Kısaca “Ramsar Sözleşmesi” olarak bilinen “Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme”, 2 Şubat 1971 yılında İran’ın Ramsar şehrinde imzalandı. Bu tarihe vurgu yapmak ve dünyadaki yaşamın en önemli kaynakları arasında yer alan sulak alanların anlamına dikkat çekmek üzere 1997 yılından bu yana kutlanan 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü bu yıl, “Sulak Alanlar ve İnsan Refahı” teması ile kutlandı. Sulak alanların önemi, korunması ve sürdürülebilir şekilde değerlendirilmesi için her yıl 2 Şubat’ta, farkındalık ve bilinç oluşturmaya yönelik etkinlikler ve açıklamalar yapılmaktadır.
Sulak alanlar, üzerinde gerçekten çok dikkatli ve akılcı durulması gereken en önemli dünya yaşam kaynaklarındandır. Diğer yandan yazılı kaynaklara göre, 1700’li yıllardan günümüze, dünya sulak alanların %80’inden fazlası yok olmuştur. Özellikle son 50 yılda sulak alanların yok oluş hızı oldukça artmıştır. Bahsedilen hızlı yok oluş nedeniyle “sulak alanların dünyamız için önemi nedir” diye sorulduğunda özetle şunlar söylenebilir:
Öncelikle bu alanlar, biyoçeşitliliğin kendini çok yoğun gösterdiği alanlardır. Dünyadaki türlerin yaklaşık %40’ı sulak alanlarda yaşamaktadır. Bu zenginliğin azalması ve hatta yok olması, dünyadaki yaşamı çok derinden etkileyecektir ve etkilemektedir. Doğada var olan hiçbir canlı türünün tesadüfi olarak bulunmadığı her bir canlının bir görevi/rolü olduğunu unutmamak gerekmektedir. Türlerin çeşitliliği, varlığı ve devamlılığı doğanın bütününü doğrudan ilgilendirmektedir.
Sulak alanlar, aynı zamanda çok önemli bir karbon yutağıdır. Doğanın muhteşem işleyişinde karbonların yutulması canlılar için varlık-yokluk nedenidir. Sulak alanlar, aynı zamanda, suların temizlenmesine yardımcı olurlar. Bu alanlar, erozyonu azaltıcı görevler görmektedir. Suların biriktirilmesi ve belli bir tempoda doğal biçimde salınması, sulak alanların üstlendiği kritik rollerden birisidir. Sulak alanlar, çok önemli tatlı su kaynaklarıdır. İnsan dahil bütün canlılar için yaşamsal gıda/beslenme kaynağıdır. Başka bir deyişle sulak alanların dünyadaki bütün canlıların üzerinde etkisi, tartışmasız ve seçeneksizdir.
Sulak alanlar; balıkçılık, turizm, tarımsal üretim gibi faaliyetler yoluyla hem ekonomik hem de sosyal olarak bulundukları bölgelere katkılar sunmaktadır. Sulak alanlar sayesinde bölge insanlarının üretim çeşitlilikleri ve seçenekleri ile zenginlikleri artmaktadır.
İnsanlığın son yıllarda yaşadığı pandemi, savaşlar ve iklim krizi gibi büyük sorunlar; tarım, gıda ve suyun değerini çok net biçimde ortaya koymuştur. Her geçen gün ağırlaşan zorlayıcı koşulların en başında yer alan iklim değişikliği, ekonomik sorunlar ve politik kararlar; günümüzde gıda üretimini dolayısıyla tarımsal üretimi doğrudan etkilemektedir. Üretimin ve özellikle tarımsal üretimin itibarsızlaştırılması, karşımıza yakın gelecekte “gıda krizi” ve “açlık” olarak daha yoğun şekilde çıkacaktır. FAO verilerine göre dünyada yaşayan 8 milyar insanın yaklaşık 800 milyonu şiddetli açlık çekmekte ve 2 milyara yakın insan da şiddetli açlığın kucağına düşme tehlikesiyle yaşamaktadır. Kabaca dünya nüfusunun üçte biri her gün açlıkla sınanmaktadır. Oysa dünya kaynakları, mevcut nüfusu doyuracak potansiyele sahiptir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta yaş meyve-sebze olmak üzere üretilen gıda ürünlerinin üçte biri israf ve atık olarak doğrudan çöpe gitmektedir.
Dünyadaki eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin “sürdürülebilir” olmaktan çoktan çıktığını 17 tane BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları üzerinden net şekilde görmek mümkündür. “Bir tek kişiyi geride bırakmamak” ana temasıyla paylaşılan BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının bazıları şunlardır: Yoksulluğa Son, Açlığa Son, Temiz Su ve Sıhhi Koşullar, Sorumlu Tüketim ve Sorumlu Üretim, İklim Eylemi, Sudaki Yaşam ile Karasal Yaşam.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarıyla paralel olacak şekilde, Dünya Sulak Alanlar Gününün bu yılki teması, “Sulak Alanlar ve İnsan Refahı” olmuştur. En kısa zamanda, sulak alanlar dahil dünya kaynaklarının sınırsız olmadığı gerçeğiyle tanışmak ve bütün canlılarının esenliği için “sorumlu” ve “sürdürülebilir” adımlar atmak dileğiyle…
Not 1: Bu yazı ilk kez 2 Şubat 2024 tarihinde Hasat Türk gazetesinde yayımlanmıştır. Erişim
Not 2: Öne çıkan görsel, Quang Nguyen Vinh — Pexels