Belediyelerin işi ele alıp kentin ekonomik refahını artırmak ve huzuru tesis etmek için “Mahalle Eşleştirmeleri”nin kıvılcımı olmaları gerekiyor.
Küreselleşme ve Üretkenlik
Küreselleşme, üretkenliği doğrudan etkileyen bir süreçtir. Küresel ekonomiler, dünya üzerindeki üretim araçlarının kontrolünü ve denetimini ellerinde tutmak ve üretkenliğin otoriter biçimde yönetilmesine olanak sağlamak isterler. Sanayisizleştirme düşüncesi, küreselleşmeyle ortaya çıkan ve bu düşünceyi destekleyici bir süreçtir. Kapitalizmin son yirmi yılda içine düştüğü ekonomik krizler, küreselleşme politikalarının yaygınlaşmasıyla eş zamanlı gerçekleşti. 1990’larda yaşanan Meksika, Asya, Brezilya, 2000’li yılların başında yaşanan Türkiye ve Arjantin krizleri, bölgesel ekonomik krizlerdir. 2008’de başlayan küresel ekonomik krizin çıkış noktası sanayisizleştirme politikalarıdır. Küresel ekonomilerin doğrudan etkilenmesiyle kriz, bölgesel etki düzeyini hızlıca aşıp kıtalar arası krize dönüşmüştür.
Küreselleşme sonucunda ortaya çıkan tüm ekonomik krizler, çıkış noktası etki düzeyi ya da farklılaşsa da üretkenlik ve üretim araçlarının yerelde güçlendirilmesi ihtiyacını gündeme taşımaktadır. Krizlerin çözümü olarak yine yerelde üretkenlik düzeylerinin güçlendirilmesi olarak önerilmektedir. 2008 küresel ekonomik krizi karşısında Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin bölgesel kalkınma stratejileri geliştirmesi, Yunanistan’da başlayan yerel ekonomik örgütlenme hareketleri çözüm yöntemlerini tüm açıklığıyla göstermektedir.
Yerelde Üretkenliğin Güçlendirilmesi
Küreselleşmenin doğrudan etkilediği kentler, rantın yerel düzeyde örgütlendiği ve paylaşıldığı mekânlardır. Yerelde oluşan ekonomik gücün paylaşımı konusunda eşitlikçi ve adil politikaların uygulanması beklenir. Küreselleşme etkisiyle yerelde oluşan üretkenliğin otoriter biçimde tek elde toplanmasına ortam hazırlayan süreçler öncelikle kentsel mekânların kültürünü yok etmeye başlamaktadır. Yaşamın biriktirdiği kültür yok oldukça; göç, sosyal ve ekonomik sorunlar, yoksulluk, gelir adaletsizliği ve ötekileştirme gibi toplumsal sorunlar artmaktadır.
Küreselleşme, yönetebilmeyi zorlaştırırken gelir adaletsizliğini artırmaya devam etmektedir. Rantın dengesiz paylaşımı, üretim araçlarının tek elde toplanması, zenginin daha zenginleşmesi ve yoksulun daha yoksullaşması kentlerde beliren sorunların temel kaynağıdır. Tüm bunlarla birlikte kültürel olanakların azalması, madde bağımlılığının artması ve kentlerde güvenliğin azalması gibi sorunlar karşımıza çıkmaktadır. Kentlerde özelleştirmelerin artması nedeniyle eğitimde fırsat eşitliği gün geçtikçe zarar görmektedir.
Kentlerin bir yaşam alanı olarak oluşmasından bu yana yerelde dengesiz büyüme sonucunda göç, ilk karşı karşıya kalınan sorundur. Küreselleşme politikaları, bireyler arasındaki gelir dengesizliğini gün geçtikçe arttırmaktadır. Gelir dengesizliğinin coğrafi bölgeler arasında artarak artması sonucunda büyük kentlere doğru göç hızlanmaktadır. Nüfus bakımından “hızlı kentleşme” pratiklerinin, kent yaşam alanlarının ihtiyaçları karşılamak açısından yetersiz kaldığı görülmektedir. Tüm bunların neticesinde kentlerin çeperlerinde yoksulluk artmakta, ihtiyaçların karşılanması gün geçtikçe olanaksız hale gelmektedir. Yaşam alanlarının yaşamı zorlaştırmasının sonucu olarak; yerel siyaset, kent merkezlerindeki bozulma ve sağlık, eğitim, altyapı gibi hizmetlerin niteliğinin düşmesi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Ülke genelini etkileyen sosyal politikaların yerelin ihtiyaçlarına göre programlanmaması ve küresel baskılar doğrultusunda ortaya konan programlar, sorunların temel kaynağıdır. Kent planlamasının yapılamaz hale geldiği bu ortamda, hızlı nüfus artışlarının ortaya çıkardığı sorunlar yerel ölçekte değerlendirildiğinde, yerel yönetimlerin politika üretememesi doğal bir durum olagelmektedir. Belediyelerin kamunun ihtiyaçlarını mikro ölçekte tespit edip çözüm bulması gün geçtikçe zorlaşmaktadır.
Küreselleşme ve sanayisizleştirme politikalarının Avrupa’nın pek çok ülkesinde benzer sorunlara sebep olduğu görülmektedir. Yunanistan ve İspanya’da genç işsizliğinin %20’nin üzerine çıkması, Türkiye’de üniversite mezunu genç işsizlerin oranının %25’i bulması kentleri doğrudan etkileyen sorunları gün yüzüne çıkarmaktadır.
Kent Odağı
Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir, bugün 4 milyonu aşan bir nüfusa sahiptir. Bilindiği gibi en hızlı göç alan kentlerin başında gelen İzmir, 1980’lerden sonra Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinden, 2015 sonrasında ise İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerden hızla göç almaktadır. Kent merkezinde bulunan Kadifekale ve Gültepe gibi İzmir’in köklü yaşam alanlarının göç merkezi olduğu bilinmektedir.
Göç merkezlerinin hızla değişen nüfus yapısının on yıllık dönemlerle farklı hikâyelere sahip olduğu görülmektedir. Kentsel dönüşümün de merkezi haline gelen Kadifekale (Pagos), Suriye’de başlayan iç savaş sonrasında mülteci akınına uğrayıp bambaşka sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Küreselleşmenin sonucu olan savaşların kentleri doğrudan etkilediğinin en çarpıcı örneği olan Suriye sorunu, ayrıca derinlemesine incelenmelidir.
Küreselleşme politikalarının en fazla etkilediği yerler büyük kentlerin merkezleridir. İzmir kent merkezini oluşturan Konak İlçesi’nin mevcut durumu, kentlerin küreselleşmeden nasıl etkilendiğini gözler önüne sermektedir. Tüm bu durumu özetleyen Konak örneğini incelemek sürecin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir.
Konak’ta Güncel Durum
Yerel yönetimler, konut tesisinden trafik düzenlenmesine, kentteki yeşil alanlardan ulaşım, eğitim, kültür ve sanat hizmetlerine kadar; bir bireyin doğumundan ölümüne ihtiyaç duyduğu bir dizi çeşitlilikteki hizmetler konusunda yetki ve sorumluluk sahibidir. İnsan ömrünün çeşitli aşamalarında ihtiyaç duyduğu ve başvurduğu kamusal hizmetlere dair durum tespiti yapabilmek, yerel yönetimler için üretecekleri sosyal politikaların çerçevelerini çizmede yol gösterici olacaktır.
İzmir’in Konak ilçesinde 370.662 kişi yaşamaktadır. (TÜİK, 2018) Konak’ta doğan bir bebek Sağlık Bakanlığı’na bağlı altı devlet hastanesi ile dokuz özel hastaneden birinde gözlerini hayata açabilir. Bebeğin aşıları 20 ana çocuk sağlığı merkezinde yapılabilir.
Bir çocuk, eğitim hayatına başlarken devlet tarafından açılan dört okul öncesi eğitim kurumlarından birine gidebilir, altı yaşına geldiğinde 44 ilkokuldan birine başlayabilir. İlkokula gittikten sonra 39 ortaokulda eğitimine devam edebilir. Liseye giriş sınavlarına girdiğinde 10 Anadolu Lisesi, 16 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, iki İmam Hatip Lisesi veya 38 özel lise arasından birinde eğitimini sürdürebilir.
Konak’ta ikamet eden bir çocuk 10 müzeyi ziyaret edebilir; 112 mahallede bulunan toplam 273 parkta oyun oynayabilir, arkadaşlarıyla vakit geçirebilir. Bu parkların 178’i Konak Belediyesi’nin 95’i de İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğundadır.
Konaklı bir genç beş sinemaya gidebilir, 12 sahnede tiyatro izleyebilir. Bir genç, üniversitede eğitimini sürdürmek isterse İzmir’de sekiz üniversitede eğitim görmeye hak kazanabilir. Konak’ta yaşayan bir genç, Konak Belediyesi’nin dokuz spor merkezinden yararlanabilir. Konak sınırları içerisinde uygulanan yaklaşık 20 farklı sosyal projede gönüllü olarak yer alabilir.
En Uçların Birbirine Yaklaşması
Bir genç, eğitimini sürdürdükten sonra çalışma hayatına geçerken Konak’ta işe başlamak isterse 32.495 Limited Şirket, 10.778 Anonim Şirket bünyesinde çalışabilir. (Ocak, 2018) Ayrıca, İzmir’de yer alan 944 kooperatife ortak olabilir. Eğer genç, kendi zanaatına göre esnaflığa başlamak isterse Konak’ta yer alan 16.145 iş yeri sahibi arasına katılır. (Ocak, 2018)
Yaşam alanları düşünüldüğünde, Konak’ta bir ailenin yaşayabileceği 167.051 hane vardır ve bu haneler 68.618 binada bulunmaktadır. Tüm işletmeler düşünüldüğünde ise Konak’ta bir iş yeri 73.851 farklı sayıda yerden bir tanesi olabilir.
Konak Belediyesi sınırları içerisinde yer alan 112 mahallenin oluşturduğu zenginlik, İzmir’in merkezinde konumlanan bu ilçeyi tüm diğer yaşam alanlarından farklı hale getiriyor. Farklılıkların zenginlik olduğu kabulüyle bir sosyal politika geliştirilmesi niyet edilirse yapılabilecekler çok kolay. Konak’ın bu farklılıklarını harmanlayacak, etkileşimi artıracak ve benzer nüfus ölçeğinde bulunan metropol ilçelere örnek olabilecek bir yapısal form ortaya koymak gerekmekte.
Konak, mevcut sınırlarını 2014 yerel seçimleri öncesinde elde etti. Deniz bandına sıkıştırılmış, ek olarak göç merkezlerinin eklenmesiyle en uçların barındığı eklektik bir yapıya sahip olmuştur. Konak, bugün İzmir’in ilköğretimden liseye geçiş sınavlardaki ortalamaya göre en başarısız kenti olmakla birlikte İzmir’den çıkan en başarılı öğrencilerin de ev sahibi. Madde bağımlılığının en yoğun olduğu yer de Konak, burjuvanın yaşam alanı tercihlerinin ilk sırasında da Konak var.
Konak’ın benzersiz durumuna göre ortaya konulacak bir çözüm önerisinin benzer nüfus ölçeğinde başka ilçelere örnek olması kaçınılmaz. Konak’ta en uçların birbirine yaklaşmasına yönelik, adaletsizliği ortadan kaldıracak bir yönteme ihtiyaç var. Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda yoksulluğu azaltma, kentleri sürdürülebilir yaşam alanları haline getirme, eğitim ve yenilenebilir enerji kaynaklarına erişim konuları bize bu çözümü üretirken yol gösterebilir. Aynı zamanda yönteme yaklaşım, yöntemin yaygınlaştırılmasına da olanak sağlayabilir.
Çözüm
Nüfusu 100.000-750.000 arasındaki kentlerden başlamak üzere gelir dengesini gösteren haritalama çalışması yapılmalı. Örneğin, bir ilçenin 50 mahallesi varsa 50 mahallede yapılacak mevcut durum analizi ve sosyoekonomik durum belirleme araştırmasıyla bir harita çıkarılabilir. Her ilçenin kendi içinde bir dinamiği olacaktır. Bu dinamik dikkate alınarak “Mahalle Eşleştirmeleri” düşünülmeli ve kentin farklı seviyelerinde yaşam mücadelesi veren mahalleliler tanıştırılmalı. Mahalle eşleştirmeleri neden mi önemli? Herkesin, öncelikle kendini huzurlu hissetmeye ihtiyacı vardır. Gelir seviyesi üst sıralarda olan mahalleler ile gelir seviyesi düşük sıralarda olan mahalleliler bir araya geldiklerinde birbirlerine sunacakları çok fazla değer olduğunu görecekler. Ve boşluklar kendiliğinden ağır ağır dolmaya başlayacak. Bir çeşit “türetim ekonomisi” hareketinin ilk adımını bir “türetim örgütlenmesi” ile atabiliriz.
Mahalle Eşleştirmeleri
Gelir seviyesi arttıkça insanlar ihtiyaçları olan hizmetleri daha fazla satın almaya başlarlarken gelir seviyesi düştükçe ise insanlar ihtiyaçlarını olabildiğince kendi kendilerine karşılamak, imece yöntemleriyle giderme zorunluluğu yaşarlar. Sosyal dayanışmaya zemin hazırlanması öyle bir ekonomi yaratmaya müsait ki ilçenin tüm gelir adaletsizliği durumunu kökten, emin-sağlam adımlarla ve yavaş yavaş yerle bir edebilir. Türetim ekonomisinin oluşması ve bu örgütlenme biçiminin yasal bir forma kavuşması için kooperatifler devreye hemen girebilir. Kentsel dayanışmayı esas alacak kooperatifler, sosyal işletme modeli olarak bir denge unsuruna dönüşebilir. Kentsel dengeyi sağlamak ve “kent yoksunluğu”nu gidermek için kurulabilecek kooperatif türleri: Hizmet ve Dayanışma Kooperatifi, Üretim ve Pazarlama Kooperatifi, Eğitim Kooperatifi, Tüketim Kooperatifi.
Mahalle Eşleştirmeleri için Bir Öneri
Konak özelinde düşünürsek pilot uygulama olarak iki ana mahalle eşleştirmesi mümkün. Alsancak-Kadifekale ile Çankaya (Hatay Semti) – Zeytinlik (Tepecik Semti) eşleştirmeleriyle türetim ekonomisinin öngördüğü satın alma yerine paylaşım, sosyal yardımlaşma yerine sosyal dayanışma, kapitalist ekonominin sunduğu hizmetlerden yararlanmak yerine topluluk odaklı hizmet üretme ve ağ kurma gibi uygulamalar yapılabilir. Kentin güçlenmesi için sosyal duvarların yıkılması ve kentte bir güven inşasına ihtiyaç vardır. Alsancak’ta yaşayanların düzenli aralıklarla Kadifekale’de zaman geçirmesi, giderken Kadifekale’de yaşayanların ihtiyaç duyduğu ne varsa temin etmesi; Kadifekale’de yaşayanların Alsancak’tan gelenlere ev sahipliği yapması ve günlük ihtiyaçlar konusunda elindekileri paylaşması… Kadifekale’de yaşayanların Konak’ın dar çim amfi alanına sıkışmak yerine Alsancak’ta da önyargılara maruz kalmadan dolaşması, kentin kültürel zenginliğine ortak sahip çıkma yolunda bir dayanışma sistemi kurulması sokak aralarındaki tüm toplumsal sorunların çözümü için işaret olabilir.
Çözümün öncüleri yerel yönetimler olmalıdır. Yerel yönetimler özelinde harekete geçmesi gereken kurumlar olarak belediyelerdir. Belediyelerin işi ele alıp kentin ekonomik refahını artırmak ve huzuru tesis etmek için “Mahalle Eşleştirmeleri”nin kıvılcımı olmaları gerekiyor. Bir kere sistem kurulduğunda dayanışma öyle bulaşıcıdır ki tüm kenti sarabilir.