de de 1970’lerde başvurulan “TANSA – TANSAŞ – MİGROS” gibi şirketler yolu ile satışının düşünülmesi ne sosyal belediyecilik, ne de çağdaş uygulamalarla bağdaşmaktadır. ABB’nin mevcut Halk Ekmek uygulamasının bir istisna olduğunu belirtmeliyim. Son yerel seçimler öncesi, Hükümetin İstanbul ve Ankara’nın çeşitli yerlerinde acele olarak ve hiçbir hazırlık yapılmadan açtığı 50’den fazla tanzim satış noktalarının seçimlerden hemen sonra kapanması, bu konunun günlük siyasete alet edilebilme özelliğini de içinde barındırdığını göstermektedir.
Ayrıca, bu girişimlerin uzun ömürlü olmadıkları da deneylerle anlaşılmıştır (Polat, 2020).
Mansur Yavaş, bir projesini daha hayata geçirdi: Başkent Market açıldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın önemli projeleri arasında gösterdiği “Başkent Market”in ilki Etimesgut’ta hizmete açıldı. Yavaş, Ankara’da kadın kooperatiflerinin, birliklerin ve çiftçilerin ürettiği ürünleri Halk Ekmek garantisiyle satın alarak Başkent Market’te Ankaralılarla buluşturmaya başladı. Kaynak: BirGün, 30 Nisan 2020. |
Halkın Bakkalı’nın ilk şubesi İzmir’de açıldı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, seçimlerde söz verdiği vaatlerden birini daha hayata geçirdi. Başkan Soyer, İzmir’e hem üreticiyi desteklemek hem de vatandaşa daha sağlıklı gıda ulaştırabilmek için Halkın Bakkalı’nın ilk şubesini açtı. Vatandaşlar, Kemeraltı’nda açılan Halkın Bakkalı’nda kooperatifler tarafından üretilen ürünlere daha rahat ulaşabilecekler. Başkan Soyer, “Bu dükkân, bu büyük hikâyenin küçük bir noktası. İzmir’in her yerinde Halkın Bakkallarını açacağız” dedi. Kaynak: Sözcü, 13 Mart 2020. |
Ancak, yukarıdaki iki haberden de anlaşılacağı gibi, “tanzim satış” uygulaması yıllar sonra sanki Ankara’ya ve İzmir’e geri dönmüş.
Ankara’daki kadın ve üretici kooperatiflerinin ürünlerinin pazarlanması ABB’nin şirketlerinden biri olan Halk Ekmek bünyesinde gerçekleştirilmektedir. Yani bu işi belediye “şimdilik” bir şirketi kanalı ile yapmaktadır. “Şimdilik” diyoruz, zira belediyenin nihai amacının üretici-tüketici halkasını oluşturmak olduğunu biliyoruz. Nitekim tüketim kooperatiflerinin kurulması ve geliştirilmesinde ilk adım olarak ABB ve şirketlerinde çalışan 30 binden fazla kişinin ortak olacağı bir tüketim kooperatifi kurulması konusundaki çalışmaların başlatıldığı bildirilmektedir.
İzmir’de ise durum farklı… Oradaki Halkın Bakkalı uygulamasına “istisna” denilemez. Zira İzmir Büyükşehir Belediyesi 1970’lerde İhsan Alyanak’ın başkanlığında başlatılan tanzim satış uygulamasını, “Halkın Bakkalı” adı altında tekrar başlatmaktadır. TANSA ve TANSAŞ uygulamalarından gerekli ders alınmamış gibi davranıldığı gözlenmekte. Yani belediye “bakkalcılık” yapmaya geri dönmüş bulunmaktadır. Üstelik halkın bu ilk bakkalı, Ankara’dakinin tersine yoksul insanların yaşadığı yerde değil, kentin göbeğinde açılmış bulunmaktadır.
“Tanzim satış (market)” mi, tüketim kooperatifi mi?
Ünlü ekonomi yazarı Ege Cansen’in Sözcü Gazetesinde (17 Mayıs 2020) yer alan “Bakkalcılık oynamak” yazısı, belediyelerin üreticilerin ürünlerini kentlerde pazarlamak için açtıkları marketlerin ya da bakkalların ne kadar yanlış bir uygulama olduğunu pek güzel anlatmış. Cansen yazısını “bari bakkallık bakkallara kalsın” diye bitirmiş.
Çok sayıda işçi-memur çalıştıran kamu ve özel işyerlerinde eskiden olduğu gibi tüketim kooperatifleri kurulmasında, mevcut kooperatiflerin güçlendirilmesi ve bu kooperatiflerin üretici kooperatifleri ile ilişkilendirilmelerinde belediyenin düzenleyici-kolaylaştırıcı olarak görev almasının büyük yararı olacaktır.
Niçin “tekrar” tüketim kooperatifleri?
Günümüzde Türkiye’de tüketim kooperatifleri artık çokuluslu şirketler tarafından işletilen ve bir bölümü de AVM’lerde bulunan büyük mağazalar ile yarışamazlar. O nedenle, Japonya başta olmak üzere diğer bazı ülkelerde de örnekleri bulunan ve ülkemizde de bir zamanlar sendika-kooperatif işbirliği altında geliştirilen işyeri tüketim kooperatifleri modeli yeniden canlandırılabilir.
Kooperatifçilikte “hocaların hocası” olarak haklı bir isim yapmış olan Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülâyim, tüketim kooperatiflerine duyulan gereksinmeyi tek tümce ile şöyle anlatmaktadır: “Bütün dünyada tüketiciyi tüketim kooperatifleri içinde örgütlenmeye iten asıl neden, kendisi ile üretici arasında aracı denilen kişilerin varlığıdır” (Mülâyim, 2019, s. 441).
Dünyada tüketim kooperatifleri gerek iş hacimleri, gerekse ortak sayıları bakımından en güçlü kooperatif türleri arasında bulunmaktadırlar. ICA’nın “En Büyük 300 Kooperatif” sıralamasında yer alan kooperatiflerin 376’sı tüketim kooperatifi olup, büyüklük sıralamasında da tarım ve sigorta-bankacılık kooperatiflerinden sonra yıllık toplam 355 Milyar Dolarlık iş hacimleri ile 3. sırada yer almaktadırlar (World Cooperative Monitor, 2018). Avrupa ülkelerinin hemen tamamında, Asya’da da Japonya, Güney Kore ve Singapur gibi ülkelerde tüketim kooperatifleri tüketicinin korunmasının vazgeçilmez araçları olarak piyasada tüketici lehine düzenleyici bir rol oynamaktadırlar. Tüketicilerin kurduğu tüketim kooperatifine üretici kooperatiflerinin de ortak oldukları Güney Kore’deki icoop modeli, üretici-tüketici işbirliğinde ilginç bir model olarak kabul ediliyor.
Yukarıdaki özet bilgi ile ülkemizde tüketim kooperatiflerinin geliştirilmesinin neden önemli olduğuna dikkat çekmek istedik. Belediyelerin bu tarihi fırsatı değerlendirerek kentsel kooperatifçiliğin gelişmesine önemli bir katkı sağlayacakları beklenmektedir.
Belediyenin üreticiden alınan ürünleri kendisinin satışa sunması, ya da bu işi “market” adı altında sahip olduğu bir şirkete yaptırması, tanzim satışın başka ad altında farklı bir uygulamasıdır. Dolayısıyla bu sosyal belediyecilikte bir evrim olamaz, olsa olsa “70’lere geri dönüş” olur. Ankara ve İzmir’de Büyükşehir Belediyelerinin başlattıkları “marketçilik” uygulaması, üreticinin ürünlerini kooperatifler yolu ile satın alıp halka intikal ettirmede bir “istisna” ya da üretici-tüketici halkası kuruluncaya kadar “geçici” bir yöntem olarak kabul edilebilir. Hatta bu uygulama kentlerin yoksul mahalleleri ile sınırlı kalmak üzere, üretici-tüketici halkası kurulduktan sonra da kontrollü olarak devam edebilir.
Özetle, belediyeler, bu işi kentlerde tüketim kooperatiflerine devrederek, tıpkı üretim ve alım aşamalarında olduğu gibi, satış aşamasında da kooperatiflerle birlikte çalışmaya yönelmelidirler.
Kaynakça
Cansen, E. (2020, 17 Mayıs). Bakkalcılık oynamak. Sözcü. Erişim
Flaş gelişme! Mansur Yavaş en büyük projesini hayata geçirdi. (2020, 20 Nisan). Yeniçağ. Erişim
Halkın Bakkalı’nın ilk şubesi İzmir’de açıldı. (2020, 13 Mart). Sözcü. Erişim
ICA & EURICSE (2018). World Cooperative Monitor: Exploring the Cooperative Economy, Report 2018. Erişim
iCOOP. Erişim
Mansur Yavaş, bir projesini daha hayata geçirdi: Başkent Market açıldı. (2020, 30 Nisan). BirGün. Erişim
Mülâyim, Z. G. (2019). Kooperatifçilik (8. bs.). Ankara: Yetkin Yayınları.
Polat, H. (2020, 20 Şubat). Belediyelerin tanzim satış – kooperatif ikilemi [Blog post]. Erişim
Rehber, E. (2016). Sözleşmeli Tarım: Teori ve Uygulama. Bursa: Ekin Basım Yayın.