İki bölümde sunulacak bu yazıda ekonomik kolektif diye ele alınabilen sosyal ve dayanışma ekonomisi (SDE) unsurlarına sistem düşüncesi ile yaklaşım olanağı hakkında bir görüşün aktarılması amaçlanmıştır.
Toplumsal yaşamın çoğu konusu güvenilir derecede anlaşılmak istenirse, karmaşıklık (complexity) bakışıyla inceleme önerilir. Çünkü çok sayıda etken toplumdaki oluşumlara birbirinden farklı biçimlerde, üstelik dönüşüm (morfoz) ve başkalaşımlara (mutasyon) uğrayarak değişen yoğunluklarda katılırken, ortamda anı anını tutmayan dinamiklik ve kontrol edilemeyen dışsallıklar bulunmaktadır. Bu özellikler basit neden-sonuç açıklamaları biçimindeki doğrusal ilişkilerle anlaşılamayacak örüntülere (pattern) yol açar. Ekonomik yaşamda toplum ölçeğindeki kolektifleri anlamak ve ihtiyaçları için düzenlemeler önermek de karmaşıklığı dikkate almayı gerektirir. Çünkü toplum yaşamında ortaklaşa yürütülen faaliyetler çok taraflıdır; farklı çıkarların söz konusu olabildiği, irili ufaklı ve her an değişebilen sayısız etkiye açıktır.
Karmaşayı ve karmaşık problemleri inceleme, çözümleme yollarında, olası çözümlere yol göstermede sistem düşüncesi seçeneği akla gelmektedir. Bu yaklaşımın kökleri 1930’larda biyologların bütünü tek tek parçaların incelenmesinden ayrı değerlendirmek gerektiği anlayışı ile 1950’lerden itibaren sibernetik alanının gelişmesine dayanır.
SDE’yi toplum ölçeğinde gözlenen kolektifler biçiminde düşünebiliriz. Kooperatiflerde, vakıflarda, paylaşım örgütlenmelerinde, gönüllülük ağ yapılarında paydaşlar birleşik ve yapılandırılmış bir etkinlikler, bağlantılar kümesi yaratmıştır. Ortaklaştıkları hedeflere birlikte ulaşmayı amaçlamaktadırlar. Ekonomik kolektifte de amaç ortaklığı bulunmasına karşın, diğer örgütlenme biçimlerinin çoğundan farklıdır. Kolektiflerde katkı verenler ortak işleyişin gereklerini yerine getirmek koşuluyla kendi hareket alanlarında özgürdür. Buna karşılık, faaliyet sonuçlarında (kazanç, doyum, sorumluluk alma gibi) doğrudan ve bir arada yer almaları söz konusudur. Ayrıca yönetişimdeki kapsayıcı anlayış göze çarpar. Çamurdan kurtulmak için yerelde her yetişkinin kendi olanakları ölçüsünde gönüllü katkısıyla kasabanın bir kaldırımına kilit taşı döşediği imece örneği bir kolektiftir (Cömert, 2023). Gönüllüler günlük yaşantılarından ayırabildikleri sürelerle yerel yönetimin temin ettiği malzemeyi kullanmada yetkinlikleri oranında emekleriyle katkı yapmış, sonucundan ortaklaşa yarar sağlamışlardır.
Sistem Düşüncesinin yapıtaşları
Sistem Düşüncesi yaklaşımının öne çıkan ilkesi bütüncül bakıştır. Bu yaklaşımda bütünün parçalarını ayırdıktan sonra teker teker ele alıp ancak her birini anlamanın ardından birbirine bağlamaktan kaçınılır. Bunun yerine her parçanın işleyişini, bütünde oynadığı role göre ve bütünün içindeki diğer parçalarla etkileşimi ile ifade etme hedeflenir. Yüksek stok seviyelerini eritmek ve “sürümden kazanmak” için fiyat düşürmenin ikâme ürünlerin talebini azaltacağını öngörebiliriz. Bundan dolayı stok maliyetleri yükselecek olan başka bir üretici grubunun sezonluk planlarının değişmesi; nakliyecilerin, sezonluk işçilerin bölgesel dağılımının bir süreliğine de olsa bozulması olasıdır. Nakliye koşullarını, işgücü teminini ve talebi dikkate alan girdi tedarikçilerinin ise buna göre yeni fiyatlama politikaları uygulayabileceği düşünülebilir. Bunun sonucunda stokları eritirken bari sürümden kazanalım diyen üreticilerin zarara düşebileceği için fiyat indirimlerinden vazgeçeceği öngörülebilir. İşte bu türden çoklu ve dönüşlü bağlantıları dikkate almak sistem düşüncesinin esasıdır.
Sistem yaklaşımında işleviyle katkı yapan her parça sistemin bir elemanıdır. Elemanlar birbiri ve sistemin bütünü ile ilişkileri üzerinden işlev görür. Bütüncül bakış; eleman ilişkileri üzerinden bir bütün olarak sistemin nasıl işlediğine, yani sistem elemanlarının rollerinin ne olduğuna, diğer elemanlar ve bütün ile nasıl ilişki kurduklarına odaklanır. Her bir elemanın iç işleyişinin nasıl olduğu ise sistem düşüncesinin öncelikli sorgu alanında değildir. Bir elemanın iç işleyişi sadece, o eleman işlevini görürken onun ilişki biçimini ve ilişki düzeyini tayin edici bulunduğunda incelenmeye değer görülür. Kısacası sistem düşüncesinde elemanların işlev ve ilişkilerini sorgulamak esastır. Elemanların işlevleri diğer sistem elemanlarıyla ilişkilerini açıklamak için, ilişkilerin içeriği de yürütülen işlevlerin hangi nedenle izlendiklerini anlamak için incelenir. Diyelim endüstriyel bir iş kümesinde, benzer ürünler üreten veya benzer teknolojilerle üretim yapan işletmeler, işbirliği içinde kâr amacı gütmeyen ortak kullanım tesisini (OKT) paylaşıyor. Bu iş kümesinin incelemesine sistem düşüncesi ile yaklaşımda OKT bir sistem elemanı olarak ele alınabilir. İşletmeleri temsil eden sistem elemanının OKT sistem elemanıyla ilişkilerinde, ihtiyaçlarını giderecek tesis kullanım talepleri iletilecektir. OKT sistem elemanı ise cihazlarını kullanıma tahsis zamanlarını ve harcamaları için ödeme planı cevabını her işletmeye ayrı ayrı yolluyor olabilir. Bu ilişkilere, karşılıklı güncelleme ve yeniden düzenleme talebi için ek bilgi akışı da katılabilir. Fakat OKT’nin bu işlevini kendi içinde nasıl yürüttüğü ile ilgilenilmeyecektir. Öte yandan OKT’nin işletmelerin kullanım ihtiyaçlarını daha hızlı ve daha az masrafla karşılamak için farklı bir program yapması (örneğin başvuruları bir araya getirip koordine etmesi) mümkündür. Bu durumda OKT’nin işleyişinde işletmelerle ilişkilerini farklı bir yaklaşımla ele almak düşüncesi ortaya çıkar. Belirli aralıklarla işletmeler gruplar halinde görüşmeye davet edilecek, bütüncül bir tesis tahsis programı ve harcama bütçesi üzerinde anlaşılacaktır. Sistemde bu uzlaşı sürecindeki rol ve ilişkileri hesaba katmak gerekecektir.
SDE’de kapsanan tarafların, çıkarları, işleyişleri, amaçları birbirinden farklıdır; hatta bazıları birbiriyle çelişir. Büyük-orta-küçük üreticiler, değişik özellikleriyle tüketici kesimler, kamu, finansörler, teknoloji ve girdi tedarikçileri, toplum, farklı duyarlıklı çevreler gibi sayısız kesimin varlığını göz önünde bulundurmak sistem düşüncesinin bir başka ilkesidir. Sistemden etkilenen ve sistemi etkileyecek tarafların her biri paydaş olarak ele alınırlar. Paydaşların bakış açılarındaki farklılıkları, değişik amaçları, kendilerine özgü kabulleri sistemdeki ilişkilerde yansıtılmalıdır. Bir mahallede evlerden teslim edilecek organik atıkları kompost gübreye dönüştürme projesinde atık toplama kuyularının yer seçiminde mahallelinin farklı perspektiflerine tanık olunmuştur. Evsel atıklarını bu kuyulara taşıyacak mahalleli, kompost hazırlık kuyularının az sayıda olmasının kendilerine güçlük yaratacağını düşünmüştür; evlerinin yakınında kötü kokunun oluşmasından, böceklerin üremesinden sakınmak isteyenler ise kuyu sayısının artırılmasının karşısında durmuştur. Kuyularda kompost oluşturma sürecinde aralıklı karıştırma işini nöbetleşe üstlenen gönüllüler, bir süre geçip karıştırılmadığında koku çıkaran atıkların belirli gün ve saatler dışında getirilmemesini arzu etmiştir. Atıkların evlerde daha ziyade günün erken ve geç saatlerinde çıkması yüzünden kuyularda karıştırmanın her gün yapılmasını isteyenlerin bakışları ile gönüllülerin arzuları uyuşmamıştır. Sistem düşüncesi farklı perspektifleri, etkileriyle birlikte anlamayı hedefler.
Ele alınacak bütünsel durum, sistem düşüncesinde, nesnel anlamda tanımlı bir varlık olarak görülmez. Zihinde kurgulanır, düşüncede biçim alıp tasarlanarak ortaya çıkar. Yani sistemin, çalışmanın amacına göre belirlenmiş sınırlar içinde varsayılması esastır. Sistemi çevresinden ayıran sınırlar ön kabullere dayanır. Sınırın dışında bırakılan her şey dışsaldır. Dışta bırakılanlar sistemi etkileyen ama sistemce değiştirilemeyen girdiler sağlar; sistemin belirlediği ama kendisince değiştirilemeyen çıktıları kabul eder. Bu yönüyle sistem düşüncesinin önemli bir işi sınırları sorgulamaktır. Sınırlar sıkılaştırılıp sistem daraltıldıkça çözümlemeler kolaylaşır, ancak sorunların çözümü için seçenek önerileri çeşit ve kapsamca kısıtlanabilir. Sınırı tanımlanan yerden çekmek sistem çalışmasının amacına uygun olacak mıdır? Sistem için tanımlanan sınır, sahiden iç işleyişin erişemediği ilişkilere mi dairdir? Diyelim bir kooperatifin çalışmasını sistem düşüncesiyle ele alacağız. Biliyoruz ki kendine yeterlik kooperatiflerin evrensel değerleri arasındadır. Buna göre incelenen kooperatifin kendi iradesiyle işleyişi içinde sağlayabileceği olanakları ve becerileri hangi alanlar için düşünebilir, hangi diğer alanlarda, sistem dışından, tanımlı sistem sınırının ötesine bağımlılık varsayılır?
Sistem düşüncesiyle varılmak istenen nokta, incelemeye katılanların ele aldıkları bütünü amaçları açısından yeterli ölçüde eksiksiz ve ortaklaşa tanımalarıdır. Çalışma süresince, farklı zihinlerdeki örüntülerin değişmesi ve mümkünse yeni örüntülerinin eklenmesi istenir. Bu bakımdan sistem düşüncesi öğrenme esaslıdır. Problemlere getirilen çözüm önerileri bu ortaklaşa öğrenme neticesinde daha etkili olacaktır. İngiltere’de 90’lı yılların sonunda yaşlılara gerek bakımevinde gerekse kendi konutlarında verilen hizmetlerin iyileştirilmesi amacıyla bir araştırma yapılmıştı. Çalışmada, ihtiyaçlar için yapılan bireysel taleplerden derlenecek verilerin işlenmesiyle çıkarılacak iyileştirme önerileri vasıtasıyla sistemin geliştirilmesi öngörülmüştü. İlk aşamada sistem sınırları içinde kalan sistem elemanları ile ilişkilerin ortaya çıkarılması amaçlandı. O dönemde hizmet almakta olan ve hizmetler için başvurmuş kişiler ile görüşmeler yapıldı. Ancak sistem incelemesinin bu adımı, başta düşünülen geliştirme amacı konusunda önemli bir yanılgı olduğunun fark edilmesini sağladı. Sistemin sınır kabulleri, talep verilerinden derlenecek bilgilerin, mevcut çalışma usulleri ve ilgili kuruluşların bütçe planlamalarına bağlı kalmak koşuluyla yapılacak iyileştirmeleri işaret edecek biçimdeydi. Böyle sınır kabullerinin yapılmasında paydaş kurum yönetimlerinin başlangıçta fazlaca ihtiyatlı tutum almaları etkili olmuştu. Oysa talep ve yakınmalar; sistemi daha geniş bir çerçeve içine katılacak yeni sistem elemanlarıyla ele almanın gerektiğini, bu yapılmaz ise anlamlı iyileştirmelerin sağlanamayacağını göstermişti. Sistem düşüncesiyle öğrenilenler sonucu, paydaş kurum yönetimlerinin rızası ile tanımlamalar ve sınırlar yeniden düzenlendi. Başlangıçta düşünülenden farklı kapsam ve içerikte öneriler yapıldı (Jackson, 2003, s.222-225).
Problemler ve Sistem Düşüncesi
Sistem düşüncesi ile savunmadan tarımsal ekonomiye, yardım ağlarından çevreye farklı alanların problemlerine yaklaşılabilir. Ancak bu alanlarda izlenmesi önerilen bakışlar ana hatlarıyla birbirinden ayrı düşünülmelidir. Bu ayrımı belirleyen üç boyut olduğu ileri sürülmüştür: Problemin teknik karmaşıklık düzeyi, kararların yönünü değiştirebilecek belirsizliğin derecesi ve problem taraflarının istek/değer farklarının derinliği.
Bu üç boyutun tanımladığı bileşik uzayda,
– Tüm problem taraflarının tek bir amaçta birleşebildiği
– Çoklu amacın yer almasına karşılık, orta düzeyi aşmayan teknik karmaşıklık ve değişiklik gerektirecek belirsizliğin sınırlı bir düzeyde bulunduğu
– Teknik karmaşa ve belirsizlik açısından büyük ölçüde zorluk olmamakla birlikte tarafların çıkar çatışmalarının derin ayrılıklar içerdiği ve zorlama ile yürütülebilen
üç kümelenme önerilmektedir. Aşağıdaki şekilde bu kümelenme ilgili bazı konu örnekleriyle gösterilmektedir. Ekonomik kolektifler için sistem düşüncesi uygulanacak yaklaşımlarda çözüme yönelik bu kümeler dikkate alınırsa daha çok yarar sağlanacaktır.

Ekonomik kolektifler için sistem düşüncesi hakkındaki ikinci yazımızda bu bakışın uygulama içinde yer alması ve paydaş katılımı ile yürütülmesi esası üzerinde durulacaktır. SDE alanında sistem düşüncesinin özellikle uygun görüldüğü ana konular açıklanarak Sistem Düşüncesi araçlarından bazıları örnek uygulamalar ile tanıtılacaktır.
Kaynaklar
Cömert, M. (2023). Eskinin Kabuğunda Yeni Bir Düzen Arayışı: Toplumsal Bir Hareket Olarak MECİ. Fındıklı Belediyesi.
Daellenbach, H. G. ve McNickle, D. C. (2005). Management Science: Decision Making Through Systems Thinking. Palgrave Macmillan.
Jackson, M. C. (2003). Systems Thinking: Creative Holism for Managers. John Wiley & Sons.
Not: Öne çıkan görsel, Freepik