Bir kooperatif nasıl kurulmalı? Potansiyel kooperatif ortakları grubu nasıl oluşturulmalı? İş fikrini kuruluştan önce tanımlamak neden önemli? Markalaşmak için neler yapılmalı? Bu soruları yaptıkları her işte kültürel ve yerel mirasa sahip çıkmayı hedefleyen Kuşadası Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nin (Kuşakk) ortaklarına sorduk. Güney Ege Kalkınma Ajansı’nın mali desteğiyle bir tekstil atölyesi kuran ve markalaşma çalışması yapan kooperatifin deneyimlerinin kadın kooperatifleri için yol gösterici olabileceğini düşünüyoruz. Dileriz Kuşakk, kadınların üretim gücünü kuşaktan kuşağa aktarır.
Kuşakk kooperatifi nasıl kuruldu?
Şerife Atınç: Kurulduğu günden bu yana Kuşakk kooperatifinin başkanıyım. Kooperatifimiz 27 Aralık 2017 tarihinde kuruldu. Aslında kuruluşumuz Ocak ayında olsa daha iyi olacaktı çünkü üç gün için defter tasdikleri ayrı bir yük oldu. Bu, masraflarının az olması için yeni kurulacak kooperatiflerin mutlaka göz önünde bulundurması gereken bir konu.
Kooperatifimizin kurulmasında o tarihte Kuşadası Belediye Başkanı olan Özer Kayalı’nın bir kadın kooperatifi kurulması yönündeki isteğinin ve teşvikinin önemli bir etkisi oldu. Nil Kayalı ve Ayşe Şerifoğlu’nun öncülüğünde bu işin içerisinde yer alabilecekler olarak bir araya gelip ilk toplantımızı yaptık. Sonrasında on beş günde ya da ayda bir toplanmaya devam ettik. Bu toplantılara kooperatif kurulmadan aşağı yukarı 7-8 ay önce başladık.
Bir kooperatif kurulurken Kız Meslek Lisesi, Halk Eğitim Merkezleri ve üniversitelerle işbirliği içinde olmalı; kurumlara danışarak yol almalı. ‘Tamam, biz yedi kişi olduk. Hamur işi yapıp satalım’ diyerek kooperatif kurulmamalı. Örneğin biz tasarım ve ürün geliştirme konusunda fikir almak için İzmir’de birkaç üniversiteye gittik.
Kültürel ve yerel mirasa sahip çıkmak
Kuruluştan önce toplantılar yaptığınızı söylediniz. Potansiyel ortaklar olarak bu toplantılarda hangi konuları ele alıyordunuz?
Şerife Atınç: Kooperatif çatısı altında neler yapılabilir diye tartışıyorduk ve herkes fikrini söylüyordu. Kuşadası’na özgü hediyelik eşyanın olmadığını, hep Çin’den gelen ürünlerin satıldığını, bunlarla ilgili neler yapılacağını görüşüyorduk. Bu arada Nil’in de arkadaşı, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nden Leyla Öğüt ile toplantılara başladık.
Toplantılarla birlikte yoğun bir çalışmaya girdik. En hızlı şekilde neyi nasıl yapabiliriz diye araştırıyorduk. Herkes elindeki dantel, örgü, seramik örneklerini, olabilecek şeyleri, araştırdıklarını, eski kitapları ve ansiklopedileri getiriyordu. Benim elimde baskılı şile bezleri vardı. Gösterdiğimiz desenler ve çalışmalar, Leyla hocanın çok hoşuna gitti. Çatı Kuşları motifleri ile şal üretmeye karar verdik. İlk andaki amacımız, Kuşadası’na özgü hediyelik eşyalar üretirken unutulmuş bir şeyi ortaya çıkarmaktı ki, “Çatı Kuşları” sanat eseri bana göre. Bunun yanında diğer amaç, üretimi çoğaltıp para kazanmaktı, yoksa kooperatif ayakta duramaz. En hızlı sonuç alabileceğimiz sektör olarak tekstil ön plana çıktı. O yüzden şal ve Çatı Kuşları ile başladık.
Yerel toplulukla iletişim
Leyla hocamız kalıplarımızı, desenleri hazırladı. Uygulamalara başladıktan sonra atölye çalışmaları düzenledik. Bu çalışmalarımızın duyurusunu yaptık. İsteyenlerin önce gelip çalışmalarımıza bakmalarını istedik. Sonrasında aralarından ortak olmak isteyenler çıkabilir diye böyle bir çalışmaya başladık.
Nil Kayalı: Her toplantıya hevesli olan, bu işlere ilgi duyan insanlar gelmeye başladı. Örneğin seramiğe dâhil olmayı düşünmüyorduk ama seramik ustası bir arkadaşımız geldi. Biz de el sanatları anlamında işin uzmanlarını ve Kuşadası’nın yerel yönetiminde yer alan kadınları toplantılarımıza davet ettik. Böylece biraz daha büyüdük.
Toplantıların sonucunda kooperatif kaç ortakla kuruldu?
Şerife Atınç: Toplantılara yaklaşık 25 kişilik bir grup katılıyordu. Kız Meslek Lisesi’ndeki toplantımızda 50 kişi vardık. Gelenlerden herkes kurucu ortak olmak istemiyordu. Kooperatifimiz 17 kurucu ortakla kuruldu.
Kuşakk’tan Kuşağa Yaratıcı El Sanatları
Kuruluştan sonra nasıl ilerlediniz?
Şerife Atınç: Kuruluşumuzdan çok kısa bir süre sonra, 2018 yılında “Kuşakk’tan Kuşağa Yaratıcı El Sanatları” projemiz ile Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA)’nın hibe desteği programına başvurduk ve kabul edildik.
Nil Kayalı: GEKA’ya başvuru yaparken ortak sayımızı artırdık. GEKA’ya müracaat ettiğimiz için kooperatife üye olmak isteyen herkesi ortaklığa kabul ettik.
Şerife Atınç: Kuruluşumuzdan itibaren Kuşadası Belediyesi’nin hediyelik eşyalarını üretiyorduk. Yerel yönetim değişince bizden hediyelik alımını devam ettirmediler. Bunun üzerine yeni pazarlar aramaya başladık.
Kadın kooperatiflerinin en önemli sorunlarından biri olan pazar sorununu çözmek için neler yaptınız?
Şerife Atınç: Tabii ki yerel yönetimlerin kooperatiflere ilk anda bir katkısı oluyor, gittiğiniz her yerde adınızı duyuruyorlar. Eğer güzel işler yaptıysanız ön plana çıkıyorsunuz. Belediyenin desteği ile Almanya ve Romanya’da iki fuara katıldık. Fuarlarda, Çatı Kuşları motiflerine çok ilgi gösterdiler. Bunun ardından Koç Müzesi’ne ve Tire Süt Kooperatifi’ne hediyelik ürün verdik. Bu işler başlangıçta tanıdık aracılığıyla oluyor. İlk anda kadın kooperatifine destek olmak için sipariş veriliyor genellikle. Ama sizin işinizin gerçekten iyi olduğunu gördükten sonra alışverişe devam ediyorlar.
Çatı Kuşları
Nil Kayalı: Bir şey eklemek istiyorum. Bence ürünlerin hikâyesinin olması da çok önemliydi. Ürünlerdeki o Çatı Kuşları insanların ilgisini çekiyor. Biraz mitolojik, biraz meleği biraz kadını andıran Çatı Kuşlarının öyküsünü anlatmak etkili oluyor. Satın alanlar açısından da sıradan bir ürün almak yerine hikâyesi olan, bir kadının elinin değdiği bir ürünü satın almış oluyorlar.
Deneyimlerinizden hareketle ürün geliştirme konusunda kadın kooperatiflerine ne önerebilirsiniz?
Tülay İzer: Yeni açılacak kooperatiflere kendi yerel ürünlerini bulmalarını ve özgün olmalarını tavsiye edebiliriz. Farklılaşmak ve bir sürü insanın yaptığı şeyden ayrışmak gerekiyor.
Nil Kayalı: Kesinlikle en baştan kooperatif kurulmadan önce bunları çalışmak gerekiyor. Çevreye uyumlu ürünü bulmak önemli. Bu ürünü çıkarırken ürünün hikâyesini düşünerek çıkarmak gerekiyor. Hem geleneksel hem de günümüzü yansıtan özgünlükte olması lazım.
Saffet Yörük: Gıda ile başlasak diye düşünüyorduk, üzüm helvası geldi aklımıza.
Nil Kayalı: O muhteşem bir tatlıymış ama bütün araştırmalarımıza rağmen tarifini bulamadık.
Şerife Atınç: Öyle bir helvaydı ki bu çok güzel, bildiğimiz helva gibi değil. Buranın çok meşhur, kokulu Adakarası üzümü ile yapılan bir helva. O helvalar mavnalarla buradan Yunanistan’a, oradan da başka yerlere satılırmış. Maalesef tarifi bulamadık.
Saffet Yörük: O da güzel bir hediyelik olurdu. Ama, Çatı Kuşları da güzel oldu. Buraya özgün Çatı Kuşlarını bulduk, o motifler ile büyüdük.
Nil Kayalı: Yapamadığımız işlerden biri de yerel dokuma oldu. Yerel dokumamızı bir arkadaşımız aracılığıyla sandıklardan çıkardık fakat dokutmak sorun oldu. Dokumacıyla konuştuk, ama belli bir metraj istiyor bunun için de belli bir para olması lazım. Valimiz Hüseyin Aksoy ile yerel dokuma konusunda görüştük. Bilmiyorum belki de çıkarırız.
Bir projemiz daha var, Kuşadası’nın sandıklarını açtırmak istiyoruz. Büyük bir proje, kaydetmek için ciddi bir çalışma gerekecek. Sandıkları açtırırsak neyin ne olduğunu o zaman göreceğiz. Ne cevherler buluruz, bilmiyorum.
Kooperatifçilik kermesçilik değil
Markalaşma hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şerife Atınç: Kimse alınmasın ama kooperatifçilik kermesçilik değil. GEKA’dan aldığımız proje kapsamında Yaşar Üniversitesi ile markalaşma sürecine girince bunu daha iyi anladım. Şimdi yurt dışındaki markalaşmış yerlere gittiğinizde, öyle ürünler öyle tasarımlar çıkmış ki ortaya. Örneğin, Berlin’de trafik ışıkları kullanılarak çok iyi bir marka yaratılmış. Marka olduğu için ürünler çok yüksek fiyatlara satılıyor. Bir trafik ışığından bu marka yaratılırsa burada neler yaratılır, düşündüğümüz zaman heyecanlanıyoruz.
Kooperatifler marka geliştirirken önce ne yapmak istediklerine karar vermeliler. Hangi konuda markalaşmak istiyorlar? Markalaşma sürecinde bir kurum ile işbirliği içerisinde olunması gerekiyor. Bu konuda Yaşar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü öğretim üyesi Dr. Nazlı Gürgan ile toplantı yaptık. Bizi dinledi, ürünlerimize baktı, markalaşma için nelerin gerekli olduğu konusunda bir sunum yaptı. Sunum bizi çok etkiledi, bu sürece girmeye karar verdik. GEKA projesinde iptal edilen bir standımızın yerine markalaşmayı önerdik; onlar da kabul ettiler. Böylece süreç başladı. Nazlı hoca bize bu süreçte tasarım danışmanlığı da verdi, çok yardımcı oldu.
Saffet Yörük: Markalaşınca ürünün kalitesine yoğunlaşıyorsunuz, kaliteye daha fazla özen gösteriyorsunuz. Bir standart sağlamaya çalışıyorsunuz. Bu yüzden marka olmak şart bence.
Şerife Atınç: Pandemide gelirimiz azaldığından markalaşmada henüz istediğimiz noktaya ulaşamadık. Marka yaratmak kaynak gerektiriyor.
Ne kadarlık bir kaynaktan söz ediyoruz?
Şerife Atınç: Biraz pahalı bir süreç. Profesyonel olmak için etiketiniz, logonuz, web siteniz neredeyse her şeyiniz değişiyor. Adınız tescilli tabii ki ama logonuzu tescil ettirmeniz gerekiyor. Ancak, içerisinde markalaşmanın olduğu güzel bir proje yazılırsa, süreç için devlet desteği de almak mümkün. Aslında, markalaşmaya girmemiş kooperatiflere Koop-Des’e başvuru yapmalarını öneririm.
Markalaşma: Maliyetine değer
Peki, marka yaratmanın getirdiği bu maliyete katlanmaya değer mi?
Tüm üyeler: Değer.
Saffet Yörük: Bu işi yapan ajanslar var. Üniversiteler ile çalışılabilir daha ekonomik olur.
Tülay İzer: Bu konuda tez hazırlayan öğrenciler yardımcı olabilir.
Nil Kayalı: Üniversiteler kadın kooperatiflerine destek olmak istiyor. Kooperatifler olarak bizler kapıları çalacağız, bizler zorlayacağız.
Şerife Atınç: Önce markalaşma üzerinde çalıştık. Aldığımız hibeyi uygun şekilde değerlendirmek istedik. Markalaşmak en önemli adım bence. Kooperatiflerimiz marka için işbirlikleri yapsınlar, üniversiteler ve tasarımcılar ile görüşsünler, bütçe ayırsınlar.
Nazlı Gürgan hocanın tasarımı olan bu güzel markadan da söz edelim mi?
Nil Kayalı: Eski markamız iyiydi ama karmaşıktı, algıyı zorluyordu. Yeni markamızı sade, yalın, daha kurumsal, daha tanınırlığı olacak bir marka olarak görüyoruz. Tabii bu bizim düşüncemiz.
Tülay İzer: Çok güzel oldu, yabancılar da çok beğeniyorlar.
Şerife Atınç: Her yerde kullanabileceğiniz bir desen ortaya çıktı. Diğer taraftan Çatı Kuşlarını unutmadık, onlar koleksiyonumuz. Onlar bizim çıkış noktamız, hep devam ediyor. Sürekli desen ve renk değişimi ile koleksiyon olarak devam edecek Çatı Kuşları.
Kültürel mirasın çağdaşlaştırılmış aktarımı
Markadaki kadın ve elindeki çiçek neyi temsil ediyor?
Nil Kayalı: Çiçek “Tülüşah”, Kuşadası’nın endemik bitkisi, enginar çiçeği de deniyor. Sadece Yayla Köyü tarafında olan bir çiçek. Tülüşah ile ilgili de çalışmalarımız, baskılarımız oldu, nakışlarını da yaptık. Bölgemize özgü olduğu için tercih ettik. Kadına gelince o aslında biraz zamansız bir kadın, kıyafeti de öyle. Bir tarafı güçlü, bir tarafı naif, bir tarafı zarif. Bilmiyorum, bana öyle geliyor.
Saffet Yörük: Yüzündeki ifade “Tülüşah”a benziyor.
Seval Özay: Ben ona baktığımda Mona Lisa’nın bakışını görüyorum.
Nil Kayalı: Bir de çağdaş bir tarafı varmış gibi geliyor bana bu kadının.
Seval Özay: Seçme seçilme hakkını elde etmiş, özgür kadın.
Adil bir sistem olmalı
105 ortaklı bir kooperatif olarak iç işleyişi nasıl yürütüyorsunuz?
Şerife Atınç: Çalışma grupları oluşturmak önemli. Mesela bizde herkes baskı yapıyordu ama herkesin yaptığı baskı, şal aynı nitelikte olmuyordu. GEKA Projesi’nde baskı, nakış, seramik eğitimleri verdik. Eğitimleri alanlarla gruplar oluşturduk. Diyelim ki 500 tane baskı yapılacak şalımız var. Bu işi gruplara dağıttık. Her grup uygun oldukları günlerde kendi grup arkadaşları ile basıyor, sabitliyor, kurutuyor, paketliyor, kimin tarafından üretildiğini gösterecek şekilde etiketliyor ve en son rafa kaldırılıyor. Bütün işlerde bu grup çalışmalarını yaptık.
Tülay İzer: Burada adil bir sistem olması gerekiyor tabii. Çünkü herkesin kazancının da dengeli olması gerekiyor. İşi dağıtırken bu dengeyi gözettik.
Saffet Yörük: Kaç adet basılacaksa örneğin 300 tane için 6 grup oldu, her grup 50 adet baskı yaptı. Herkes eşit kazandı. Bu şekilde bir eşitliğin söz konusu olması gerekiyor, tek kişinin kazancı olmaması gerekiyor. Herkesin birbirine yardım etmesi gerekiyor.
Şerife Atınç: Burada serigrafi baskıyı Seval Hanım’dan başka bilen yok. Üretim yaparken eğitim vermek mümkün olmadığı için ücrette farklılaşmaya gittik. Bir işyerinde ustabaşı ile yanında çalışanlar farklı ücret alırlar. Biz de bu sisteme geçtik.
Kuşakk’ın gelecek planları
Sırada ne gibi projeler var?
Şerife Atınç: GEKA’daki süreç bizi daha çok motive etti ve çok iyi bir şekilde bitirdik. Projeden aldığımız ekipmanlarımızla bir tekstil atölyesi kurduk. Markalaşma ürünlerimiz eksik. Buraya özgü kumaşları dokutarak yeni ürünler, ev tekstili ürünleri yapmak istiyoruz. Gelenekseli modernize edip, sunacağız.
Nil Kayalı: Seramikte de güzel şeyler düşünüyoruz. Özgün ürünler çıkarma niyetindeyiz.
Şerife Atınç: Pandemiden dolayı, gelirlerimiz azaldı, bir yandan da giderlerimiz çok. O yüzden sırayla gidelim diyoruz. Markalaşma süreci içerisinde birazcık para kazandıktan sonra yeni ürünlerin üretimini daha çok düşüneceğiz. Ya da bize destek verecek bir melek yatırımcı bulacağız.
Nil Kayalı: Yurt dışına açılma projemiz de var, sadece Türkiye’de kalmayalım dedik. Aslında biraz başladık bile.
Senem Asrav: Yeni ürünler, yeni projeler geliştirmek için sürekli beyin fırtınası yapan bir kadronuzun olması lazım; sürekli konuşulması gerekli. O konuşmadan geriye mutlaka bir şey kalır ve ondan bir şey çıkarırsınız.
Kadınların birlikte üretmesinin gücü
Kadın kooperatifleri ve kadın güçlenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Şerife Atınç: Amacımız kadın istihdamını arttırmak ve onlara meslek kazandırıcı çalışmalarda bulunmak. Çevre için yapmış olduğumuz file yapımı için kadınlara eğitim verdik ve oradan kazandıkları paralarla mesela evlerine katkıda bulundular, pazar alışverişlerini yaptılar.
Nil Kayalı: Kadınlar elişlerinin değerlendirilmesini istiyorlar. Biz de markamıza uygun olanları kooperatifimizde pazarlamaya yardımcı oluyoruz.
Dijital çağa ayak uydurmak
Son olarak kooperatifçilik ile ilgilenenlere ne söylemek istersiniz?
Şerife Atınç: Kooperatiflerin temelinde gençlerin olması gerekiyor. Şimdi dijital çağdayız. Ortak ve kuruculardan, onlarla birlikte çalışacaklardan, dijital çağa ayak uyduranların olması gerekiyor.
Not: Söyleşinin ses kaydı çözümlemesini yapan Sibel Can Kamber Türk’e teşekkür ederim.