Eğer insan yapımı sistemlerin doğayla uyumlu olmasını istiyorsak, onları kurmak için sürdürülebilir doğal süreçler temel alınabilir. Bu yazıda, tek yönlü hiyerarşiden arınmış, etrafına zarar vermeyen döngüsel sistemlerin nasıl oluşturulabileceği ile ilgili faydalı bilgiler bulacaksınız.
Sosyoekolojik Sistemlerin Çöküşü ve Canlanması
Kentleri değişim ve dönüşümün biyofiziksel örüntülerine gömülü süreçler olarak anlamak için yeni düşünce çerçeveleri gerekir. Çünkü karmaşık dinamik sistemler olarak kentler ekosistemler gibi davranırlar ve dönemsel (bölgesel) yıkım ve huzursuzluk örüntüleri, her şehrin yenilenmesinin, dönüşmesinin ve evrilmesinin hayati yönleridir.
Dayanıklılığın üç yönü– süreklilik, uyum sağlama kapasitesi ve dönüşebilirlik – yaşayan sistemlerin önemli kabiliyetlerini tanımlar:
- Çöküşe direnme ve hayati işlevleri koruma
- Değişen koşullara uyum sağlama (öğrenme ve öz örgütlenme) ve
- Sosyoekolojik Sistemler için; sistemi daha sağlıklı kılmak, aksamalara ve değişime bilgece ve yaratıcılığı kullanarak cevap verme kapasitesini artıracak yönde değiştirmek için öngörüye ve sezgilere başvurmak.
Bu dinamik kavrayış yani dayanıklılığı bir süreklilik, uyum sağlama ve değişim kabiliyeti olarak görmek, Antonovsky’nin sağlığa Salutojenik yaklaşımı ile benzerlik gösterir. Semptomların (veya sorunların) ortaya çıkmasını bekleyip sonra etkilenenleri tedavi etmek veya onlara çözüm bulmaktansa, Salutojenik çalışma şekli, sağlıklı olma potansiyelini gerçekleştirmek için bireysel ve kolektif kapasiteleri oluşturur. Antonovsky’nin çalışması, aynı zamanda sağlıklı olmanın temel unsurları olarak sosyal uyumun, paylaşılan anlam çerçevelerinin ve karşılıklı desteğin önemini tespit etmiştir.
Uyarlanabilir döngü, ekosistemlerdeki ve eko-sosyal sistemlerdeki doğal değişim örüntülerinin modelidir. Dört bağımsız evreden oluşur: “büyüme veya sömürü” (r); yerleşik örüntüler ve kaynak dağılımının “korunması” (K); “çöküş veya çözülme” (Ω) ve yeniden yapılanma (α). Uyarlanabilir döngü, çoğunlukla bu dört evreyi birleştiren bir Möbius şeridi olarak çizilir.
Gunderson ve Holling, “panarşi” sözcüğünün doğanın, farklı uzamsal ölçekleri ve onların hızlı ve yavaş ilerleyen süreçlerini bileşik bir bütüne bağlayan bütüncül hiyerarşilerini ve karmaşık dinamiklerini tanımladığını belirtmektedir. Panarşi, pek çok zamansal ve uzamsal ölçekte eş zamanlı gerçekleşen uyarlanabilir döngüleri birbirine bağlar. Ölçek bağlantılı sosyoekolojik sistemlerdeki değişim ve süreklilik arasındaki etkileşimi açıklığa kavuşturur.
Bu model doğal süreçlerin ölçek bağlantılı karmaşıklığını görselleştirmekte bize yardımcı olabilir. Etkileşim halindeki dönüştürücü süreçlerin –zamansal ve uzamsal ölçeklere yayılan içiçe geçmiş uyarlanabilir döngüler– fraktal karmaşıklığıyla yüzleşmek, bizi böyle bir karmaşıklığın katılımcıları olarak karşı karşıya kaldığımız tahmin ve kontrol sınırlarının farkında olmaya davet ediyor.
Aşağıdaki şekil, panarşinin görsel bir temsilidir. Küçük ölçeklerdeki hızlı ilerleyen döngülerin yenilik yapması ve yenilikleri test etmesi daha muhtemeldir. Buna karşın, büyük ölçeklerdeki yavaş ilerleyen döngüler “istikrar getirir ve geçmişteki başarılı, hayatta kalan deneylerin birikimli belleğini korurlar. Panarşinin bütünü hem yaratıcı hem de koruyucudur. Döngüler arasındaki etkileşimler öğrenmeyi süreklilik ile birleştirir.” (Resilience Alliance, 2015c).
Kentleri Salutojenik süreçler olarak anlamak “ölümün Doğanın bolca hayat yaratmak için kullandığı dâhiyane bir araç” (Goethe, 1829) olduğunu kabul etmelidir. Dönemsel aksamalar ve artık iş görmeyen kemikleşmiş yapıların çözülmesi ve dağılması, doğal sistemlerdeki dinamik değişimin önemli yönleridir– buna kentler de dâhildir!
Biyo-bölgesel Sosyoekolojik Sistemlerin bir parçası olan Salutojenik kentlerin dönüşümde, değişen koşullara yanıt olarak süreklilik göstermesi, uyum sağlaması ve dönüşmesi gerekir. Yeni sağlık ve yenilenme örüntülerine doğru atılımı sağlayan şey, çoğu zaman eski, katı yapıların, zamanı geçmiş örüntülerin ve artık amacına hizmet etmeyen süreçlerin çöküşüdür.
Not: Bu Urban Hub 20 edisyonu için yazdığım daha uzun bir kitap bölümünün son alt bölümüydü (bakınız sayfa 37-45).
Not 1: Daniel Christian Wahl’ın 16 Nisan 2020 tarihinde Medium sitesinde yayımlanan “City as Process” başlıklı yazısından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim
Not 2: Gunderson & Holling’den (2001) uyarlanarak çizilen grafikler Designing Regenerative Cultures kitabından alınmıştır.
Not 3: Öne çıkan görsel, Dana Tentis— PxHere