2018 yılında tanıştığımız EGET Vakfı, yayın hayatına yeni başlamış olmamıza rağmen görüşme isteğimizi kabul etmiş; Vakfın kurucuları Safaî Özer ve Özlem Uzman ile uzun bir söyleşi yapmıştık (Doğadan Gençlere Eğitim Bursu: EGET Vakfı-I ve II). Aradan geçen zamanda EGET, bir sosyal girişim olarak, karşılaştığı tüm zorlukları göğüsledi, örnek gösterebileceğimiz faaliyetleri ve uygulamaları hayata geçirdi. 2024 yılından bu yana Danışma Kurulu üyesi olduğum EGET Vakfı 25 Temmuz 2025 tarihinde 10. yılını kutladı. Bu vesileyle Vakfın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Uzman ile tekrar görüştük.
EGET’i ve sizi kutlayarak başlamak istiyorum, nice yıllara! Geriye dönüp baktığınızda, Safaî Bey ile birlikte Muğla’da bir vakıf kurmaya nasıl karar verdiniz?
Yıl 2013… Birimiz 40’lı, diğerimiz 50’li yaşlarındaydık. Birimiz çok sevdiği İstanbul’daki yoğun iş hayatını, diğerimiz ise bir dağ köyündeki huzurlu yaşamını geride bıraktı.
İkimiz de ülkemizin en önemli sorunlarının başında eğitimsizliğin geldiğine inanıyorduk. Bu yüzden kuracağımız vakıf tartışmasız bir eğitim vakfı olmalıydı. Ama biliyorduk ki mesele sadece eğitimle sınırlı değildi. Bu toprakların başka yaraları da vardı… Toprağın kimyasallarla zehirlendiği, gıdanın güvenirliği konusunda endişelerin arttığı bir çağda yaşıyorduk. İnsan ömrü uzuyordu ama sağlıklı yaş almak her geçen gün zorlaşıyordu. Kıyılarda ise geleneksel turizm tıkanma noktasına gelmişti. Yeni bir nefes gerekiyordu; ekoturizm ve agroturizm gibi…
Bu nedenle amacımız, burs veren bir sivil toplum kuruluşu olmanın yanında insanı odağına alan, doğayı önemseyen sürdürülebilirlik ilkeleriyle hareket eden kökleri sağlam bir kurum yaratmaktı.
Bu yapı için ihtiyaç duyduğumuz toprağı Muğla’da bulduk. Hiçbir tanıdığımızın olmadığı bu kentte, daha önce yalnızca tatil için geldiğimiz bir coğrafyada, çoklarının “cesaret gerektirir” dediği bir kararla, alışık olduğumuz hayatları geride bırakıp yeni bir yaşam kurmak üzere Muğla’ya taşındık.
Kapsamlı bir sivil toplum kuruluşunu hayata geçirmek çoğu zaman güçlü bir çevre gerektirir; yakın dostlar, iş bağlantıları, bağışçılar, destek ağları… Bizim hikâyemizin kahramanı ise çevremiz değil; baş koyduğumuz davaya olan sarsılmaz inancımız, daha adil ve yaşanası bir dünya için duyduğumuz sorumluluk ve yılmaz kararlılığımızdı.
2013 yılında temelleri yere sağlam basan hedeflerle atılan bu yapı, 25 Temmuz 2015 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak kurumsal kimliğine kavuştu.
“Bugün 10. yaşını kutlayan EGET Vakfı, rastlantılarla değil; bilinçli tercihlerle, tutarlı bir öngörü ve ilkeli bir tutumla inşa edildi.”
İzleyebildiğim kadarıyla, EGET başlangıçtan bu yana kurumsallaşmaya özel bir önem verdi…
Vakfımızın Mütevelli Heyet ve Danışma Kurulu üyelerini, bizimle aynı yöne bakan; benzer sorumluluk duygusunu taşıyan kişilerden oluşturmaya özen gösterdik. Bu bilinçli ve titiz tercihler, EGET Vakfı’nın daha ilk günden itibaren güvenilirliğini ve kurumsal kültürünü şekillendiren temel taşlar oldu.
Kurumsallaşmayı yalnızca idari bir gereklilik değil, sürdürülebilirliğin en önemli zemini olarak gördük. Bu nedenle vakfın çalışma sistemlerini başından itibaren planlı bir biçimde kurduk; işleyiş düzeninden burs değerlendirme mekanizmasına, şeffaflık ilkelerimden dijital altyapıya kadar her adımda sürdürülebilir bir sistem inşa etmeye özen gösterdik.
Gönüllülüğün gücüne inanıyoruz. Ancak sistemsiz bir iyi niyetle kalıcı başarıya ulaşılamayacağını da biliyoruz. Bu yüzden toplumsal faydayı önceleyen, veriye dayalı ve bilimsel temellere bağlı bir sosyal girişim modeli oluşturduk.
Eğitimleri sırasında maddi yetersizlik yaşayan lise ve üniversite lisans öğrencilerine burs verdiğinizi biliyoruz. Burs verme sisteminizi anlatmanızı istesek?
“Kurdukları bu sistem, safi tüketim olan bir toplum için mucize…” Bu sözler, Tarih Bölümü mezunlarımızdan Hakan’a ait. Henüz öğrenciyken bize gönderdiği bu mesajda, aldığı bursun yalnızca maddi değil, aynı zamanda insani bir değer taşıdığını söylüyordu.
Hayatına bir çöplükte, terk edilmiş halde bulunarak başlayan Hakan, yetiştirme yurdunda büyüdü. Bugün geriye dönüp baktığında, en çok onu etkileyen şeyin, başka bir öğrencinin kendisi için sorumluluk alması olduğunu söylüyor. “Belki yarın, benim sağladığım burs da bir başka arkadaşımın okumasına destek olacak” diyordu.
Hakan gibi binlerce öğrenciye ulaşabilmemizi mümkün kılan temel yapı, 2016 yılından bu yana geliştirdiğimiz dijital ve tarafsız sistemimiz: BUSED – Bursiyer Seçme ve Değerlendirme Sistemi.
BUSED ile, Türkiye’nin dört bir yanındaki devlet üniversitelerinde okuyan gençlerden gelen başvuruları çevrimiçi alıyor; şeffaf, ölçülebilir ve adil kriterlerle değerlendiriyoruz.
Bugüne kadar 40.000’in üzerinde öğrencinin başvurduğu sistemimizde, ilk aşamada dijital veriler üzerinden bir değerlendirme yapılıyor. Belirli bir puanın üzerinde yer alan adaylardan belgelerini yüklemeleri isteniyor. Belgelerin doğrulanmasının ardından son aşamaya kalan öğrencilerle çevrimiçi görüşmeler yapılıyor ve bursiyerlerimiz bu çok aşamalı sürecin sonunda belirleniyor.
BUSED’in dijital ve tarafsız değerlendirme gücü sayesinde burslarımıza başvuran öğrencilere eşit fırsatlar sunuyor; hem ekonomik zorluklarla karşılaşan hem de başarısı, azmi ve yeteneğiyle öne çıkan öğrencileri sistemli ve adil bir şekilde değerlendirebiliyoruz.
Bugüne kadar burs desteğimizden yararlanan öğrenci sayısı 247’ye ulaştı.
EGET Vakfı, diğer köklü eğitim vakıflarına kıyasla henüz genç sayılır. Buna karşın kısa sürede pek çok ilki gerçekleştirerek mobil uygulaması ile burs başvurusu kabul eden, Türkiye’nin ilk Vakfı olduk.
Öğrencilerimize yalnızca burs vermedik; sosyal sorumluluk duygularını geliştirmek amacıyla, gönüllü çalışma ve aldıkları bursu mezun olduktan sonra geri ödeme koşullarını içeren bir sistem de kurduk. Böylece hem onlarda bir aidiyet duygusu yarattık hem de bursların sürdürülebilirliğini sağlamak adına adımlar atmış olduk.
Bugün üç farklı burs programımız var:
EGET Vakfı Lisans Bursları, EGET Vakfı Lise Bursları ve kurucularımızdan Safaî Özer anısına başlattığımız “Yaşayan Safaî Lisans Bursları”.
Diğer burs veren kuruluşlarla kıyaslandığında EGET’i farklı kılan nedir?
EGET’i diğer sivil toplum kuruluşlarından ayıran en önemli özelliklerden biri bağışlara dayalı bir yapı yerine, geliştirdiği projeler ve yaptığı yatırımlarla kendi döner sermayesini oluşturan bir sistem kurması; güncel adıyla, bir sosyal girişimci olmasıdır.
EGET Vakfı’nın isminde yer alan Geriatri, Ekolojik Tarım ve Turizm alanlarında yatırım yaparak vakfa sürekli gelir sağlayacak sürdürülebilir bir yapı oluşturduk. Bu amaçla, Resmî Gazete’de yayımlanarak vakıf statüsü kazanmamızın hemen ardından, EGET Vakfı İktisadi İşletmesi’ni kurduk.
2015 yılındaki kuruluşumuzdan bu yana yalnızca bursiyer sayımızı artırmakla kalmadık; İktisadi İşletmemiz aracılığıyla Muğla’da ve Türkiye genelinde birçok öncü projeyi hayata geçirdik. Bugün, onlarca örnek başarıya imza atmış güçlü ve ilham verici bir yapıyız.
EGET Vakfı İktisadi İşletmesi ilk olarak tarıma yöneldi, değil mi?
Evet, bu doğru. İktisadi İşletmemizin ilk adımı, EGET Armutçuk Organik Tarım İşletmesi ile atıldı. 24 Mayıs 2015’te, trüf sporlarıyla aşılanmış 415 meşe fidanını toprakla buluşturduk. Bu sayede 22.000 m²’lik alan üzerinde Türkiye’nin en geniş özel trüf plantasyonunu kurmayı başardık.
8 Mayıs 2016’da ise aynı araziye trüfü beslediği bilinen iki farklı tür lavanta fidesi diktik. Böylece sahil kentlerindeki ilk lavanta tarlasını da oluşturmuş olduk. Bizden sonra Muğla ve çevresinde birçok lavanta tarlası kuruldu. Çiftçilere, kooperatiflere ve yerel yönetimlere ilham vermiş olmaktan gurur duyuyoruz.
Armutçuk’taki organik tarım işletmemizde yetiştirdiğimiz lavantaları farklı şekillerde değerlendiriyoruz. Seralarımızda tıbbi ve aromatik bitkiler yetiştiriyor, bu bitkilerden katma değeri yüksek ürünler geliştirmek için çalışıyoruz.
Bu çalışmaların merkezine lavantayı koyduk. Kendi lavanta yağımızı katma değerli ürünlere dönüştürmek amacıyla saf lavanta yağı içeren kozmetik ürünler üretme fikrini geliştirdik. Kişisel kozmetik markamız böyle hayat buldu.
Ürünlerimizi T.C. Sağlık Bakanlığı Ürün Takip Sistemi’ne kaydettirdik ve onaylı kozmetik ürünler olarak pazara sunduk. Böylece Muğla’nın yalnızca bir tarım ya da turizm kenti olmadığını; aynı zamanda güvenle tercih edilebilecek bir kozmetik markasına da ev sahipliği yaptığını gösterdik.
22.000 m²’lik lavanta tarlamız, 2022 yılında organik tarım sertifikası almaya hak kazandı. Bu lavantalardan yüksek kaliteli yağ elde edebilmek için Muğla’nın ilk organik sertifikalı lavanta damıtım ünitesini kurduk.
EGET Vakfı İktisadi İşletmesinin ürettiği ürünlerin bugün belirli bir tanınırlığa ulaştığını söyleyebiliriz…
Bugün, EGET Vakfı İktisadi İşletmesi ürünlerinin kalitesi yalnızca yerelde değil, uluslararası alanda da takdir görüyor. EGET markalı zeytinyağlarımız, dünyanın en prestijli yarışmalarında kazandığı ödüllerle bu kaliteyi tescilledi.
2020’de EGET Kuzluk markamızla ürettiğimiz erken hasat, filtresiz sızma zeytinyağımız, Tokyo Olive Japan yarışmasında gümüş madalya kazandı. 2023’te ise EGET Memecik zeytinyağımız hem Olive Japan hem de Londra Uluslararası Zeytinyağı Yarışması’nda (IOOC) gümüş madalyayla ödüllendirildi.
2025 yılında bu başarı yeni bir zirveye ulaştı: EGET Memecik, Londra’da altın madalya kazandı. Aynı yıl Tokyo’dan gelen bir diğer gümüş madalya ile toplamda beş uluslararası kalite ödülüne ulaştık.
Bu ödüller, yalnızca ürün kalitemizi değil; doğayla uyumlu üretim modelimiz ve burs fonuna dönüşen sosyal girişim yaklaşımımızla dünyaya örnek olma çabamızı da görünür kıldı.
İktisadi İşletme ürünlerini hangi yollarla pazara sunuyor?
Vakfımızın ticari kuruluşu EGET Vakfı İktisadi İşletmesi, EGET Bitki, EGET Gıda, EGET Elişleri ve EGET Atölye kategorilerindeki yüzlerce ürünü hem kendi e-ticaret platformu eget.com.tr üzerinden satmakta hem de bilinen tüm dijital pazaryerlerindeki mağazalarıyla doğal ürün arayışındaki müşterilere ulaşmakta.
Doğadan Size; Sizden Eğitime sloganını kullanan İktisadi İşletmemiz, her girişiminde doğaya ve çevreye saygılı olmayı; ürettiği ya da ürettirdiği her üründe doğal olanı ön planda tutmayı ilke edinmiştir. Laboratuvar analizi olmayan hiçbir ürünü pazara sunmamaktayız. Kendi tarım işletmemizde kimyasal gübre ya da olası zararlılarla karşı herhangi bir kimyasal mücadele yöntemi kullanmadığımız gibi, ürün elde ettiğimiz toprağın da özenle korunması gerektiğine inanmaktayız. Gereksinim duyageldiğimiz gübre seçiminde bile, topraklarımızda, doğanın bir mucizesi sayılan solucan gübresinin organik sertifikalı olanını kullanmaktayız.
İktisadi İşletmemiz, sürdürülebilir tarım ve doğaya saygılı üretim ilkeleriyle hareket etmesinden ötürü, Temmuz 2024 itibarıyla dünya çapında yalnızca insan ve gezegen için iyi olan ürün ve hizmetleri destekleyen Good Market topluluğuna kabul edildi. Good Market, farklı ülkelerden sürdürülebilirlik odaklı üreticileri bir araya getirerek, küresel ölçekte pozitif bir değişim yaratmayı amaçlayan uluslararası bir platformdur.
Sosyal Ekonomi olarak bizim katılmayı çok sevdiğimiz Lavanta festivalinizden söz etmek ister misiniz?
2017 yılından bu yana, Muğla’da ilk kez İktisadi İşletmemiz tarafından lavanta hasat dönemiyle birlikte düzenlenen lavanta şenliğimiz, yıllar içinde gelenekselleşerek bir festivale dönüştü. Doğayla iç içe geçen bu buluşmalar her yıl daha fazla katılımcının ilgisini çekiyor. 2025 yılında dokuzuncusunu gerçekleştirdiğimiz Lavanta Hasat Festivali’nde de olduğu gibi, ziyaretçiler yalnızca organik lavanta tarlamızın güzelliğini deneyimlemekle kalmıyor; aynı zamanda ekoloji temalı atölyelere katılarak hem teorik hem de pratik bilgiler ediniyorlar. Böylece festivalimiz, doğayla vakit geçirmenin yanı sıra, öğrenme ve paylaşma fırsatları da sunuyor.
Yani, festivaller bir anlamda ekolojik farkındalık yaratmaya aracılık ediyor.
Ekolojik farkındalığı yalnızca tarlada ya da festival alanlarında değil, çocuklarla buluştuğumuz her ortamda yeşertmeye çalışıyoruz. Muğla’daki çeşitli özel okullarda verdiğimiz ekoloji eğitimlerinde çocuklarla birlikte tohum topları yapıyor, kompost hazırlıyor, çocuklara sağlıklı ve doğal solucan gübresini tanıtıyoruz. Bu doğrultudaki birçok etkinliğimizden biri de geçtiğimiz aylarda Menteşe Belediyesi iş birliğiyle düzenlediğimiz “Bir Avuç Toprak, Bir Dünya Umut” etkinliğiydi. Çocuklarla hem teorik hem pratik bilgiler paylaştığımız, çocukların toprağa dokunmalarını sağladığımız bu tür etkinliklerle, doğayla bağ kuran, düşünen ve üreten bireylerin çoğalmasına katkı sunmayı amaçlıyoruz.
EGET Vakfı, TED Üniversitesi ve TOVAK Vakfı iş birliğiyle düzenlediğimiz Doğayla Yaşam Akademisi ise ekolojiye hem beşerî ve sosyal bilimler hem de uygulamalı alanlar üzerinden çok disiplinli bir bakış sunmayı hedefliyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz ikinci buluşmamızda “Kadın ve Ekoloji” temasıyla, Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla kadınlara özel bir programı hayata geçirdik.
Şu sıralar üstünde çalıştığınız projelerden biraz bahsedebilir misiniz?
Kurumsal gelişimimize yönelik adımlarımızdan biri de, Sivil Düşün desteğiyle 19-20 Nisan 2025 tarihlerinde Akyaka’da düzenlediğimiz Strateji Geliştirme Çalıştayı oldu. Farklı disiplinlerden konusunda uzmanların ve Danışma Kurulu üyelerimizin katıldığı bu toplantıda, önceliklerimizi yeniden değerlendirdik, hedeflerimizi gözden geçirdik. Eğitimden, ekolojik tarıma, sağlıklı yaşam turizminden gerontolojiye uzanan etki alanlarımızı tartıştık; EGET’in mevcut faaliyetlerini yeniden değerlendirerek etkiyi büyütecek ve çalışmaları ölçeklendirecek sürdürülebilir bir yol haritası oluşturduk.
EGET Vakfı’nın Doğayla Yaşam Akademisi’nden yola çıkarak geliştirdiği çevresel eğitim projesi HEEFTA (Holistic Environmental Education from Training To Action- Bütüncül Çevre Eğitimi-Eğitimden Eyleme), Avrupa Birliği destekli Interreg NEXT Akdeniz Havzası Programı kapsamında uluslararası düzeyde destek almaya hak kazandı.
15 ülkeden gelen 631 başvuru arasından seçilen 60 projeden biri olarak öne çıkan HEEFTA, Türkiye’den desteklenmeye değer görülen yalnızca üç gençlik girişimi arasında yer aldı. Bununla birlikte, program kapsamında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ile birlikte desteklenen Muğla’daki iki kurumdan biri olmamız da bizler için ayrı bir gurur kaynağı.
İtalya, İspanya, Yunanistan, Tunus ve Mısır’dan paydaşlarımızla birlikte yürüteceğimiz bu projede, çevre eğitimine bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak gençlerin çevresel farkındalıklarını artırmayı ve bilgiyi eyleme dönüştürebilecek yeşil ve mavi beceriler kazanmalarını hedefliyoruz.
Öte yandan, doğayla uyumlu üretim anlayışımız doğrultusunda vakıf hayalimizin ilk tohumlarını attığımız Muğla’nın Elkin bölgesindeki 156.000 metrekarelik organik sertifikalı tarlamızda ata tohumlarından organik sarı buğday, kara kılçık ve nohut yetiştirdik. Bu ürünlerle yerel ve sağlıklı gıda üretim yelpazemizi genişletmenin ve bir adım daha atmış olmanın sevincini yaşıyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz projeler yukarıda saydıklarımla sınırlı değil elbette. Kitaba erişimi olmayan çocuklara kitap ulaştırmak için yıllardır ‘Kapısız Kitaplıklar, Kitaplar Caddelerde’ projesini sürdürüyoruz. Safaî’nin yazıp resimlediği ‘Ben Solucan Ayşen’, çocuklara doğayı tanıtmak ve sevdirmek için hazırlanmış özel bir yayınımız. Aynı zamanda restoratör mimar olan Safaî’nin onardığı ve şu anda Vakıf merkezi olarak kullandığımız Hacı Latifler Evi ise, sadece eski bir yapı değil; geçmişle bugünü buluşturan, soluk alan ve adeta onu yaşattığımız için bize teşekkür eden bir yaşam alanı artık.
Yeni bir gelişmeyi de aktarmak isterim: Bu yıl ilk kez Adım Adım Koşu Platformu’na kabul edildik. “Gençlere Umut, Doğaya Nefes” adını verdiğimiz bu özel projeyle, gönüllü koşucularımız iyiliği yaymak, her adımı bir öğrencinin eğitimine ve doğayla uyumlu bir geleceğe dönüştürmek için hazırlanıyor. İlk koşumuzu 2–3 Ağustos tarihlerinde Eskişehir’de gerçekleştirdik. EGET Vakfı, ilk koşumuz olan Eti Lifalif 6. Uluslararası Eskişehir Yarı Maratonunda büyük bir başarıya imza attı ve en yüksek bağışı toplayan sivil toplum kuruluşu oldu.
Gelecek için tasarılarınız neler?
Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da EGET Vakfı, hem ülkemizde hem de dünyada ilham veren iyi örnekler oluşturmaya kararlılıkla devam edecek. Bu inançla, EGET Vakfı’nın yalnızca kurucularıyla değil; destek verdiği öğrencilerle, ekolojik dengeye katkılarıyla, organik tarımdaki öncü uygulamalarıyla, gerontoloji alanında geliştirdiği projelerle ve sağlıklı yaşam turizmi ile çiftlik turizmi alanlarında ortaya koyduğu örneklerle anılmasını istiyoruz.
Bu vizyon doğrultusunda, vakfımızın İktisadi İşletmesinin yanı sıra kurduğumuz EGET Tarım ve Turizm Ticaret Ltd. Şirketi ile daha büyük ve sürdürülebilir projeler geliştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu yapının da doğayla uyumlu, yerel kalkınmayı destekleyen, eğitim ve ekoloji odaklı çalışmalarımıza katkı sunmasını amaçlıyoruz.
“Bizim ülkemizde taş üstüne taş koymak diğerlerine kıyasla oldukça fazla inanç ve kararlılık gerektirir. Belki de bu nedenle o bir kadar değerlidir.”
Tüm bunları yapacak gücü ve enerjiyi nasıl buluyorsunuz?
Safaî’nin “neden bir vakıf kurdunuz” sorusuna yanıt olarak kaleme alıp seslendirdiği bir şiiri var: “On Birin Ona Borcu Var”
Biz bu topraklarda doğup büyüdük; bu toprakların ekmeğini yedik, suyunu içtik, bu topraklarda eğitildik. Aslında yaptığımız her şey, bu topraklara olan borcumuzu ödemekten ibaret. Gücümüzü de bu borcu ödemenin sorumluluğundan — yaşam felsefemizden — alıyoruz.
Ülkemizin içerisinde bulunduğu koşullar ne kadar zor olursa olsun, bizi ne kadar umutsuzluğa götürürse götürsün doğru bildiğimiz yolda, ilkelerimizden ödün vermeksizin, özveriyle, inançla Safaî’nin ektiği tohumları yeşertme kararlılığıyla çalışmaya devam edeceğimizi de ayrıca vurgulamak isterim.
10. yaşımızı kutlarken artık ‘Yaşayan Safaî’ olarak andığımız ve tüm mal varlığını EGET Vakfı’na bağışlayan Safaî’nin, bulunduğu yerden Vakfımızın başarılarına gülümseyerek tanıklık ettiğine; EGET Vakfı’nı kurarken attığı tohumların filizlenip meyveye duruşunu sevinçle izlediğine ve EGET Vakfı’nın daha fazla gencin hayatına dokunuyor olmasının tarif edilemez mutluluğunu yaşadığına eminiz.
Sosyal Ekonomi okuyucularına son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Sosyal ekonominin gücü, iyi örneklerin çoğalması kadar, bu örnekleri görünür kılan kişilerin ve kurumların varlığıyla da artıyor. Bu anlamda, yıllardır sosyal fayda ekosistemini titizlikle takip eden ve görünür kılan Sosyal Ekonomi Blogu ve ekibine, Prof. Dr. Aylin Çiğdem Köne nezdinde teşekkür ediyorum.
Bugün bursiyerlerimizden mezun olanlar, aldıkları bursu vakfımıza bağışlayarak başka gençlerin eğitimine ışık oluyor. Bu bağlılığın en güzel örneklerinden biri de Eczacılık Fakültesi mezunu bir öğrencimizin açacağı eczaneye “EGET” adını vermek için bizden izin istemesiydi. Bu ve bunun gibi nice hikâye, Vakfımızın on yıldır yarattığı izin en anlamlı göstergeleri.
Yaşamlara dokunuyoruz…
Kişisel görüşüm: İnsan, başkalarının yaşamına değer katabildiği ölçüde kendi yaşamını da anlamlı kılar. Bizim gibi düşünen herkesi, EGET Vakfı’nın yürüttüğü iyilik hareketine eşlik etmeye davet ediyorum.