Yenilenebilir enerji geçişi hakkında çok şey duymuş olmalısınız. Bu geçişin kaçınılmaz olduğuna ve hızla gerçekleştirileceğine dair iyimser söylem, iklim umutsuzluğunun üstesinden gelmeye ve kolektif fosil yakıt bağımlılığını sona erdirmek için gereken motivasyonu sağlamaya yardımcı olabilir. Ancak bu söylemler gerçekleri yansıtıyor mu?
Gerçek şu ki enerji geçişleri çok sancılı ve sorunlu dönemlerdir. Binlerce yıl önce insanlığın ateşi keşfetmesi, tarım devrimi veya yaklaşık 200 yıl önce fosil yakıtların kullanılmaya başlanması; bunların hepsi toplumları kökten değiştirmiştir. Dünya nüfusunun mevcut büyüklüğü, küresel ekonominin muazzam ölçeği ve iklim krizini önlemek için geçişin benzeri görülmemiş bir hızda yapılması gerektiği göz önüne alındığında, böylesi bir yenilenebilir enerji geçişinin insanlığın şimdiye kadar üstlendiği en iddialı girişim olduğu söylenebilir (Heinberg, 2024). Unutmayalım ki 2023 yılı dünya enerji arzının (642 Exajoule) toplam %78’i fosil kaynaklardan (doğal gaz %21, petrol %30, kömür %27) sağlandı (World Energy Outlook 2024).
Enerji Geçişi Neden Gerçek Değil?
Yenilenebilir enerji altyapısına trilyonlarca dolar harcanmasına rağmen, veriler açık bir başarısızlığa işaret etmektedir. Dünya enerji arzında fosil yakıtların payı 2010’da %80 (doğal gaz %20, petrol %32, kömür %28) iken 2023’de bu oran sadece 2 puanlık bir azalma ile %78 olmuştur. İklim değişikliğinin ana sebebi olarak gösterilen karbon dioksit (CO2) emisyonları ise azalmak yerine artmaya devam etmekte.
ABD ve birçok Avrupa ülkesinin elektrik üretimlerinde kömürün payı azalırken (IEA Data and Statistics), fosil yakıt kullanımında ve buna bağlı olarak CO2 emisyonlarında devam eden küresel büyüme, yenilenebilir enerjiye geçişin istenilen hızda ilerlemediğini gösteriyor.
Yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaşması neden fosil yakıt kullanımının azalmasına yol açmıyor? Bu sorunun yanıtı, daha fazla enerji ve malzeme tüketen ekonomik büyümedir. Küresel ekonominin uzun dönemli büyüme oranı yaklaşık olarak yıllık %3’tür. Yüzde üç kulağa çok büyük bir oran gibi gelmeyebilir, ancak her yıl yüzde üç oranında büyüme küresel ekonominin katlanarak büyümesi anlamına gelir. Daha çok büyüme daha fazla enerji talebi yaratır. Peki, bu talebi kısa sürede karşılayacak yenilenebilir enerji kapasitesini kurmak mümkün mü?
Enerji kullanımındaki yıllık büyüme oranı, enerji tüketimine yenilenebilir kaynaklardan eklenen enerji miktarını aştığından, en azından şimdilik, gerçek bir enerji geçişi yaşamıyoruz. Günümüzde yapılan şey, fosil kaynaklardan elde edilen enerji miktarına, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji eklemek. Jason Hickel bunu, sürekli derinleşen bir kuyuya kürekle kum atmaya benzetiyor. Mevcut hızdaki enerji geçişinin iklim felaketini önlemede başarısız olacağı açıktır.
Enerji Geçişi Ne Kadar Zaman Alır?
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımındaki mevcut büyüme eğilimi ve küresel ekonominin yıllık %3 oranında büyümeye devam etmesi veri kabul edildiğinde, fosil yakıtların yenilenebilir enerji kaynaklarıyla tamamen değiştirmesi ne kadar zaman alır?
Ekonomik modeller, 2060 yılına kadar dünya genelinde üretilen elektriğin çoğunun yenilenebilir kaynaklardan elde edilebileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, birçok ülke bu mütevazı hedefe bile ulaşma yolunda değildir. Ancak elektrik, dünyanın nihai enerji kullanımının yalnızca yaklaşık %20’sini temsil etmektedir; enerji kullanımının diğer yüzde 80’inin dönüşümü daha uzun sürecek, muhtemelen on yıllar alacaktır. (Heinberg, 2024).
Uluslararası bilim çevrelerine göre felaket boyutundaki iklim değişikliğini önlemek için fazla zamanımız yok: 2050 yılına kadar, yani sadece 25 yıl içinde net sıfır karbon emisyonuna ulaşmamız gerekiyor. Ancak bu acillik hissinin uygulamada bir karşılığı yok.
Uluslararası Enerji Ajansının 2024 Dünya Enerji Görünümü Raporunda sunulan çeşitli senaryolar arasında, enerji geçişinin planlanan zamanda sağlanabilmesi için dikkate alınması gereken 2050 Net Sıfır Emisyon Senaryosudur (Bakınız Tablo 1).
Bu da taktiksel ve stratejik amaçlarla hedef saptırılmasından vazgeçilerek farklı senaryolar üzerinde vakit kaybetmeden ülkelerin, özellikle Çin, ABD ve enerjiyi yoğun olarak kullanan Avrupa ülkelerinin 2030 yılına kadar emisyonları önemli ölçüde azaltmak ve 2050 yılına kadar net sıfır karbon dioksit emisyonlarına ulaşmak için derhâl harekete geçmeleri gerektiği anlamına gelmektedir.
Tablo 1. Dünya Enerji Arzında Kaynak Kullanım Oranları (%)
Enerji Kaynakları | Belirtilen Politikalar Senaryosu | Açıklanmış Taahhütler
Senaryosu |
2050 Net Sıfır Emisyon
Senaryosu |
||||||
2023 | 2030 | 2050 | 2023 | 2030 | 2050 | 2023 | 2030 | 2050 | |
Yenilenebilir | 12 | 18 | 33 | 12 | 22 | 53 | 12 | 28 | 71 |
Nükleer | 5 | 5 | 7 | 5 | 6 | 11 | 5 | 7 | 14 |
Doğal Gaz | 21 | 21 | 19 | 21 | 20 | 10 | 21 | 19 | 1 |
Petrol | 30 | 29 | 24 | 30 | 28 | 16 | 30 | 26 | 7 |
Kömür | 27 | 22 | 12 | 27 | 21 | 4 | 27 | 16 | 0 |
Enerji Geçişinin Özü: Daha Az Enerji Kullanmak
Yenilenebilir enerjiye geçiş istenilen hızda ve ölçekte değil. Ayrıca, bu geçiş metal ve nadir toprak elementleri madenciliğinde müthiş bir artış gerektiriyor, bunun da çok ağır ekolojik ve toplumsal maliyetleri var. Teknik olarak uygulanabilir, ekolojik açıdan tutarlı ve toplumsal anlamda adil bir yenilenebilir enerjiye geçişi için toplam enerji talebinin mevcut oranlarda büyümesinin mümkün olmadığı kabul edilmeli. Tek gerçek uzun vadeli çözüm çok daha küçük bir küresel enerji sistemini hedeflemek.
Enerji geçişi yalnızca çok sayıda güneş paneli, rüzgâr türbini ve pil üretmek ve kullanmakla ilgili değildir; ekonomileri ve toplumları daha az enerji kullanacak biçimde organize etmekle ilgilidir. Gerçek bir enerji geçişi, çok daha az enerji kullanan ve kullanılan enerji uzun vadede sürdürülebilir kaynaklardan elde eden yeni bir uygarlığın inşa edilmesi anlamına gelir. İnsanlığın ortak bir acillik hissi ile işbirliğine dayalı kolektif eylemi olmaksızın umut edilemeyecek bir gelecek.
Not: Öne çıkan görsel, Văn Long Bùi — Pixabay