RIPESS, Sosyal Dayanışma Ekonomisini destekleme misyonu ile küresel çapta örgütlenmiş bir kıtalararası ağlar ağıdır. RIPESS EU – Dayanışma ekonomisi Avrupa ağı, 7-10 Eylül 2021 tarihleri arasında, 10. yıldönümünü kutluyor. Bu vesileyle, RIPESS Avrupa koordinatörü Jason Nardi ile bir röportaj yaptık.
Sosyal Ekonomi ekibi olarak RIPESS Avrupa’nın kuruluş yıldönümünü kutluyor, yerel ötesi işbirliklerini ve dayanışmayı artıracakları verimli çalışma yılları diliyoruz.
RIPESS EU 10. Yıldönümü Dolayısıyla Jason Nardi ile Yaptığımız Röportaj
Kendimi bir sosyal adalet aktivisti olarak adlandırıyorum.
Jason, öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
Elbette. Toskanalıyım. Kendimi bir sosyal adalet aktivisti olarak adlandırıyorum. Uzun bir süre İtalya ve dışında geniş ölçekli toplumsal hareketlere katıldım. Göçmenler ve mülteciler için insan haklarından ekonomik adalete, finansal olarak sürdürülebilir sistemlere, karşılıklılığa dayanan ekonomi biçimlerine, üretim ve tüketimin yeniden yerelleştirilmesine, iletişim haklarına ve bölgesel işbirliğine kadar birçok farklı kampanya ve organizasyonun parçası oldum. Bunların hepsi üzerinde çalıştığım şeyler.
Son 25 yılda alternatif ekonomi hareketleri içinde en çok etik ve karşılıklı finansla iç içe oldum.
Son belki 25 yılda, alternatif ekonomi hareketleri içinde en çok etik ve karşılıklı finansla iç içe oldum. İtalya’da Etik Finans Manifestosunun yazılmasına ve bugüne başarıyla gelen bir kooperatif etik bankasının (Banca Etica) kurulmasına ön ayak olanlar arasındayım. Bir savunucu, bir ağ kurucu ve bir uygulayıcı arasında bir yerdeyim. Yerel örgütüm Solidarius Italia aracılığıyla, yerel üreticiler ile örgütlü tüketiciler arasında doğrudan bir gıda zincirinin ve gıda dayanışmasının nasıl yeniden oluşturulacağı ve işbirlikçi, karşılıklılığa dayanan, ekolojik dağıtım biçimleri üzerinde çalışan birçok farklı gerçekliğin parçasıyım.
Ekonomik sistemi kökten değiştirmeye para ile ilişkimizi değiştirerek başlayabiliriz.
Genel olarak sürdürülebilirlik konularından biri olan enerjiyi üretme ve tüketme şeklimizi yeniden demokratikleştirmek için yenilenebilir enerji kooperatifleri ile çalışıyorum. Ayrıca parayla olan ilişkimizi de yeniden düşünüyoruz. Yerel, sosyal, topluluk para birimlerini deneyen veya kullanan birkaç grupla çalışıyoruz. Bence bu, günümüzün en ilginç temalarından biri çünkü bu para birimlerini kullanma ve geliştirme teknolojisi çok daha erişilebilir ve uygulanması daha kolay. Ekonomik sistemi kökten değiştirmeye para ile ilişkimizi değiştirerek başlayabiliriz. Ve parayı günümüzün küresel finansal sisteminin ihtiyaçlarına göre uyarlamak yerine, bir değişim sistemi olan paranın kullanımını nasıl kendi ihtiyaçlarımıza uygun hale getirebiliriz…
RIPESS esas olarak bir ağlar ağıdır.
Sosyal dayanışma ekonomisi (SDE) ile olan ilişkinden söz ettin. Peki, RIPESS ile nasıl bir bağın var?
Son bir buçuk yıldır başkanlığını yürüttüğüm RIES (İtalyan Dayanışma Ekonomisi Ağı), Avrupa ve dünya genelinde sosyal dayanışma ekonomisi ağı olan RIPESS’in bir parçası. Ve RIPESS içinde genel delege olarak görevliyim. Genel delegeyi, Avrupa ağ faaliyetlerinin bir çeşit yöneticisi ya da koordinatörü olarak düşünebilirsiniz. Görevim kapsamında son beş yıldır, farklı ulusal ve sektörel ağların temsilcileriyle çalıştım.
RIPESS esas olarak bir ağlar ağıdır. İçerisinde farklı türde üye örgütler vardır. İspanya, İtalya, Fransa ve Portekiz gibi bazı ülkelerin ağları oldukça gelişmiştir. Diğer ülkelerde, ağ ilişkilerini geliştiren ancak henüz kendileri ağ olmayan merkez kuruluşlar var. Ve sonra turizm, adil ticaret, kooperatif konutları, yerel gıda dağıtımı, yenilenebilir enerji kooperatifleri gibi sosyal dayanışma ekonomisinin tüm farklı biçimleri ve uygulamaları üzerinde çalışan bazı ulusötesi sektörel ağlar bulunuyor.
Oldukça farklı türde üyeler var ama hepsi kendilerini farklı bir ekonomik örgütlenme fikriyle özdeşleştiriyor.
Ayrıca, bazı daha akademik ağlar var. Örneğin, sosyal dayanışma ekonomisini destekleyen Fransız Üniversiteler Ağı (RIUESS) veya SDE’yi destekleyen belediyelerin ağları (RTES) veya Fransa’da 400’den fazla farklı sanatsal ve kültürel organizasyonun dâhil olduğu, sosyal dayanışma ekonomisi kapsamında çalışan, sanatçılar ve kültürel organizasyonlar federasyonu UFISC gibi. Oldukça farklı türde üyeler var ama hepsi kendilerini farklı bir ekonomik örgütlenme fikriyle özdeşleştiriyor.
RIPESS’in açılımı “Kıtalararası Sosyal Dayanışma Ekonomisini Geliştirme Ağı”, yani küresel bir ağdan söz ediyoruz. Hangi kıtalarda kaç üyeniz var?
Avrupa’da şu anda 22 ülkeden 42 ağımız var. Her ağda yüzlerce örgüt ve işletme olabilir. Dünya çapında ise sayı değişiyor. Örneğin, Kuzey Amerika’da sadece üç ağ var ama bu ağların içinde zaten birçok farklı aktör ve federasyon var.
Muhtemelen en eski kıta ağı olan Latin Amerika’da, ülkelerin çoğu, toplamda binlerce örgütün bulunduğu bir ulusal dayanışma ekonomisi ağına sahip.
Asya’da, her türlü örgütü içeren Güneydoğu Asya ağları, çoğunluğu oluşturuyor. Endonezya ve Hindistan gibi devasa ülkeleri düşünebilirsiniz; çok farklı boyutlarda, biçimlerde ve farklı örgüt türleri, kayıt dışı ekonomi, kadın kooperatifleri, geri dönüşüm grupları vb. var.
Afrika’da ve Orta Doğu’da SDE ağlarının gelişmişlik düzeyleri epey farklı. Fransızca konuşulan ülkelerde daha çok varlıkları olduğunu görüyoruz, ancak bu durum değişiyor.
Avustralya ve Okyanusya’da kapsamlı ve büyük ağlar var. Son beş yılda New Economy Network Australia (Avustralya Yeni Ekonomi Ağı) çok gelişti ve RIPESS kıta üyesi de oldu.
İnsan haklarına ve ekolojik adalete dayalı, ihtiyaçlarımıza ve bu ihtiyaçların çözümüne odaklanan bir ekonomi
RIPESS’in misyonu, vizyonu ve SDE’ye yaklaşımı nedir?
İlk olarak, RIPESS’e ağların kıtalararası koordinasyonu olarak bakarsak, temelindeki değerler hemen hemen aynıdır: Ekonominin piyasa güçlerine dayalı örgütlenmesinin ötesine geçmemiz gerektiği fikri; insan haklarına ve ekolojik adalete dayalı, ihtiyaçlarımıza ve bu ihtiyaçların çözümüne odaklanan bir ekonomi.
Birliktelik ve demokrasi
Birliktelik ve demokrasiye dayalı, kimin sahip olduğu ve kimin çalıştığı arasında ayrım yapan geleneksel dikey girişim biçimleri yerine işbirlikçi demokratik yapının bir parçası olması gereken bir ekonomik yapı. Kooperatif yapılarında, kararlar genellikle birlikte alınır.
Fakat diğer tarafta, iktisadi faaliyet içindeki demokrasi ve dayanışmanın (güçlü, karşılıklılık biçiminde), bu ekonomik değişimin geliştiği toplulukta olması gerekir. Ne kadar demokratik olursa olsun, bir işletmenin yalnızca çalışanları için değil, orada yaşayan insanlar üzerinde olumlu bir etkisi olmalıdır.
Çevresel bileşen
Ayrıca temel bir çevresel bileşen var. İktisadi faaliyet, doğal sistemlerin sınırlarıyla yüzleşmeli ve onları yenileyici şekillerde kullanmalıdır. Ekonomik sistem, her zaman, herhangi bir malın üretimi, dağıtımı, tüketimi ve yeniden üretimi olarak yorumlanmıştır. Ancak bu yorum geleneksel olarak “dışsallıkları” hesaba katmaz ve sonsuz büyüme mitinin yönettiği, istihraçcı doğrusal biçime sahiptir. Bunun genel olarak kökten, döngüsel ekonomi dediğimiz şeye dönüşmesi gerekiyor, ancak bundan çok daha fazlası… Daha çok, doğal bir sistemin parçası olma fikri…
Toplumsal cinsiyet adaleti
Ayrıca her zaman güçlü bir toplumsal cinsiyet adaleti bileşeni var. Geleneksel olarak kadınlar tarafından kayıt dışı yapılan ve çoğu zaman tanınmayan bakım ekonomisinin, kayıt içi ekonomik faaliyetlere daha çok entegre edilmesi ve görünmeyen kısımdan çıkarılması gerekir.
Günümüzde ekonomi; yalnızca üretken olan, üretken olarak kabul edilen, parasal bir değeri olan şeylere önem veya değer verir. “Yeniden üretim” ekonomisinin parçaları olan ve kolektif olarak yönetilen bakım yapıları ve müşterekler, onlarsız var olamayacak “üretken” ekonominin temelini oluşturmaktadır. Bunların hepsinin tanınması gerekiyor ve bu sosyal dayanışma ekonomisinin bir parçasıdır.
RIPESS, ayrıca sosyal ekonominin geleneksel yapılarına ulaşmaya çalışan özel bir pencereye sahiptir.
RIPESS, ayrıca kâr dışı alanda gerçekten bir araya gelen ve işbirliği için birlikte çalışan sosyal ekonominin karşılıklılığa dayanan geleneksel yapılarına, kooperatif yapılarına ve vatandaşların birlikte yürüttükleri ortak faaliyetlere ulaşmaya çalışan özel bir pencereye sahiptir. Daha politik, dayanışmacı faaliyetlerle birlikte. Bunu, 70’lerin ve 80’lerin özgürlük pedagojisi ve (baş destekçilerinden biri, Brezilyalı Paulo Freire olan) özgürlük felsefesi dönemlerinde biçimlenen Latin Amerika’daki dayanışma ekonomisi hareketiyle birlikte gelen girişimlerde görebilirsiniz.
Bu uygulamaların ve güçlü toplumsal hareketlerin birçoğunun temelinde devlet ve piyasa tarafından dayatılan ataerkil toplum ve yapılardan özgürleşme amacı vardır. Yani, toplulukların (üzerinde kontrolleri olmayan uzaktaki ekonomik veya finansal yapılara bağlı olarak değil) yerel olarak kendi kendine örgütlenme kapasitesi ile ilgilidir ve ihtiyaçlar, karşılıklılık ve dayanışma biçimleriyle karşılanır. Bu tür girişimler, daha geleneksel işbirlikçi çalışma biçimleriyle (sosyal dayanışma ekonomisinin güçlü bir bileşeni olan topluluk liderliğindeki inisiyatifler ve taban örgütlenmesi ile) birleşmekte.
Birçok farklı yorum ve akım; hatta daha kurumsallaşmış olanlardan bazıları yasalara vb. konulmuştur. Fransa, Yunanistan, Kanada, Tunus veya Meksika’da, sosyal dayanışma ekonomilerinin entegre bir geleneksel sistem ve liberal çerçeveler tarafından tanımlandığı ve diğerlerinin resmi olmayan konumda yer aldığı ulusal yasalarımız var. Örneğin, Afrika sosyal dayanışma ekonomisinin çoğu, bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi henüz çok net bir şekilde tanımlanmayan bazı kooperatif ve sosyal girişim entegrasyonlarının etkisiyle popüler bir kayıt dışı ekonomidir.
7-10 Eylül 2021 tarihleri arasında RIPESS EU, kuruluş kongresinin 10. yıldönümünü kutlayacak.
RIPESS’in, pandemiye rağmen webinarlar ve çevrimiçi toplantılarla savunuculuk faaliyetlerini sürdürdüğünü biliyoruz. Yakın dönemdeki plan ve projeleriniz arasında neler var?
Evet, sırada, Eylül başında Paris’te yapılacak Genel Kurul için üyelerimizin fiziki olarak bir araya gelecekleri bir ön toplantıyı nihayet yapabilecek olmamız var. Bu bizim 10. yıldönümümüz olacak: RIPESS Europe, 10 yıl önce Eylül 2011’de, Barselona’da resmen kuruldu. 10. yıldönümümüzü Paris yakınlarında, ağımızın ana destekçilerinden biri olan FPH’ye (İnsani Gelişme Vakfı) ait bir eko-çiftlikte, la Bergerie de Villarceaux’da kutlayacağız.
Ayrıca, ortaklarımızın ve bağlaşık ağlarımızın bazı temsilcileri de bize katılacak. Örneğin, sürdürülebilir topluluklar için çalışan bir Avrupa ağı olan Ecolise Ağı. WFTO (Dünya Adil Ticaret Örgütü) Avrupa’nın temsilcileri olacak. Sosyal Ekonomi Avrupa direktörü olacak. İrlanda, Avusturya ve diğer ülkelerden yeni üyelerimizden bazıları… Umarım, çoğunluk katılabilir, ancak çevrimiçi oturumlarımız da olacak. Bu arada, eğer isterseniz, siz ve meslektaşlarınızdan bazıları özellikle 9 Eylül’deki halka açık oturuma katılabilirsiniz.
Avrupa Komisyonu Sosyal Ekonomi Eylem Planı için savunuculuk çalışması
Birkaç konu üzerinde çalışacağız. Size üzerinde çalışacağımız iki veya üç ana konuyu söyleyeyim. Bir yandan, bu yıl kabul edilecek olan Sosyal Ekonomi Avrupa Eylem Planı için savunuculuk çalışmasına katılıyoruz. Yeni Nesil AB Toparlanma Planı ve bununla bağlantılı tüm politikalarla (açıklanan Avrupa Yeşil Anlaşması gibi) bağlantıları görmek için. Biz kendimiz bir savunuculuk örgütü olmasak ve Brüksel’de bir ofisimiz olmasa da üyelerimizi her şeyden önce Avrupa düzeyinde politika alanlarında neler olup bittiği konusunda bilgilendirmeye çalışıyoruz çünkü bu ulusal düzeye de yansıyor.
Dayanışma Ekonomisi genç liderler platformu
Daha aktif üyelerle tarım politikaları, iklim sorunları ve farklı sosyal girişimcilik biçimlerine olanak sağlayacak koşullar üzerinde çalışıyoruz. Çünkü Avrupa düzeyinde genel bir tanınma söz konusu değil; tanınma esas olarak ulusal düzeylerde mevcut. Üzerinde çalıştığımız bir diğer alan, Dayanışma ekonomisi genç liderler platformunun geliştirilmesine yardımcı olmak. 18 ila 30 yaş arası gençleri bir araya getirerek üniversiteleri aracılığıyla ya da SDE ile ilk deneyimleri aracılığıyla doğrudan katılımlarını ve ağ tarafından desteklenen kendi gündemleri ve faaliyetleri olmasını sağlamak. Bütün bunlar bir buçuk yıl önce başladı. Genel Kurulda birçok farklı meseleyi tartışacak çalışma grupları var.
Mesleki eğitimi SDE yaklaşımıyla ilişkilendirmek
Ana faaliyetlerimizden biri de farklı eğitim biçimleri üzerinde çalışmak. Son beş yıldır mesleki eğitim meselesi üstünde çalışmalar yapıyoruz. Mesleki eğitimi SDE yaklaşımıyla ilişkilendirmeye çalışıyoruz ve yerel mesleki eğitim için müfredatı hazırlayan yasa koyucular, karar vericiler ve ulusal kurumlarla ve verdikleri eğitimi daha işbirlikçi bir yaklaşımla nasıl yeniden yorumlayabileceklerini veya bütünleştirebileceklerini görmek için yerel okullar veya kurumlarla çalışıyoruz. Sadece işbirlikçi bir yaklaşım değil, aynı zamanda karşılıklı, bölgesel bir yaklaşım.
Dijital platformları geliştirmek
Ayrıca işbirlikçi dijital platformlarımızı geliştirmeye ve daha iyi kullanmaya çalışıyoruz. Özellikle geçtiğimiz yıl, bunu canlandırmaya yardımcı oldu. Ücretsiz yazılım ve açık lisanslara dayalı çevrimiçi araçları nasıl daha iyi kullanabiliriz? Başka bir deyişle, tekelleşmiş teknolojilere ve hizmetlere olan bağımlılığımızdan nasıl kurtulabilir, nasıl Google-sızlaştırabiliriz? Bu “pandemi” zamanı, bir şekilde, kullanıcılara özel teknolojinin geliştirilmesini ve kullanılmasını zorunlu kıldı. Ayrıca, bu biçim; merkezsizleştirilmiş, dağıtık ve demokratikleştirilmiştir. Bilginin giderek özel şirketlerin elinde tutulması, bilgiyle ilgili en büyük sorun haline geliyor. Bilgiyi özgürleştirmemiz ve iletişime erişimi, iletişim güvenliğini ve gizliliğini artırmamız gerekiyor.
Bu nedenle, bu açık kaynaklı mevcut teknolojileri gittikçe daha fazla kullanmaya çalışıyoruz ve bunların kullanımını geliştiren ve yaygınlaştıran bilgi teknolojisi kuruluşları ve kooperatifleri ile birlikte çalışıyoruz.
Ayrıca Amazon gibi şirketlere alternatif olabilecek ekonomik mübadele araçlarını geliştirmeye çalışıyoruz. Bu, pandemi ile bir bakıma hızlandı. Yerel dağıtım biçimleri, bunu yapmak için bir tür elektronik mübadeleden yararlanmakta. Buradaki fikir, insanların güvenli ve erişilebilir bir şekilde mübadele yapabilmeleri için çoğaltılabilen ortak formatlar ve ortak platformlar geliştirmeye çalışmaktır. Tabii ki ortak mülkiyetle. Bunların hepsi, bu ağların desteklediği konulardır. Bunları yapabilen ve geliştirilmelerine yardımcı olan üyelerimiz var. Ama zayıf yönlerimiz de var. Örneğin, teknolojiyle ilgili tüm sorun, ortalama SDE aktörlerimizin uzman olmamasıdır. Alışkanlıkları ve bağımlılıkları değiştirmek için daha fazla desteğe ve teşvik edilmeye ihtiyacımız var.
RIPESS, yakınlarda, Avrupa Komisyonunun Sosyal Ekonomi Eylem Planı’na bir geri bildirim verdi. Önerileriniz neydi?
Tanınma
İlk noktanın tanınma ile ilgili olduğunu söyleyebilirim. Tanınma; sadece piyasayla bütünleşmiş sosyal dayanışma girişimlerinin tanınması ile ilgili değil. Tanınma, aynı zamanda SDE girişimlerinin bugün Avrupa’da örgütledikleri birçok farklı iktisadi faaliyetin ve bu faaliyetlerin görünürlüğünün ve onları tanıyan yasal çerçevelerin olmadığının kabul edilmesi ile ilgili. Bir ayrım yapmak ve her şeyi tek bir genel biçim altında toplamamak önemli. Çünkü mesela, başarı için aynı değişkenleri kullanmıyoruz.
Sosyal etkinin ve faydanın ölçülmesi
Bu da bir diğer konu: İktisadi faaliyetin veya girişimin sosyal faydasını ve etkisini nasıl ölçeriz? Bunu ölçmek için, büyüme veya kaç iş yaratıldığı ve bunların sözleşmeli işler olup olmadığı gibi geleneksel yöntemlere sahibiz. Tüm bunların dikkate alınması ve çok daha iyi tanımlanması gerekiyor.
Kamu alımları ve kamu parasına erişim
Kamu alımlarına erişim ve genel olarak kamu parasının nasıl harcandığını daha iyi değerlendirme meselesi var. Geçmiştekinden çok daha iyi bir Avrupa kamu alımları yönergesi var, ancak ekolojik ve adil bir ekonomiye doğru gitmek istiyorsak, bunun, Avrupa topluluğunun parasının nasıl harcadığını açıklayacak şekilde daha iyi entegre edilmesi gerekiyor. Kamu parasına her bir erişim belirli kriterlere uymalıdır.
Çevre açısından olumlu olmayan, etkisinin sorumluluğunu üstlenmeyen veya işçilere, yararlanıcılara veya müşterilere karşı ayrımcılık yapan hiçbir faaliyetin kamu fonlarına erişmesine izin verilmemelidir. Bunlar olumsuz kriterlerdir. Olumlu yönden, vergi mükelleflerinin parasının nasıl harcanacağını değerlendiren kriterlerde, çevreyi ve demokratik yönetimi, faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası yapan faaliyetlere öncelik vermelidir.
Önerilerimiz arasında şeffaflık ve izlenebilirlik konuları da var. Alternatif ekonomilerin ve ticaretin tarihine bakın. Adil Ticaret en başından beri şeffaf fiyatlandırmayı destekledi. Kamudan başlayarak, maliyetlerin ve fiyatların nasıl oluştuğuna ve nihai “tüketicinin” hangi fiyattan satın aldığına ve tedarik zincirinin sonundaki fiili işçinin ödeme olarak ne aldığına ilişkin bilgilere daha fazla erişiminiz olmalıdır. Ancak o zaman bilgiye dayalı ve bilinçli kararlar vermeye yetecek bilgiye sahip olursunuz. Bugün bazı etiketler ve garanti sistemleri var, ancak günümüz teknolojisiyle uygulanması oldukça kolay olacak standart bir şeffaf fiyatlandırmaya sahip değiliz.
SDE’nin perspektifi, uluslararası olmaktan çok “yerel ötesidir”.
Bunlar önerilerimizden bazıları. Bir de Avrupa’nın uluslararası işbirliği ve dayanışmaya nasıl yaklaştığı meselesi var ki bu, çok büyük çelişkiler içeriyor. Esas olarak yerel topluluklara odaklanıldığından, sosyal dayanışmadan uzak görünebilir. SDE’nin perspektifi, genel olarak, uluslararası olmaktan çok “yerel ötesidir”. Dolayısıyla, benzer konularda benzer şekilde çalışan yerel topluluklar arasında süregelen işbirliği ile ilgilidir. Bizim için uluslararası dayanışma, ulusal bütçelerden daha küçük gerçeklerle ilgilenebilecek ancak daha etkili ve toplulukların sorunlarını doğrudan ele alan bu yerel ötesi işbirliği biçimlerini desteklemekle ilgilidir.
Peki, Avrupa Birliği gibi bir kurum SDE’nin yaygınlaşmasına nasıl destek olabilir? Topluluklararası değişime yardımcı olacak küçük fonlara erişime izin veren programlar aracılığıyla. Örnek vermek gerekirse, üyelerimiz arasında kullandığımız programlardan biri de Erasmus+ programıdır. Çünkü oldukça basit bir şekilde bilgi ve uygulama alışverişine izin veriyor. Bu programlar, Avrupa’daki birçok kuruluşun işbirliğini ve karşılıklı bilgi birikimini geliştirdi. Önümüzdeki yıllar için Avrupa Komisyonu’nun bunun için ayrılan miktarı iki katından fazla artırması olumlu bir işarettir. Ancak bu, birkaç özel aktöre büyük fonların verildiği diğer programlara kıyasla hâlâ çok az. Yine, vatandaşlar olarak biz, bu süreçler hakkında çok az bilgiye ve kontrole sahibiz. Ancak bu süreçler, gelecekteki politikalarımızı dayatıyor. Onlar hakkındaki farkındalığımızı artırmalı ve daha fazla erişime sahip olmalıyız.
Türkiye, tarihi ve çok çeşitliliğe sahip toplumu ile kesinlikle izlemek ve birlikte çalışmak istediğimiz bir yer.
Son olarak, Türkiye’deki okuyucularımıza neler iletmek istersin?
Birçok farklı Avrupa bölgesinden SDE çatısı altındaki hikâyeleri paylaşmaktan mutlu olduğumuz kadar, Türkiye’de neler olup bittiğini ve orada işlerin nasıl ilerlediğini ve yerel ötesi işbirliklerinin neler olduğunu bilmek istiyoruz. Bu kesinlikle son 3-4 yıldır düşündüğümüz bir şey. Ağ olarak Doğu ve Orta Avrupa’ya ağırlık verdik ama Akdeniz ülkelerine de açılmaya başladık. Bu Genel Kurul toplantısında, geçen yıl üzerinde çalıştığımız ortaklık anlaşmasına katılan ve resmileştiren REMESS, Fas ağından temsilcilerimiz olacak…
Türkiye, tarihi ve çok çeşitliliğe sahip toplumu ile kesinlikle izlemek ve birlikte çalışmak istediğimiz bir yer. Bu nasıl gelişebilir? Ağımızın sadece birkaç üyesinin Türkiye ile ilişkileri var; bu nedenle, ağımız üyeleri aracılığıyla çalıştığı için henüz o kadar ilerlemedik. Ama bunun çok hızlı değişebileceğinden eminim. Bilgi alışverişine ve tartışmaya başlayalım – gözlemci veya üye olabilirsiniz ve ağınızı Türkiye’de ve dışında destekleyebiliriz.
Not: Söyleşinin ses kaydı çözümlemesini yapan ve Türkçe çeviriyi gözden geçiren Murat Soysaraç’a teşekkür ederim.