Platform kooperatifleri saplantılı siyasi aktivistler ya da teknoloji dahileri tarafından değil, sıradan işlerde çalışan sıradan insanlar tarafından kuruluyor. Görmek istediğimiz kurumların ve toplumun belki de nüvesini oluşturacak bu taban hareketlerini gündeme almanın zamanı gelmedi mi?


Platform kooperatifleri dijital yaşamlarımıza hükmeden melun şirketlere gerçek bir alternatif olabilir ama aynı zamanda Solun değerini milyonlarca kişiye gösterebilecek yeni kuruluşlar inşa etmek için de bir fırsattır.

Sol yayıncılık, son on yılda teknoloji üzerine yazılmış eserlerle dolup taştı. Teknoloji, sosyalistlerin dijital yaşamlarımıza hükmeden platformlara nasıl yaklaşmaları gerektiği, teknoloji çalışanlarının geleceğin ütopyalarını inşa etme ve bildiğimiz varoluşu dönüştürme konusundaki baş döndürücü potansiyeli hakkında bir yığın tartışmaya hiç zorlanmadan erişebilirsiniz. Bu sayfaların dışına çıktığınızda gerçek hayat iç karartıcı bir tablo çiziyor; özellikle hükümetin veri yönetimi sözleşmelerini Amazon’a teslim ettiği ve CIA bağlantılı Palantir’in milyonlar değerinde Ulusal Sağlık Sistemi iş sözleşmeleri elde ettiği Britanya’da.

Bu türün dışına çıkıp bizi ferahlatan bir eser ise R. Trebor Scholz’dan Own This: How Platform Cooperatives Help Workers Build a Democratic Internet (Buna Sahip Çıkın: Platform Kooperatifleri İşçilerin Demokratik Bir İnternet İnşa Etmesine Nasıl Yardımcı Oluyor?). Yazarın ve diğer insanların deneyimlerinden yola çıkan bu kitap bir ütopya değil, bir müdahale öyküsü. Bir teknoloji hikâyesi için çok sıra dışı şekilde, öykülerin ana odağı işçiler ve toplum için bir fark yaratan örgütler. Scholz teknolojiyle ilgilenen okurlara, “sadece sorunu analiz etmenin” yeni teknolojilerin kaybedenleri olan taksi şoförlerinin, bisiklet kuryelerinin ve bakım çalışanlarının “durumlarını düzeltmediğini” hatırlatıyor.

Scholz, bu kısa kitapta, kurumsal monolitiklere [ç.n.] baş kaldıran ve teknolojiyi kendi istedikleri şekilde kullanan insanların oluşturduğu kooperatifler hakkında renkli bir öykü kuruyor.

Daha çok kişi tarafından tanınmayı hak eden birkaç proje önemli örnekler olarak öne çıkıyor. Mesela 1970’lerde kurulan Hint kooperatiflerinin üst birliği Serbest Çalışan Kadınlar Örgütü (SEWA). Başlangıçta kadınların kredi alabilmesi için kurulan SEWA o zamandan beri su boruları döşeme, çocuk bakımı ve eğitimi hizmetleri sağlamanın yanı sıra sendikal danışmanlık gibi alanlara doğru büyüyerek iyi örgütlenmiş kooperatiflerin kabiliyetlerinin devletin başarısız olduğu yerlerde devreye girme yeteneklerini gösterdi.

İnternetten onlarca yıl eski bir örgüt olan SEWA’nın “platform” kooperatifleri hakkında bir kitaba dahil edilmesinin sebebi, kısa bir süre önce, tarım verileri ve küçük işletme sahipleri ile tüccarların satış yapabileceği bir pazar yeri gibi dijital öncelikli hizmetlere geçmeleri. “Platform kooperatifi” kavramı, bir internet sitesi veya uygulama kullanan mülkiyeti ve idaresi demokratik olan örgüt anlamına gelir. Bu bakımdan modern teknolojiden yardım alan “geleneksel” kooperatifler, platform kooperatiflerinin yalnızca teknoloji çalışanlarının tekelinde olmadığının canlı kanıtıdır.

Platform kooperatifleri sadece insanların temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor aynı zamanda yaratıcı işler için de umut vadediyorlar. Sanatçılara yetersiz ödeme yapılmasının başlıca nedeni yayın platformlarının ekonomisidir (Spotify yayın başına yaklaşık 0.003£ ödümektedir). Platform sömürüsüne karşı örgütlenmek için yapılmış bazı girişimler var, mesela Müzisyenler ve Bağlantılı Çalışanlar Birliğinin (Union of Musicians and Allied Workers, UMAW) Spotify’daki Adalet kampanyası. Patreon gibi aboneliğe dayalı kitlesel fonlama platformların ortaya çıkması birçok “yaratıcıya” makul bir yaşama ulaşma fırsatı vermiş olsa bile bu modelin aboneliklerin gerektirdiği düzenli yayım programlarına uymakta güçlük çeken müzisyenlere pek faydası olmadı.

Adil bir müzik endüstrisi sanatçılara daha fazla ödeme yapılmasından ibaret değildir. Kârlı bir iş modeline sahip olmak ve müzisyenlere adil bir ödeme yapmak Bandcamp’ın önce Epic Games’e sonra da Songtradr’a satılmasını engellemedi. Bu satıştan sonra Songtradr’ın yaptığı ilk şey çalışanların yarısını işten çıkarmak ve editoryal kadroyu dağıtmaktı. Bu ‘yeniden yapılandırma’ hiç de şaşırtıcı olmayan bir biçimde asıl sendikalı çalışanları etkiledi. Her biri farklı amaçlara yönelik platformlar, kooperatifler ve girişimlerden oluşan bir mozaiği beraberinde getiren yeni bir yaratıcı endüstriler yaklaşımını hayal etmek mümkün. Kitapta listelenen müzik merkezli platform kooperatifleri şu anda sadece küçük plak dükkânlarının, yayın uygulamalarının ve sanatçı kolektiflerinin embriyo halindeki koleksiyonundan ibaret ama müzisyenlerin Spotify’a olan kızgınlığı artarken büyümeleri muhtemeldir.

Bu tür bir çalışma, harap olan okulların, çökmüş kanalizasyon sistemlerinin ve fahiş fiyat uygulayan enerji şirketlerinin yol açtığı krizler sürüp giderken, Westminster’daki siyasetçilerin dillerine doladıkları kemer sıkma sloganı ile işleri kötüleştirmeye ant içtikleri Britanya’da yaşayan herkes için bir anlam ifade edebilir. Mutabakat bu yöndeyken ve Solcuların morali yerlerde sürünürken burada bir şeyler inşa etmemiz hayal gibi görünüyor. Ama yeni örnekler yok değil: Güney Galler’deki Tower Colliery’de çalışan birkaç yüz Galli madenci işten çıkarıldıklarında hep birlikte eski iş yerlerini British Coal’dan satın aldılar ve onu işçilerin mülkiyetinde, kârlı bir işletmeye dönüştürüp 2008 yılında kömür rezervleri tükenene kadar işlettiler.

Risk sermayesiyle finanse edilen geleneksel şirketlerin aksine platform kooperatifleri çoğunlukla SEWA’nın yolunu izleyerek büyürler; birbirlerini tamamlayan amaçları olan kooperatifler birbirlerini güçlendiren bir ekosistem kurarak bir araya gelir. Öte yandan bu çevrelerde “büyüme” mevzusu çok önemlidir ve Scholz, platform kooperatiflerinin büyük start-up’ların ölçeğine ulaşıp ulaşamayacakları ya da ulaşmalarının gerekip gerekmediği konusundaki tartışmaları derinlemesine incelemektedir.

Risk sermayesi destekli girişimlerin büyümesini taklit etmekle ilgili gerçek endişeler ne olursa olsun, risk sermayedarlarının sahip olduğu muazzam kaynakların, kooperatiflerin Amazon, Deliveroo ve benzeri şirketlerin “büyük çocuklarını” yenmesine karşı koruma oluşturduğu gerçeğini görmezden gelmek mümkün görünmüyor.

Platform kooperatiflerinin başarıları gerçek olmakla birlikte epey mütevazı. Bunları yirminci yüzyıl sosyalizminin gerçek başarılarıyla karşılaştırdığımızda (Avrupa genelinde inşa edilen milyonlarca yüksek kalitedeki sosyal konuttan Küba’da tüm nüfusun okuryazar kılınmasına kadar) insan, platform kooperatiflerinin en iyi ihtimalle pek çok stratejiden sadece biri ve en kötü ihtimalle de sadece bir teselli ödülü olduğunu düşünmeden edemiyor. Ama ufuktaki gerçek değişim olanaklarının, kendilerine meydan okuyan herkesi bertaraf etmekte üstlerine olmadığını ispatlamış güçler tarafından başarıyla engellendiği bir çağda yaşıyoruz.

Bu acı gerçeği hazmettikten sonra Own This’in son sözü olan “Bir Platform Kooperatifi Nasıl Kurulur”, dışarı çıkıp inşa etmenin nasıl mümkün olduğuna dair iç rahatlatıcı şekilde basit bir argüman. Bu eylem çağrısı yoktan var edilen tüm bu örgütlerin saplantılı siyasi aktivistler ya da teknoloji dahileri tarafından değil, sıradan işlerde çalışan sıradan insanlar tarafından kurulduğunu vurguluyor. 

2019 genel seçimlerinin ardından Marcus Barnett, Tribune için yazdığı bir makalede Britanya solunun gerçekten anlamlı bir toplumsal güç olabilmesi için “ilgisiz ya da duyarsız dostlara, iş arkadaşlarına ve komşulara hareketin ciddiyetini göstermeye” çalışan “sosyalist publar, kulüpler, dernekler, müzik grupları, spor tesisleri” ve benzeri kurum/kuruluş inşa etme geleneğine geri dönülmesi gerektiğini yazmıştı. Öngörülebilir gelecekte gerçek parlamenter etkiden yoksun sosyalistler için görmek istediğimiz kurumları ve toplumu tasarlamaya önceden başlamak verimli olacaktır. Başlangıç yerinin yeni teknolojileri kullanan yeni işyerleri olması hiç fena bir fikir değil.

[ç.n.]  Monolitik (yekpare) mimari, bir uygulamanın tüm bileşenlerinin (kod, veritabanı, kullanıcı arabirimi) monolit adı verilen bölünmez tek bir birim halinde toplandığı bir yazılım geliştirme yaklaşımıdır. https://appmaster.io/tr/blog/monolitik-ve-mikro-hizmet-mimarisi


Not 1: Fraser Watt’ın 16.12.2023 tarihinde Tribun’de yayımlanan yazısı Barış Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim

Not 2: Öne çıkan görsel, Herb Neufeld (People Power Mosaic)

Kategori(ler): Görüş Yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.