Marjorie Kelly, Kate Raworth ve Erinch Sahan’a göre “derin kurumsal yeniden tasarım” (iş dünyasında gücü kimin elinde tuttuğu ve hangi amaca hizmet ettiğine dair temel yapıların dönüştürülmesi) sürdürülebilirliğin yeni sınırı ve hissedar önceliğinin sonunun başlangıcıdır.

Bu makalede ilk kez ortak yazar olarak işbirliği yapan (Geleceğimize Sahip Çıkmak adlı kitabında derin kurumsal tasarımın beş unsurunun ana hatlarını çizen) Kelly ile Doughnut Economics Action Lab’den Raworth ve Sahan, hızla büyüyen sosyal krizler ve ekolojik çöküş bağlamında elit bir azınlık için sermaye birikimine öncelik vermeye devam eden bir iş dünyasına gelecekte pek de iyi bakılmayacağı konusunda uyarıyorlar.

Soldan sağa: Marjorie Kelly, Kate Raworth, Erinch Sahan

Dünyamız belirsiz bir geleceğe doğru sürükleniyor. Otoriter yönetimler artıyor, eşitsizlik ekonomik ve siyasi olarak derin bölünmelere yol açıyor ve iklim felaketi artan orman yangınları, seller ve sıcak hava dalgaları şeklinde karşımıza çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, yazın gayri resmi başlangıcı olan yıllık Anma Günü tatili, Güney, Orta Batı ve Doğu Kıyısı’nda 23 kişinin ölümüne ve yüz binlerce insanın elektriksiz kalmasına neden olan şiddetli hava koşullarıyla gölgelendi. Bu yeni “normal”.

Bu sırada, Nisan ayında, ABD Senatosu Bütçe Komitesi ve Temsilciler Meclisi Demokratlar Gözetim Komitesi tarafından Denial, Disinformation and Doublespeak: Big Oil’s Evolving Efforts to Avoid Accountability for Climate Change (İnkâr, Dezenformasyon ve İkiyüzlü Söylem: Büyük Petrol Şirketlerinin İklim Değişikliği Konusunda Sorumluluktan Kaçınma Çabaları) başlıklı bir rapor yayımlandı. Raporda büyük şirketlerin sadece iklim felaketine çözüm aramakta değil, herhangi bir sorumluluk almakta da nasıl yetersiz kaldıkları ortaya konuluyor. Tıpkı Anma Günü trajedilerinin medya haber döngüsünde sadece ufak bir yer kaplaması gibi bu rapor da medyada çok az ilgi gördü.

21. yüzyılın gezegen düzeyinde devam eden bir kriz yüzyılı olacağına dair giderek artan sürekli işaretlere rağmen, iş dünyası 19. yüzyıldan bu yana çok az değişen bir yönetim paradigmasını körü körüne akla mantığa aykırı biçimde takip etmeye devam ediyor: Hissedarlar için kârın ve hisse fiyatının maksimizasyonu, sonuçlarına rağmen (abartılı bir şekilde) hâkim standart olmaya devam ediyor. Borsa değerinin büyük çoğunluğu en zenginlerin elinde olduğu için, bu standart farklı bir şekilde ifade edilebilir: Şirketler; çalışanlar, toplum ve gezegen üzerindeki etkisi ne olursa olsun, zenginler için daha fazla zenginlik yaratma işinde.

Şirketler; çalışanlar, toplum ve gezegen üzerindeki etkisi ne olursa olsun, zenginler için daha fazla zenginlik yaratma işinde

CEO’lar arasında iklim krizinin, önümüzdeki on yıl içinde, işletmeleri farklı bir yol seçmeye zorlayacağı yönündeki yaygın görüşe rağmen, bu çağdışı paradigma şirketleri demir pençesinde tutuyor. Sürdürülebilirlik konusundaki kurumsal söylemler, iş dünyası liderlerinin çevreye, kârın ötesinde bir amaca ya da (sadece hissedarlara değil) çok sayıda paydaşa hizmet etmeye olan bağlılıklarını açıkça ilan etmeleriyle birlikte hararetli bir şekilde devam ediyor. Ancak çok az kişi dönüşümün ne kadar köklü olması gerektiğinin farkında. Neyse ki ileri görüşlü şirketler, bir seçkinler grubunu zenginleştirmenin değil, yaşama hizmet etmenin merkezde olduğu, ihtiyaç duyulan yeni paradigmayı modellemektedir. Bu paradigma değişimini gerçeğe dönüştürmek, “derin kurumsal yeniden tasarım” dediğimiz şeye ulaşmak anlamına gelir; gücü kimin hangi amaca yönelik elinde tuttuğuna dair temel yapıları dönüştürmek. 

Bu konuda pek çok canlı örnek var. Bunlardan biri, kurucusu Yvon Chouinard’ın 3 milyar dolarlık hissesini vakfa ve kâr amacı gütmeyen mülkiyete bağışlayarak şirketini sürdürülebilirliğe adanmış bir mekanizmaya dönüştürdüğü Patagonia’dır; şirketin ifadesiyle, “Dünya artık bizim tek hissedarımızdır.”

Bir başka idealist lider olan Eileen Fisher, tedarik zincirini yeşillendirme kararlılığını desteklemek ve sektörünü de aynı şeyi yapmaya teşvik etmek için kamu yararına çalışan şirketini ve çalışan sahipliği tasarımını kullanıyor.

İngiliz sabun üreticisi Faith in Nature, doğaya yönetim kurulunda bir koltuk verdi.

Hollandalı çikolata markası Tony’s Chocolonely, şirketin çikolata endüstrisini köle emeği kullanmadan yürütme amacını korumak için özel haklara sahip hisseler oluşturdu.

Alman ithalatçı El Puente ve Gallerli otomobil üreticisi Riversimple, etkiledikleri paydaşların temsilcilerini yönetim kurullarına aldı.

Einhorn, Ecosia, Selco ve Cafédirect, sosyal amaçlarını güvence altına almak için kontrol hisselerini vakıflara, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara ve topluluklara veren ortaklık modellerini benimsemiştir. ABD’nin Batı Yakası’ndaki 1 milyar doların üstünde değere sahip atık ve geri dönüşüm firması Recology‘nin (aşağıdaki resimde) %100’ü işçilere aittir ve firma “atıksız bir dünya” amacını ilan etmiştir. Giyim üreticileri Manos del Uruguay ve Creative Handicrafts da işçilerine ve sanatkârlarına aittir.

yeniden tasarım

Bu öncü firmaları, ürünleri iklim krizini körüklerken bile hisse fiyatı 2022’de yüzde 80 artan ExxonMobil ile karşılaştırın. Kurumsal başarının bu versiyonunu benimsemeye devam edersek iklim değişikliğinin tetiklediği selleri, orman yangınlarını ve sıcak hava dalgalarını durduramayacağız. Buna rağmen çok fazla sayıda şirket, yeni nesil kurumsal tasarımın gelişmekte olan yeni paradigmasından ziyade hissedar önceliği paradigmasına bağlılıklarını sürdürmekte ve bu paradigma içine hapsolup kalmaya devam etmektedir.

Kurumsal başarının bu versiyonunu benimsemeye devam edersek iklim değişikliğinin tetiklediği selleri, orman yangınlarını ve sıcak hava dalgalarını durduramayacağız.

Her paradigma, derin kurumsal tasarımın beş unsuru ile tanımlanır: Bir işletmenin gerçek amacı ve bu amacın yönetim yapısında, ortaklık modelinde, ilgili işletmelerin ağlarında ve finansın rolünde nasıl kendini gösterdiği. Gerçek dönüşüm bu temel unsurların yeniden tasarlanmasıyla gerçekleşir.

Değişimin Önündeki Engeller

İşletme yöneticileriyle yaptığımız yüzlerce atölye çalışmasında, değişimin önündeki engelin istek, bağlılık veya teknik kapasite eksikliği olmadığını öğrendik. Asıl engeller, finansal parametrelerde ve önceliklerin belirlenmesinde ve yönetilmesinde kendini gösteren sermaye ilişkilerinde yatıyor.

Bu engeller, bu makalenin yazarlarından Marjorie Kelly’nin “sermaye yanlılığı” olarak adlandırdığı paradigmanın altında yatan zihniyetin bir yansımasıdır. Bu yanlılık, ırk ya da toplumsal cinsiyet yanlılığına benzer şekilde, zenginleri (sermaye sahiplerini) çalışanların, toplumun ve çevrenin üzerinde tutmaktadır. Sermaye yanlılığı, yönetim kurullarının yapısından yatırımcılarla ilişkilere ve karar alıcıları bağlayan finansal beklentilere kadar günümüzün hâkim kurumsal tasarımına işlemiş durumda. Bunlar bir duvar örerek sürdürülebilirlik hedeflerini cilalı raporlar ve övgü dolu beyanlarla sınırlandırmaktadır.

Sermayeye yanlılığı öyle derinlere işlemiş ve iş dünyasının düşünce yapısına o kadar yerleşmiştir ki çok az kişi bunun meşruiyetini sorgulamaktadır. Ancak yeni nesil işletmeler bu durumu değiştirmeye başlıyor. Artık onları geçen yüzyılın sorusu yönlendirmiyor: “Hissedarlar için ne kadar değer çıkartabiliriz?” Bunun yerine, bu yüzyılın çok daha büyük sorusuyla motive oluyorlar: “Toplum ve yaşayan dünya için ne kadar fayda üretebiliriz?

Yeni nesil işletmeler… bu yüzyılın çok daha büyük sorusuyla motive oluyorlar: Toplum ve yaşayan dünya için ne kadar fayda üretebiliriz?

Bu makalenin bir diğer yazarı Kate Raworth, bu yeni ekonomi türüne, yaşayan gezegenin imkânları dahilinde, sosyal ve gezegensel sınırlar arasında, tüm insanların ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan Simit Ekonomisi adını vermiştir. Böyle bir geleceğe ulaşmak için ekonominin dinamikleri ve ekonominin içindeki işletmeler dönüştürülmelidir: Bozuculuktan yenileyiciliğe (yaşayan dünyanın döngüleriyle birlikte ve bu döngülerin içinde çalışarak) ve bölücüden dağıtıcıya (yaratılan değeri ve fırsatı, onu birlikte yaratan herkesle çok daha adil bir şekilde paylaşarak). İşletme faaliyetlerinde bu tür dönüşümcü değişiklikler, bizzat iş dünyasının yeniden tasarlanmasını gerektirmektedir.

İşletmeler derinlemesine yeniden tasarım yoluyla azimlerini keşfediyor

Yeniden tasarım bir örgüt içinde birçok düzeyde başlayabilir. Aile şirketlerinin sahipleri şirketin bir kısmını veya tamamını çalışanlarına satabilir: Bazıları örneğin, Berrett-Koehler Publishers çok paydaşlı mülkiyet oluşturmuştur. Bir amaç vakfı olmak misyonun en iyi şekilde korunmasını sağlar. Herhangi bir işletme bir fayda şirketi olarak yeniden örgütlenebilir ve çalışanlar, yöneticiler ya da yönetim kurulu buna ilişkin bir öneri sunabilir. Bir bölüm satıldığında, yöneticiler bir çalışan hisse senedi sahipliği planının satın alınmasını organize edebilir. Herhangi bir işletme, yönetim kuruluna çevresel paydaşlar koyabilir. Orta düzey yöneticiler, sürdürülebilirliği ön planda tutan ürün ve yaklaşımların test edilebileceği yeni bir bölüm, yan kuruluş veya özel bir yan proje önerebilir. Bu durumlarda düşük ya da başa baş kâr marjlarının neden başarının yeni ölçütü olabileceğine ve işletmelerin önümüzdeki çalkantılarda gelişip başarılı olabilmeleri için bu tür radikal yeni deneylerin neden hayati önem taşıdığına dair argümanlar geliştirebilirler.

Bir diğer ortak yazar Erinch Sahan, kurumsal yeniden tasarımın bu ve diğer yönlerini keşfetmek için 700’den fazla işletme lideriyle atölye çalışmaları yürütmüştür. Bu tür atölye çalışmaları, her işletmeyi ürünleri, hizmetleri veya iş modelleri için bir dizi dönüştürücü olasılığı saptamaya davet ederek başlıyor ve ardından şirketin Amacını, Ağlarını, Yönetimini, Sahipliğini ve Finansını yeniden tasarlamanın bu olasılıkları uygulamaya geçirmek için nasıl bir olanak sağlayabileceğini soruyor. İş dünyası liderlerinin bu araç aracılığıyla araştırdıkları bazı sorular aşağıda gösterilmektedir.

Önümüzdeki yol

İş dünyası bir yol ayrımında duruyor. Çağımızın çoklu krizleri, işletmelere neye hizmet ettiklerini ve mevcut derin tasarımlarının nihayetinde bunlara nasıl engel olduğunu ya da olanak sağladığını derinlemesine yeniden değerlendirme sorumluluğu yüklemektedir. Gelecek, hızla büyüyen sosyal krizler ve ekolojik çöküş bağlamında elit bir azınlık için sermaye yanlılığına ve birikimine öncelik vermeye devam eden bir iş dünyasına iyi gözle bakmayacaktır. İşçilerin ve vekillerin sahip olduğu işletmelerden, kooperatiflere ve sosyal girişimlere ve bu modelleri kapsayan People & Planet First (Önce İnsan ve Gezegen) gibi yeni doğrulamalara kadar geniş bir yelpazedeki işletme tasarımları, bu zorluklarla daha iyi başa çıkabileceklerini şimdiden göstermektedir. Yaratıcı değişimin önünü açmak üzere işletmeleri yeniden tasarlayacak liderliğin sadece en tepeden gelmesi gerekmiyor. Bu, herhangi birimizle başlayabilir.

Marjorie Kelly, The Democracy Collaborative‘de seçkin kıdemli araştırmacı ve (derin kurumsal tasarımın beş unsurunun çerçevesini ilk kez çizen) Wealth Supremacy (Servet Egemenliği) ve Owning Our Future (Geleceğimize Sahip Çıkmak) kitaplarının yazarıdır. Kate Raworth, Simit Ekonomisi kitabının yazarı ve Doughnut Economics Action Lab (DEAL) kurucu ortağıdır. Erinch Sahan, Dünya Adil Ticaret Örgütü’nün eski CEO’sudur ve şu anda DEAL’in işletmelerle olan ilişkilerini yönetmektedir. 

Fotoğraf kaynakları:

Orta fotoğraf: San Francisco, Kaliforniya, ABD’de Recology tarafından işletilen bir Lōdal Evo T-28 atık toplama kamyonu. Bu araç yandan yüklemeli sıkıştırmalı bir atık toplama kamyonudur. Atık, aracın ortasında bulunan hazneye yüklenir ve daha sonra hidrolik bir koç tarafından gövdeye sıkıştırılır. Fotoğraf Dllu tarafından Creative Commons Attribution-Share Alike 4.0 International izni ile lisanslanmıştır.


Not 1: Marjorie Kelly, Kate Raworth ve Erinch Sahan’ın 11 Haziran 2024 tarihinde Pioneers Post sitesinde yayımlanan “Prototyping the future: how next-generation enterprises are unlocking solutions to the polycrisis” başlıklı yazılarından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim

Not 2: Öne çıkan görsel, Filip Strueven – Unsplash

Kategori(ler): Görüş Yazıları

Bir yorum

Geleceğin Prototipi

  1. Kurumsal yeniden tasarım gerçekten toplum ve doğa duyarlığı ile heyecan verici.

    Elbette sermaye (ama doğal, beşeri, fiziki, kültürel, risk sınırlayıcı her tür sermaye) yanlılığı ile sermayedar yanlılığını karıştırmamak gerek. Üretici insan faaliyetinin sermayesiz sürdürülemeyeceğini akıldan çıkarmadan, çağdaşlarının uzağına düşmemek gereğini unutmadan yeniden tasarımlar hoş gelsinler!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.