Gün geçmiyor ki ekonomik büyüme bağımlılığı ve tüketimcilik üzerine inşa edilen ekonomik sistemimizin yarattığı krizlerden biri ile yüzleşmek zorunda kalmayalım. Geçen ay Süveyş Kanalının geçici olarak tıkanmasına sebep olan gemi kazasını işitmiş olabilirsiniz. Bu kazayı şu anki ekonomik sistemimiz için bir metafor olarak yorumlayan bir görüş yazısı ilginizi çekebilir.
Geçen ay internet çapında viral olarak yayılan şakaların patlamasına sebep olan bu resim, daha çok kişiyi tüketim odaklı alışkanlıklarımızı ve ekonomimizin güncel durumunu tekrar değerlendirmeye itebilir… ya da öyle umuyoruz.
Tüketiciler olarak, satın aldığımız sayısız şeyin yerkürenin bir ucundan diğerine ve evlerimize nasıl geldiğine pek sık kafa yormuyoruz. Ta ki (on sekiz bin konteynırla yüklü 400 metre uzunluğundaki) Ever Given gemisi Süveyş Kanalını tıkayıp, günde 9,6 milyar dolarlık ürünün taşınmasını durdurana kadar. Bu, dakikada 6,7 milyon dolar eder. Bu bozgun, küresel tedarik zincirimizin ve geniş çaptaki küresel ekonomik sistemin gerçek ölçeğini ortaya koyuyor.
Nasıl tek bir gemi bu kadar büyük bir etki yaratabilir? Nasıl bu kadar mal tek bir deniz yoluna bağlı olur da altı günlük bir kesinti elli milyar doların üstünde zarara yol açar?
Bu kadar çok paranın kaybedilmesiyle Süveyş Kanalındaki çılgın kapanmayı çözmek için imkânlar hızla seferber edildi. Aslında tüketici kültürüne bağımlılığımızın ve mal ticaretini sürdürmeye muhtaç oluşumuzun küresel bir seferberliğin önünü açması cidden dikkat çekici.
GSYH’nın sürekli artmasını hedeflemek, çevreye veya insan iyi oluşuna etkisi dikkate alınmadan, dur durak bilmeyen bir mal üretim ve ticaret sürecini gerekli kıldı.
Bu gemicilik fiyaskosu şu anki ekonomik sistemimiz için açık bir metafor olabilir. Dayanıklılıktan yoksun, pratik olarak anlamsız ve öylesine ağır ki yaklaşan tehlike bariz olsa da yön değiştirmesi neredeyse imkânsız.
Görece küçük boydaki römorkörler ve buldozerlerin birlikte devasa gemiyi sıkıştığı yerden kurtarmaya çalışması şu anki ekonomik sistemimizi kurtarmaya çalışan pek çok girişimi andırıyor. Bu ekonomik sistemi yerinden kaldırmak için ihtiyaç duyulan şey, çaresizce yıpratıcı ekonomimizin yönünü değiştirmeye çalışan pek çok yeni, köküne kadar pozitif ekonomik girişimin işini kolaylaştıracak bir ortam yaratıp destekleyecek bir dalganın yükselmesidir.
Bu yükselen dalgayı bizler yaratabiliriz.
Muazzam miktarda örgütlenme, cesur eylemler, belirsizlik ve nihayetinde uzun dönemli hedefleri benimsemek gerekecek.
Ever Given krizine her kesimden destek ve medya ilgisi vardı. Buna rağmen ekonomik çerçevemiz bu krizlerin ayrılmaz bir parçası. Ölçüsüzce para harcayıp bir yara bandı yapıştırmak veya durmaksızın kaç milyar doların kaybedildiğini rapor etmektense sorunun köküne odaklanalım. Kaynaklarımızı aşırı merkezleşmiş, dikbaşlı ve zamanı geçmiş bir yapı için mi harcıyoruz?
Ya felakete sebep olabilecek bir küresel ticaret vakası sistemimizi gözden geçirmek için bir fırsat olarak görülebilseydi? Metaları şu anda aldığımız hızda satın almamız şart mı? Tüketiciler daha az satın alıp daha çok paylaşamaz mı? Ve sağlıklı bir gezegende sosyal adalet sağlama hedefine ulaşmak için çalışacak girişimleri desteklemek için servetimizi yeniden dağıtatamazlar mı?
Ever Given, arkasında yüzlerce diğer yüklü gemiyle birlikte hedefine doğru ilerlerken toplumumuzun önceliklerinin neler olduğu ve kaynaklarımızı nereye harcadığımız hakkında düşünme fırsatını kaçırmayalım. Ekonomik sistemimizi harekete geçirme, temelden değiştirme ve tekrar yönlendirme kabiliyetimiz var, öyleyse bizi durduran nedir?
Not: Anna Haw ve Isabel Nuesse’nin WEA sitesinde 7 Nisan 2021 tarihinde yayımlanan “Ever Given Consumerism a Second Thought?” başlıklı yazısından Barış Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim