Hülya Aras 2019 yılında kurumsal hayattan emekli olduktan sonra sosyal girişimciliğe atılarak önce Simbiyoz Sosyal Aktivite Derneğini ardından Simbiyoz Aktivite markasıyla sosyal girişimini kurmuş. Simbiyoz Aktivite Sosyal Girişimcilik ve Sosyal Gelişim Merkezi; girişimcilik potansiyeli taşıyan bireylere sosyal girişimciliği tanıtmak, onlara fikirlerini işe dönüştürmeleri için fırsatlar sunmak, ön program ve kuluçka programlarıyla sosyal girişimcilere her bir aşamada yol gösterici olmak amacını taşıyor. Bursa Nilüfer’deki merkez kapsamında yürütülen ticari faaliyetlerden elde edilen gelir fazlası özel gereksinimli ve özel yetenekli bireyler ve onların ailelerine yönelik çalışmalar yapan Simbiyoz Sosyal Aktivite Derneğine aktarılıyor. 2022 yılında Euclid Network tarafından hazırlanan Sosyal Girişimde İlk 100 Kadın listesine giren Hülya Aras ile sosyal girişimcilik öyküsünü ve sosyal girişim alanının gelişmesi için yapılabilecekleri konuştuk.
2019 yılında önce Simbiyoz Aktivite Derneğini ardından Simbiyoz Aktivite markasıyla sosyal girişimimi kurdum
Sosyal girişimcilik alanına nasıl adım attınız?
2018 yılının sonunda KALDER tarafından Bursa’da düzenlenen bir konferansa katılmıştım. Orada Sosyal Ben Vakfından Ece Çiftçi Hanım’ı dinledim ve öyküsünden etkilendiğim için sonradan sosyal girişimcilik alanında okumalar yapmaya başladım. Sektör daha çok İstanbul’da geliştiğinden Impact Hub İstanbul’un, Atölye’nin ve İmece’nin etkinliklerine katıldım. O dönemde kurumsal hayatta dijital dönüşüm sorumlusu olduğum için İTÜ Çekirdek’le yakın çalışmalarım oluyordu.
Sosyal girişimcilik alanında toplantıları takip ederken Vehbi Koç Vakfı’nın liderliğinde yürütülen Avrupa Birliği destekli “Türkiye Sosyal Girişimcilik Ağı” projesinden haberdar oldum. Tam da “Simbiyoz” fikrimi oluşturduğum, elimde kanvas iş modeli ile herkese fikrimi anlattığım bir dönemde KUSİF’ten Gonca Ongan Hoca ile tanıştık. Gonca Hoca, Türkiye Sosyal Girişimcilik Ağı projesinden söz ederek, “Bu projede eğitici eğitimi yapacağız fakat başvurular kapandı, kabul edilen isimler belirlendi. Keşke dahil olabilseydiniz” dedi. Anadolu’da 7 ilden beşer kişi seçilmiş. Rastlantıya bakın; Bursa Teknik Üniversitesinde ziyaret gittiğimde, Nadir Hocamız proje kapsamında seçilenlerden biri olduğunu ama izin çıkmadığı için eğitimlere katılamayacağını anlattı. “Benim yerime siz gitseniz ne kadar iyi olur” dedi. Gonca Hoca ile görüştüğüm için konuyu biliyordum ve katılmak için çok istekliydim. Gonca Hoca’nın bu değişikliği kabul etmesiyle paldır küldür projeye dahil oldum; ertesi gün sosyal girişimcilik eğitmen eğitimindeydim! Orada yalın kanvasımı herkese anlattım, iş modelim beğenildi. Ardından Berivan Eliş’in daveti üzerine TEDÜ İstasyon’da bir hafta staj yaptım. Böylece sosyal girişimci eğitmeni olarak eğitimlerimi de tamamladım.
2019 yılı ortasında kurumsal hayattan emekliliğimi istedim. Önce Simbiyoz Aktivite Derneğini birkaç ay sonra da sosyal girişim olarak Simbiyoz Aktivite markasıyla Hamide Hülya Aras şahıs şirketini kurdum.
Simbiyoz’un mottosu #birliktefilizleniyoruz
Kurumsal hayattan sosyal girişimciliğe geçmek zor oldu mu?
Yıllarca madalyonun öbür tarafında, kurumsal hayatta çalıştım. Babam girişimci bir insandı ama benim bir girişimcilik yanım yoktu. Girişimci bir şey yapmak ister ama bir türlü cesaret edemez ya… Fikirlerimi kâğıt üstüne döküp önce kendimi ikna etmek ve herkesten görüş alıp bu fikri olgunlaştırmak istedim. Bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum, o sırada yalın kanvasla tanıştım. İnternetten bulduğum bir yalın kanvas formunu doldurmaya başladım. Herkese anlattıkça, aldığım geri bildirimler ile form gelişti. Bana epeyi faydası oldu tabii, hâlâ oluyor. Ne demişim ne yapmışım, neye yönelmişim; neyi azaltmalıyım neyi çoğaltmalıyım soruları eşliğinde formu yılda bir gözden geçiriyorum. Tabii, kurumsal hayatta edindiğim tecrübenin de çok yararını gördüm. Oyak Renault’da sosyal inovasyon laboratuvarı kurmuştum. Fransa’da ve ayrıca Özyeğin Üniversitesinde girişimcilik alanında eğitmen eğitimleri almıştım, İTÜ Çekirdek’le ilgili faaliyetlere katılıyordum.
Neden Simbiyoz Aktivite ismini seçtiniz?
Simbiyoz biyoloji sözlüğünde olan bir kelime. Anlamı iki farklı canlı türünün birbirinden destek alarak hayata sarılması demek. Biz de faaliyetlerimizde iki farklı hedef kitle ile çalıştığımız için yaptığımız beyin fırtınaları sonucu Simbiyoz adında mutabık kaldık. Mottomuzu da #birliktefilizleniyoruz olarak belirledik.
Sosyal girişim derneğin çalışmalarının sürekliliği sağlamak üzere faaliyetlerini sürdürüyor
Simbiyoz Aktivite çatısı altında iki yapı var. Simbiyoz Aktivite Derneği ve şirketi. Bu ikili yapı bir arada nasıl işliyor?
Derneğimiz iki hedef kitleye yönelik çalışıyor: Birincisi özel gereksinimli bireyler, özel yetenekli bireyler ve onların aileleri. İkincisi sosyal fayda odağında bir iş yapmak isteyen, sosyal bir sorunun çözümüne katkıda bulunmak üzere bir girişim kurmak isteyen gençler ya da her yaştan genç. Simbiyoz Aktivite şahıs şirketinin elde ettiği gelirden giderler çıktıktan sonra kalanını Simbiyoz Aktivite Derneğine aktarmak üzere kendi kendime bir niyet mektubu hazırladım, imzaladım. 😊 Sosyal bir girişim bu çalışmalara fon oluşturmak, bu çalışmaların sürekliliği sağlamak üzere faaliyetlerini sürdürüyor. Simbiyoz Aktivite’nin ücretli eğitimler vermek, mekân kiralamak, kafe işletmek, kurumlara danışmanlık hizmeti vermek gibi bir gelir modeli var. Oradan elde ettiğimiz gelir fazlasını da derneğe aktararak dernek bünyesindeki çalışmaları yürütüyoruz.
Sosyal girişimciliğin en önemli düsturu; sosyal etki yaratmak ve bu etki odaklı noktasından odak kayması yaşamamak
Sosyal girişiminizi kurmadan önce ve kurduktan sonra çok sayıda eğitime katıldığınızı söylediniz. Sosyal girişimcilik alanında eğitimin önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sosyal girişimciliğin en önemli düsturu; sosyal etki yaratmak ve bu etki odaklı noktasından odak kayması yaşamamak. Sosyal girişimcilik dediğimizde, bu işin içinde olanlar bile daha çok gönüllü projeler gibi algılayabiliyor. Bir projenin bir başlangıcı bir sonu vardır, halbuki bir sosyal girişim ilelebet var olma amacıyla kurulur.
Yapılacak ticaretin adil, etik ve şeffaf olacağının, hedef kitle ihtiyaçlarının gözetileceğinin bilinmesi gerekiyor. Sosyal faydanın sürdürebilirliğini, maksimize edilebilmesini öğrenmek; sosyal etkinin bilimsel yöntemlerle tasarımı konusunda bilgi sahibi olmak gerekiyor. Bunu yaparken tasarım ve insan odaklı düşünmek, hedef kitleyle empati yapmak, onun ihtiyaçlarına göre bir hizmet çıkarmak; olmuyorsa bunu geliştirmek… Bunlar için muhakkak eğitim almak gerekiyor. Örnek vereyim, “Ben Kombucha çayı yaptım; bu çay insan bünyesine çok faydalı. Ben sosyal girişimciyim.” de diyebiliyor insanlar. Ancak sosyal girişimcilik böyle bir şey değil. Öncelikle hangi sorunu ele alıyoruz, ‘bu sorunun hedef kitlesi neleri yaşıyor, biz bunun neresinde ne kadar katkı sağlayabiliriz’ ve ‘bunu ne kadar sürdürebilir olarak sağlayabiliriz’ gibi sorular etrafında biraz daha donanımlı olmak gerekiyor diye düşünüyorum.
Güven sağlayan bir kurum olduk
Simbiyoz Aktivite’nin bugüne kadar yaptıklarını nasıl değerlendirirsiniz? Dört yıl nasıl geçti?
İlk yıl yapılanma ile geçti. Süreçlerimizi, fiziki mekânı ve topluluğu oluşturduk. Pandemi bir şansızlık olarak karşımıza çıktı, Simbiyoz Aktivite’nin ticari boyutuna darbe vurdu. Mekânımız kapandı, tabii çalışanlarımızın ücreti, vergilerimiz, masraflarımız kesilmedi. Öte yandan pandemi bize dernek faaliyetlerini çevrimiçine taşıma imkânı verdi. 2019 sonunda BEBKA Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansından teknik destek hibesi kazandık. 23 eğitmenimizle birlikte, 3 ay boyunca Bursa Teknik Üniversitesinde “Girişimcilik Eğitmenliği ve Mentörlüğü” eğitimi aldık. Pandemi başlayınca girişimcilik eğitmenliğinin üstüne ben de 23 arkadaşa çevrimiçi sosyal girişimcilik eğitmen eğitimi verdim. Sosyal etki odaklı girişimci mentörlüğünün nasıl yapılacağına odaklanan sosyal girişimci mentörlüğü modülünü hazırladım.
Aldığımız eğitimleri sosyal girişimcilik gözlüğüyle uyarladık, kendi programlarımızı oluşturduk. Bu sayede yerelde kurulmuş küçük bir işletmeyken çevrimiçi kuluçkalarla daha çok şehre ulaşabildik, böylece Türkiye’de tanınırlığımız oldu. İkinci yılımızda eğitime İngilizce modüller ekledik, yurtdışına açıldık; Afrikalı girişimcimiz bile oldu. 2020 gibi ilk kuluçka programımızı online olarak başlattık.
Güven sağlayan bir kurum olduk. Simbiyoz Aktivite’nin etkisi ve işbirlikleri gitgide artıyor. Başta 3-4 kişi ile başlamışken şu an 50’ye yakın gönüllü eğitmen ve mentörümüz var. Üniversiteler ile işbirliklerimiz arttı. Daha fazla üniversite bizimle proje yapmak istiyor.
Kurumsal hayatın vermiş olduğu deneyimler sayesinde kurumsal süreçlerimiz oturmuş durumda
Belediyelerle çalışma yapmak üzere birçok eğitim programına katıldık, NDI’nın (National Democratic Institute) programına katılıyoruz. Ancak maalesef belediyelerle dört dörtlük projeler yapamadık, çalışmalarımız etkinlik bazında kaldı. Eğitimleri aldık, nasıl yaklaşacağımızı biliyoruz fakat belediyelerle çalışmak bizi biraz yoruyor.
Özel gereksinimli bireyler alanında derneklerle işbirlikleri de bizi biraz zorluyor. Çalıştığımız hedef kitle çok kırılgan, aileler çok kırılgan, çok yorgun. Dolayısıyla özel gereksinimli gençlere, ailelere yönelik başlattığımız projeleri başladığı gibi bitiremiyoruz. Katılım sayısı gitgide azalıyor. Bu tip konularda iyileştirecek çok noktamız var. Tek çalışanlı, iki kişilik işletmeyiz. Bir şahıs işletmesi olmasına rağmen kurumsal hayatın vermiş olduğu deneyimler sayesinde kurumsal süreçlerimiz oturmuş durumda. Her şeyin standartları var, stratejik planları var. O anlamda Simbiyoz Aktivite sağlıklı gidiyor.
Bir sosyal girişimci çok genç bir yaşta ise hayatını da geçindirecek ise Simbiyoz Aktivite başarılı bir girişim değil çünkü kendi öz kaynaklarımdan aktararak faaliyetleri sürdürüyorum. Yaşım gereği birtakım ihtiyaçlardan arınmış olarak bu işe başladığım için, manevi tatmini yüksek olduğu için ayrıca bu işi sürdürmekten keyif aldığım için devam ediyorum. Özetle, bu dört yıl mali açıdan kötü ama manevi açıdan başarılı geçti.
Yapacağımız her projede sosyal etki değişim teorisi matrisi oluşturuyoruz
Simbiyoz Aktivite’nin faaliyetleri ile nasıl bir sosyal etki yarattı?
Yapacağımız her projede sosyal etki değişim teorisi matrisi oluşturuyoruz. Simbiyozun yalın kanvasını oluşturduğum ilk günden beri amacım sosyal girişimcilik alanında bir kuluçka merkezi kurmaktı çünkü o tarihte Bursa’da böyle bir merkez yoktu. Sosyal girişimcilik ekosistemini geliştirmek anlamında Simbiyoz’un önemli bir rolü oldu. Bursa Sosyal Girişimcilik Ağını kurmak amacıyla kamu kurumları, belediyeler, TTO’lar, KOSGEB, büyük dernekler ve vakıflarla epey çalışma yaptık. Ortak çalışmalarımız sonunda amaçladığımız şeyler kısmen hayata geçti fakat bugün Bursa’da sosyal girişimcilik anlamında bir ağ var diyemeyiz. Bununla birlikte en azından bu kuruluşların çalışanları için bile önemli bir farkındalık oldu diye düşünüyorum. Bursa ekosisteminde ve BEBKA çevresinde bir bilgi ağı oluşturuldu. O yönde olumlu bir sosyal etki var.
Girişimcilik anlamında üniversite topluluklarıyla çalışıyoruz. Her sene topluluk başkanları, topluluklarını ilk kurdukları zaman Simbiyoz’a geliyorlar, onlara sosyal girişimcilik konusunda seminerler veriyoruz. Üniversitelere konuşma yapmak üzere davet ediliyorum, Bursa’daki üniversite derslerine konuk eğitmen olarak giriyorum.
Özel gereksinimli bireyler alanında çalışan dernekler biraz fazla kutuplaşmış durumda. Sadece Down ya da sadece otizme odaklı olmak gibi. Biz biraz farklı bir modelle çıktık. Geniş bir yelpazede (zihinsel sorunlar, dikkat eksikliği bozukluğu, disleksi, üstün zekâ vs.) özel gereksinimi olan, toplum tarafından ötekileştirilmiş hedef kitlelere ve ailelerine yönelik kaynaştırma, aile eğitimleri gibi programları yapıyoruz.
Sosyal etki olarak, özellikle lise eğitimini tamamlamış yaş grubunun sosyal hayatın dışına itilmesi problemini ele almak istiyorduk. Tabii sorunun bütününe katkıda bulunamayız ama yaptığımız projeler bazında olumlu sonuçlar alıyoruz. Uyguladığımız başlangıç ve bitiş anketlerinden elde ettiğimiz verilerde, projemize katılan hedef gruplar bazında memnuniyet, gençlerin davranışlarında uyum artışı, arkadaş ilişkilerinin gelişmesi; gönüllü gençlerde de farkındalığın, empati duygusunun gelişmesi gibi sonuçlar elde ediyoruz. Bence sosyal etki anlamında sağlıklı ilerliyoruz.
Euclid Network tarafından “Yılın 100 Sosyal Girişimci Kadını”ndan biri seçildim
Simbiyoz’un gelecek planları arasında neler var?
Simbiyoz’un ilk 3 yılına dair kafamdan geçen şuydu: İlk yıl yerelde, ikinci yıl ulusalda, üçüncü yıl uluslararası alanda tanınmak. Bugüne kadar az sayıda olsa da uluslararası projeler yaptık. Hatta üçüncü yılda Euclid Network tarafından “Yılın 100 Sosyal Girişimci Kadını”ndan biri seçildim. Good Market Global’in üyesi olduk. Bu da belli bir tanınmışlık sağlıyor. Yakın gelecekte uluslararası işbirliklerini daha fazla geliştirmek istiyoruz. Önümüzdeki yıllarda AB projeleri yaparak uluslararası paydaşları arttırmak gibi hedeflerimiz var. Aslında uluslararası benchmark programları da yapmak istiyoruz. Türkiye’deki ekosistem aktörleri bugün belirli bir disiplinde belirli bir şeyler ortaya koyuyorlar ama benim katıldığım uluslararası toplantılardaki farklı paydaşların farklı çalışmalarından esinlenerek geliştirilecek çok konu var. Tabii ki mevzuatın uygunluğu kapsamında. Bu alanda da uluslararası işbirliklerinin arttırılması anlamında yapılacak çok şey var.
Yerelde sosyal girişimcilik ağının tekrar canlandırılması, ulusalda daha güçlü işbirlikleri önümüzdeki yıllardaki hedeflerimiz arasında. Özel gereksinimli bireyler açısından yaşam köyümüzün hayata geçirilmesi en önemli projelerimizden birisi. Yakında ailelere yönelik eğitim ve mentörlük programını başlatıyoruz. Bunun hayata geçirilmesi ve daha da geliştirilmesi var.
Simbiyoz Sosyal Aktivite Derneğinin bir sosyal kooperatif olarak kurulacak Kar Çiçeği Kooperatifi bünyesinde bir yaşam köyü kurma projesi var. Bir gönüllünün arazi bağışı oldu, bu bize olan güveni gösteriyor.
Bursa’daki üniversitelerin dışında da işbirliğini arttırmak istiyoruz. Bursa’daki kurumlar, orta ölçekli işletmeler ile kurumsal sosyal sorumluluklar anlamında işbirliği ile yapılacak çok şey var. Bu alanda çalışma yapmak istiyoruz.
Bir sosyal girişimin ayakları üstünde durmak için 3 ila 5 yıla ihtiyacı var
Sizce bir sosyal girişimin kendi ayakları üstünde durması için ne kadar süreye ihtiyaç var?
Simbiyoz için bu süreyi 48 ay olarak planlamıştım ama işin içine pandemi girdi. İlk 2 yılımızda kapanmalar yaşadık. Son 2 yılda Simbiyoz başabaş noktasını göremese bile ekonomik krize rağmen istikrarlı bir büyüme kat ediyor. Şimdilik böyle ümit vadeden bir trend var. Dolayısıyla sorunuzun cevabına 3 ila 5 yıl diyebilirim.
Gençleri çok takdir ediyorum
Gençlere yönelik çok sayıda çalışmanın yaptığınızı biliyoruz. Gençlerin sosyal girişimciliğe ilgisi ne durumda?
İki yıldır Bursa İş Kadınları Derneği bünyesinde liselilere sosyal girişimcilik eğitimleri veriyorum. Endüstri Meslek Lisesinde sosyal girişimcilik mentörlüğü verdim. Geçen sene bir liseye mentör olarak atandım. Girişimcilik kulüplerine sosyal girişimcilik anlattım. Aslında gençleri çok takdir ediyorum. Ben onların yaşındayken belki de gönül gözüm bu kadar açılmamıştı. Kuşak olarak mı bilmiyorum ama birtakım ihtiyaçlarımızı giderip Maslow’un piramidinde yükseldikten sonra sosyal alana yaklaşan bir kuşaktık. Şimdiki gençler üniversite çağından itibaren bu konularda günlük eylemlerinde ya da iş tercihlerinde daha seçiciler. Üniversitelerde de birçok topluluk sosyal fayda odaklı birçok iş yapıyor. Kuluçka programına katılan gençlerin proje ve girişim ayrımında zorlandıklarını görüyoruz çünkü girişimi bir proje gibi algılıyorlar. Aslında bu, yalnızca gençlere özgü bir durum değil. Toplumumuz bir kültür olarak, sosyal girişimcilikten para kazanılmasına hâlâ önyargılı yaklaşıyor.
Verdiği manevi haz inanılmaz boyutta
Bir sosyal girişimci olarak sizi en çok etkileyen, sizde en çok iz bırakan deneyiminizi merak ediyoruz…
Bir gün mahallemizin özel gereksinimli bir genci bana: “Hülya abla biliyor musun seni rüyamda gördüm” dedi. Ne yapıyordum rüyanda diye sorunca: “Sen çok seviyorum deyip kafamı okşuyordun ve beni arabana bindirip oralet içmeye götürdün ablacım” dedi. Çok duygulandım. Bunun gibi örnekler, çıktığım yolda yaratmak istediğim etki odağında ilerlediğimin göstergesi ve verdiği manevi haz inanılmaz boyutta…
Sosyal girişimcilik biraz monopolleşmiş durumda
Türkiye’de sosyal girişimcilik çok yeni bir alan. Sosyal girişimciliğin doğru biçimde gelişmesi için neler yapılmalı?
Sosyal girişimcilik alanında rekabet değil işbirliği diyoruz. Ama bu, yine belirli gruplar arasında işbirliği şeklinde oluyor. Bu alanda çalışan farklı üniversiteler, belediyeler, İstanbul, Ankara ve İzmir ekosistemleri var. Bir de Türkiye Sosyal Girişimcilik Ağının Anadolu şehirlerinde Kalkınma Ajansları bünyesinde oluşturmaya çalıştığı işler ve desteklenen faaliyetler var. Ama hepsi birbirinden kopuk kopuk. Ulusal Eylem Planı gibi bir şey yapılmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Savunuculuk alanında sosyal girişimlerin tanınması, vergi muafiyetleri, yurtdışı modellerine yaklaşması gibi yapılacaklar var. Sosyal girişimcilik biraz monopolleşmiş durumda. Sosyal satın alma rehberleri hazırlanıp yayınlanıyor ama kurumlar kamu ve yerel yönetimler danışmanlık ve eğitim için, kendi yerelindeki sosyal girişimler yerine uluslararası sosyal girişimlere ya da farklı bir şehirdeki sosyal girişimlere başvuruyor. Mesela biz Bursa’dayız ama bizden hizmet almak yerine hep aynı firmalardan ihalesiz alımlar sürüyor. Bunun da kırılıp herkese fırsat yaratılması gerekiyor.
Bireyler bir kafeye, bir konsere giderken, hediyelik bir eşya ya da bir eğitim hizmeti satın alırken bizim gibi sosyal fayda yaratan yereldeki girişimleri tercih etseler hem bizimle birlikte sosyal etki yaratmaya destek olurlar hem de bizim sürdürülebilirliğimize katkı sağlarlar.
Sosyal girişimcilik, her üniversitede en azından İşletme bölümlerinde temel bir ders olarak konulabilir. Liselerde sosyal girişimcilik kulüpleri kurulabilir. Gençleri daha erken yaşta bilinçlendirme faaliyetleri yapılabilir. Çocukların mesleki seçimleri öncesinde sosyal girişimciliği tanıtmanın kariyer seçimleri açısından fayda sağlayacağını düşünüyorum. Belediyelerle, kamu kurumlarıyla işbirliğini geliştirmek üzere birçok AB Hibe Programı var ama ne kadar istenilen amaca ulaşıyor? Sosyal girişimcilik ile ilgili birtakım çalışmalar belediyelerin stratejik planlarına süreklilik arz edecek şekilde dahil edilebilir. Açıkçası yapılacak çok şey var!
Sosyal girişimcilik iğneyle kuyu kazılan bir yol
Sosyal Ekonomi okuyucularına bir mesaj iletmek ister misiniz?
Sosyal girişimcilik, bir start-up’ta olduğu gibi “Piyasaya çok inovatif bir şey çıkartayım, bir anda kitlesel olarak piyasa payı alayım” gibi bir şey değil. Geleneksel girişimciliğe kıyasla daha zor. Gerçekten kendinizi sosyal girişimci olmaya hazır hissediyor musunuz? Çevreniz bunu destekleyecek mi? Siz ne kadar sebat göstereceksiniz? Girişimcilik taşlı topaçlı bir yol ama sosyal girişimcilik yolunda daha büyük kayalar var; iğneyle kuyu kazılan bir yol. Dolayısıyla, inandığınız konu her ne ise sizin kalbinizin telini ne kadar titretiyor? Her sabah uyandığınızda hangi şevkle güne başlıyorsunuz? Ikigainiz, varoluş sebebiniz, toplumun ihtiyacı, sizin iyi olduğunuz yönler neler? Para kazandırarak sosyal etkiye aktarabileceğiniz konuları iyice analiz edip öyle başlamak ama çok da tereddüt etmemek… Sosyal girişimcilerde ilk adımı atma cesaretinin zayıf olduğunu görüyorum. O yönde kendilerini biraz daha cesaretlendirmelerini; dijitali, inovasyonu, yeni teknolojileri sürekli takip etmelerini, onları işlerine dahil etmelerini ve ilişki ağı kurmalarını (networking yapmalarını) öneririm.