Slovenya’da kurulu Soglasnik Dil Kooperatifi’ni tanıtan yazıyı Türkçeye çevirirken keşke Türkiye’de bir benzeri olsa diye düşünmüştüm. Meğer o sırada Lonca Kooperatifi kuruluş aşamasındaymış.
Bugün sizi üniversite öğrencilerinin kurduğu çok özel bir kooperatif ile tanıştırmak istiyoruz. Lonca Çeviri ve Yerelleştirme Hizmet Kooperatifi henüz kurulmuş olsa da seçtiği isimle, kuruluş öyküsüyle, geliştirdiği iş fikriyle, aldığı uluslararası ödülle “ben buradayım” diyor. Sosyal Ekonomi’den Murat ve ben bu röportajı yapmaktan, Ece ve Mehmet Ali’nin anlatımıyla Lonca’yı tanımaktan büyük mutluluk duyduk. Lonca Kooperatifi’nin hedeflerine ulaşmasını, sektöründe örnek olmasını ve ayrıca tüm çevirmenlerin emeklerinin karşılığını almasını diliyoruz.
Karşınızda, yeni nesil bir kooperatif ve onun kurucu ortaklarından olan Ece Kaya ve Mehmet Ali Özgündüz.
Lonca Kooperatifi’nin kurucu ortakları Ece ve Mehmet Ali, sizi tanıyalım…
E.K: Adım Ece Kaya, 22 yaşındayım. Marmara Üniversitesi, Almanca Mütercim Tercümanlık 4. sınıf öğrencisiyim.
M.A.Ö: Ben Mehmet Ali Özgündüz. Ben yetişkin bir öğrenciyim. Daha önce özel sektörde başka kariyerler yaptım. Biraz sağlık, biraz kişisel nedenlerden dolayı satış ve pazarlama üzerine olan kariyerimi bıraktım. Onun yerine çevirmenlik yapmaya başladım. Bu süreç içerisinde “bu işin okulunu okusam iyi olur” fikri aklıma geldi. Üniversite sınavına girdim ve Marmara Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümünü kazandım. Daha sonra İngilizce Öğretmenliği Bölümüne yatay geçiş yaptım. Şu anda Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünde öğrenciyim.
Kooperatif fikrimiz kantinlerde çıktı.
Lonca’yı üniversite öğrencileri mi kurdu? Kooperatif kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
M.A.Ö: Kooperatifimiz öğrencilerin kurduğu ve çevirmenlik alanında faaliyet gösteren bir kooperatif. Kooperatif fikrimiz kantinlerde çıktı. Tabii ben aktif olarak tercümanlık yapıyordum ve çevirmen olarak belli bir noktaya gelmiştim. Bu noktada, sınıf arkadaşlarımın “abi, okuyup da ne olacak” soruları ile karşılaştım. Arkadaşlarımın bu kaygılarına karşılık, “ellerinde bu kadar önemli bir iş varken onu bırakıp öğretmen olmaya çalışmaları çok gereksiz” diye düşündüm. Bu süreçte ben de iş yapma kapasitemin sınırlarına erişmiştim. Dolayısıyla aklımda kurumsallaşma düşüncesi vardı.
Bunun dışında sosyal ekonomi ve kooperatifler ilgilendiğim bir alandı. Tam da o sıralarda kurumsallaşmanın kooperatif iş modeli olarak ortaya konabileceğini düşündüm. Bu süreçte bir WhatsApp grubu açtım. Böyle bir oluşuma dair düşüncelerini öğrenmek üzere sınıf arkadaşlarımdan bir grubu 19 Aralık 2019 tarihinde görüşmek üzere davet ettim. Her şey böyle başladı. Mütercim Tercümanlık Bölümünde öğrenci iken kooperatifi beraber kurduğumuz arkadaşlar ile tanıştık.
O halde her şeyin sorumlusu sizsiniz?
M.A.Ö: Ben değilim. Her şeyin sorumlusu Ece aslında. Bu görüşmeden bir hafta kadar önce Ece ile bu konularda konuşmuştuk.
E.K: Üniversiteye ilk girdiğimde, alanda çalışan büyüklerimiz; “Şirketlerde çalıştığınızda hakkınızı alamıyorsunuz. Sabah akşam çalışıp az kazanıyorsunuz. Bunlara alışın,” şeklinde umutsuzca anlatıyorlardı. Ama hiçbir şeyi de değiştirmeye çalışmıyorlardı. Hocalarımız da bunu, neredeyse her derste dile getiriyorlardı. Birinci sınıftan böyle başlayınca umutsuzluğa kapılıyorsunuz.
Çevirmenlikte tüm çıktı çevirmenin beyninden çıkıyor. Bu durumda bu üründen elde edilecek gelir de çevirmenin olmalı ya da çevirmen, en azından hakkını almalı.
M.A.Ö: Ece’nin iş hayatı konusundaki umutsuz hali beni çok motive etmişti. Dolayısıyla her şeyin başı Ece. Benim zaten aklımda kurumsal bir yapı oluşturma fikri vardı. Mecburen şirket kurmayı düşünüyordum. Fakat şirket biraz da benim yaşam ilkelerime aykırı. Ayrıca hakkımı alamamamdan ötürü çevirmenlik sektöründe çok mağdur oldum. Çevirmenlikte tüm çıktı çevirmenin beyninden çıkıyor. Bu durumda bu üründen elde edilecek gelir de çevirmenin olmalı ya da çevirmen, en azından hakkını almalı. Ama maalesef sektörümüzdeki koşullar bu şekilde değil. Çevirmenlere ödenen ücretler giderek azalıyor. Ben bu sistemin herhangi bir yanında yer almak istemedim. Ece’nin de yakınmaları ile birlikte, “bu işi birileri ile birlikte yapmalıyım” fikrini arkadaşlarıma açtım. Ondan sonra tartışma süreciyle başladık: Nasıl ve ne yapacağız?
Önce The Guild ismini, sonra da Türkçe ismimiz olarak Lonca’yı seçtik.
Lonca isminin bir hikȃyesi var mı? Neyi temsil ediyor sizin için?
M.A.Ö: Aslında birbiriyle kesişen bir çok hikȃyesi var ve bizim için anlamı olan bir seçim oldu Lonca. Kooperatifimizin uluslararası pazarda kullandığı markası “The Guild”. Kendimize uzmanlık alanı olarak seçtiğimiz oyun yerelleştirme ile oldukça ilişkili bir kelime “guild”. Çok oyunculu çevrimiçi oyunlarda, özellikle fantazi edebiyatı temelli olanlarda, oyuncuların birbirleriyle iletişim kurduğu ve bir takım olarak hareket ettikleri gruplar, genelde “guild” olarak isimlendiriliyor. Buradan bir aşinalık kurmak istedik. “Lonca” kelimesi de tam olarak bunun Türkçedeki karşılığı. Loncalar, Ortaçağ Avrupası ve Ortadoğu’da zanaatkârların örgütlendikleri yapılardır. Örneğin, bunun Anadolu’daki yansıması Ahiler ve Ahi Teşkilatı’dır. Çevirmenlik de tarihin en eski dönemlerinden beri var olan bir zanaat.
İsmimizle ilgili en sevdiğimiz ilham kaynağımız Disc World roman serisi
M.A.Ö: Fakat ismimizle ilgili en sevdiğimiz ilham kaynağımız ise ünlü İngiliz fantazi ve parodi yazarı Terry Pratchett’ın Disc World roman serisi. Pratchett, Disc World adını verdiği bu evrende temelde J.R.R. Tolkien ile başlayan Avrupa mitolojileri kökenli modern fantazi edebiyatının parodisini yapmaktadır. Disc World’de sadece zanaatkârlar değil hırsızlardan suikastçilere, dolandırıcılardan cadılara kadar herkes loncalar şeklinde örgütlenmiştir. Biz de eğer Disc World’de olsaydık muhtemelen bir “Lonca” kurardık diye düşündük ve Önce The Guild ismini, sonra da Türkçe ismimiz olarak Lonca’yı seçtik.
İlk toplantıdan sonra nasıl ilerlediniz?
M.A.Ö: Katılımcı bir süreç işledi, her konuyu birlikte tartıştık. Bu tartışma süreci, ortak noktalarda uzlaşacak arkadaşların bir araya gelmesini sağladı. İlk toplantıya 18 arkadaşımı çağırmıştım. Bunlardan 15’i çağrıya cevap verdi, 12’si tamam dedi. Sonra bizden bağımsız olarak benzer bir örgütlenmeye giden başka öğrenciler olduğunu haber aldık. Onlarla tanıştık ve onlara fikrimizi anlattık. Fikrimiz onlara mantıklı geldi ve bize katıldılar; 16 kişiye çıktık. Bu 16 kişi içinden, kendi yaşamları ile ilgili farklı tercihler yapmaları gereken arkadaşlar ayrıldı. Kalan 8 kişi ile kooperatifi kurduk. İki kişi; ben ve yakın arkadaşım Egemen Görçek tecrübeli çevirmenleriz. Egemen edebi çevirmendir, 200’e yakın eser çevirisi var. Ayrıca fantezi edebiyatında sanatçıların bir araya geldiği Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği’nin de (FABİSAD) uzun süre yönetim kurulu üyeliğini yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tanıdığı bir çevirmen arkadaşımız. Geriye kalan 6 arkadaşımız, sınıf arkadaşlarımız.
Kooperatif modeli deneyimsiz kişiler için çok uygun. Sektörde hakkımızı alabileceğimiz, sömürülmeyeceğimiz ve bir alt-üst ilişkisinin olmayacağını güzel bir durum.
Ece, bir üniversite öğrencisi olarak kooperatifçilik modelinde seni çeken neydi?
E.K: Bölümde okurken sadece teorik eğitim alıyoruz. Pratik eğitimimiz yok. Mezun olduğumuzda bütün kurumlar deneyimli çevirmen arıyorlar. Bu, büyük bir sıkıntı bizim için. Hiçbir yerde çalışmamış bir çevirmenin iş bulması çok zor. Bu yüzden bu kooperatif modeli deneyimsiz kişiler için çok uygun. Her alanda çalışarak deneyim kazanacağız ve sektöre atılabileceğiz. Kooperatif modeli, sektörde hakkımızı alabileceğimiz, sömürülmeyeceğimiz ve bir alt-üst ilişkisinin olmayacağını güzel bir durum. Bir patronumuz olmayacaktı. Bu yüzden kendimi kooperatif modeline yakın gördüm.
Çevirmenlik sektöründe kaliteyi yükseltmeyi hedefliyoruz. Bununla birlikte, yüksek kalitede ürünlerden çevirmenlerin hakkını almalarını sektöre yerleştirmek istiyoruz.
Kooperatifinizin amacı nedir?
M.A.Ö: Amacımız çevirmenlerin standartlarını yükseltmek. Çevirmenlik sektöründe kaliteyi yükseltmeyi hedefliyoruz. Bununla birlikte, yüksek kalitede ürünlerden çevirmenlerin hakkını almalarını sektöre yerleştirmek istiyoruz. Siz çevirmeninize doğru dürüst para verirseniz ortaya çıkan ürün de kaliteli olur ve herkes kazanır.
Örnek alabileceğimiz bize benzeyen bir kooperatif yoktu.
Kooperatif modeline yönelirken Türkiye’den ya da dünyadan örnek aldığınız bir kooperatif oldu mu?
M.A.Ö: Örnek alabileceğimiz bize benzeyen bir kooperatif yoktu. Türkiye’de çevirmen kooperatifinin bir örneği yok. Araştırma sürecinde İsveç’te kurulup dağılmış bir çevirmenler kooperatifi bulduk. Bir de 1982’de Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kapattığı “Yazarlar ve Çevirmenler Edebiyat Kooperatifi” vardı. Ama bu edebiyat üzerine çeviriler yapan edebiyatçıların kuruduğu bir kooperatif. Bizim yaptığımız gibi özel sektöre çeviriler yapılmıyormuş. Uluslararası Kooperatifler Birliği’nden Lorenzo Novaro bize “Soglasnik Dil Kooperatifi”ni önerdi. Soglasnik ile iletişime geçtik ancak ortak bir şey yapmadık.
Bu alanda öncü olduğunuzu söyleyebiliriz…
M.A.Ö: Bu konuda başka örnek olmadığından, evet, öyle söylenebilir.
Kooperatif kuracağız ama hiçbir şey bilmediğimizi biliyorduk. Bu konuda yardım almamız gerektiğinin de farkındaydık.
Kooperatif kuruluşunda destek aldınız mı?
E.K: Kooperatif fikri şekillendikten ve yola çıkacağımız arkadaşları belirledikten sonra bu konuda bize yardımcı olabilecek birilerini aramaya başlamıştık. Kooperatif nasıl kurulur, nasıl işler vb. sorularımıza yanıt arıyorduk. Bu süreçte Genç İşi Kooperatif ile karşılaştık. Onlardan eğitim aldık, bize neler yapabileceğimiz konusunda yol gösterdiler. Genç İşi Kooperatifin yönlendirmeleri çok yerinde oldu.
M.A.Ö: Danışmanlık konularında da ayakları yere basan bir ekip idik. Kooperatif kuracağız ama hiçbir şey bilmediğimizi biliyorduk. Bu konuda yardım almamız gerektiğinin de farkındaydık. “Acaba bize bunu kim öğretir” diye araştırdığımızda Genç İşi Kooperatif’i bulduk; kooperatifçilik ile ilgili eğitimler veren, bu konuda kuruluş danışmanlığı veren bir kooperatif. İletişime geçtik. Çok sağ olsunlar, bizi çok sıcak karşıladılar. Her konuda inanılmaz yardımcı oldular. Hâlâ daha bir sıkıntıyla karşılaştığımızda, yardım etmeye devam ediyorlar. Her zaman söylüyoruz. Bizim kooperatifimizde Genç İşi Kooperatifi’nin bir de Cooperative Europe Yönetim Kurulu üyesi Ünal Örnek beyin çok emeği var. Bize para ile satın alamayacağımız bilgileri sağladılar.
Danışmanlık almamıza rağmen kooperatifi iki kez kurmak zorunda kaldık.
Yeni kurulan kooperatiflere sizin izlediğiniz yolu (eğitim, danışmanlık almak) önerir misiniz?
E.K: Tabii öneririm. Kooperatif konusunda deneyimimiz yoktu; neyi nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. Eğitim almış olmak kuruluş sürecimizi yarı yarıya kısalttı. O yüzden kooperatif kurmadan önce eğitim alınmasını kesinlikle tavsiye ederim. Çok uğraştırıcı bir süreç çünkü.
M.A.Ö: Biz danışmanlık almamıza rağmen kooperatifi iki kez kurmak zorunda kaldık. Ticaret Bakanlığı birinci kuruluşumuzu reddetti. Anasözleşmemizi ortaklarımızla tartışa tartışa, madde madde hazırlamaya çalıştık. Mevzuata bakarak uygun bir şekilde ilerlemeye çalıştık. Bunun aramızdaki tartışması iki ay sürdü diyebilirim. Bizim tartışa tartışa oluşturduğumuz anasözleşmeyi Ticaret Bakanlığı kabul etmedi. Çünkü daha önce Ticaret Bakanlığı’nın internet sayfasına koyduğu örnek anasözleşmelerin dışında bir sözleşme gönderilmemiş.
Lonca Kooperatifi hangi kooperatif türü içerisinde tanımlandı?
M.A.Ö: Hizmet Kooperatif olarak tanımladık. Tür konusunda Genç İşi ile bayağı bir tartıştık aslında. Yapmak istediklerimiz arasında Bilimsel Araştırma Kooperatifi alanına giren şeyler de vardı, Pazarlama Kooperatifi alanına girenler de vardı. Hizmet Kooperatifi, bunları asgaride birleştirdiği için bunun üzerinden gittik. Sonuçta hepimiz hizmet veren insanlarız. Kendi hizmetlerimizi ortak bir çatı altında vermek istiyoruz. Aslında Hizmet Kooperatifi anasözleşmesi kol gücü ile hizmet veren kişiler düşünülerek yazılmış. Örneğin, her üye yılda bir defa çeyrek altın alıp kasaya koyacak ya da kazma kürek alımı gibi. Bu sözleşmeyi kullanmak zorunda kaldık.
Hizmet Kooperatifi anasözleşmesinin fikir emekçilerinin kuracağı kooperatiflerin ihtiyaçlarına cevap vermediğini mi söylüyorsunuz?
M.A.Ö: Evet, hiçbir şekilde cevap vermiyor. Kendi istediklerinizi yazdığınızda da kabul edilmiyor. Ancak, Ticaret Bakanlığı uzmanı Ferhat Dağ, bu süreçte yardımcı ve yönlendirici oldu. Bize birçok konuda bilgi sağlayarak anasözleşmemizin kabul edilmesini sağlayacak şekilde yönlendirdi. Kendisine teşekkür borçluyuz.
Kuruluş süresi uzadığında umutsuzluğa düştüğüm oldu. Ancak kooperatifte hepimiz arkadaşız. Birbirimizi motive ettik.
Kooperatif fikrinin ortaya çıkması ile kooperatifin tüzel kişilik kazanması arasında ne kadarlık bir süre geçti?
M.A.Ö: İki seneye yakın bir süre var. Kasım 2021’de resmi kuruluşumuz gerçekleşti. Aslında daha önce olacaktı ama araya pandemi girdi. Bu, bize bir sene kaybettirdi.
E.K: Kuruluş süresi uzadığında umutsuzluğa düştüğüm oldu. Ancak kooperatifte hepimiz arkadaşız. Birbirimizi motive ettik. Birimiz umutsuzluğa düştüğünde öteki devam etti. Bu şekilde birbirimize destek verdik.
Lonca Kooperatifi olarak nasıl bir iş ve gelir modeli uyguluyorsunuz?
M.A.Ö: Alacağımız projeleri ortaklarımız ile yapmayı düşünüyoruz. Ortaklarımız rotasyonlu çalışacak. Örneğin Ece A projesinin düzeltmeni iken, C projesinde proje yürütücüsü olacak. Ben de C projesinde çevirmen ama A projesinde de yürütücü olacağım. Bunun ortaklarımız için iyi bir iş modeli olacağını düşündük. Bu, herkesin bir diğerinin ne iş yaptığını bilmesini sağlayacak.
Temel ilkemiz eşit işe eşit ücret.
M.A.Ö: Tabii bir yandan da büyük projeler için çevirmen portföyümüzü oluşturuyoruz. Daha büyük projelerde kooperatif ortağı olmayan farklı çevirmenlerle çalıştığımızda da aynı modeli uygulamayı düşünüyoruz. O zaman da mümkün olduğu kadar proje yöneticileri ortaklar arasından olacak. Ama çevirmen arkadaşlarla ücretlendirme anlamında farklı bir anlayışımız olmayacak, ortaklarımızı nasıl ücretlendiriyor isek dışardan çalıştırdığımız arkadaşları da aynı şekilde ücretlendireceğiz. Ortak olmayan çevirmenlere de adil davranmak istiyoruz.
Temel ilkemiz eşit işe eşit ücret. Piyasada ücretlendirme kelime başına veya karakter başına oluyor. Biz piyasadan farklı olarak proje başına ücretlendirme ve projeden elde edilen gelirin dağıtılması yolunu seçtik. Sayısal bir örnek vereyim. Diyelim ki 5000 Euro tutarında bir bütçe aldık. Bu paradan öncelikle kooperatifin vergi ve diğer yükümlülüklerini çıkartacağız. Kooperatifin sürdürülebilirliğini sağlamak açısından da kooperatifin %15-20 arasında bir pay almasını düşündük. Fakat ilerleyen süreçlerde projelerden elde ettiğimiz gelir akışına göre bu oran değişebilir. Kalan tutar, çevirmen ve düzeltmenlerin yaptıkları işin yoğunluğuna göre bir katsayı ile çarpılarak dağıtılacak. Bizim ücretlendirme sistemimiz budur.
Kooperatifimiz 2020 yılı içinde Avrupa kıtasından seçilen iki projeden birisi oldu.
Çok genç bir kooperatif olmakla birlikte önemli bir uluslararası başarı sahibi oldunuz: Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin gençlik kolu “the Youth Network”ün düzenlediği Replication Project kapsamında Avrupa kıtasından seçilen iki projeden birisi olarak 7.500 Euro tutarında hibe almaya hak kazandınız. Bu projeden söz edebilir misiniz?
M.A.Ö: Bu projede Ece ve Alara’nın çok emeği var. Projeden bizi Genç İşi haberdar etti. Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) gençlik örgütlenmesi kendi bütçeleri kapsamında her sene bir destek programı açıyor. Bu destek programı ile gençler tarafından kurulmuş kooperatiflere bir yıl süreyle mali destek sağlanıyor. Bütçenizi hazırlayıp kooperatifinizin tanıtım dosyası ile başvurunuzu yapıyorsunuz. Her kıta için iki başvuruyu destekliyorlar.
Kooperatifimiz 2020 yılı içinde Avrupa kıtasından seçilen iki projeden birisi oldu. Diğeri de Polonya’dan öğrencilerin kurduğu üretim ile alakalı bir kooperatifti. Bu süreçte Genç İşi Kooperatifin yönlendirmesi de kazanmamızda etkili oldu. Projemiz beğenildi. Söyleşinin başında da söylediğim gibi, bizim kooperatifimizin başka bir örneği yok. O yüzden oldukça orijinal bir fikir olarak değerlendirdiler ve bizi desteklediler.
Projemizi bir yıllık kooperatif kuruluş sermayesi olarak bütçeledik. Bütçelediğimiz fonları bize gönderdiler. Biz de o fonlar sayesinde kooperatifimizi kurabildik. Tabii biz de ICA’ya aylık olarak raporlamalarımızı yaptık. Bu raporlama süreçlerinde Lorenzo Novaro ile toplantılar gerçekleştirdik.
2020 yılında Kore’de düzenlenen Dünya Kooperatif Kongresi’ne katılım için bir üyenin toplantıya katılım masraflarının karşılanması ödüle dâhildi. Ancak Covid pandemisi nedeni ile bu toplantıya katılamadık.
Genişlemeyi düşünüyoruz.
Lonca’nın gelecek planları arasında neler var? Örneğin genişlemeyi düşünüyor musunuz?
M.A.Ö: Genişlemeyi düşünüyoruz. Ancak bir masanın etrafına oturup herkesin birbirini dinleyebileceği bir kalabalıktan daha fazlasını düşünmüyoruz. Sayıyı 15-20 arasında tutabilirsek iyi olur.
Ortakların da bir rotasyon içerisinde olmasını düşünmüştük. Yeni ortaklar gelsinler bize yeni fikirler katsınlar diye düşünmüştük. Ancak Türkiye’deki kooperatiflerin bürokratik yapılanması ile bu pek mümkün gözükmüyor. Yine de bir şekilde bu dönüşümü sağlamak istiyoruz. Yeni düşüncelere sahip arkadaşların da aramıza katılmasını, farklı düşünen arkadaşları da farklı alanlara göndermeyi düşünüyoruz.
Özellikle farklı dillerden çeviri yapan ortaklar almak istiyoruz. Ortak olmak isteyen arkadaşlardan bir yıl süre ile bizim projelerimizde gönüllü olarak yer almalarını istiyoruz. Şu anda iki gönüllümüz var. Hemen eklemeliyim, ücretlendirmedeki katsayılarımız gönüllüler için de geçerli. Gönüllülerimizden sosyal medya, pazarlama, operasyon gibi farklı alanlarımızda bizimle birlikte çalışıp sorumluluk almalarını istiyoruz. Bir yılın sonunda onlar da bizimle çalışmak istiyorlarsa, ortaklık talebinde bulunmaları halinde, bir yıllık geçmişleri üzerinden ortaklık başvurularını da kabul etmeyi düşünüyoruz. Kendi aramızda böyle bir genişleme stratejisi oluşturduk.
Yerelleştirme ve sosyal girişimler alanında uzmanlaşmayı düşünüyoruz.
M.A.Ö: Yapmak istediğimiz şeylerden birisi de şu: Türkiye’de çeviri sektöründe, uzmanlaşma çok önemli. Uzman çevirmen bulmak çok zor. Tercüme dediğimizde; iş dünyası, bilim dünyası, eğitim tüm alanlardan bahsediyoruz. Dolayısıyla Mütercim Tercümanlık bölümünden mezun birinin tüm bu alanlarda uzmanlaşması mümkün değil. Tüm dillerde de uzmanlaşması mümkün değil. Uzmanlık bizim için önemli, her şeyden önce yaptığımız işte iyi olmak istiyoruz. Çok fazla genele yayılmak istemiyoruz. O yüzden biz yerelleştirme ve sosyal girişimler alanında uzmanlaşmayı düşünüyoruz. Hizmet vermeyi hedeflediğimiz sektörler olarak; mobil uygulamalar, bilgisayar oyunları ve sosyal girişimler için çeviri olarak belirledik. Bu alanda da müşterilerimiz uluslararası dil hizmeti sağlayıcıları olan çok büyük firmalar. Bunlar koordinasyon işleri yapıyorlar. Bizim birincil müşterimiz bu global dil hizmeti sağlayıcıları. İkincil müşterimiz de uygulama geliştiren, oyun geliştiren firmaların doğrudan kendileri.
Farklı alanlarda uzmanlaşacak olan diğer çevirmen arkadaşlarımızın kooperatifleşmeleri halinde mentorluk desteği vermek istiyoruz. Özetle, kendi ortaklarımız arasında sınırlı bir genişleme ama sektördeki genişlemeyi sınırsız bir şekilde desteklemek istiyoruz. Gerek mentorluk olsun, gerek network oluşumu olsun farklı dillerdeki arkadaşların girişimlerini de bu konuda teşvik ediyoruz.
Aynı şekilde üniversiteler ile de iletişime geçmeyi düşünüyoruz. Oradaki arkadaşlar bizim iş modelimize benzer bir iş modeli kurmak isterlerse, onlara da bu alanda destek olabiliriz. Kendi networkümüz içinde Rusça ya da Çince tercümanlık yapan kooperatifler de yer alabilir. Böylece dinamik bir yapıda devam edecek kooperatiflerden oluşacak bir ağ kurma gibi bir hayalimiz de var.
Çeviri sektörü yeni nesil kooperatiflerin bir laboratuvarı olabilir.
Çeviri sektöründe kooperatiflerin parlak bir geleceği olduğunu söyleyebilir miyiz?
M.A.Ö: Evet tam olarak öyle. Her şeyden önce çeviri, tamamen çevirmenin zihninde başlayan ve biten, başka herhangi bir girdinin olmadığı ve tamamıyla kendi bilgisiyle çalışan insanların ürettiği bir ürün. Dolayısıyla kooperatif mantığına gerçekten çok uygun. İnsanların bir araya gelme iradesini göstermesi bile yeterli. Tarım kooperatifi değiliz biz. Bizim gıda işleme makinalarına, traktöre ihtiyacımız yok. Endüstriyel kooperatif de değiliz. İşin lojistiğine yatırım yapmamız gerekmiyor. İnsanların bir araya gelmesinin, anlaşabilmesinin kolay olduğu bir sektör. Çeviri sektörü yeni nesil kooperatiflerin bir laboratuvarı olabilir.
Kooperatifçilik sistemi içerisinde pek çok ihtiyacı karşılayacak şey mevcut.
Çeviri kooperatifi modeliniz başka alanlara da uygulanabilir. Mimarlar, avukatlar kooperatifleşseler belki de emeklerinin karşılığını alırlar…
M.A.Ö: Avukatların çok ağır bir operasyonel yükleri var aslında. Bir araya gelerek kendi bütçeleri ile bu operasyonu karşılayabilirler. Hem bütçeyi hem de işgücünü kooperatif çatısı altında oluşturabilirler. Aynı operasyonu yapıyorlar ama her bir avukat bunu tek başına yapmak zorunda kalıyor. Halbuki ortaklaştırabilirler. Operasyonlardan bir tanesi sürekli adliyelere evrak gönderiyor olmaları. Kooperatif olarak örgütlenmiş olsalar bu operasyon bir kerede halledebilir. Ya da avukatların yazıhane zorunluluğu var. Kooperatif çatısı altında yüksek bir pazarlık gücü ile yazıhane tutma konusunda avantajlı hale gelebilirler. Kooperatifleşmenin avukatlara sağlayacağı çok fazla şey var.
Başka kimler kooperatif kurabilir? Özel güvenlik alanında emek sömürüsü çok fazla. Bu nedenle güvenlik sektöründe çalışanlar da kooperatif kurarak bu alandaki sömürünün azalmasına yardımcı olabilirler. Psikologlar veya bilişim teknolojileri alanında çalışanlar da kooperatif modelini düşünülebilir. Çok da verimli çalışacak bir model. Çünkü yazılım üretilmesinde de tüm emek yazılımcılardan çıkıyor.
Kooperatiflere hizmet veren kooperatifler ile bir kooperatif ekonomisi kurulabilir…
M.A.Ö: Kooperatifçilik sistemi içerisinde pek çok ihtiyacı karşılayacak şey mevcut. İtalya’da Emilia Romagna bölgesinde ekonominin %35’inin kooperatifler tarafından oluşturulduğunu duyunca insan özeniyor.
Önermek ne kelime! Bu modelin bu alanda propagandasını yapıyorum!
Gençlere kooperatifçilik modelini önerir misiniz?
E.K: Evet, elbette öneririm.
M.A.Ö: Kooperatifçiliği gençlere öneririm. Teşvik de ederim. Özellikle kendi bilgisi ile çalışan meslek gruplarında kooperatifçilik ideal çalışma yöntemi. Önermek ne kelime! Bu modelin bu alanda propagandasını yapıyorum!
Sosyal ekonomi artık her şeyden önce içinde bulunduğumuz koşullar itibarıyla bir alternatif değil bir zorunluluk.
Sosyal Ekonomi okuyucularına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
E.K: Genel olarak çevirmenliğin bir meslek olarak kabul edilmesi ve o şekilde bir saygı görmesi gerektiğini düşünüyorum. Yaptığımız işin değerini de en iyi şekilde yansıtarak bu sektörde var olmayı istiyoruz. Asıl amacımız bu. O yüzden kooperatif mantığı ile birlikte bu işe başladık. Yolculuğumuza ışık tutan, elimizi tutan herkese teşekkür ederim. Sesimizi duyurduğunuz için size de çok teşekkür ederim.
M.A.Ö: Öncelikle size kendimizi ifade etmek için bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sosyal Ekonomi Blogu okuyucularına da mesajım şu: Sosyal ekonomi artık her şeyden önce içinde bulunduğumuz koşullar itibarıyla bir alternatif değil bir zorunluluk. Özellikle ekonomik krizlerden çıkış için fırsatlardan biri. Refahın anahtarını sermayenin tabana yayılması olarak düşünürsek bunun için en uygun iş modellerinden birisi de kooperatifçilik ve sosyal ekonomi dediğimiz bu yeni nesil ekonomi olacaktır diye düşünüyorum. Bize dayatılmış olan tekelci sistemin dışında, özellikle üreten insanların kendi ayakları üzerinde durarak ekonomide var olmalarını sağlayacaktır.
LONCA ekibini tebrik ediyorum…Yolunuz açık olsun ve BAŞARILAR..!!
AI adaptasyonu için adımlar atıyor musunuz ?
sevgiler
Ercan Tutal