Funda Akçalı: “Emeğe Saygıyı Öğrendik.”
Blog kurucularımızın çoğunluğu Muğla’da yaşadığı için yerelde sosyal ekonomiyi ele alırken önceliğimiz doğal olarak Muğla’daki sosyal ekonomi girişimleri olmakta. Bu kapsamda ilk ziyaretimizi 31.03.2018 tarihinde, Bodrum Turgutreis’te bulunan Begonvil Kadın Kooperatifi’ne yaptık. Kooperatif Yönetim Kurulu Başkanı Funda Akçalı ile Sabancı Kültür Merkezi’ndeki Begonvil Turuncu Kafe’de görüştük. Başlıktaki “Emeğe saygıyı öğrendik.” cümlesi Funda Hanıma ait ve yaklaşık beş yıllık kooperatif deneyimlerini belki de en iyi özetleyen ifade. Bir blog yazısı için uzun olarak görülebilse de mülakatın tamamını yayınlamaya karar verdik çünkü Begonvil’in hikâyesi aslında Türkiye’deki pek çok kadın kooperatifi ile ortak yönlere sahip.
Muğla’da ne gibi kadın kooperatifleri olduğunu araştırırken sizinle karşılaştık. Bugün sizi hem tanımak hem bir mülakat yapıp bunu bloğumuzda yayınlamak istedik.
Tabii ki çerçeveyi siz değerlendirin. Biz memnun oluruz. Bizim için görünürlük, tanınırlık çok önemli. Emeğimiz var sonuçta bir emek var ortada. Elimizden geldiğince biz bu lansmanı yapmaya çalışıyoruz ama yine de bölgemizden ve ilimizden ilgi görmek güzel oluyor. Neden olmasın?
Öncelikle kendimi sizlere tanıtayım. Adım Funda Akçalı. 1965 doğumluyum. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi (Tarım Ekonomisi) mezunuyum. Bahçe bitkileri ve kültür bitkileri ile uğraştım bunca yıl ve siyasetle de uğraşıyorum. Bodrum belediyesi meclis üyesiyim aynı zamanda. Bodrum Turgutreisliyim.
“Begonvil … bulunduğu yeri güzelleştirdiği gibi … olumsuz koşullardan da etkilenmiyor. İşte biz de böyleyiz.”
Kooperatifiniz için isim olarak neden Begonvil’i seçtiniz?
Begonvil adını Ayşe (Kartov) önermişti. Ziraat mühendisi olduğum için begonvilin yapısını biliyorum. Begonvil hakikaten binbir renkte güzel bir bitki, sarılıcı bir bitki. Aynı zamanda hastalıklara karşı mukavemetli bir bitki. Bulunduğu yeri güzelleştirdiği gibi o olumsuz koşullardan da etkilenmiyor. İşte biz de böyleyiz. Kadınlar da böyle. Dolayısıyla Begonvil olmalı dedik ve adı öyle oldu. Yalnız Türkiye’deki fuarları gezdiğimde bir hatamızı fark ettim daha sonra. Urla Kadın Girişim Kooperatifi ya da Çeşme veya Seferihisar. Yani bölgelerinin isimlerini de ön plana koymuşlar. Bölgenizin de ismini koymanız gerekiyor biraz öne. Begonvil tamam ama Bodrum Begonvil olmalıydı. Çünkü Bodrum da bir marka değeri. Bodrum ismi hakikaten dünya çapında da biliniyor. Muhtemelen isim değişikliğini olağan genel kurulumuzda gündeme getireceğiz. Sonuçta burada yaşıyoruz. Begonvil dünyanın her tarafında yetişiyor. Ama Bodrum’da farklı yetişiyor.
Begonvil nasıl kuruldu?
Bölgemize, ilimize, Bodrum’a ve değerlerimize ne kadar sahip çıkarsak o kadar güçlü olacağımıza inanarak yola çıktık. 2012 yılıydı sanıyorum, Dünya Kooperatifçilik Yılı ilan edildi. Bu anlamda bir kadın girişim üretim işletme kooperatifleri ana sözleşmesi hazırlandı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından. Biz o ana sözleşmeyi incelemeyi öncelikle düşündük. Çünkü ben üniversitedeyken biz tarımsal kooperatifçilikle çok ilgilendik. Benim bir sunumum da vardı kooperatifçilik üzerine, köy kalkınma kooperatifleriyle ilgili. O örgütlenme modelini seviyoruz sonuçta. Burada da bizim kendi yaş grubumuzdaki arkadaşlarımızla öncelikle bir dernek çatısı altında bir araya gelmiştik. Birbirimizi tanıma fırsatımız oldu. Çünkü çok göç alan bir bölge Bodrum. Sizin gibi İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den (Ayşe Kartov Hanım mesela ki biz Ayşe Hanımla çok eski arkadaşız, süt kardeşiyiz). İnsanlarla bir araya geldiğimizde baktık ki biz üreten kadınlarız aynı zamanda. Yani kendi işimizin dışında, emekliliğimiz de var bir kısmımızın, bir kısmımız çalışıyoruz; bunun yanı sıra üreten kadınlarız. Ne üretiyoruz? El işi üretiyoruz. El sanatları üzerine üretiyoruz. Kimimiz resim yapıyoruz. Ayşe gibi halk eğitim öğretmenlerimiz var. Tel kırma, tel kakma, geleneksel el sanatlarını uyguluyorlar. Ebru öğretmenimiz var, ebru sanatıyla uğraşıyor. Quilling (kağıt kıvırma), ahşap boyama vs. derken hepimiz bir şeyin ucundan, farkında olmadan, farklı zamanlarda tuttuğumuzu gördük. Bu kadın girişim üretim işletme kooperatifleri ana sözleşmesindeki bir çok faaliyet alanının aslında bizim o anda ve daha öncesinde uğraştığımız işleri kapsadığını fark ettik. O zaman, bir araya gelelim, bu güç birliğini kendimizin aile ekonomisine katkı sağlaması için de kullanalım dedik. Kooperatifler kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olduğu için öncelik olarak ortakların refahı önemlidir. Ortakların hem ekonomik hem sosyal refahı çok önemlidir. Dolayısıyla da biz bu konuda aile bütçemize katkı sağlayabileceğimizi düşündük. El sanatlarımızı kooperatif çatısı altında toplayıp satmayı başarabilirsek daha kalıcı olabileceğimizi düşündük. Örneğin, Muğla’da da var: Stant kurulur, kermesler yapılır. Bir takım derneklerin yaptığı işler vardır. Ama aslında işin tabiatı onların hepsi gelip geçici ve belli bir süre yapılabilen işlerdir. Ancak kooperatif olduğunuzda bir kurumsal yapıya kavuşuyorsunuz ve o kurumsal çatıda sizin belli bir mağazanız, belli bir noktanız var. Orada hareketlilik var, devinim var sürekli olarak. Ve tabii ki destekler alabilme imkânınız var. Bu dernekçilikte çok farklı çünkü.
“… kooperatif olduğumuzda kendi işimizin kendi patronuyuz, kendimiz işçiyiz, kendimiz çalışanız.”
Neden kooperatif olmayı tercih ettiniz?
Kooperatif olmakla küçük boy işletme ya da orta boy işletme olmak arasında pek bir fark olmadığı ortaya çıktı. Kooperatiflerin bir KDV ya da vergi muafiyeti ya da belli oranlarda avantajları yok. Ama kooperatifler sonuçta örgütlülüğü beraberinde getiriyor. Yani birlikte çalışıp birlikte üretiyorsunuz. İşletme olduğunuzda o iş biraz daha sermayeye dayalı olabiliyor. Sermayeniz daha yüksek olmak durumunda, para kazanma odaklı olmak durumunda. Yani o işin kâr etmesi çok önemli. Piyasa koşullarında rekabetiniz bu kapsamda belki çok daha zor. Ama kooperatif olduğumuzda kendi işimizin kendi patronuyuz, kendimiz işçiyiz, kendimiz çalışanız. Kendimiz üreteniz. Bu bize bir avantaj gibi geldi.
Finansal nedenlerden çok o modelin işbirliğine ve insan ilişkilerine dayanması mı size çekici geldi?
Aynen öyle. O çok çekiciydi. Tabii ki finansal kaygılar da var. Bir şirketi kurduğunuzda karşılaşacağınız rakamlar belki çok daha fazla. Bizim kadın girişim üretim işletme kooperatiflerinde en küçük pay 100 lira. Biz dörder pay aldık her bir ortak 400 lira ile bir kuruluşu gündeme getirdik. Ben hatta yeni ortak olmak isteyen insanlara hep onu derim: Bir iş yeri düşünün siz o iş yerinin sahibisiniz ama o iş yerinin kuruluşuyla ilgilenmediniz, muhasebesiyle ilgilenmediniz, kirasıyla ilgilenmediniz ama o iş yerinin sahibisiniz. Vermiş olduğunuz miktar kadar sorumlusunuz ve bu rakam da aslında şirket kurduğunuzda çok daha büyük rakamlara çıkabiliyor.
O zaman daha az sermaye gerektirmesi de bir etken oldu.
Çok büyük bir etken. Bir de kooperatifçilikte şu var: Yerel yönetimlerin desteği de çok önemli. Ayakta durabilmeniz veya bir takım işleri başarabilmeniz için bu kapsamda kooperatiflerin desteklenmeye ihtiyacı var. Yoksa hakikaten piyasa koşullarında haksız rekabet koşullarında erir gidersiniz. Biz Bodrum gibi bir yerde var olmaya çalışıyoruz. Kiraların nasıl olduğunu tahmin edebilirsiniz. Piyasanın ne durumda olduğunu düşünebilirsiniz. Taklit ürünlerle mücadele ediyorsunuz. Çin malı ürünlerle veya işte başka bir yerden gelen ürünlerle. Onlar sizin piyasa koşullarınızı etkileyebiliyor. Biz hep burada kadının gücünü de ön plana çıkarmak istedik. Kadının el emeğinin ne kadar kutsal ve önemli olduğunu da bu kooperatif algısıyla göstermeye çalıştık. Normalde ben, Ayşe Hanım, üç beş arkadaş bir araya gelip küçük ölçekli bir işletme kurabilirdik. Ama o zaman sadece bir işletme olurduk. İki kadın bir araya geldi iş kurdu gibi. Ama kooperatifçilikte kadının o gücünün emeğinin kutsallığı daha bir ilgi çekebiliyor.
“… yapı kooperatiflerine duyulan güvensizlikten kaynaklı kooperatiflere karşı hem kişilerin hem de kurumların bir güvensizliği var.”
Varlığınız önemli. İnsanların algısı da önemli. Kooperatiflere bakış açısı da güzelleşmeye başladı yavaş yavaş. Bu da daha iyi olabilir. Projeler vs. yapıyoruz. Esas tabi bir kooperatifin kurulduktan sonra veya kuruluş aşamasındaki geliştireceği bir projenin başarılı olması asıl olan. Biz bir araya geldiğimizde kendi ürettiklerimizi, el sanatlarımızı, bilgi birikimimizi ortaya koyduk. Ama bir proje aşamasında devletin birtakım desteklerini bekler duruma geldik. KOOP-DES’ten çok umutluyduk. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının İl Müdürlüğüyle sürekli iletişim halindeyiz. Fakat işte KOOP-DES ortadan kalktı bizim kurulduğumuz dönemde. Biz 2013 yılında kurulduk. Daha sonra KOSGEB ile görüştük. KOSGEB’in girişimci kadınlara desteği var ama girişimci kadın kooperatiflerine desteği yok. Yani broşür desteğinde vs. ufak tefek destekleri var ama ciddi anlamda bir projeyi meydana getirip onu işlerliğe koymak istediğinizde KOSGEB’in böyle bir desteği yok. GEKA bölgemizin kalkınma ajansı, onların o anlamda bir desteği yoktu bugüne kadar. Şimdi artık var.
2018 yatırımları Muğla ilini de içine alacak. Ocak sonu söylemişlerdi ama bilmiyorum. Ben daha AB, Muğla’ya bu anlamda il olarak fon ayırdı mı bilmiyorum. Bölgemiz olarak da turizmde büyük bir bölgeyiz ama aslında yatırım anlamında teşvik anlamında bu tür destekleri alamayan bir bölge olduğumuzu söylemeliyiz. Bizi Pamukkale Üniversitesi de ziyarete geldi GEKA ile birlikte. Kooperatiflerin sorunlarını konuşmak üzere. Onlara da söyledik, kooperatif olmamızın avantajını yaşamak istiyoruz. Bu avantaj belki muafiyet olabilir, belki indirim olabilir, KDV olabilir. Mekânda kolaylıklar olabilir. İlla belediyeler değil. Bakanlığın nezdinde kooperatiflere bir bakış açısı geliştirilirse işler daha kolaylaştırılabilir. Tabi geçtiğimiz yıllarda o yapı kooperatiflerine duyulan güvensizlikten kaynaklı kooperatiflere karşı hem kişilerin hem de kurumların bir güvensizliği var. Ama biz tabi farklı yapıda bir kooperatifiz. Sonuçta kooperatifler kanununa bağlıyız 1163 sayılı. Ama yine de oradaki her şey bizi de etkiliyor.
Kaç ortağınız var?
17 kişiyle kurulduk. Ben onlara cesur yürekli kadınlar diyorum. Hakikaten çünkü bir ilkti bu. Biz Muğla’da ve Bodrum’da ilkiz zaten. Kadın girişim üretim işletme kooperatifi yok. O zaman Turgutreis belde idi. Şimdi mahalle oldu. Turgutreis Beldesi’nde kurmuştuk kooperatifimizi ama büyük şehir yasasını biliyorduk ve merkez olarak Bodrum’u olarak işlettik. Ortaklar kuruluş aşamasında birbirini tanıyordu. Sonradan yeni tanıdığımız ortaklarımız da devreye girdi. Ama biraz ağır işliyoruz. Ortaklı yapımıza gelenler, devredenler. Neden? Çünkü dediğim gibi belli bir yaş ortalamamız var. O yaş ortalamasında hastalanan olabiliyor. Ekonomik anlamda sıkıntı çeken olabiliyor veya burada yaşayıp da sonradan tekrar dönmek zorunda olanlar var. Böyle yapımız ağır işlemeye başladı.
Şu anda 19 ortağımız var. Ama kemikleşmiş bir yapı gibiyiz. Bir de tabi aidatlar ödüyoruz vs. Bunlar da bizi durduruyor. Belli bir rakama geldiğimiz için yeni gelen ortağın da bunlarla muhatap olması gerekiyor kooperatifçilik kanununa göre. Yani mevcut ortağın ödediği rakamları yeni gelen ortak da öder diyor ana sözleşmemizde. Yeni ortaklar böyle rakamlar biriktiği için hemen giremiyorlar. Bir kadın kooperatifi olarak yeni ortaklar için kadın ve T.C. vatandaşı olmayı önemsiyoruz. Üreten kadını müracaat ettiğinde siz alırsınız. Alırız tamam. Hiç sorun değil alalım. Ama ana sözleşme bugüne kadar ödediğiniz rakamları da istersiniz diyor işte orada biraz es veriyor kişiler haklı olarak. Belki o an müsait değiller. Çok ortaklı olmak da çok başarılı olmak anlamına gelmiyor sonuçta. Yani böyle bir rölantide gidip birkaç ortak daha devam ettirmek… Hatta ben diyorum ki otuz kişi olmalıyız ki her gün biri bir işle uğraşsın. Ama daha da fazla olduk mu… Hepimiz kadınız sonuçta (Gülüşmeler). Birbirimizi idare etmek kolay olmuyor. Şimdilik idare ediyoruz ama kolay bir şey değil, söylemem lazım.
Kuruluştan önce ortaklar olarak toplantı yaptınız mı?
Uzun soluklu toplantılar yaptık kurulmadan önce. Yani nereden baksanız kış dönemi toplantı toplantı, toplantı. Konuştuk ne yapabiliriz, ne ederiz, nasıl gideriz, nerede oluruz, kimlerle beraber yürümeliyiz… Ve sonuçta da Mayıs ayında kurulmuş olduk. 2013 Mayısında kurulduk ama 2012 sezon sonu itibariyle ve kış dönemi boyunca toplantı yaptık. Muhtemelen toplantılarımız sayesinde kuruluşumuz daha sağlıklı oldu.
Şu bizim ana sözleşmemiz. Bu derneklerin tüzüğü gibi, anayasası gibi bir şey. Bu ana sözleşmede zaten faaliyet alanlarınız genel kurulun, yönetim kurulunun, denetim kurulunun yapması gerekenler vs. var. Bu nasıl bir kooperatif olduğunuzu anlatır. Bunları konuştuk öncelikli olarak. Her birimiz birbirimizi tanımamıza rağmen özelliklerimizi tekrar masaya yatırdık. Bu işi götürebilir miyiz, devam ettirebilir miyiz diye. Ürettiklerimizi değerlendirdik. Ayşe (Kartov) bu konuda çok önemliydi. Hem ürün kabulünde hem de kendimiz üretici olduğu için kooperatifte kadın emeğine yakışır şekilde güzel şeyler olması için çaba sarf edildi. Dolayısıyla o uzun görüşmelerden sonra bir başlangıç oldu 2013 Mayısında ve Turgutreis Belediyesi bize bir yer tahsis etti.
Kuruluşta mekân desteği alabildiğiniz için şanslı olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Evet yani sonuçta bizim o kendi ilişkilerimizin de etkisi var. Kendimizi anlatabiliyoruz. İfade edebiliyoruz. Bu çok önemli. Biz bir araya geldik kurulduk beklenti içinde değiliz. Kapıları çalıyoruz. Kendimizi anlatıyoruz. Hakkımız olduğunu söylüyoruz. Bir yerde böyle bir şey de var yani. Kadın kooperatifiyiz ve hakkımız diyoruz. Turgutreis Belediyesi döneminde geçici bir yerde var olduk. Daha sonra dedik ki biz daha kurumsal hale dönelim. Bir yerimiz de olsun. Belediyede tahsis edilen yer bir süre kalır ondan sonra değişebilir. Devam da edebilir. Nitekim belediye kapandı o yer de kafeteryanın bir parçası haline geldi. Biz de zaten çıkmıştık.
Sonra başka bir yer kiraladık. Özel mülkiyetli bir yer. Kiracısı olduk onların. Büyük bir binaydı. Güzel, çarşı içinde. Ama kiralarla boğuştuk. Çok düzenli kişileriz biz. Kiramızı zamanında ödemeliyiz, KDV mi çıktı vergimiz mi çıktı stopaj mı çıktı… Biz bunları ödemekten mahvolduk ama (Gülüşmeler). Çok samimi söyleyeyim. Dediğim noktalar bunlar aslında. Kooperatif işletmelerinin diğer şirketlerden farkı olmak zorunda. Madem ki siz bunlara teşvik veriyorsunuz, bunların kurulması için teşvik ediyorsunuz ve bunun reklamını yapıyorsunuz o zaman bunların ayakta kalabilmesi için normal şirketlerle aynı statüye koyamazsınız. Konuluyoruz. Ben stopaj ödüyorum kirayla ilgili. Dünya yükü rakamlara çıkıyor. Kiraladığımız yerde 3 sene falan kaldık. Baktık ki biz üretiyoruz tamam, ortağımız para kazanıyor. Kooperatif para kazanmıyor. Ama mülk sahibi iyi para kazanıyor bizden. Biz onu gözlemledik ve küçülelim dedik. Çünkü hakikaten o vahşi sermayenin birtakım ödemelerinde baş etmemiz adına. Küçüldük oradan çıktık. Dedim ya demin, istiyoruz biz kendimizi anlatıyoruz belediyelere gidip. Bodrum Belediyesine de gittik. Güzel bir şeyler de yazdık. Kendimizi tekrar anlattık. Belediye Başkanımızı tanıyorsunuz zaten Mehmet Kocadon. Bu konuda çok anlayışlıdır ve yardımcıdır da. Bize destek olmalarını talep ettik. Bize bir dükkan tahsis ettiler. Tabii ki biz paramızı ödüyoruz. Ama en azından giderlerimizin çok azalacağı bir döneme gireceğiz şimdi. Ne yapacağız mesela? Kooperatifte yine ortaklarımız para kazanacak. Kooperatifimizde ortaklarımız kârdan belki pay almayacak ama kooperatif ayakta kalabilecek. Belki bir miktarda kooperatif büyüme ve yatırıma yönelik çalışmalara girebilecek. Bu zorlu koşullara rağmen biz iki senedir de üniversite öğrencilerine, iki öğrencimize, elimizden geldiğince burs vermeye çalışıyoruz. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte hareket ediyoruz. Onlara burs veriyoruz. Bu bizim için çok önemli. Sosyal sorumluluk projelerimiz var.
İlk kurulduğumuz yıl Koop + (Artı) mağazası oluşturduk büyük mağazamızda. Koop + (Artı)’nın amacı da Türkiye genelinde kadın kooperatiflerine Bodrum’da bir mağaza tahsis etmekti. Bodrum’da sizin de bir mağazanız, satış yeriniz olabilir demiştik. Biz de buna aracılık edebiliriz düşüncesinden yola çıkarak hem birlik beraberliği hem de birbirimizi tanımayı hedefledik. Manisa’dan, Antep’ten, Çanakkale’den, Ankara’dan, İzmir’den katılımlar oldu. Onların ürünlerinin satışına destek olduk. Onların üretiminin tanıtımını yaptık. Onu bir senelik bir proje olarak düşünmüştük.
“Mandalina reçeli. Bu bizim çok önemsediğimiz bir konu.”
Proje sonlandı mı?
Şu anda olamıyor. Çünkü mekân olarak da elverişli değiliz. Oradan mallarını ürünlerini yollayan kooperatiflerdeki arkadaşlar örnek veriyorum Manisadakiler satışın yüksek olması için de böyle bir umut içindeler. Bizde biraz rekabet şansları da zor oldu. Çünkü o kadar ürün çeşitliliği var ki o kadar güzel şeyler var ki! Yetişemedik, onlarla birlikte onların ürünlerine. Ama onu bir proje olarak yapmıştık. Hatta bu sene kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nün Ankara’da bir fuarı oldu. Ona katıldığımızda bu projeyi söyledik. Oradaki bir çok kooperatif devam ettiğini zannederek isim yazdırdılar bize; biz de katılmak istiyoruz diye. Çünkü sadece çok düşük bir katılım ücretiyle onların ürünlerinin satışına destek olmuştuk. Ama olabilir ileride. Bu güzel bir projeydi.
Bundan başka projeler de gerçekleştirdik. Sergiler yapıyoruz. Dönemsel sergilerimiz var. Bir güzel sergimiz vardı. “Dünden Bugüne Sandıktakiler”. Orada da biz böyle büyük anneler, büyük büyük kadınlar olarak çeyizlerimizi çıkartacağız. Hâlâ sandıkta duruyorlar (Gülüşmeler). O çeyizler kullanılmaz ya. Onların bir sergisini yapmıştık. Çok güzel olmuştu. Çok keyifli. Turgutreis’teydi. Bu sene Bodrum’da yapmayı planlıyoruz. Bodrum Trafo’da onu ayarlayacağız.
Bir de değerlerimize sahip çıkıyoruz dedik. Değerlerimiz bizim için önemli. Mandalina Şenliği ve Karaova Bağbozumu Şenlikleri’nde illaki varız. Ürünümüz olsun olmasın. İki tane reçelimiz olsun fark etmiyor. Onlara katılmaya çalışıyoruz.
Reçel üretiyoruz. Mandalina reçeli. Bu bizim çok önemsediğimiz bir konu. İlçe Tarım’dan üretim iznimizi alıp etiket yönetmeliğine göre de üretimlerimizi gerçekleştirdik. Mandalina reçeli de buranın olmazsa olmazı gibi. Neden? Çünkü Bodrum’da mandalina fazlasıyla var. Ve artık bahçelerine bakmayan köylü ya da ürünü para etmeyen köylü bırakmış durumda bahçeyi. İmardı şuydu buydu, açıldıysa inşaat alanına devrediliyor. Mandalina gittikçe yok olmaya başladı. Buna ilişkin çalıştaylar da yapıyoruz. Kooperatif, Ziraat Odası, Belediye, bir takım STK’lar. Ama köylü de kendince haklı. Karşılığını alamadığı bir üretimin, bir değerin ortasında yalnızlaşmış durumda. İşte burada belki devlet politikalarının teşvik edici olması gerekiyor. O tabii bizim konumuz değil. Biz de çok değerlenmeyen mandalinaları reçel yaparak değerlendiriyoruz. Fakat bizim gibi yapanlar çok var tabi o ayrı bir şey. Ama işin doğrusunu yapmak isterseniz üretim izninizi alacaksınız üretim atölyenizin o şartlara uygun olması gerekir. Bunları yapmaya çalıştık.
Üretimde yalnızca kendi emeğinizi mi kullanıyorsunuz?
Genel ilkemiz kendi ürettiklerimiz ve kendi emeğimiz. Bunun içinde bir araya geldik zaten. Ama dönemsel olarak biz kadın istihdamı da yarattık. Turunç Kafe’de, reçel üretiminde, mağazamızın olduğu o bütün binamızı kafe-restoran gibi işletmiştik orada da kadın istihdamı yarattık. O büyüme genişleme döneminde bunların hepsini başardık. Kadın da çalıştırdık onlara maaş da verdik. Bunları yaptık. Bunları yapıyorsunuz yani çünkü ortaklarınız her zaman her işe koşamayabiliyorlar. Sağlıkları uygun olmuyor, aile yapıları uygun olmuyor veya işleri çıkabiliyor. Tamam ben mağazaya ürünümü verdim ama çalışamayacağım: Hastayım ya da bir yere gitmem lazım ya da burada olamıyorum. Ölümler oluyor, sağlık sorunu vs. O zaman biz kadın istihdamını önemsiyoruz. Onlara bir olanak sağladık ama genel itibariyle her şeyi kendimiz yapmaya çalışıyoruz. Mağazacılıkta bir anlayışımız var. Nöbetleşe görev alıyoruz. Sabah bir arkadaşımız geliyor, açıyor mağazayı. Akşama iki arkadaş geliyor, o arkadaşımız gidiyor veya o da kalırsa siestasını yapıp geliyor. Çünkü burası turizm bölgesi olduğu için çok gelen oluyor. Denizden sonraki akşam vakitlerinde o zaman iki kişi oluyoruz. Gündüz bir kişi yeterli oluyor. Sergilerde veya kermeslerde olduğumuzda görevlendirme yapıyoruz. Puantaj üstünden bir ücretlendirme yapıyoruz. Bir ayda kaç kere geldiyse bir arkadaş ona ne kadar ücret veriyoruz, cüzi şeyler oluyor. Kendimiz çalıştığımız için. Burada yapılan her işin bir karşılığı var rakamsal olarak da. İşçiliğimiz var bunun yanı sıra. Yani ürettiğimiz mal satıldıktan sonra ay sonunda işçiliğini tahakkuk ediyoruz, onu ödüyoruz.. Oradan ortak kendi parasını alıyor. Diyelim ki bir ay sonra benim malımdan üç bin liralık satış oldu. Ay sonu hesaplarında kooperatifin kasası da müsaitse ödemeyi yapıyoruz. Genelde pek borçlu gitmiyoruz. İşçilikleri hemen ödüyoruz. Öyle bir çalışma sistemimiz var.
“Bizim herhangi bir muafiyetimiz yok.”
Kuruluş aşamasında karşılaştığınız zorluklar nelerdi?
Kuruluş aşamasında ben Turgutreis Belediyesinde Meclis üyesiydim. Arkadaşlar daha çok koşturdular. Bir araya geldiler öncelikli olarak. Muğla İl Ticaret Müdürlüğü’ne gidiyorsunuz. Onlara böyle böyle bir kooperatif kurmak istediğinizi beyan ediyorsunuz. Onlar sizi yönlendiriyorlar. En az yedi kişi olacaksınız. O yedi kişi notere gidiyor. Birtakım sözleşmeler; bunlar noter huzurunda oluyor, herkesin imzasını alıyorlar. Kurmadan önce paranızın dörtte birlik bir kısmını bankaya yatırmanız gerekiyor. İyi bir mali müşaviriniz olmak zorunda. Bu çok önemli. O noktada Ticaret Sicil, Ticaret Odası, Vergi Dairesi işlemlerini onlar yürütüyorlar. Siz zaten Ticaret Sicil Gazetesinde çıktıktan sonra artık resmen kurulmuş oluyorsunuz. Yasal statü başlanmış oluyor. İşte Vergi Dairesi, Ticaret Odası, İl Müdürlüğü derken böyle bir üçgenin içinde, hatta Muğla-Bodrum arası mekik dokuyarak geçen bir süreç var. Bu noktada da ilk geçici yönetim kurulunu oluşturup ilk altı ay içinde de gerçek olağan genel kurulunuzu yapmak zorundasınız. Onları yaptık ettik. Nereden baksanız bugünkü rakamlarla yaklaşık 10 bin lira harcanmıştır. Ayrıca bankadan bir kredi çektik. Kişisel olarak da cepten gidenler var, acil işlerde. Arabası olan arabasıyla benzini düşünmeksizin aldı herkesi taşıdı götürdü. Ne bileyim parası olmayana o sermayeyle bilmem kaçta kaçını karşılamak için destek oldu. Arka plan yoğun. Sonuçta sistemli gitmek lazım.
Minibüsçüler kooperatifi var, yapı kooperatifi var, balıkçılar var deniz su ürünleri. Ama bu kooperatif çok farklı. Ve yeni kurulan bir kooperatif aslında. Bizim herhangi bir muafiyetimiz yok. Mesela eğitim kooperatiflerinin var bu anlamda muafiyetleri. Tabii ki olmalı bu güzel bir şey ama kadın kooperatiflerine de olmalı yani. Kadınların madem ki el emeğini değerlendirmelerine ya da çiftçi kadınsa tarlasını ekmesi için destek verecekseniz bu olmalı.
Destek anlamında maddi destek almıyoruz ama ayni yardımlar veya mekânsal, lojistik destekler alabiliyoruz. Biz Ankara’ya gittiğimizde, bu sene Aralık ayına gitmiştik, taleplerimizin hepsini söyledik. Umarız bir şeyler değişir. Bazı olumlu değişiklikler de var. Mesela GEKA’da. Kooperatiflere destek vermiyordu, bu yıl mali destek programı yaptı. Kooperatif ve Birliklerin Güçlenmesi Mali Destek Programı. Orada belli kooperatifler vardı. Kadın girişim üretim işletme kooperatifleri de desteklenen kooperatifler arasında vardı. Biz müracaat ettik. İnşallah o projemiz de çıkarsa müthiş bir şey olacak. İşte az önce dediğim bir projeyi başarmak dediğim noktada bu olursa çok mutlu olacağız. Yani kooperatif olarak bir projeyi sunduk bu proje destek görür ve bu projede ilerlersek işte yolumuzun doğru olduğuna inanacağız.
Bu tamamen yeni bir proje mi yoksa daha önce yaptıklarınızın bir devamı mı?
Bu yeni. Yepyeni. Ama hep düşündüğümüz bir şeydi. Yaş meyve sebze kurutmasına girmek istiyoruz. Bu proje çok önemliydi bizim için. Onun için uzun soluklu bir proje eğitimi aldık; vakit ayırabilen ortaklarla birlikte gittik. Daha sonra bir yazım ekibi oluşturduk. Yazım ekibi proje üzerinde çalıştı. Danışmanlarımıza sorduk. Kurutmayı Bodrum Karaova bölgesinde güneş enerjili hava kollektörlü fırınlarda yapacağız. Bodrum Belediyesi de yer tahsisinde bulundu o bölgede. O bölgedeki tarım arazileri verimli alanlar. Köylülerle irtibata geçtik. Köylülerimizin çok mal satma kaygısı olmamakla birlikte o malın orada katma değeri yüksek bir ürüne dönüştürülmesi çok cazip geldi. Yani kurutulmuş meyve sebze artık yeni trend gibi bir şey. Herkes bunu tercih ediyor. Ama bunu tercih ederken de nasıl kurutulduğu da çok önemli. Bizim ki hem çevreye duyarlı olması hem kadın istihdamı yaratması hem de bölgenin ürünlerini, mandalinadan, domatese, bamyaya, bibere, Gümüşlük çileğine kadar değerlendirmesi anlamında kapsamlı bir proje. Şu anda en heyecanla beklediğimiz o işimiz var. Olmazsa da çok hayal kırıklığına uğramayacağız aslında. Çünkü bu bir yarışma. Rekabet koşulları var. Denizli bu konuda çok başarılı. Kriter olarak, öncelik olarak destek “koşullarına uyuyoruz ama tabi nasıl bir sonuç çıkar, bilemiyorum.
Gelecek için başka planlarınız var mı?
Gelecekle ilgili planlarda şu var tabii. Bu kooperatifin sürdürülebilirliği önemli tabii ki. Bizim bir hakkımız var çocuklara şuna buna bırakalım. Devam etsin. Geliştirdiğimiz projemiz ile veya oluşturduğumuz mağazamız ile devamlılığımızı sağladığımızda bu gelecekle ilgili güzel bir adım olmuş olacak. Ama bilemiyoruz işte. Sağlıktan kaynaklanan birtakım olumsuzluklar olabilir. Ekonomik koşullardan kaynaklanan olumsuzluklar, bölgenin olumsuzlukları olabilir. Yazın tam iş yapacağınız dönemde bunlarla karşılaşınca… Çünkü biz de 12 ay bir mağazacılık sistemi olamıyor, sezonluk çalışıyoruz.
Ama Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nı (KEDV) duymuşsunuzdur. İstanbul’da KEDV. Bize çok destek oluyorlar bizi çok seviyorlar. Ve çok iyi çalışan bir vakıf. Detaylarını bilmemekle birlikte kadınlara çok önem verdiğini biliyorum. Onların bir üst kuruluşu var SİMURG. Onlar bizimle sürekli bağlantı halindeler. Ve bu GEKA için hazırladığımız projede çok heyecanlandılar fakat ne yazık ki bu projeye dâhil olamadılar. KEDV’in mağazalarını (Nahıl) Türkiye’nin birçok yerinde geliştirmek istiyorlar. Bunu bu bölgede bizimle başarmak istiyorlar. Nahıl dükkanları olsun, siz bunun içinde olun diyorlar. KEDV, bu anlamda bizi destekliyor. Ürettiğimiz reçelleri İstanbul’a yolladık Carrefoursa mağazalarına satışını gerçekleştirdiler. Bu sene biz taşınınca üretim yapamadık. Seneye gene o gündeme gelecek zaten. KEDV’le böyle bir geleceğimiz var. Üst birlik ya da dükkan anlamında. O iyi olacak. Ama bunların hepsi tabi garantisi olmayan, ne olacağı belli olmayan durumlar.
Kooperatif iyi gidiyor. Mali yönden öyle çok büyük bir artıları yok ama dengeli gidiyor. Yani bu dengede,biraz daha bu koşullarda temkinli adımlarla devam etmek istiyoruz.
Unutmadan şunu da söylemek isterim. Nisan ayının ortası ya da belki Mayısta mağazamızı yeni konsepti ile açacağız. Şimdi tadilatta çünkü orası. Güzel olacak inşallah bakalım düşündüğümüz kadarıyla.
“Hep diyoruz birlikten kuvvet doğar. Öyle, hakikaten birlikten kuvvet doğdu.”
Kooperatif ortağı olmak nasıl bir deneyim oldu?
Kooperatifleşmek önemli. O söylediğim noktada güç birliğini oluşturmak. Hep diyoruz birlikten kuvvet doğar. Öyle, hakikaten birlikten kuvvet doğdu. Hem birbirimizin yaptıklarına hem emeğe saygıyı öğrendik bu kooperatifçilikle. Bu çok önemliydi. Çünkü bu geldiğimiz yer bir kültür merkezi şu anda. Ben buraya sanat akademisi diyorum. İkinci yaş sanat akademisi. Çünkü herkes burada bir şey öğrenmek için geliyor. Ve biriktiriyorlar yaptıklarını. Birikiyor birikiyor, taşıyor bence bir yerlerden. Ama böyle bir araya geldiklerinde kooperatifçilik gibi yerde onun saygı gördüğünü de satıldığını da görünce mutlu oluyorlar. Kooperatifçilikte bunu öğrendik. Emeğe saygıyı, birbirimize saygıyı, birbirimizi idare edebilmeyi, bir işletmenin sahibi olmayı. Müşteri ilişkilerini, pazarlamacılığı. Bunları da gördük. Yani hepimiz farklı mesleklerden gelip emekli de olsak, farklı kurumlarda da çalışmış olsak, kendi işimiz de olsa ortaklı bir yapıda nasıl davranılması gerektiğini öğrenmiş olduk. Bunlar olumlu şeyler. Dediğim gibi diğer alanlarda da çok seslilik bazen yoruyor insanı. İşte orada da yönetimin başarısı bir yerde önemli. Yönetim değil de yönetişim yapabilirseniz o işi halledebiliyorsunuz. Öbür türlü “ben dedim oldu” bizim yönetim anlayışımızda hiç yer almadı.
Not: Söyleşinin ses kaydı çözümlemesini yapan Güneş Kurtuluş’a teşekkür ediyorum.