Neden bu kadar çok insanın sosyal girişimcilik konusunda heyecanlandığını anlayabilirsiniz. Model ideal görünüyor: ihtiyacı olan insanlara yardım etmek veya çevreyi iyileştirmek için var olan işletmeler.
Yaşasın! Keşke başından beri sosyal girişimlerin toplumun en büyük sorunlarıyla mücadele ederken kendi paralarını kazanarak durumu kurtarabileceğini bilseydik.
Ama durum şu ki şu an sosyal girişimlerden beklentiler gerçekçi değil. Sosyal girişimi ön plana çıkaran abartma aynı zamanda sektörümüz için bir tehdit oluşturuyor. Neden?
Çünkü tüm sosyal girişimler tamamen sürdürülebilir – bir başka deyişle, tüm gelirlerini hibe veya bağış yerine ticaretten kazanmaları – olamazlar. Bazıları olabilir ve bu harika – ama kesinlikle hepsi değil.
Gerçek şu ki, birçok sosyal girişim ayakta kalmak için hibe ya da bağış desteğine ihtiyaç duyuyor. Birleşik Krallık’ta, sosyal girişimlerin % 37’si bir kamu sektörü kuruluşundan hibe almaktadır. UK Social Enterprise’nin 2017 Sosyal Girişim Durum Raporu’na göre, her üç kuruluştan biri diğer kuruluşlardan hibe desteği alıyor.
Kötü işletmeler oldukları için değil. Çünkü onların sosyal amaçları – ihtiyacı olan insanları desteklemek – genellikle kâr amaçlı kapitalizmin oyun kitabına uymamaktadır.
Örneğin, yalnızca ticari başarı elde etmek için bir restoran açmak isteseydiniz, güvenilir, deneyimli ve yemek hizmeti konusunda nitelikli personel istihdam ederdiniz. Evsiz insanları işe almak için zahmete girmezdiniz.
Sosyal Amaçları Desteklemek
Fakat bu, Simon Boyle’un evsizlerin ikram sektöründe iş bulma becerilerini ve motivasyonlarını geliştirmelerine yardımcı olmak için Londra’daki bir sosyal girişim olan Brigade Restaurant’ta yaptıklarının aynısı. Bu insanları desteklemek, genel giderlerini arttırıyor ve faaliyetleri zorlaştırıyor – kârı maksimize etmek için elverişli değil! Ancak mesele şu ki: sosyal girişimler için sosyal etki kârdan daha önemlidir.
Sosyal etki yaratmak pahalıdır. Birçok sosyal kuruluş, ihtiyacı olan insanlara yardım etmenin maliyetini karşılamak için hibe fonuna ihtiyaç duyar. Hibe, ticaretten elde ettikleri gelire eklenir.
Sosyal girişimler hibe ile desteklenmeyi hak ediyor, çünkü toplumda hayati bir rol oynuyorlar. Genellikle başkalarının çoktan terk ettiği piyasalarda çalışırlar.
O zamanlar Londra’nın en yoksun bölgelerinden biri olan Newham’daki mülkünü yeniden inşa etmek için komşularıyla güçlerini birleştiren Teviot Action Group‘un (TAG) kurucusu Chrissie Townsend’e bakın. TAG, çocuk bakımı desteği, yerel halkın çalışmaya başlaması için eğitim olanakları sunar ve bölgedeki ulaşım bağlantılarının iyileştirilmesi için başarılı bir şekilde lobi yapmıştır.
En yoksul ve en dezavantajlı topluluklarda ticareti canlandırmaya çalışmak kolay bir şey değil. Ama asıl mesele bu. Sosyal girişim geride kalanları destekler.
İngiltere’deki sosyal girişimlerin üçte biri en yoksun topluluklarda çalışıyor ve SEQ’in araştırmasına göre, % 44’ü işgücü piyasasında dezavantajlı olan kişileri – eski suçlular, engelliler, gaziler ve evsizler gibi – istihdam ediyor. Bu yüzden bu organizasyonların birçoğunun hibeden elde edecekleri gelire ihtiyacı var: İhtiyacı olan insanlara yardım etmenin maliyetini karşılamak.
Bu nedenle, tüm sosyal girişimlerin tüm gelirlerini ticaretten elde edebilecekleri ve elde etmeleri gerektiği fikri bir efsanedir – ve sektörümüze zarar vermektedir. Toplumun sorunlarının mucizevi bir şekilde sübvansiyon olmadan çözülebileceği görüşünü destekliyorsak, sosyal girişim denilen bir tür sihir numarasıyla, hizmet etmeye çalıştığımız topluluklara ihanet ediyoruz.
Bu konuda dürüst olmalıyız. Sosyal girişimcilik sektörü sürdürülebilirlik efsanesi tuzağına düşerse, er ya da geç, daha geniş bir dünya tarafından keşfedileceğiz ve bu sosyal girişimlere duyulan güveni baltalayacaktır. Aynı zamanda hibe fonu verenlerin ve bağışçıların olmazsa olmaz desteğini de uzaklaştıracağız.
Birçok sosyal girişimin neden sadece hibeye ihtiyacı olmadığını, aynı zamanda hibeyi hak ettiklerini gururla söylemeliyiz.
Not: Sosyal Girişimciler Okulu Genel Müdürü Alastair Wilson’un 25 Eylül 2018 tarihli yazısından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim