Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı (World Inequality Lab) tarafından yayımlanan İklim Eşitsizliği Raporu 2023’ün (Climate Inequality Report 2023) iki temel amacı var. Birincisi, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelere odaklanarak sistematik ve ayrıntılı bir analizle iklim eşitsizliğinin çeşitli boyutlarına ışık tutmaya çalışmak. İkincisi, iklim eşitsizliklerini merkeze koyan kalkınma işbirliği, vergi ve sosyal politika önerilerinde bulunmak.
Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı
Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı, eşitsizlik çalışmalarına ve sosyal, ekonomik ve çevresel adaleti teşvik eden kamu politikalarına odaklanan küresel bir araştırma merkezidir. Laboratuvar, dünya ölçeğinde gelir ve servetin hem ülkelerdeki hem de ülkeler arasındaki dağılımını tarihsel olarak veren en kapsamlı ve açık erişimli veritabanı olan Dünya Eşitsizlik Veritabanı’na ev sahipliği yapmaktadır.
Raporun Bulguları
Tüm Bireylerin Emisyonlara Katkıları Aynı Değil
İklim değişikliğinden kaynaklanan gelir kayıpları, sera gazı emisyonları ve servet sahipliği kapasitesi açısından dünya genelinde en alt %50, orta %40 ve en üst %10’luk dilimlerin karşılaştırılması Tablo 1’de sunulmuştur. Tablo 1’den görüleceği gibi, dünya nüfusunun en alttaki %50’si küresel emisyonların %12’sini üretirken iklim değişikliği nedeniyle göreli gelir kayıplarının %75’ine maruz kalmaktadır. Tersine, dünya nüfusunun en üst %10’luk dilimi, tüm emisyonların yaklaşık yarısından sorumludur, ancak göreli gelir kayıplarının yalnızca %3’üyle karşı karşıyadırlar. Ayrıca, dünya nüfusunun en zengin %10’u dünya çapındaki toplam kişisel servetin yaklaşık dörtte üçüne sahipken, en yoksul %50’nin payı yalnızca %2’dir.
Tablo 1. İklim değişikliğinden kaynaklanan göreli gelir kayıpları, sera gazı emisyonları ve servet sahipliğindeki paylar (%)
Açıklama | En alt %50 | Orta %40 | En üst %10 |
Göreli gelir kayıpları | 75 | 22 | 3 |
Sera gazı emisyonları | 12 | 42 | 46 |
Servet sahipliği | 2 | 22 | 76 |
Katkılardaki Eşitsizlikler
1-) İklim krizi, büyük ölçüde dünya nüfusunun bir kısmının çevreyi kirleten faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Dünya karbon emisyonlarının neredeyse yarısının sorumlusu en zengin %10’luk kesimdir. En zengin %1’lik kesimin emisyonlardaki payı ise dünya nüfusunun en alttaki yarısının tamamından daha fazladır.
2-) Ülke içi eşitsizlik dünya emisyon dağılımının kritik bir boyutudur. Ülke içi karbon eşitsizliğinin artık dünya emisyon eşitsizliğinin büyük bir kısmını, yani toplamın yaklaşık üçte ikisini oluşturduğu, 1990’a kıyasla neredeyse tamamen tersine döndüğü belirlenmiştir.
3-) 5,50 $/gün yoksulluk sınırının altındaki yoksulluğu ortadan kaldırmak için gereken karbon bütçeleri, dünyada karbon emisyonlarının sorumlusu en zengin %10’a atfedilebilecek mevcut emisyonların yaklaşık üçte birine eşittir. Dolayısıyla, en tepedeki karbon tüketiminin azaltılması, insanları yoksulluktan kurtarmak için gerekli bütçeyi serbest bırakabilir.
Etkilerdeki Eşitsizlik
1-) Yoksulluk ve iklim tehlikelerine karşı savunmasızlık birbiriyle ilişkilidir ve birbirini karşılıklı olarak güçlendirir. Birçok düşük gelirli bölge, iklim değişikliği nedeniyle %30 ve üzerinde tarımsal verimlilik kaybıyla karşı karşıyadır. Bu da yoksulluğu ve gıda güvensizliğini arttırmaktadır.
2-) Çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere, dünyada 780 milyondan fazla insan yoksulluk ve ciddi su baskını riskine maruz kalmaktadır.
3-) Küresel Güney’deki birçok ülke bugün, eğer iklim değişikliği olmasaydı olabileceklerinden çok daha yoksuldur. Bu eğilimin devam etmesi ve yüzyılın sonuna kadar birçok tropikal ve alt tropikal ülkede %80’den fazla gelir kaybına yol açması beklenmektedir.
4-) Ulusal ölçekte yoksullar, daha varlıklı nüfus gruplarına göre, iklim etkilerinden daha fazla zarar görmektedir. En alttaki %40’lık kesimin iklim tehlikelerinden kaynaklanan gelir kayıplarının, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki ortalamadan %70 daha fazla olduğu öngörülmektedir.
Raporun Önerileri
1-) Tüm ülkeler iklim eşitsizliği istatistiklerinin üretilmesi ve toplanması için önemli miktarda kaynak tahsis etmelidir. Bu konudaki istatistikler mevcut durumda çok eksiktir ve diğer ekonomik göstergelerin yayımlanmasının gerisinde kalmaktadır.
2-) İklim finansmanı taahhütlerini yerine getirmek ve uluslararası kalkınma yardımını arttırmak için çabalar hızlandırılmalıdır. COP 27’de bir Kayıp ve Zarar Fonu oluşturma kararı doğru yönde atılmış bir adımdır. Ancak fonun faaliyete geçmesi için öngörülen süre oldukça kısadır (COP28) ve kimin yararlanacağı ve kimin ödeyeceği konusunda siyasi açıdan hassas sorular devam etmektedir. Uyum finansmanı akışları, uyum finansmanı gereksinimleriyle karşılaştırıldığında hala çok düşüktür ve bu da “1,5 oC için %1,5″ servet vergisi gibi yeni finansman mekanizmalarını gerekli kılmaktadır (Tablo 2).
Tablo 2. Gelişmekte olan ülkelerde uyum fonu açığının kapatılması
(Milyar $/yıl) | |
Uyum finansmanı akışı (2020) | 29 |
Uyum finansmanı gereksinimi | 202 |
“%1.5 servet vergisi” gelirleri | 295 |
3-) Uluslararası ve ulusal vergi rejimlerinde köklü dönüşümler, vergilerin genel ilerlemesini ve getirilerini artırmak ve hafifletme ve uyum çabalarının nüfus arasında adil bir şekilde paylaşılmasını sağlamak için gereklidir. Çok uluslu vergilendirmenin gözden geçirilmesinde düşük ve orta gelirli ülkelerin konumlarının güçlendirilmesi dikkate alınmalıdır.
4-) Yurtdışındaki başarılı deneyimlerden öğrenerek daha çok kazanmak ama aynı zamanda daha iyi harcamak. Endonezya gibi bir ülkede fosil yakıt sübvansiyonlarının kademeli olarak kaldırılması, toplumun geneline yönelik sosyal reformların (örneğin sağlık sigortası) ve düşük gelirli hanelere yönelik özel yardımların eşlik etmesi halinde, olası yakıt fiyatı artışlarının yoksullar için mutlak refah kayıplarına yol açmayacağını göstermektedir. Hedefe yönelik nakit transferleri, iklimle ilgili afetlerin ani etkilerindeki eşitsizlikleri azaltmaya yönelik sağlam araçlara bir başka örnektir. Ayrıca bu transferlerin iklime dayanıklı kalkınma için etkili bir önlem olduğu da gösterilmiştir.
Nasıl Bir İklim Politikası?
Gelir gruplarına göre iklim politikalarının eşitsizlik kontrolü için önerilen matris Tablo 3’tedir.
Tablo 3. İklim politikaları için eşitsizlik kontrolü
Gelir grubu | Enerji arzının karbonsuzlaştırılması | Karbonsuzlaştırılmış enerjiye erişimi arttırın | Enerji son kullanımlarında değişim (bina, ulaşım, sanayi) |
En alt %50 | Sanayi politikası: Yenilenebilir enerji kaynaklarına kamu yatırımı (şebeke içi veya şebeke dışı). Sosyal koruma: Geçişten etkilenenlere transferlerin arttırılması | Düşük karbonlu enerji erişimine yönelik kamu yatırımları (temiz ocaklar, sıfır karbonlu sosyal konutlar) | Toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi. Düşük karbonlu metrobüs, demiryolu, araç paylaşım stratejileri. Sosyal konutlarda enerji iyileştirmesi. Fosil enerji fiyatlarındaki artışı telafi etmek için nakit transferleri |
Orta %40 | Yukarıdakilerle aynı + düşük karbonlu enerjiye orta sınıf yatırımlarını teşvik etmek için mali teşvikler. Yeni fosil yatırımlarının yasaklanması | Yeni konut inşası için sübvansiyonlar, bina enerji yönetmeliği, verimsiz konutların satışına ceza/yasaklar | Yukarıdakilerle aynı; çevreyi kirleten satın alımlarda (büyük araçlar, uçak biletleri) daha sıkı düzenlemeler ve vergiler. Düşük karbonlu alternatifler için sübvansiyonlar (elektrikli araçlar) |
En üst %10 – %1 | Yukarıdakileri finanse etmek ve fosil yakıtların terkini hızlandırmak için kirlilik zammı içeren servet veya kurumlar vergisi. Yeni fosil yatırımlarının yasaklanması. | Kirlilik zammı ile servet veya kurumlar vergisi. Fosil yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması. | Çevreyi kirleten satın alımlarda (büyük araçlar, uçak biletleri) katı düzenlemeler. Kirlilik zammı ile servet veya şirket vergileri. Yüksek kişisel karbon ayak izlerini izlemek ve sınırlamak için karbon kartları. |
Sonuç
İklim krizi, artık iyi belgelenmiş olan sayısız yolla ekonomik ve maddi yoksunluğa katkıda bulunuyor. Yoksul ülkelerde düşük tarımsal üretkenliğin yanı sıra su kıtlığını ve su güvenliğini de kötüleştiriyor. Sıcak hava dalgalarının, özellikle savunmasız şehir merkezlerinde ölüm oranları üzerinde önemli etkileri var. Tropikal kasırgalar ve seller, çoğu düşük gelirli ülkelerde olmak üzere milyonlarca insanı yerinden etmeye devam edecek ve yükselen deniz seviyeleri büyük kıyı arazilerini yaşanamaz hale getirecek. Bu tür olaylar bölgeleri bir bütün olarak etkileyecek olsa da araştırmalar, maruz kalma (ve özellikle savunmasızlık) ile mevcut yaşam koşulları arasında güçlü bir sosyoekonomik ilişkiye işaret ediyor ve bu nedenle en kötü durumda olanlar diğerlerinden daha fazla etkileniyor. İklim değişikliğinin hâlihazırda görülebilen geniş etkileri, azaltım söz konusu olduğunda her bir derecenin önemli olduğunu ortaya koymakta. Bu da her bir ton karbonun, her 1 $’lık uyum fonunun önemli olduğu anlamına geliyor.
Bunun doğrudan bir sonucu olarak, emisyonlar artmaya devam ettiği için tüm devletlerin, özellikle de emisyonlarda tarihsel sorumluluğu olan ülkelerin yanı sıra sonradan büyük yükselen ekonomilerin azaltım hedeflerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor.
Not: Öne çıkan görsel, Zarate123 — Wikimedia Commons, Erişim