Kooperatifler doğuştan sahip oldukları değerin ne kadar farkında?
Amaç hayatlarımızda nasıl bir rol oynuyor? Bu soruya farklı disiplinlerde pek çok yanıt bulmak mümkün. Pozitif psikoloji alanında yapılan araştırmalar, amacın hayatımızdaki olumlu etkilerini bilimsel olarak açıklıyor.
Bu alanın öncü isimlerden Dr. Martin Seligman’ın çalışmaları, insanların anlam bulduklarında veya daha büyük bir amaca hizmet ettiklerinde daha yüksek bir yaşam doyumu ve mutluluk yaşadığını ortaya koyuyor. Araştırmalara göre, insanlar başkalarına yardım ettiklerinde, gönüllü projelere katıldıklarında veya toplumsal hizmet faaliyetlerine dahil olduklarında daha fazla mutluluk hissediyor.
İletişim, liderlik ve organizasyonel başarı alanında tanınan Simon Sinek, “Neden İle Başla” kitabında, etkili liderlerin ve organizasyonların güçlü bir amaç etrafında nasıl toplandığını inceler. Sinek, başarılı organizasyonların sadece “ne” yaptıklarını değil, “neden” yaptıklarını da anlatarak insanlarla daha derin bir bağ kurduklarını savunur. Pazarlama açısından bakıldığında, markaların kendilerine anlamlı bir amaç belirlemeleri sadece sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda tüketici bağlılığını ve mutluluğunu artırmada da etkili bir stratejidir.
Psikoloji profesörü ve yazar Suzan Fiske “Human Brand” (İnsan Markası) kitabında markalarla ilgili duygusal yaklaşımlarımızın kararlarımızda ne kadar etkili olduğununun cevabını arıyor.
Susan Fiske’ye göre kişiler şaşırtıcı bir şekilde şirketleri de insanlar gibi görme eğilimindedir. Yapılan psikolojik araştırmalar, insanların diğer kişiler hakkında hızla ve otomatik olarak iki temel yargıda bulunduğunu ortaya koymuştur. Birincisi kişilerin “dost mu düşman mı?” olduğuna ilişkin yargıdır. İkincisi ise kişilerin kendinden emin bir şekilde hareket edip etmedikleridir. Kendine güven, farklı insan tiplerini zihnimizde kategorize etmemize yardımcı olan bir dizi yargıyı belirler ve aynı yaklaşım şirketlerle olan ilişkilerimizde de geçerlidir. Bizler bir şirketin toplum yararına mı yoksa sadece kendi çıkarları için mi var olduğunu öğrenmek istiyoruz. Yani dost mu düşman mı sorusuna şirketler ve markalar için bu şekilde yaklaşıyoruz. İkinci olarak ise hedeflerine ulaşmada ne kadar başarılı olduklarını sorguluyoruz; şirketin ya da markanın kendine güveni var mı yoksa yok mu?
Şirketler başarıyı sadece finansal verilerde aramamaları gerektiğini fark edeli çok oldu. Günümüzde marka stratejileri belirlenirken hedef kitlenin duygusal ihtiyaçları dikkate alınıyor. Toplumun faydasını gözetmek ve tümün iyiliğine hizmet eden amaçları hakkıyla taşımak konusunda ise henüz alacak çok yol var.
Yukarıda görüşlerine yer verdiğim uzmanların savunduğu yaklaşımların şirketlerin başarısını ne kadar etkilediğine dair bulgular da var.
Başarının Kanıtı
İstatistikler, amaç odaklı olmanın faydalarını somut verilerle ortaya koyuyor. Amazon Ads 2023 Higher Impact araştırması, küresel tüketicilerin %70’inin “iyi vatandaş olan markaları” desteklemeyi tercih ettiğini ortaya koyuyor. Sürdürülebilir ve etik uygulamalara odaklanan şirketler, finansal sonuçlarını iyileştirmenin yanı sıra marka sadakatini ve çalışan memnuniyetini de artırıyor. Jump Associates’in araştırmasına göre, amaç odaklı şirketler hisse senedi fiyatlarında %13,6’lık yıllık bir artış kaydederken, en yakın rakiplerinin yıllık artış oranı %3,7’de kalıyor. Bu veriler, amaca yönelik modellerin uzun vadeli finansal avantaj sunduğunu gösteriyor.
Kadın Kooperatiflerinin Gücü
Amaç kavramının, günlük hayatımızda olduğu kadar ekonomi, girişimcilik ve markalar dünyasında da önemli bir konu olduğunun farkındayız. Kooperatifler söz konusu olduğunda, güçlü bir marka amacı daha da büyük bir anlam kazanıyor. Topluma hizmet etme ve sürdürülebilir bir gelecek oluşturma amacı etrafında birleşen kooperatifler, sadece ürün sunmakla kalmıyor aynı zamanda müşterileriyle değer ve inanç paylaşımı da yapıyorlar.
Anu Puusa, 2021 yılında yaptığı “Ekonominin görünmez devi kooperatiflerin durumu” başlıklı TED konuşmasında, kooperatiflerin ortakları tarafından sahip olunan, işletilen ve kontrol edilen yapısıyla nasıl hem kâr sağlayabileceğini hem de çevre ve yerel topluluklar üzerinde olumlu bir etki yaratabileceğini vurgular. Puusa, “iyi iş yaparken aynı zamanda iyi şeyler gerçekleştirmek” için kooperatiflerin önemli bir model olduğunu savunur. Bu iş modeli, toplulukların ortak iyiliğini gözetir ve bu özellik, kooperatifleri diğer işletmelerden ayırır.
Kadın kooperatifleri odağında konuyu ele aldığımızda, kadınların çoğu zaman yalnızca kâr elde etmek için değil, dayanışma içinde ekonomik ve sosyal yaşama katılmak için kooperatif kurduklarını gözlemliyoruz. Kadınları güçlendirme alanında çalıştığım dönemde, özellikle kadın kooperatiflerine yaptığım ziyaretlerde gerçekleştirdiğim görüşmelere ve gözlemlerime göre, kadın kooperatiflerinin kurulma nedenlerinde öne çıkan başlıklar şöyle sıralanabilir:
- Dayanışma ve birlikte yatırım imkânı yaratmak.
- Kadınlara istihdam yaratmak ve ekonomik olarak güçlenmelerini sağlamak.
- Kadınların sosyal ve ekonomik yaşama aktif katılımını sağlamak, evde yapılan üretimi değerlendirmek ve pazar bulmak.
- Kültürel mirasın korunmasına katkı sağlamak, yerel değerleri yaşatmaya devam etmek.
- Feminist hak mücadelesi için bir araya gelmek.
- Dezavantajlı kadınlara destek olmak.
- Yereldeki toplumsal sorunlara çözüm yaratmak.
Yukarıdaki her madde başlı başına bir AMAÇ cümlesidir. Bu amaçlar, kadın kooperatiflerinin gücünü gösterirken, onları sıradan bir şirketten çok daha fazlası yapar.
Pazarlama dünyasının “amaç çağı” olarak adlandırdığı günümüz dünyasında şirketler aradıkları ilhamı kadın kooperatiflerinde bulabilirler mi dersiniz?
Amacını arayan ya da olan amacını güçlendirmek isteyen markalar, amacıyla doğan ve bu amacı samimiyetle sahiplenen kooperatifler ile bir araya gelerek “iyi işler yapma” algısında çarpan etkisi yaratabilirler.
Gelecek yazımda amaç odaklı marka olmanın yöntemleri hakkında konuşacağız. Kendini kanıtlamış dünya markalarının ve kooperatiflerin marka yolculuklarına göz atarak ilham alacağımız hikâyeler dinleyeceğiz. Tekrar buluşana kadar Sosyal Ekonomi’nin değerli takipçilerine bir hatırlatma yapmak istiyorum. Hayatınıza alacağınız markaları seçerken “iyi mi kötü mü?” sorusunu sormayı lütfen ihmal etmeyin.
Hayal ettiğimiz dünyayı oluşturmak için doğru amaçlarda bir araya gelmek dileğiyle…
Linkler, kişiler
Martin Seligman, pozitif psikolojinin kurucularından biri olarak tanınan bir psikologdur. Psikoloji alanında önemli bir figür olan Seligman, bireylerin mutluluğu, yaşam doyumu ve psikolojik esenlik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Özellikle “İyi Yaşam” kavramı ve bireylerin güçlü yönlerini geliştirme üzerine geliştirdiği yaklaşımlar, psikolojik araştırmalarda devrim niteliğinde bir etki yaratmıştır. Seligman, bireylerin anlamlı bir yaşam sürmeleri için amaç belirlemenin ve olumlu deneyimlerin önemini vurgulayarak, pozitif psikolojiyi bilimsel bir çerçeveye oturtmuştur.
Simon Sinek TED konuşması:
https://www.ted.com/talks/simon_sinek_how_great_leaders_inspire_action?subtitle=en
Anu Puusa
Kendini kooperatif meraklısı olarak tanımlayan Anu Puusa, Doğu Finlandiya Üniversitesi İşletme Okulu’nda Yönetim Profesörü ve bölüm başkan yardımcısı olarak çalışıyor. Araştırmaları kooperatifler, organizasyonel kimlik ve değişim ile iş-topluluk geliştirmeye odaklanmaktadır.
Kendisi üç, eşi dört kooperatifin ortağı olan çift, 10 ve 12 yaşındaki kızlarını S-Group ortağı yaptılar çünkü onlara kooperatiflerin faydalarını erken yaşta öğretmek istiyorlar.
Not: Öne çıkan görsel, (Samuel Pinón Flores, 2023) Tzintzuntzan, Michoacán topluluğunun nakışlarını gösteriyor. Ülkenin günlük yaşamını; insanları, gelenekleri ve sokakların renklerini temsil eden işlemeler aynı zamanda, Michoacan göllerini ve gölde avlanan balıkçıları resmediyor. Küresel ısınma gölleri ve balıkçıların geçim kaynaklarını tehdit ettiğinden çalışma çevreci bir mesaj da taşıyor.
Hak vermemek elde değil.
Amaç ile varlık nedeni (şu misyon dedikleri) çakışık ve yeterince yakından izleniyorsa neler başarılmaz ki?
Bugüne dek elli kadar firma misyon-amacını okumuşumdur sanırım. O söylenene uygun işletmeler miydi çoğu? Orasından hiç emin değilim. Kaş yapayım derken göz çıkaranlar daha çoktu.
Çünkü ya amacı araçsallaştırmayı, ya da amacı içselleştirtecek iletişim pratiğini bile bile kıyıya koymayı tercih etmişlerdi. O yüzden işte, amacı karakterlerin sağlamlığına, ahlaka, göreneğe, beğeni ya da tutum formlarına bırakmak bana eksik görünüyor. Kurucu ve koruyucu olan yapılardır derim.
Söylenenlerden öğrendim ve devam yazısını bekliyorum.
Yazı kadar verilen bağlantılar da ilham vericiydi.
Sinan Bey,
Katkınız için çok teşekkür ediyorum. Sizin gibi derin bilgiye ve deneyime sahip okurların, ilgiyle ve sorular sorarak, tartışarak yazımı okumuş olması beni yazar olarak inanılmaz motive ediyor.
Yazıyı oluştururken misyon kelimesini tam da bahsettiğiniz gerçekler nedeniyle kullanmadım. O kadar samimiyetsiz ve görev icabı kullanılıyor ki bu kelimeler, çoğu markanın web sitesinde terk edildikleri o gizli köşelerde onları arayıp bulmak bile zor. Bulursam izlerini sürüyorum cümlelerin yani “bizlere verilen sözlerin”. Markanın sosyal medyasında, ürünlerinde, ambalajlarında, röportajlarda, yıl sonu raporlarında, mağazalarında, vitrinlerinde, işbirliklerinde… Marka amaç cümlesinin arkasında duruyor mu durmuyor mu? Çok az marka bunu başarıyor ama yapabilen markalar gerçekten fark yaratıyor.