Bugün üretici ve tüketici çok ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır. Geçmişte ‘kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri’ olmakla öğünen ülkemiz üretim ve ithalat sorunları ile baş etmeye çalışmaktadır. Üretici emeğinin karşılığını alamamaktadır. Bugün, patates- soğanda veya ıspanakta yaşananlar her gıda ürünü için söz konusudur. ‘Tarladan sofraya’ yolculukta bir gıda ürününde, ortalama 4-6 kat fiyat artışı görülebilmektedir. Burada üretici para kazanamazken tüketici de ‘bir tarım ülkesi’ yurttaşı olarak ciddi paralar ödemek zorunda kalmaktadır.

Ülkemizde yetişmeyen ürün yok gibidir. Buna karşılık tarımda yıllardır yaşadığımız ve çözülemeyen yapısal sorunlar nedeniyle üretimden kaçışlar vardır. Diğer yandan her türlü üründe görülmeye başlanan ‘ithalat’ olgusu sorunlara geçici çözümler sunmanın yanında kalıcı sorunlara altyapı hazırlamaktadır. Zaten çoğu ithalata dayalı girdi maliyetleri boğuşan Türk çiftçisi iki yönlü bir kıskacın içine düşmektedir. Girdi maliyetleri konusunda söz ve pazarlık gücü olmayan üretici, ürettiği ürünün fiyatı üzerinde de yeterli seviyede belirleyici değildir.

Ülkemizde üretici ve tüketicinin yeterli seviyede örgütlülüğü söz konusu değildir. Bu nedenle daha organize ve sermaye yapısı güçlü birkaç firma piyasayı belirleme gücüne sahip olabilmektedir. Fiyat belirlemede bu büyük yapılar büyük avantaja sahiptir. ‘Değer zinciri’ denilen aracılar ve satıcılardan oluşan grubun sayısını azaltmak için üreticinin doğrudan veya oldukça az bir ara işlem ile tüketiciye ulaşması zorunludur. Buradaki aracı kooperatif türü bir örgüt olduğunda tüketici ve üretici birlikte kazançlı olacaktır. Üretici, kooperatif ortağı olması halinde, ürününden yeterli seviyede kazanacak ve girdileri daha uygun koşullarda temin edebilecektir. Buna karşılık bir kooperatifin temel amacı büyük kârlar sağlamak olmadığı için belirli bir oranda yapacağı kâr ile ürünü tüketiciye ulaştıracaktır. Böylelikle üretici para kazandığı için üretimde ve topraklarında kalmaya devam edecek, kooperatif ortak ve müşterilerinin ihtiyaçlarını oldukça ekonomik olarak karşılayacaktır. Kooperatif ortağı tüketici de ürünü piyasadan daha aşağı bedel ile satın alacaktır.

Toplumsal kalkınmanın yolu insanların örgütlülüğünden geçmektedir. Özelikle kooperatifler kurulma biçimleri, işleyişleri ve işlevleri ile bu ihtiyaca doğrudan cevap vermektedir. Kırsal kalkınmanın her başarı hikâyesinin içinde kooperatiflerin olması tesadüf değildir. Bu duruma ülkemiz tarım sektörünün taşıdığı yapısal sorunlar eklendiğinde kooperatifçiliğin gelişmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Benzer şeyler, kentlerde yaşayanlar dahil her bir tüketicinin örgütsüzlüğü hakkında da söylenebilir. Milyonlarca tüketici, örgütsüzlük ve bilinç yoksunluğu nedeniyle, kendisine sunulan ürünü; sunulan fiyat, miktar ve kalitede almak zorundadır.

Özetlenen gerekçelerle üretici ile tüketici arasındaki mesafenin kısaltılması zorunlu hale gelmiştir. Yeni bir anlayış ile kurulacak üretim ve tüketim kooperatifleri ile ortaklar; kalite, fiyat, satın alma ve pazarlama gibi sorunları çok daha ekonomik ve kolayca çözebileceklerdir. Böylece bir kooperatif ortağı, örgütlü olmanın avantajlarını yaşayacaktır.


Not 1: Bu yazı ilk kez 04.02.2019 tarihinde Hasat Türk gazetesinde yayımlanmıştır.

Not 2: Öne çıkan görsel, Angelina Sorokin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.