Niyetli toplulukların ekonomisi topluluğun bulunduğu yere ve büyüklüğüne bağlı olarak değişir, ancak kapitalizmin işleyiş şekli nedeniyle herhangi bir niyetli topluluk esasen bir işletmedir. 28 yılda yedi farklı niyetli toplulukta yaşayan yazarın niyetli topluluklar hakkındaki değerlendirmeleri, dayanışma ekonomisi örgütleri ve hareketleri için yol gösterici.
Antikapitalist topluluk tasarlarken çıkan zorluklar ve kullanılan stratejiler (2. bölüm)
Bu yazı, Sky Blue tarafından niyetli topluluklar ve kapitalizm üzerine hazırlanan üç bölümlük serinin ikinci bölümüdür. İlk bölümün bağlantısı burada.
Kapitalizmde ekonominin odak noktası paradır. Ancak ekonominin kök sözcüğü olan eko, Yunanca ev kelimesinden gelmektedir. Ekonomi sözcüğü esasen “ev idaresi” anlamına gelir. Eğer ev kavramını topluma genişletirsek ve eğer toplum, insanların evrensel insani ihtiyaçlarını karşılamak için bir araya geldikleri yer ise ekonomi ekolojiye biraz daha benzer bir niteliğe bürünür. Bir ekosistem, ihtiyacı olduğunda, ihtiyacı olanları alan bir katılımcılar topluluğu olarak tanımlanır. Ya da Marx’ın dediği gibi, herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre. Eğer temel ilkelerden biri tüm insanların ihtiyaçlarını adil ve sürdürülebilir bir şekilde karşılamaya yönelik kolektif sorumluluk olsaydı, ekonomik sistemler çok farklı tasarlanırdı.
Bazı gerçekler var; kapitalizmde ihtiyaçlarımızı karşılamak için hâlâ mücadele etmemiz gerekiyor. Asıl soru ne tür çözümlerin peşinde olduğumuzdur. Bu çözümler bireyci kültürle mi uyumlu, yoksa kapitalizmi zayıflatabilecek ve onun yerini alabilecek sistemleri genişletmeye yardımcı olabilecek ortaklaşmacı çözümler mi arıyoruz? Ve eğer ortaklaşmacı çözümler istediğimizi söylüyorsak, onları etkili bir şekilde geliştirmek için gerekli kaynakları gerçekten tahsis ediyor muyuz?
Beş kişilik bir kent ortaklaşma evinin, 80 kişilik bir banliyö ortak konut topluluğunun veya 100 kişilik bir kırsal komünün ekonomisi çok farklıdır. Ancak kapitalizmin işleyiş şekli nedeniyle herhangi bir niyetli topluluk (NT) esasen bir işletmedir.
Olaya bu açıdan bakmak, dahil olmak zorunda olduğumuz yasal ve mali sistemlerde yolumuzu bulmamızı kolaylaştıracaktır. Buna ek olarak, yapmak istediklerimiz belirli bir kapasite gerektirecektir. Ne kadar kapasite gerekecek ve bu nereden gelecek? Bir iş planının nasıl yazılacağını bilmek, finansal analiz yapmak ve temel düzeyde bir finansal okuryazarlığa sahip olmak, etkili bir şekilde işbirliği yapmamızın yollarıdır.
Gider paylaşımı ve gelir paylaşımı
Bir NT’nin mali durumu, herhangi bir işletme ile aynı muhasebe kalemleri etrafında döner. Varlık ve yükümlülükleri bir kenara bırakırsak, gelir ve giderler daha önemli kalemlerdir.
Her NT bir dereceye kadar gider paylaşımı uygular. Ortak giderler arasında kira veya konut kredisi taksidi, emlak vergisi ve sigorta gibi giderlerin yanı sıra ortak tesislerin bakım ve malzeme giderleri de yer alır. Ayrıca ortak gıda, temizlik malzemeleri, aletler, tuvalet kağıdı, elektrik, su, gaz ve internet gibi altyapı hizmetlerini de içerebilir. Nadir durumlarda taşıtlar, giysiler, hijyen ürünleri, tıbbi malzemeler ve hatta sağlık hizmetleri de bu kapsama girebilir.
Bu da bizi gelire getiriyor. NT’lerin büyük çoğunluğunda, bireyler bu masrafları eşit veya kullanımla orantılı olarak ödemekten şahsen sorumludur. Ayrıca, topluluk giderlerindeki paylarını ve bireysel giderlerini ödemek için ihtiyaç duydukları geliri elde etmekten de kişisel olarak sorumludurlar. Bu gelir genellikle NT’den bağımsız işlerden veya ticari faaliyetlerden elde edilir.
Bazı NT’lerde topluluğun sahip olduğu ve işlettiği işletmeler vardır; buradan üyelerin barınma, yemek, ücret gibi masraflarının bir kısmı ya da tamamı karşılanır. Fakat birey yine de bu harcamalardaki payını ödemek için kişisel gelir elde etmektedir. Bu para hareketlerinin yalnızca bir kısmı topluluğun iç muhasebesi aracılığıyla gerçekleşmektedir.
Az sayıda NT gelir paylaşımı uygulamaktadır. Gelir paylaşımlı NT’lerde, normalde kişisel olabilecek pek çok şey de dâhil olmak üzere, tüm giderler olmasa da çoğu topluluk gideri olarak kabul edilir. Üyeler tarafından kazanılan gelir bir havuzda toplanır ve demokratik olarak bütçelenir.
İşlevsel olarak, gelir paylaşımı yüksek düzeyde gider paylaşımına benzeyebilir ve bunları aynı yelpaze üzerinde görebilirsiniz. Ancak yaklaşımda önemli etkileri olan temel bir fark vardır. Gider paylaşımında, belirli bir giderin paylaşılacağını varsaymazsınız. Gelir paylaşımında ise bunu yaparsınız ve üyeler, ihtiyaçları karşılamak için gereken işgücünü ve parayı sağlama sorumluluğu da dâhil olmak üzere ihtiyaçlarını kolektif olarak karşılama sorumluluğunu üstlenirler. Bu, gider paylaşımında kolayca bulunmayan bir güvenlik düzeyi ve beraberlik hissi yaratır.
Gelir paylaşımı zor olsa da kendine özgü faydaları vardır. Bu konuya ileride döneceğiz.
Emek
Asgari düzeyde kaynak paylaşımı uygulayan NT’lerde bile, mekânı ayakta tutmak için daima bir miktar işgücü (emek) gerekir. Bu durum özellikle mali ve yasal işlerin yanı sıra tüm mülkün yararlandığı altyapının (elektirik, su, gaz) ve araç yollarının bakımında ortaya çıkar. Gruplar bunun yanında ne kadar ek altyapıya ve faaliyete sahip olduklarına ve ihtiyaç duydukları emeği nasıl yönettiklerine göre değişiklik gösterir.
NT’lerde emek sistemlerinin tasarımı çoğunlukla birkaç temel soruya indirgenebilir: Yapılması gereken ne ve bu iş nasıl organize edilip paylaştırılacak? Emek sistemleri genellikle saatlik ihtiyaca göre düzenlenir. Bazı gruplar görevlere veya angaryalara daha çok odaklanır. Diğerleri rollere, ekiplere veya komitelere güvenir. Birçoğu bunların bir bileşimini kullanır.
Bu sistemin karmaşıklık ve resmiyet derecesi; NT’nin büyüklüğü, ne tür faaliyetlerde bulunduğu, ekonomiye katılım düzeyi ile ilişkilidir ve grubun kültürü ve dahil olan bireylerin beceri ve kişiliklerinden de etkilenir. Doğru dengeyi bulmak zor olabilir ve bunu yapmanın gerçekten doğru bir yolu da yoktur. Sonuçta, işe yarıyorsa, işe yarıyordur. Ancak sıkça karşılaşılan tehlikeler vardır.
Gruplar genellikle NT’deki herkesin ne yapılması gerektiğine dair eksiksiz bir resme sahip olmasını sağlamakta zorlanırlar ve bu da bazı temel görevleri birçok kişi için görünmez hale getirir. İnsanların yapılmasını istediklerine karşılık yapılması gerekenler konusunda net bir anlaşmaya varmakta zorlanabilirler. Yapılması gerekenler nispeten açık olsa bile insanların nelerin toplum emeği olarak kabul edilmesini istedikleri konusundaki anlaşmazlık genellikle insanların ne tür emeği değerli gördükleri konusundaki anlaşmazlıklarla ilgilidir. Bu açıklığın ve fikir birliğinin olmaması, emeğin herkese adil gelecek şekilde dağıtılmasını zorlaştırabilir. Ayrıca bazılarının, yapılması gereken işi aramak ve o işi yapmak yerine, sadece çalışma saatlerine odaklanan kapitalist bir zihniyete kapılması da kolaydır.
Bu zor meseleleri çözmek için farklı modellere aşina olmak ve etkili bir sistem tasarlayıp uygulamak için çalışmak gerekir. Çoğu kişinin buna ne zamanı ne de hevesi vardır. Bundan dolayı birçok grup, genellikle ihtiyaç duyulan şeyi karşılamayacak rastgele seçilmiş gereksinimler yaratır ki bu da küskünlük ve çatışmalara davetiye çıkarır.
Bu sorunlar genellikle grubun amacı veya misyonu, istedikleri kültür, öncelikleri ve yönetişim yapılarının ne kadar işlevsel olduğu konusundaki temel anlaşmazlıklarla ilgilidir.
Neden gelir paylaşımı yapılır?
Bir terim olarak gelir paylaşımı, pek açıklama gerektirmese de nispeten işlevsel modellere aşina olanlar dahil olmak üzere pek çok kişi için kaba ve korkutucu bir kavramdır.
Gelir paylaşımının nasıl uygulanabileceğine dair pek çok seçenek vardır. Ancak bu konuda başarılı olmuş çok az NT örneği vardır ki bu da bunu yapmanın tek yolunun bu örnekler olduğunu düşündürmektedir. Eğer bu yöntemleri beğenmiyorsanız, bu fikri derhal reddedin. Ya da gelir paylaşımlı bir NT tökezler veya başarısız olursa, suçu gelir paylaşımı modeline yüklemek isteyebilirsiniz. İşimizin bir parçası da istediğimiz ilkeleri somutlaştıran farklı modelleri denemek ve bazen içinde yaşadığımız dünyanın gerçekleri nedeniyle taviz vermemiz veya uzlaşma sağlamamız gerekse bile bizi ideallerimize doğru ilerleten uygulamalar yaratmaktır.
Belirli bir NT’nin mülkiyet sınırlarının ötesinde, adil ve sürdürülebilir bir dünya yaratmak için bir dizi stratejiyi ilerleten dayanışma ekonomisi ve yardımlaşmaya odaklanan bir dünya örgüt ve hareket var. NT’ler ortaklaşa ekonomik fayda yaratarak buna ne kadar katkıda bulunsa da gelir paylaşımı bunu bir adım öteye taşıyabilir.
Twin Oaks adında 100 kişilik bir gelir paylaşım topluluğunun uzun süreli bir üyesi olarak, gördüğüm en etkili şeylerden biri, gelir paylaşımının neyin mümkün olduğuna dair algımızı genişletmesi ve topluluklarımızda, ilişkilerimizde ve dünyada normalde olağan kabul ettiğimiz sorunları görmemize yardımcı olmasıdır.
Paylaşımın faydalarını en üst düzeye çıkarma
Kaynakları ne kadar çok paylaşırsanız paraya o kadar az ihtiyaç duyarsınız ve para kazanmak için harcamanız gereken zaman o kadar azalır. Topluluk işletmeleri, sıradan işlerin sunma eğiliminde olmadığı esnekliği sağlayabilir. Ve eğer üyelerin ihtiyaçlarının çoğu ortaklaşa yönetilen kaynak paylaşım sistemleri aracılığıyla karşılanıyorsa, insanlar hayatlarını yönetmek gibi günlük işlere daha az zaman ayırırlar. Üyelerin para kazanmak için haftada sadece 20 saat harcamaları ve günlük işlere daha az zaman ayırmaları gerekiyorsa, kendileri, topluluk ve topluluğun ötesindekiler için iyi olan şeylere daha fazla odaklanabilirler.
Bu, aynı zamanda, para yerine emeğe dayalı bir ekonomiyi de mümkün kılar. Kapitalizmde sadece belirli türdeki işlerden ücret kazancı elde edebilirsiniz. Eğer NT, insanların para kazanmak için harcamaları gereken süreyi haftada 20 saate indirmekte başarılı olursa, grup yine de haftalık 40 saatlik bir çalışma şartı belirleyebilir ve sonra değer verilmeyen veya az değer verilen belirli iş türlerine değer vermeyi seçebilir.
Bu, özellikle bakım hizmetleri konusunda dikkate değerdir. Hasta, yaralı veya psikolojik sorunlar yaşayan kişilerin yanı sıra ailelere ve yaşlılara daha fazla destek verilmesine olanak tanır.
Twin Oaks’ta gebelik ve doğumla ilgili tüm masraflar karşılanmakta, gebelik süresince talep edilen emek önemli ölçüde azaltılmaktadır. Çocuk bakımı için ayrılan bütçe ilk iki yıl boyunca haftada 40 saattir (sonrasında kademeli olarak azalır) ve ebeveynler ya da diğer bakıcılar tarafından üstlenilebilir.
Birçok yaşlı, hospis hizmetlerinin desteğiyle, topluluk tarafından gece gündüz bazen aylarca bakıldıktan sonra evlerinde ölebilmektedir. Bu, bakımı üstlenenler için genellikle stresli ve ağır bir durumdur. Fakat yine de gelir paylaşımlı bir NT’nin dışında kolay kolay bulunamayacak derin bir birliktelik deneyimidir.
Bunlar farklı kuşakların bir arada olduğu bir topluluk oluşturmayı kolaylaştırabilir ki bu da çoğu kişinin yaşayamadığı önemli bir deneyimdir.
Gelir paylaşımı, çoğu birey için mümkün olmayan bir mali güvenlik sağlayabilir. Bir grup insan, ihtiyaç duyduklarında gerekli bakıma erişmeyi garanti altına almak için nispeten daha az birikime sahip olabilir.
Gelir paylaşımına dayalı bir emek sistemi, tüm bunlara değdiğini hissettirmeye yardımcı olan eğlence ve keyif amaçlı sosyal ve kültürel faaliyetlerin yanı sıra çatışma çözümüne yönelik desteğe de değer verebilir. Bu, kaçış veya maddi tatmin ihtiyacını azaltmaya yardımcı olur, bu da kendi kendine yeterlilik ve ekolojik etkinin azaltılmasıyla ilgili faydalar ile birleşir. Topluluk ayrıca gıda üretimi ile bina ve araç bakımı gibi işleri de emek sistemine dahil edebilir, böylece insanlar beceriler öğrenebilir hem de NT’nin parasal ihtiyaçlarını daha da azaltabilirler. Gelir paylaşımlı bir NT’de yaşamaya dair insanların özellikle hoşuna giden şey; ihtiyaçlarını karşılayacak parayı kazanmak için en iyi ihtimalle tarafsız hissettikleri işlerde çalışmak yerine, yaptıkları işin etkilerini görmeleridir.
Tıpkı geleneksel alternatiflerinde olduğu gibi, bireylerin kendi gelirlerini elde etmekten sorumlu olduğu çoğu NT’de orada yaşamaya gücünüz yetmiyorsa, ayrılmak zorundasınız. Başarılı bir gelir paylaşımlı NT, tüm topluluğun gelir ihtiyaçlarını karşılamak için ortak bir sorumluluk yaratarak, üyelerinin konut güvensizliğini ortadan kaldırır. Bu, insanların kendi paylarına düşeni yapmamaları nedeniyle birilerinin atılmasıyla sonuçlanabilecek sorunların ortaya çıkmayacağı anlamına gelmez. Bu nadiren basit ve anlaşılırdır ve her zaman acı verici ve ayrıştırıcıdır, ancak genellikle olağan bir tahliyeden çok daha ilişkisel ve insan merkezli uygulanır.
Gelir paylaşımı, bireyler ve topluluk arasındaki çok sayıda işlemi takip etme ihtiyacını azaltarak veya ortadan kaldırarak muhasebeyi basitleştirir. Ancak bunun da ötesinde, kapitalizm her ilişkiye ve etkileşime alışveriş gözüyle baktığı için gelir paylaşımı, topluluk yemeğini paylaşmak veya topluluk alanında bir etkinliğe ev sahipliği yapmak gibi şeyleri nasıl deneyimlediğimizi değiştirir.
Para stresi
Kapitalizm insanları kendine tam anlamıyla bağımlı kılar ve ezici bir kişisel ve maddi güvensizlik duygusu yaratır. Gelir paylaşımlı bir NT’nin parçası olmak, buna meydan okuyan bir ortaklaşa güvenlik ve kendi geleceğini belirleme düzlemi sağlayabilir. Para aracılığı olmadan katkıda bulunan ve katkı alan insanlardan oluşan bir topluluğun parçası olmak, özellikle de eşitlikçiliğe vurgu yapıldığında, etkileyici bir deneyimdir.
Paranın merkeziliği, etkileşimlerimizin çoğunu yönlendirmesi ve hayatta kalmak için para kazanmaya ihtiyaç duymanın getirdiği daimi stres yaygındır ve kanıksanmıştır. İnsanlar daha önce asla farklı bir şey tecrübe etmedikleri ve başka bir seçeneğin mümkün olduğuna dair hiçbir fikirleri olmadığı için bu strese alışıyorlar. Bu stres tarafından bastırılan inanılmaz boyutta bir insan potansiyeli var ve bu stresin ortadan kalkmasının nasıl bir his olduğunu anlatmak çok zor.
Paylaşmak zordur
NT’ler bir dizi ortak zorlukla karşı karşıyadır. Zorlukların şiddeti ve onları aşmak için gereken çaba, bir NT ne kadar çok paylaşırsa, ne kadar büyükse ve yönetişim ve örgütsel sistemleri ne kadar karmaşıksa o kadar artma eğilimindedir.
Esas olan güvenin geliştirilmesi ve sürdürülmesidir. Bir NT’ye katılmak, bir dizi yakın ilişkiye katılmak demektir. Yeni üyelerin topluluk ile kaynaşması, dahil olan herkesin istenilen iletişim ve katılım düzeyi için gereken güvenlik hissine sahip olmasını sağlar. Fakat NT’ler çoğu zaman yeni üyeleri kaynaştırmak için yeterince çaba göstermezler.
NT’lerde çözülmemiş bir çatışma salgını var. Bir şeyler oluyor, insanlar bunların üstüne gitmiyorlar, birbirleri hakkında olumsuz hikâyeler ve yargılar üretiyorlar, sonunda olup biten diğer şeyler hakkında kendi kendini pekiştiren yorumlar ortaya çıkıyor. Zamanla, birbirlerini sinirlendirmeden herhangi bir şey hakkında konuşmaları imkânsız hale geliyor, bu da topluluğun gelişmesini ve sorunları çözmesini neredeyse olanaksızlaştırıyor.
Çoğumuz, zararlı güç ve ayrıcalık kalıplarının norm olduğu ana akım kurumlardaki deneyimlerimizin yükünü taşıyoruz. NT’lerde karşımıza çıkan bu kalıplar aynı derecede değildir. Ancak bunlar hakkında konuşmak genellikle son derece zordur, bu da orantısız tepkilere yol açabilir, insanları birbirinden uzaklaştırabilir ve asıl sorunlara eğilmeyi çok daha zor kılabilir.
Gruplar zaman içinde ortak amaç duygusunu kaybetme eğilimindedir ve bakım moduna (genellikle kademeli bozulma anlamına gelir) ve en düşük ortak payda politikasına gerilerler. Bu gerçekleştiğinde, değişme ve uyum sağlama kapasitesinden yoksun olma eğilimindedirler ki bu da ortak amaç duygusunu yeniden kazanmayı daha da zorlaştırır. Bir amaç duygusunun yokluğunda kayıtsız, pasif-agresif, çatışmadan kaçınan, manipülatif veya istismarcı davranışların hüküm sürmesi çok daha kolaydır.
Birçok topluluk çeşitli kutuplaştırıcı dinamiklere takılıp kalır. Bunlardan yaygın olanı, değişime direnenler ile değişimi talep edenler arasındadır. Direniş, kontrolsüz güç ve ayrıcalıktan kaynaklanabileceği gibi bazen de işler yolunda gitmezse yoksul kalma korkusundan kaynaklanabilir, ancak bu durum onları engelleyici ve kontrolcü olmaya iter. Talepler, genellikle kaybedecek fazla şeyi olmayan, yapıcı bir şey sunmayan veya işleri iyileştirmek için sorumluluk almaya istekli olmayan, genelleştirilmiş ve abartılı şekillerde başkalarına veya bir bütün olarak topluluğa saldıran insanlardan gelebilir. Her iki taraf da genellikle çeşitli travmalarla, karşılanmamış meşru ihtiyaçlarla ve kapitalizmin neredeyse herkese bir dereceye kadar aşıladığı altan alta her şeye hakkı olduğunu düşünme duygusuyla karşı karşıya gelir. Ve her iki taraf da yapıcı bir konuşmaya olanak sağlayacak kadar sorumluluk üstlenme, hassasiyet ya da şefkat gösterme eğiliminde değildir.
Kıtlığı azaltmak
Sözünü ettiğim tüm çözümler kesin olarak garanti edilmeyen bir başarı düzeyini varsaymaktadır. Herhangi bir ekonomik sistem ancak yeterli kaynak varsa işler. Eğer yeterli kaynak yoksa, grup farkına bile varmadan stres çatışmaları besleyebilir veya şiddetlendirebilir, bu da ihtiyaç duyulan kaynakların üretilmesini zorlaştırarak bir felaket sarmalına yol açabilir.
Ortak kaynaklar yetersiz olduğunda, insanlar ihtiyaçlarını topluluk sistemleri ve anlaşmaları dışından karşılama eğiliminde olacak, bu da gruptaki eşitsizlikleri vurgulayarak daha fazla çatışmayı körükleyebilecektir. Bu durum aynı zamanda farklı katkıların olduğunu kabul etmeyi, onlara değer vermeyi ve ortak amaç duygusunu sürdürmeyi zorlaştırdığından bölücü ve moral bozucu olabilir.
Bir grubun aldığı birçok kararın ekonomik sonuçları vardır; herkes aynı bilgilerle çalışmıyorsa, fikirlerin çatışması daha olasıdır. Zor seçimler yapılması gerekiyorsa, farklı öncelikler (örneğin, etkin bir çalışma sistemine sahip olma ihtiyacı ile keyifli bir kültürü teşvik etme ihtiyacı) sinerji yaratmak yerine gerilim noktaları haline gelebilir. Grubun mali durumu ve işletmeyi ayakta tutmak için yapılması gerekenler konusunda genellikle bazı kişiler diğerlerinden daha bilgilidir. Bu farklılık çok kutuplaştırıcı olabilir. Kişilik çatışmalarını, değer çatışmalarını veya güç dinamiklerini şiddetlendirebilir, hatta bunların sahte bir görüntüsünü yaratabilir.
Ne kadar para kazanacağınızı her zaman kontrol edemezsiniz ama yeterli paraya sahip olmamaktan kaynaklanan sorunları hafifletebilecek uygulamalar vardır.
Amacın netliği ve önceliklendirme konusunda anlaşmanın yanı sıra, grupların şeffaf ve erişilebilir finansal bilgilere ihtiyacı vardır; bunun için bütçeleme ve muhasebe konusunda iyi uygulamalar şarttır. Rakamlar ve tablolama programlarıyla arası iyi olmayanlara sindirilebilir mali bilgiler sunma konusunda becerikli kişiler olmalıdır, ayrıca zorlansalar da mali durumu anlamak için herkes çaba göstermelidir. Grupların, neye ihtiyaç duydukları ve ne yapmak istediklerine dair ortak bir anlayışa ve bunun ne kadar zaman alacağına ve nelerin mevcut olduğuna dair gerçekçi bir değerlendirmeye dayanan bir çalışma sistemine ihtiyaçları vardır. Yönetişim sistemlerinin ve karar alma süreçlerinin de şeffaf ve erişilebilir olması ve makul ölçüde etkili ve etkin olması gerekir. Tüm bunlara iletişim ve çatışma çözümü alanında iyi sistemler ve beceriler eşlik etmelidir.
Birçok grup, geçmişteki kayırma veya baskılama deneyimleri sebebiyle farklı düzeylerde katkıya izin vererek daha adil olmak ister. Bu, ancak toplam katkı miktarı topluluğu ayakta tutmaya yetiyorsa işe yarar ve bu miktarın ne olduğunu tahmin etmek zorunda kalmamak en iyisidir.
Eğer bir uzlaşma ya da ayarlama yapılması gerekiyorsa ve herkes iyi bilgilendirilmişse, bir grubun ortaklaşa kabul edilebilir kararlar alması daha olasıdır. Kapitalizm gizlilik ve rekabet üzerine kuruludur, bu da işbirliği gruplarına güvensizlik çizgisinde katıldığımız anlamına gelir. Şeffaf ve erişilebilir sistemler çözümün önemli bir parçasıdır.
Sistemler önemlidir, ancak kültür muhtemelen daha da önemlidir ve kültür bir ölçüde bireysel davranışların toplamıdır. Sistemlerin etkin bir şekilde işlemesi bakımından gereken güven, bağlılık, sorumluluk, hesap verebilirlik ve dürüstlük kültürünü geliştirmek; öz farkındalık, kırılganlık, umursama, şefkat, geri bildirim vermeye ve almaya ve diğer zor konuşmaları yapmaya isteklilik gerektirir. Bu, yasalarla düzenleyebileceğiniz bir şey değildir. Yazılı politikalar ve anlaşmalar yardımcı olabilir, ancak yine de bir gruptaki bireylerin kritik bir kitlesi bu şekilde hareket etmeyi görev edinmelidir.
Paylaşmak zordur, mesele de budur
Tüm bu sorunları Niyetli Toplulukların işe yaramadığına yorabilirsiniz. Ancak bunun tüm amacı toplulukların sorunlarını ele almak. Elbette topluluklarımızı tasarlama biçimimizle ya da ana akım kültürden öğrendiğimiz davranışlarla bu sorunları yeniden yaratma eğilimimiz olacaktır.
NT’ler mikrokozmoslardır, ancak aynı zamanda mikrokozmoslardan ötedirler. Farklı bir şey yapmayı deneyerek, farklı seçimler yapma fırsatı yaratırız, ancak bu emek ister. Ortaya çıkan sorunlar, bu gezegende tüm insanlar için yaşanabilir bir gelecek yaratma işinin bir parçası olan kapitalizm tuzağından kurtulmak için yapmamız gereken işlere işaret ediyor.
Değişim rahatsız edici ama gerekli
Ana akım toplumda yoksun bırakıldığımız aidiyet ve birliktelik duygusu bizi bir topluluk arayışına itiyor. Bunu istiyoruz, buna inanıyoruz, ancak buna alışık değiliz, nasıl yapacağımızı bilmiyoruz, bunu deneyimlemedik ve bize engel olan pek çok yükümüz var.
Ana akım ile karşılaştırıldığında tüm NT’ler çok şey paylaşıyor, ancak çoğu paylaşabileceğinden daha azını paylaşıyor. İnsanların neyin mümkün olduğunu görmelerine yardımcı olacak bir dizi modeli kaçırıyoruz ve tehlikeler ortada. Paylaşmak zordur. Değişim korkutucu ve rahatsız edicidir.
Kesinlikle daha fazla paylaşmayı savunmakla birlikte, hepimizin gergin olduğunun ve sinirlenip direnmeden önce kendimizi ancak bir yere kadar zorlayabileceğimizin farkındayım. NT’lerin fazlaca ileri gitmeye çalışıp çatışmaya saplanmalarını ve hatta dağılmalarını istemiyorum.
Aynı zamanda, ekonomik olarak ne kadar iç içe geçersek, o kadar çok şeyi çözmemiz gerekecek, eğer bir uygulama olarak benimsenirse, bu konuda daha başarılı oluruz. Dünyanın durumunu ve nereye doğru gittiğimizi göz önünde bulundurursak, yapmaya çağrıldığımız şey ve etkili bir şekilde karşılık vermek için yapmamız gereken şey hiç de rahat olmayacaktır. Değişim yaratma konusunda daha fazla pratik yapmamız gerekiyor. Pratik yapabileceğimiz en iyi yerlerden biri de topluluklarımızdır, beraberce.
Bu, Sky Blue tarafından hazırlanan üç bölümlük bir dizinin ikinci bölümüdür. Son bölümde, niyetli topluluklar oluşturmak için temel seçim noktaları ele alınacaktır.
Not 1: Sky Blue’nin Shareable internet sitesinde 18 Nisan 2024 tarihinde yayımlanan yazısı Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim
Not 2: Öne çıkan görsel, Sky Blue — In Community
Kritik cümleler bence “Sistemler önemlidir, ancak kültür muhtemelen daha da önemlidir ve kültür bir ölçüde bireysel davranışların toplamıdır…Bu, yasalarla düzenleyebileceğiniz bir şey değildir.”
Bu, yasalarla düzenleyebileceğiniz bir şey değildir.
Belki de en iyisi her şeyi tek defada NT’ye bırakmaktan yana olmamaktır. Önce kısıtlı alanlarda NT kültürü için deneyci olmak, araştırmak, emek vermeyi yönetmektir. Bunlarda şeffaf ve erişilebilir olmayı sürekli gözetmek/denetlemek de işin tuzu biberi.
Haklısınız.
Yazıda dikkatimizi çeken bir diğer nokta güven konusuna ne kadar vurgu yapıldığı; malum, NT’ler karşılıklı güven olmadan yürüyemez. Hem dünyada hem de ülkemizde insanların birbirine güveni ağır hasar almış halde. Eğer dayanışma ekonomisi için elverişli bir kültür yaratmak istiyorsak ilk önce bu meselede ilerleme katedilmesi gerekiyor. Böylece bu konuda yapılacak çalışmaların da sağlığı ve sürdürülebilirliği sağlanacaktır.